17. TÜRKİYE İLERLEME RAPORUNA GERİ SAYIM BAŞLADI
AVRUPA KOMİSYONU 17. TÜRKİYE İLERLEME RAPORUNU,
8 EKİM 2014 TARİHİNDE AÇIKLIYOR
Avrupa Komisyonu’nun 2014 yılı Türkiye İlerleme Raporunun yayımlanmasına sayılı günler kaldı. 2014 yılı raporu Komisyonun Türkiye’ye ilişkin 17’nci ilerleme raporu olacak. Geçmişten bugüne 16 ilerleme raporunun genel seyrine bakarsak;
Avrupa Komisyonu Türkiye’ye ilişkin ilk ilerleme raporunu 1998 yılında yayımladı. 57 sayfalık bu ilk rapor bir sonraki yıl Türkiye’ye AB adaylık sürecinin kapısını açarken, 2005 yılında Türkiye ile müzakerelere başlandı. Türkiye, müzakerelerde 10 yılını geride bırakmaya yaklaşırken, 14 fasıl müzakerelere açıldı; yalnızca bir tanesi geçici olarak kapatılabildi.
Hiç şüphesiz Avrupa perspektifi halen Türkiye için somut çıktılar üretebilen bir vizyon. 62. Hükümetin programında vurgulandığı gibi AB üyeliği Türkiye için stratejik bir hedef olmaya devam ediyor. Öte yandan müzakere süreci istenilen şekilde ilerlemiyor ve siyasi blokajlar Türkiye’nin uyum sürecinin tamamlanmasını engelliyor. Bu ortamda, amacı aday ülkedeki ilerlemeyi tespit etmek ve AB’ye uyum için bir yol haritası sunmak olan ilerleme raporları da işlevlerini yerine getiremiyor. İlerleme raporları ilerlemeyi sağlayamıyor ve Türkiye’nin AB sürecini tıkayan Kıbrıs sorunu, üye devletlerin tek taraflı blokajları gibi sorunlara çözüm üretmiyor. Yani meselenin kalbine inemiyor; soruna neşter vuramıyor.
Bugüne kadar Komisyon 16 raporluk bir külliyat ile Türkiye’deki ilerlemeyi değerlendirdi. Bu raporların toplam sayfa sayısı 1.706’yı buldu. Basit bir hesapla Avrupa Komisyonu, bugüne kadar 6 Lizbon Antlaşması büyüklüğünde Türkiye İlerleme Raporu hazırladı.
Zaman içerisinde ilerleme raporları monotonlaştı; raporlar siyasallaştı. Siyasi kriterlere yapılan vurgu, teknik kriterlere verilen önemin ötesine geçti. Bu da raporun neden yazıldığı, kimin için yazıldığı sorularının, hatta raporun amacının her iki tarafta da daha fazla sorgulanır hale gelmesine neden oldu. Raporlarda Türkiye’deki ilerleme değerlendirildiği için, Kopenhag kriterlerine uyumdaki eksiklik ve yetersizliklere vurgu yapılması son derece doğal olmasına rağmen, müzakere sürecinin ucu açık olması ve siyasi engellerin aşılamaması, AB’nin Türkiye’de reformlar için bir referans noktası ve ilham kaynağı olma özelliğinin yitirilmesine neden oldu.
Yavaşlayan Türkiye-AB ilişkilerinin seyri gibi, bu raporların işlevine ilişkin soruların artması ve raporlardaki analizlerin gerçek anlamda ilerleme ve Kopenhag kriterlerine uyumun önünü açamaması rapora gelen tepkilerin de sertleşmesine neden oldu. Raporlar her yıl azalan bir heyecanla beklendi; azalan bir ilgiyle değerlendirildi. Hatta Türkiye bugüne kadar hiçbir aday ülkenin yapmadığını yaptı: Komisyona cevaben 2011 yılından itibaren kendi ilerleme raporunu yayımlamaya başladı.
İşte böyle bir ortamda Avrupa Komisyonu, Türkiye’ye ilişkin 17’nci ilerleme raporunu, 8 Ekim tarihinde kamuoyuna sunmaya hazırlanıyor.
Bu rapor, neredeyse 10 yıldır Komisyon Başkanlığı görevini yürüten Barosso ve kabinesinin; aynı zamanda 2010 yılından bu yana Genişleme Komiseri olan ve son 5 Türkiye İlerleme Raporunda imzası bulunan Stefan Füle’nin son Türkiye İlerleme Raporu olacak. Aynı zamanda bu rapor, yeni Komisyon Başkanı Juncker ile Avrupa Komşuluk Politikası ve Genişleme Müzakerelerinden Sorumlu Üye olarak atadığı Avusturyalı Johannes Hahn için, önümüzdeki 5 yılda yol gösterici bir niteliğe sahip olacak.
1965 yılından bu yana Türkiye-AB ilişkilerini yakından takip eden İktisadi Kalkınma Vakfı olarak, Avrupa Komisyonu’nun 17’nci Türkiye İlerleme Raporunun, Türkiye’de ve AB’de her şeyin yenilendiği bir gündemde, Türkiye-AB ilişkilerine hak ettiği olumlu ve yapıcı katkıyı sağlamasını temenni ederken; her yıl olduğu gibi bu yıl da raporun açıklanmasının hemen ardından rapora ilişkin değerlendirmelerde bulunacağımızı ifade etmek isteriz.
HAKKIMIZDA
ARAŞTIRMA MERKEZİ
PROJELER
İLETİŞİM
Designed By: OrBiT