AVRUPA KOMİSYONU 2014 YILI TÜRKİYE İLERLEME RAPORU YAYIMLANDI
İKTİSADİ KALKINMA VAKFI’NIN
AVRUPA KOMİSYONU 2014 YILITÜRKİYE İLERLEME RAPORUNA İLİŞKİN DEĞERLENDİRMESİ
8 Ekim 2014
"2014 İLERLEME RAPORUNUN TÜRKİYE’NİN AB’YE KATILIM SÜRECİNDE YENİ BİR DÖNEMECİN BAŞLANGICI OLMASINI UMUYORUZ”
Avrupa Komisyonu’nun 2014 yılı Türkiye İlerleme Raporu, 8 Ekim 2014 tarihinde açıklandı. Komisyonun Türkiye’ye ilişkin yayımladığı 17’nci ilerleme raporu olan 2014 Türkiye İlerleme Raporu, 2009 tarihinden bu yana görev yapan ikinci Barroso Komisyonu ve Komisyonun Genişleme ve Komşuluk Politikasından sorumlu üyesi Stefan Füle yönetiminde hazırlanan son rapor. Dolayısıyla bu rapor, Kasım ayı itibarıyla görevi devralacak Jean-Claude Juncker Komisyonu ve Komisyonun Komşuluk ve Genişleme Müzakerelerinden Sorumlu Üyesi Johannes Hahn için de, önceki Komisyonun Türkiye’ye yaklaşımı ve genişleme politikası açısından ipuçları ve yönlendirmeler içermekte.
Genel itibariyle 2014 Türkiye İlerleme Raporu, Türkiye’de son dönemde yaşanan gelişmeleri ortaya koymaya çalışan, ılımlı ve dengeli bir yaklaşım ile kaleme alınmıştır.
1965 yılından bugüne, Türkiye ve AB ilişkileri konusunda çalışan İKV’nin, 2014 yılı Türkiye İlerleme Raporu hakkındaki değerlendirmeleri şu şekildedir:
2014 yılı Türkiye İlerleme Raporunda, Türkiye’nin AB katılım sürecine ilişkin olarak, Bölgesel Politikalar ve Yapısal Araçların Koordinasyonu faslının açılması; Geri Kabul Anlaşmasının imzalanması ve vize muafiyet sürecinin başlatılması; Pozitif Gündem kapsamında işbirliğinin devam ettirilmesi; Gümrük Birliğine ilişkin Dünya Bankası raporunun açıklanması gibi olumlu gelişmelere dikkat çekmektedir.
2014 yılının Türkiye’de ‘AB Yılı’ ilan edilmesi; 62. Hükümetin yeni AB Stratejisini açıklaması; çözüm süreci ile ilgili olarak, başta TBMM’de kabul edilen çerçeve yasa olmak üzere olumlu gelişmelerin yaşanması; dış ve güvenlik politikası kapsamında AB ve Türkiye arasında siyasi diyaloğun geliştirilmesi; enerji konusunda işbirliğinin artması; aktif bir sivil toplumun varlığı; insan hakları alanında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ihlallerinin önlenmesine ilişkin Eylem Planının ve Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun kabul edilmesi gibi olumlu gelişmelere vurgu yapılmaktadır. Türkiye’nin bir milyonu aşan sığınmacıyı kabul etmesi de takdirle karşılanmaktadır.
Raporda, siyasi kriterler çerçevesinde, özellikle yargının bağımsızlığı, tarafsızlığı ve etkinliği, güçler ayrılığı, hukuk devleti ilkeleri, siyasi kutuplaşmanın artması, yolsuzlukla mücadele, milletvekili dokunulmazlığı, düşünce ve ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü, toplanma ve gösteri özgürlüğü gibi konularda, Türkiye’ye önemli eleştiriler yöneltilmektedir. Bu konularda Avrupa standartlarının dikkate alınmasının, Türkiye’de yüksek nitelikli ve insan hakları ve temel özgürlüklere saygılı bir demokratik yapının pekişmesi açısından önem taşıdığı ifade edilmektedir.
Ekonomik Kriterler çerçevesinde, Türkiye’deki büyüme performansı ve şoklara dayanıklılık takdir edilmekle birlikte, yüksek cari açık, görece yüksek enflasyon ve yurtdışı sermaye akışına bağımlı ekonominin, makroekonomik istikrarı tehdit eden unsurlar olduğuna dikkat çekilmektedir. Ancak Komisyon, Maastricht Kriterlerine uyum noktasında, Türkiye’nin birçok AB üye ülkesini geride bıraktığına değinmemiştir.
Müzakere fasıllarına ilişkin olarak ise Komisyon;
- 4 fasılda hiçbir ilerlemenin sağlanmadığını;
- 20 fasılda sınırlı veya bazı ilerlemelerin sağlandığını;
- 8 fasılda ise ilerleme ve iyi düzeyde ilerleme sağlandığını teyit etmektedir.
Bu çerçevede Komisyon ayrıca, AB müktesebatına uyumu düzeyinde, son ilerleme raporu itibariyle:
- 7 fasılda erken (early) uyum düzeyine;
- 9 fasılda orta (moderate) uyum düzeyine;
- 16 fasılda ise ileri (advanced) uyum düzeyine ulaşıldığını ifade etmektedir.
İKV olarak öncelikle Türkiye’nin, AB için önemli bir ortak olduğunu ve aynı zamanda AB ile katılım müzakerelerini sürdüren bir aday ülke olduğunu vurgulamak isteriz. Ayrıca AB’nin Türkiye açısından da, önemli bir ortak ve iç dönüşüm için bir ilham kaynağı olduğunu hatırlatırız.
Bu çerçevede katılım müzakerelerinin makul bir süre içinde tamamlanması, her iki taraf içinde, orta ve uzun vade için planlama yapılabilmesi ve Türkiye’yi üyeliğe hazırlayabilmesi açısından büyük önem taşımaktadır.
Komisyon İlerleme Raporları, AB Genişleme Politikasının en temel araçlarındandır. Ancak, AB katılım müzakereleri ve üyelik hedefinin inandırıcılığını yitirmesi, ilerleme raporlarının Türkiye’deki reform sürecini tetikleyen etkin birer araç olmasına imkân tanımamaktadır. 1998 yılından bu yana yayımlanan 17 İlerleme Raporu Türkiye’yi AB’ye beklenen hız ve düzeyde yakınlaştıramamış ve süreci nihai hedef olan üyelikle taçlandıramamıştır. Raporlarda kullanılan yaklaşım ve yöntem, müzakerelerin siyasi nedenlerle aksatılmasına bağlı olarak, Türkiye’nin arzu edilen reformları gerçekleştirmesinde teşvik edici nitelikte olamamıştır.
Hâlbuki Türkiye’yi katılım sürecinde ilerletecek ve AB kriterlerine yakınlaştıracak olan, Türkiye’deki reform kararlılığı ve bunun yanında açık ve net bir üyelik perspektifi ile AB’nin de konuya sadece eleştirel yaklaşımı değil; aynı zamanda ilgili, cesaretlendirici, yol gösterici ve yönlendirici desteğidir.
Bu çerçevede İKV olarak, Kasım ayı itibarıyla görevi devralacak yeni Komisyonda, Stefan Füle’nin halefi Johannes Hahn’ın konu başlığının “Komşuluk Politikası ve Genişleme Müzakereleri” olarak tanımlandığını bir kez daha hatırlatmak isteriz. Komisyon Başkanlığına seçilen Jean-Claude Juncker, önümüzdeki 5 yılda AB’nin yeni üyelerin katılımı ile genişlemeyeceğini kesin bir dille belirtmiştir. Öte yandan, üyelik önümüzdeki 5 yıllık dönemde gerçekleşmese dahi, genişleme müzakerelerinin sağlıklı bir şekilde yürütülebilmesi, nihai hedef olan üyeliğin açık ve net bir şekilde ortaya konulmasına bağlıdır.
Bu bağlamda İKV olarak, Türkiye’nin AB sürecindeki siyasi tıkanıklığın ve tek taraflı blokajların aşılamamasının, müzakerelerin sağlıklı bir şekilde yürütülmesini engellediğine inanıyoruz. İtalya’nın AB Dönem Başkanlığı sırasında, bir veya iki fasıl açılacak olsa dahi, hiçbir fasıl geçici olarak kapatılamamaktadır. Bu durum, katılım müzakerelerinin Türkiye’de vatandaşın yaşamına olumlu ilerlemelerin yansımasına engel olmaktadır.
Son İlerleme Raporunda da açıkça görüldüğü üzere, AB’nin eleştirdiği konuların başında gelen yargı sistemi, ifade özgürlüğü ve göç gibi alanları içeren 23’ncü ve 24’üncü fasıllar, siyasi blokajlar sebebiyle kapalıdır. Siyasi blokajların kaldırılması suretiyle bu fasılların açılması ve geçici olarak kapatılması, eleştirilerin yoğunlaştığı bu alanlarda gerçek ilerlemeye imkân sağlayacaktır. Aksi takdirde, müzakere süreci, kağıt üzerinde var olmaya devam edecek, Komisyon yeni İlerleme Raporları hazırlayacak; bunlar ise somut olarak ilerleme ve Türkiye’nin AB ile bütünleşmesine önayak olamayacaktır. Genişleme ve Komşuluk Politikasından sorumlu Komisyon üyesi Stefan Füle’nin 2014 genişleme stratejisi ve aday ülke ilerleme raporlarını sunduğu Avrupa Parlamentosu Dış İlişkiler Komisyonu toplantısında belirttiği şekilde, katılım müzakerelerinin Türkiye ile ilişkilerin motoru olması görüşüne katılıyoruz. Ancak buna tam üyelik hedefinin açık ve net bir şekilde ortaya koyulması gereğini de eklemek istiyoruz.
Bu çerçeveden bakıldığında Komisyon İlerleme Raporlarının, her iki tarafa, somut ve görünür çıktılar sunabilmesi gerekir. Hatta yıllık raporların kısa vadeli yol haritası öngörmesi, Türkiye’nin AB ile bütünleşmesine katkı sağlayacaktır. Bunun yanında iki tarafın karar alıcıları ve ilgili kurumları ile sivil toplum ve halklar arası iletişim hükümetimizin yayınladığı AB Stratejisinde olduğu gibi, Vakfımızca da sıklıkla altı çizilen bir unsur ve başarılı bir katılım sürecinin olmazsa olmazıdır.
İKV olarak, Türkiye’nin AB üyeliğinin iki taraf için de bir kazan-kazan durumuna yol açacağını ve yalnız AB ve Türkiye için değil, küresel güvenlik ve refah için de artı değer getireceği inancımızı koruyoruz. AB’nin ekonomik büyümeyi canlandırmak, Avrupa sosyal modelini yaşatmak, bilim ve teknolojide liderlik ve küresel sistemde etkili ve barışçı bir aktör olarak ön saflarda yer almak şeklinde özetlenebilecek hedeflerine ulaşmasında, Türkiye’nin üyeliğinin önemli katkı sağlayacağına inanıyoruz.
Bunun yanında, AB’nin Suriye’den Ukrayna’ya, Irak’tan Mısır’a kadar istikrarsızlığın ve çatışmaların kol gezdiği geniş coğrafyamızda istikrarını koruyan ve demokrasi ve hukuk devleti ilkelerini yerleştirmeyi hedefleyen Türkiye’yi, kendi sistemine tam üye olarak entegre edebilmesi AB açısından elzem olduğu gibi, dünya barışı açısından da önemli bir kazanım olacaktır.
Türkiye’nin AB’ye tam entegrasyonu hedefini gerçekleştirmek için;
1. Müzakere sürecinin etkin bir şekilde devam edebilmesi
2. Siyasi blokajların aşılması
3. AB’nin Türkiye’nin tam üyeliği yönünde siyasi iradesini açık ve net bir biçimde ortaya koyması
4. Türkiye’nin AB kriterleri doğrultusunda reform kararlılığından sapmaması gerekmektedir.
Türkiye’de yeni AB Stratejisinin kabulü ve 25 Eylül 2014 tarihli Başbakanlık Genelgesi ile AB müktesebatına uyum çerçevesinde hazırlanan mevzuat taslakları hakkında Avrupa Birliği Bakanlığının görüşlerinin alınmasının zorunlu hale getirilmesi, Hükümetimizin AB yolundaki kararlılığını gösteren ümit verici adımlar olarak değerlendirilmelidir.
Saygılarımızla,
İKTİSADİ KALKINMA VAKFI
HAKKIMIZDA
ARAŞTIRMA MERKEZİ
PROJELER
İLETİŞİM
Designed By: OrBiT