İKV’DEN “İKİNCİ DONALD TRUMP DÖNEMİNDE AB-ÇİN İLİŞKİLERİNDE BEKLENMEYEN YUMUŞAMA” BAŞLIKLI DEĞERLENDİRME NOTU
İkinci Donald Trump Döneminde AB-Çin İlişkilerinde Beklenmeyen Yumuşama
Ahmet Emre Usta, İKV Uzmanı
Uluslararası sistem, İkinci Dünya Savaşı sonrasında, ABD liderliğindeki kapitalist sistem ve Sovyetler Birliği liderliğindeki komünist sistem ekseninde iki kampa ayrılmıştır. Çin Halk Cumhuriyeti, dünyanın komünizm ve kapitalizm arasında ideoloji savaşına girdiği bir dönemde, 1 Ekim 1949 tarihinde kurulmuştur.
Çin kurulduğu yıllarda diplomatik olarak Avrupa ülkeleri başta olmak üzere birçok ülke tarafından tanınmamış ve kurulan yeni uluslararası düzene dâhil edilmemiştir. Bunun neticesinde Çin, sınır komşusu olan Sovyetler Birliği’ne yakınlaşmış ve iki ülke arasında 14 Şubat 1950’de Dostluk, İttifak ve Karşılıklı Yardım Antlaşması imzalanmıştır.[1] Ancak Sovyetler Birliği’nden farklı bir kalkınma modeli benimseyen, Marksist-Leninist teoriyi ve uluslararası ilişkilerdeki gelişmeleri farklı bir şekilde yorumlayan ve Sovyetler Birliği’nin kendi üzerinde hegemonya kurmaya çalıştığını düşünen Çin’in, Sovyetler Birliği ile başlangıçta kurduğu yakın ilişki zaman içerisinde bozulmuştur.[2] Bozulan Çin-Sovyet ilişkileri ABD diplomasisi için büyük bir fırsat doğurmuş, özellikle Çin’in uluslararası sisteme dâhil edilmesi gerektiğini savunan Richard Nixon’ın 1968 yılında ABD seçimlerini kazanması sonrasında Çin-ABD yakınlaşma süreci başlamıştır.
Ülkesinin Asya politikasını değiştirmeyi amaçlayan Nixon’ın bu yaklaşımı Çin’de karşılık bulmuş, Çin hükümeti tarafından Pekin’e davet edilen Amerikan masa tenisi takımı 14 Nisan 1971 tarihinde Çin Başbakanı Chu En Lai tarafından kabul edilmiş ve aynı gün ABD Başkanı Nixon 20 yıldır Çin’e karşı uygulanan ticari ambargonun kaldırıldığını ilan etmiştir. Tarihe “Pin-Pong Diplomasisi” olarak geçen ve ilişkilere ivme kazandıran bu sürecin somut tezahürü Çin’in 25 Ekim 1971’de BM’ye kabul edilmesi, Tayvan’ın ise üyelikten çıkarılması ile gerçekleşmiştir.[3] İlgili dönemin ABD Dışişleri Bakanı olan Henry Kissinger’ın ifadeleriyle “yalnızca bir buçuk yıllık bir zaman içinde, Çin-Amerikan ilişkileri, düşmanlık ve izolasyondan kaçınılmaz bir tehdide karşı de facto bir ittifaka dönüşmüştür”.[4]
Bu noktada AB’nin de Çin ile yakınlaşma sürecinin 1970’li yıllara denk gelmesi tesadüf değildir. Soğuk Savaş döneminde ABD liderliğindeki Batı Bloku’nun en önemli diğer parçası olan AB, ABD’nin Çin konusunda benimsediği yeni yaklaşımı takip etmiştir. Sovyetler Birliği hegemonyasına karşı koyabileceği tek müttefikin Batı olduğunun farkında olan Çin ise ABD ile yakınlaşmasına paralel AB ülkeleri ile de diplomatik ilişkilerini ilerletmeye çabalamıştır.[5] İrlanda hariç o dönemde AT’ye üye olan ülkelerin birçoğu ABD-Çin ilişkilerinin yumuşama döneminde Çin’i tanımıştır. Nihayetinde AB ve Çin arasındaki diplomatik ilişkiler 1975 yılında Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı Christopher Soames’in Çin’e resmî ziyaretinin ardından başlamıştır. Ayrıca Çin, AT’nin diplomatik ilişkiler kurduğu ilk komünist ülke olma özelliğini taşımaktadır.
1995 yılı, AB-Çin siyasi ilişkileri açısından bir dönüm noktası olma özelliği taşımaktadır. AB, 1995 yılında, Avrupa Komisyonunun bir önceki yıl yayımladığı “1994 Yeni Asya Stratejisine Doğru” politika belgesine dayanarak “Çin-Avrupa İlişkileri için Uzun Vadeli Bir Politika”[6] adlı bir resmî belgesini yayımlamıştır. AB’nin Çin hakkındaki ilk resmî belgesi olma niteliğini taşıyan bu belge, Pekin ile kurulması öngörülen uzun vadeli bir strateji içermiştir. İlgili politika belgesi ile Çin-AB arasındaki ticari ilişkilerin geliştirmesi, Çin’in uluslararası düzene uyum sağlaması ve Çin’in dönüşümüne yardımcı olunması hedeflenmiştir.[7] Bununla birlikte AB’nin Çin’i liberal değerler ekseninde dönüştürme isteği 1995 yılı itibarıyla ikili ilişkilerde kendisini açıkça göstermeye başlamıştır. Nitekim AB-Çin insan hakları diyaloğu 1995’ten beri devam etmektedir. AB tarafından 2002 yılında yayımlanan “Country Strategy Paper on China” adlı belgede Çin’in insan haklarına saygılı ve kanunlara dayanan açık topluma geçişişini desteklemek AB’nin ikili ilişkilerdeki ana hedeflerinden biri olarak nitelendirilmiştir. Ana amacı Avrupalı yatırımcıların ve ihracatçıların Çin pazarında daha etkili olmasını sağlamak ve ikili ekonomik ilişkileri daha ileriye taşımak olan, Ocak 2007’de imzalanan ve 1985 AT-Çin Ticaret ve Ekonomik İş Birliği Anlaşması’nın yerini alan Ortaklık ve İş Birliği Anlaşması’nın dikkat çekici özelliklerinden birisi de anlaşma metninde insan hakları konusunun açık bir şekilde geçmesidir.[8]
AB kurulduğu günden bu yana siyasal olarak büyük bir değişim geçirmiş dinamik bir oluşumdur. Doğal olarak AB’nin dış politikası da bu değişimlerden etkilenmiştir. AB, özellikle Soğuk Savaş’ın sona ermesinden sonra demokrasi ve insan hakları gibi normatif değerlerin savunulup gözetilmesini dış politikasının ayrılmaz bir parçası hâline getirmiştir. AB, liberal değerlerin siyasi ve ekonomik diyalog yoluyla yayılmasını amaçlamıştır. Bu bağlamda kurduğu ekonomik ilişkiler sayesinde AB’nin Çin’i liberal değerler etrafında dönüştürme amacında adımlar attığı söylenebilir.[9]
Bu arada Çin’in ekonomik ve ticari gelişimine ve bunun AB ile ilişkileri üzerindeki etkisine ayrı bir parantez açmakta fayda vardır. Öncelikle belirtmek gerekir ki Çin’in 2001 yılında DTÖ’ye üye olması ile güvenilirliği artmış, yabancı işletmelerin Çin’e erişimi kolaylaşmış, Çin ile gerçekleştirilen ticari faaliyetler güvence altına alınmış ve nihayetinde Çin doğrudan yabancı yatırımlar için elverişli bir ortama kavuşmuştur. Bu doğrultuda DTÖ üyeliği AB-Çin ekonomik ve ticari ilişkilerini doğrudan etkilemiş, taraflar arasındaki ticaret istikrar kazanmış, AB Çin pazarına daha kolay erişebilir hâle gelmiş ve bunun neticesinde ikili ekonomik ve ticari ilişkiler ciddi miktarda artmıştır.[10] Ancak ticari ilişkilerdeki bu olumlu hava yıllar içerisinde AB başta olmak üzere Batı’nın aleyhine işlemeye başlamıştır. Küreselleşmenin artık geri döndürülemez bir olgu olarak görüldüğü bir dönemde Çin’in DTÖ üyeliğinin, küresel ticaret sistemini daha entegre ve istikrarlı hâle getireceği ve Çin’in kontrollü ekonomisinin zaman içerisinde piyasa ekonomisine evrileceği görüşü hâkim olmuştur. Buna karşın Çin, giderek ekonomik ve siyasi ağırlık kazanırken DTÖ kurallarındaki boşlukları kendi lehine etkin bir şekilde kullanmış, pazarını üçüncü ülkelere kapatmaya başlamış ve verdiği sübvansiyonlarla sanayisini güçlendirmiştir.[11]
- Uluslararası İlişkilerde Çin’in Yükselişi: Brüksel-Pekin İlişkileri Geriliyor
1980’li yılların başında neoliberal ekonomik politikalar çerçevesinde Batı merkezli inşa edilen yeni düzenin, 2008 küresel ekonomik krizinden beri büyük bir çıkmaz içerisinde olduğu görülmektedir. AB, bu krizden en fazla etkilenen aktörlerin başında yer almaktadır. 2008 yılında dünya ekonomisinin %25’ini oluşturan AB’nin payı, günümüzde %17’lere kadar gerilemiştir. Bu durumun nedenlerinden biri, Çin’in rekabette giderek AB’nin önüne geçmesidir. Dahası AB’nin Yeşil Mutabakat kapsamında öncülük ettiği iddialı dönüşüm sürecinin, küresel anlamda yeni bir rekabet alanı oluşturduğunu da söylemek mümkündür. Birçok aktör “temiz teknoloji yarışı” olarak adlandırılabilecek bu süreçte yeşil teknolojilere büyük yatırımlar yapmıştır. Bu konudaki asıl rekabet AB, Çin ve ABD arasında yaşansa da, mevcut durumda temiz teknoloji ile ilgili birçok alanda Çin’in açık ara önde olduğu görülmektedir. Çin’in sanayi ve teknolojideki hızlı ilerleyişi ve bu doğrultuda verdiği sübvansiyonlar, başta temiz teknoloji üretimi olmak üzere AB sanayisine büyük bir darbe vurmuştur.
DTÖ üyeliği sonrasında, yıllar içerisinde, AB-Çin ticari ilişkileri ciddi ölçüde AB aleyhine gelişmiştir. Nitekim Tablo 1’de görülebileceği üzere, 2002 yılında Çin ile ticarette 40 milyar 870 milyon avro olan ticaret açığı, yedi kattan fazla artarak 2024 yılında 305 milyar 668 milyon avroya ulaşmıştır. Dahası 2002 yılında Çin AB’nin genel ithalatında yalnızca %8’lik bir paya sahipken, bu oran 2024’te %21’e kadar ulaşmıştır.
Tablo 1: DTÖ Üyeliği Sonrası AB’nin Çin ile Ticareti (milyar avro)
Yıl |
İthalat |
İhracat |
Ticaret Açığı |
Genel İthalattaki Pay (%) |
Genel İhracattaki Pay (%) |
2002 |
73,608 |
32,738 |
-40,870 |
7.8 |
3.3 |
2003 |
89,299 |
38,691 |
-50,608 |
9.5 |
4.0 |
2004 |
108,663 |
44,900 |
-63,763 |
10.6 |
4.2 |
2005 |
136,381 |
47,763 |
-88,618 |
11.6 |
4.2 |
2006 |
167,110 |
58,984 |
-108,126 |
12.4 |
4.7 |
2007 |
200,700 |
66,478 |
-134,222 |
14.1 |
4.9 |
2008 |
216,472 |
72,360 |
-144,112 |
13.9 |
5.1 |
2009 |
184,797 |
76,827 |
-107,970 |
15.5 |
6.5 |
2010 |
245,447 |
105,133 |
-140,314 |
16.7 |
7.3 |
2011 |
255,959 |
126,570 |
-129,389 |
15.4 |
7.8 |
2012 |
250,140 |
132,247 |
-117,893 |
14.7 |
7.5 |
2013 |
238,932 |
134,734 |
-104,198 |
14.7 |
7.6 |
2014 |
256,519 |
145,104 |
-111,415 |
15.8 |
8.1 |
2015 |
295,915 |
145,561 |
-150,354 |
18.0 |
7.8 |
2016 |
298,933 |
153,416 |
-145,516 |
18.7 |
8.2 |
2017 |
322,755 |
178,775 |
-143,979 |
18.2 |
9.0 |
2018 |
342,641 |
187,937 |
-154,704 |
17.9 |
9.1 |
2019 |
363,472 |
198,486 |
-164,987 |
18.7 |
9.3 |
2020 |
384,970 |
202,786 |
-182,184 |
22.4 |
10.5 |
2021 |
472,491 |
223,458 |
-249,034 |
22.2 |
10.2 |
2022 |
627,766 |
230,402 |
-397,364 |
20.9 |
9.0 |
2023 |
520,447 |
223,436 |
-297,011 |
20.6 |
8.7 |
2024 |
518,911 |
213,243 |
-305,668 |
21.3 |
8.3 |
Kaynak: Eurostat
İkili ilişkilerin bugününde, ekonomi ve temiz teknoloji yarışındaki rekabet ile devasa bir ticaret açığı sorununun yanı sıra, AB’nin Çin’e karşı aşağıda özetlenen başka ciddi zayıflıkları da bulunmaktadır:
- İthalat ile ilgili zayıflıklar: AB ekonomisi içerisindeki pek çok sektör, Çin’den yapılan ithalata ciddi şekilde bağımlı hâle gelmiştir. AB dışı üreticilerden ithal edilen ve AB’nin bağımlı olunan ürünler olarak tanımladığı 137 üründen 34’ü potansiyel olarak daha az çeşitlendirilebilir durumdadır. AB bu ürünlerin neredeyse yarısını Çin’den ithal etmektedir. Altını çizmek gerekir ki AB bu ürünlerden özellikle ilaç etkin maddeleri, lityum-iyon piller veya bugünün ve geleceğin yüksek teknoloji katma değerli ürünlerini üretmek için ihtiyaç duyulan bir dizi kritik ham maddede Çin’e bağımlı durumdadır.
- Tedarik zincirleri ile ilgili zayıflıklar: Son yıllarda uluslararası sistemde yaşanan jeopolitik gerilimler, ABD-Çin rekabetinin ekonomik boyutu ve COVID-19’un etkileri, AB’nin daha dayanıklı tedarik zincirlerine ne kadar ihtiyaç duyduğunu gözler önüne sermiştir. Nitekim Çin’in giderek bir küresel üretim merkezi olmasından dolayı Çin pazarına erişimde yaşanan kısıtlamaların ve Çin’deki üretimde meydana gelen aksaklıkların AB ekonomileri üzerinde ciddi etkilerinin olduğu açıktır.
- Çin pazarına erişim ile ilgili zayıflıklar: Çin pazarına girmek isteyen Batılı şirketler ciddi zorluklarla karşı karşıya kalmakta, Çinli şirketler Batılı rakiplerinin aksine ciddi devlet destekleri alabilmektedir. Örneğin Çin devletine ait ve gelir açısından dünyanın en büyük demiryolu taşıtı üreticisi olan CRRC, 2000’lerin başından beri, Batılı rakiplerini yakalamak için kapsamlı sübvansiyonlar ve devlet yardımları almış ve bugünkü konumuna ulaşmıştır. Ayrıca Çin’in özel sektörüne devlet destekli büyük yatırımları, ileri teknolojinin üretildiği sektörlerde Avrupalı şirketleri kendi ülkelerinde ve hatta üçüncü ülke pazarlarında zorlayacak niteliktedir.
- Rekabet edebilirlik ile ilgili zayıflıklar: Çin; yapay zekâ, lityum-iyon piller ve yarı iletkenler gibi birçok teknolojide küresel liderliği kademeli olarak eline alan bir güç olarak ön plana çıkmaktadır. Çin, Huawei’nin 5G teknolojisindeki hâkim konumu aracılığı ile bu alandaki uluslararası teknik standartları şekillendirmektedir. Küresel sistem, AB-ABD ve Çin rekabeti sonucunda farklı standartlara sahip bloklara bölünebilme tehdidi ile karşı karşıyadır. Bu, çok taraflı iş birliği ile gelişim gösteren teknoloji alanında jeopolitik bir uçurum yaratabilir.
- Güvenlik ile ilgili zayıflıklar: AB’nin Çin’e karşı güvenlik alanındaki zayıflığında dijital altyapı başlığı ön plana çıkmakta ve bu noktada Huawei ile 5G teknolojisi büyük bir rol oynamaktadır. Özellikle kritik dijital altyapı yatırımları için Çin teknolojisine ve Çinli şirketlere güvenme konusundaki sorunlar artmaktadır. Nitekim AB; 5G, yapay zekâ ve daha geniş anlamda internet yönetişimindeki teknoloji standartlarının geliştirilmesinde, demokratik hesap verebilirlik ve şeffaflık gibi değerleri önceliklendirmekledir. Bu doğrultuda birçok Batı demokrasisi; verilere erişim, siber güvenlik, veri gizliliği ve demokratik değerlerle ilgili endişelerin yanı sıra savunma sanayi, telekomünikasyon altyapısı gibi stratejik sektörler için kilit teknolojilerde Avrupa özerkliğini desteklemeye ilişkin endişeleri öne sürmeye ve Huawei’nin ulusal altyapılarındaki yerini sorgulamaya başlamıştır.[12],[13]
Bahse konu bütün sorunların ışığında, birçok Üye Devlet, Çin ile ilişkilerini geliştirmek ve ekonomik çıkarlarını sürdürmek ile Çin’in artan etkisine karşı direnmek arasında bir seçim yapma durumu ile karşı kalmıştır. Altını çizmek gerekir ki, son yıllarda AB’nin müşterek bir şekilde Çin’e karşı daha iddialı adımlar attığı gözlemlenmektedir. Bu adımlardan ön plana çıkanlar aşağıdaki gibidir:
- Yeni Ticaret Stratejisi: Dış politikasındaki en önemli araçlarından biri ticaret politikası olan AB, bu politikasını yeni düzen ve Çin gerçeğine uygun bir şekilde dizayn etme çabasına girişmiştir. Nitekim Avrupa Komisyonu, 18 Şubat 2021 tarihinde, “açık stratejik özerklik” kavramı üzerine inşa edilen yeni ticaret stratejisini kamuoyuna duyurmuştur. Büyük ölçüde Rusya’dan enerji ve Çin’den ucuz mal ithal etmeye dayanan politikanın sürdürülebilir olmadığını gören AB, ticaret politikasında güvenilir ortaklar ile çeşitlendirilmiş yeni bir yaklaşıma geçmiş ve tedarik zincirlerini daha yakın coğrafyalara kaydırma çabalarını arttırmıştır.[14]
- Kapsamlı Yatırım Anlaşması’nın Onay Sürecinin Askıya Alınması: AB, Çin’in Uygurlara baskı uyguladığı gerekçesi ile Mart 2021’de otuz yıl aradan sonra ilk defa Çin’e karşı yaptırım uygulama kararı almış ve dört Çinli yetkili ile bir kuruluşu yaptırım kapsamına dâhil etmiştir. Buna anında karşılık veren Çin, Uygur meselesine destek veren bazı AB kurumları yetkilileri ve siyasetçilerine ülkeye giriş yasağı getirmiştir.[15] Mayısta AP, Çin’in bazı AB kurumları ve siyasetçilerine yaptırım uyguladığı gerekçesi ile Yatırım Anlaşması’nın onaylanmamasını içeren bir kararı kabul etmiştir. Bundan dolayı Yatırım Anlaşması hâlen onaylanmamıştır ve bu konudaki müzakereler sürmektedir.[16]
- Küresel Geçit Stratejisi: Avrupa Komisyonu, 1 Aralık 2021 tarihinde, Çin’in Kuşak-Yol Girişimi’ne rakip olarak yorumlanan ve 300 milyar avroluk bir bütçeye sahip olan Küresel Geçit (Global Gateway) stratejisini yayımlamıştır. Küresel Geçit stratejisi, dünya çapında dijital teknoloji, iklim ve enerji, taşımacılık, sağlık ile eğitim ve araştırma alanlarındaki özel ve kamusal altyapı yatırımlarının sürdürülebilirlik çerçevesinde desteklenmesini amaçlayan bir girişimdir.[17]
- Uluslararası İhaleler Aracı: Uluslararası İhaleler Aracı (International Procurement Instrument -IPI), AB tarafından uluslararası kamu ihalelerine erişimde karşılıklı fırsat eşitliğini sağlamak amacıyla kabul edilen bir düzenlemedir. Bu düzenleme, AB işletmelerinin ve ekonomik aktörlerinin üçüncü ülkelerin kamu alım pazarlarına erişimini engelleyen uygulamaları araştırma ve bu uygulamalara karşı önlem alma yetkisini Komisyona vermektedir.[18] Soruşturmanın başlatılmasını takip eden dokuz aylık süre içinde Komisyon, ilgili ülkenin görüşlerini alarak engelleyici tedbirlerin kaldırılmasını talep edebilmekte; engeller devam ederse, ilgili ülkeden gelen tekliflerin nihai değerlendirme puanı yapay olarak aşağı çekilebilmekte veya ilgili ülke ihale sürecinden çıkarılabilmektedir. Bahse konu düzenleme 29 Ağustos 2022 tarihinde yürürlüğe girmiştir.[19] İlk resmi IPI soruşturması 24 Nisan 2024’te, Çin’in medikal cihaz alımlarına ilişkin uygulamaları çerçevesinde başlatılmış ve 14 Ocak 2025’te yayımlanan raporda, Çin’in mevzuat ve uygulamalarının doğrudan ve dolaylı ayrımcılık yarattığı sonucuna varılmıştır. Komisyon, tespit edilen kısıtlayıcı uygulamaların giderilmesi için Çin’le yürüttüğü danışma sürecini tamamlamış olup hâlihazırda olası tedbirler üzerinde değerlendirme yapmaktadır.[20]
- Zorlayıcı Eylemlere Karşı Önlem Mekanizması: Ekonomik baskı ve yaptırım tehditlerine karşı AB ile üye ülkelerini korumayı amaçlayan “Zorlayıcı Eylemlere Karşı Önlem Mekanizması” (Anti-coercion Instrument-ACI), 27 Aralık 2023 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Ekonomik zorlama; üçüncü bir devletin ticareti veya yatırımı etkileyen tedbirler uygulayarak AB’nin veya bir üye ülkenin eylemlerini durdurmaya veya değiştirmeye çalışması veya meşru egemen tercihlerine müdahale etmesi olarak tanımlanmaktadır. Ekonomik zorlamaya yanıt olarak üçüncü ülkeye uygulanabilecek tedbirler arasında; gümrük vergilerinin arttırılması, ticaret kısıtlamaları veya kamu alımları tedbirleri gibi karşı önlemler yer almaktadır. Altını çizmek gerekir ki Çin’in 2021’de Litvanya’ya uyguladığı ticari kısıtlamalar ACI’nin ortaya konulmasında belirleyici rol oynamıştır.[21]
- Kritik Ham Maddeler Yasası: AB’nin temiz enerjiye geçişi sağlayabilmesi için hayati önem taşıyan kritik ham maddelere erişimini güvence altına almayı ve “yarı tekelci” üçüncü ülke tedarikçilerine bağımlılığı azaltmayı amaçlayan Kritik Ham Maddeler Yasası, 23?Mayıs?2024’te yürürlüğe girmiştir. AB’nin Çin’e karşı kritik ham maddelerdeki bağımlılığının boyutu, ilgili yasanın önemi gösterir niteliktedir. Nitekim Çin, rüzgâr türbinlerinden elektrikli araba motorlarına kadar birçok temiz enerji ürünü için gerekli olan nadir toprak elementleri rezervlerinin %60’ını kendi topraklarında çıkarmakta ve AB bu ham maddelerin neredeyse tamamını Çin’den ithal etmektedir. Dahası Çin, birçok kritik ham maddenin madenciliği konusunda yarı tekel konumunda olmanın ötesinde, bu ham maddeleri rafine etme ve işleme konusunda da çok önemli bir kapasiteye sahiptir. Hâlihazırda yetersiz kaynaklara sahip olan AB, kritik ham maddelerin sadece %3’ünü kendi topraklarından çıkarabilmektedir.[22] Bu doğrultuda Kritik Ham Maddeler Yasası kapsamında, 2030 yılına kadar her bir kritik ham madde ihtiyacının en az %10’unun Birlik içinde çıkarılması, %40’ının işlenmesi ve %25’inin geri dönüşüm yoluyla karşılanması öngörülmüştür. Ayrıca, stratejik ham madde tedarikinde tek başına herhangi bir üçüncü ülkenin %65 pay oranını aşmaması şart koşulmuştur.[23]
- Yabancı Sübvansiyonlar Yönetmeliği: Yabancı Sübvansiyonlar Tüzüğü (Foreign Subsidies Regulation-FRS), 12 Temmuz 2023’te yürürlüğe giren ve AB Tek Pazarı’nda haksız rekabete yol açan yabancı devlet desteklerini tespit edebilmek ve düzeltici önlemler uygulayabilmek amacıyla kabul edilen bir düzenlemedir. AB üyesi olmayan ülkeler tarafından sağlanan herhangi bir mali katkı, eğer şirket birleşmeleri ve satın alma işlemlerine, kamu ihalelerine veya iç piyasa faaliyetlerine yönelik ciddi bir etki yaratıyorsa Komisyon tarafından soruşturulup çeşitli önlemler uygulanabilmektedir.[24] Komisyonun düzenleme kapsamındaki ilk soruşturması Şubat 2024’te, bir AB kamu ihalesine katılan Çinli tren üreticisi CRRC Qingdao Sifang Locomotive’e yönelik başlatılmış ve firma bu soruşturmanın ardından teklifini geri çekmiştir.[25] Ayrıca, Mart 2025’te Macaristan’daki BYD elektrikli araç fabrikasına Çin hükümeti tarafından verilen haksız sübvansiyon iddiaları üzerine bir ön inceleme süreci başlatılmıştır.[26]
- Çin Menşeli Elektrikli Araçlara Gümrük Vergisi: Avrupa Komisyonu, 4 Ekim 2023 tarihinde, Çin menşeli elektrikli otomobillerin sübvanse edildiği ve bu durumun AB sanayisine zarar verdiği gerekçesiyle, Çin’den yapılan elektrikli otomobil ithalatına yönelik bir anti-sübvansiyon soruşturması başlatmıştır. İlgili soruşturma 29 Ekim 2024 tarihinde sonuçlandırılmış ve Komisyon, Çin’den yapılan elektrikli otomobil ithalatına beş yıllık bir süre için telafi edici vergiler uygulamaya koymuştur. Bu doğrultuda BYD’ye %17, Geely’e %18,8, SAIC’e %35,3, soruşturma sürecinde iş birliği yapan üreticilere %20,7, iş birliği yapamayan diğer üreticilere %35,3 ve Tesla’nın Çin’de üretilen modellerine %7,8 oranlarında ek gümrük vergileri getirilmiştir.[27]
- İkinci Donald Trump Döneminde Transatlantik İlişkilerde Büyük Çatlak
Donald Trump, Kasım 2025’te ikinci kez ABD başkanı olarak seçilmesinin ardından, ilk döneminden çok daha sert bir şekilde, AB-ABD ilişkilerini zedeleyecek bir dış politika izlemeye başlamıştır. Öyle ki, taraflar arasındaki temel ihtilafın ticaret ile ilişkili meselelerde şekillenmesi beklenirken; gümrük tarifelerinin ötesinde Rusya, Ukrayna, NATO, Avrupa güvenliği, iklim politikası ve Grönland gibi birçok farklı cephede görüş ayrılıklarının derinleştiği ve iş birliğinin sekteye uğradığı görülmüştür.
- Ticaret
Donald Trump’ın ikinci başkanlık döneminde öncelikle “Çin tehdidine” odaklanacağı düşünülürken, ABD Başkanı, gümrük vergileri konusunda AB’yi de hedef tahtasına koymuştur. Başkan Trump, resmî olarak görevi devralmasına kısa bir süre kala, ABD’nin AB’ye karşı oldukça fazla ticaret açığı verdiği gerekçesiyle Birliğin daha fazla Amerikan petrolü ve gazı satın alması gerektiğini, aksi takdirde gümrük vergileriyle karşı karşıya kalacağını ifade etmiştir. Başkan Trump, 20 Ocak 2025 tarihinde göreve geri gelişinin ikinci gününde, ABD’yi “suistimal” ettiği gerekçesiyle AB’nin gümrük vergilerine maruz kalacağını açıklamıştır.[28] Dahası 31 Ocak 2025 tarihinde Oval Ofis’te düzenlenen bir imza töreninin ardından basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Başkan Trump, AB’ye gümrük vergisi uygulayacak mısınız sorusuna karşılık olarak “AB’ye gümrük vergisi uygulayacak mıyım? Gerçek bir cevap mı istiyorsunuz, yoksa size siyasi bir cevap mı vereyim? Kesinlikle uygulayacağım.” yanıtını vermiştir.[29]
Başkan Trump’ın AB’yi de etkileyecek olan en önemli somut adımlarından biri, 10 Şubat 2025 tarihinde, herhangi bir muafiyet olmaksızın ve tüm ülkeleri kapsayacak şekilde çelik ve alüminyum ithalatına %25 oranında gümrük vergisi getirecek olan kararnameleri imzalaması olmuştur.[30] Başkan Trump, ilk döneminde, 2018 yılında çeliğe %25, alüminyuma ise %10 gümrük vergisi getirmiş, ancak daha sonra Kanada, Meksika ve Avustralya gibi bazı ülkelere ilgili konu hakkında muafiyet tanınmıştır. Eski ABD Başkanı Joe Biden yönetiminde ise AB, Birleşik Krallık ve Japonya muafiyet tanınan ülkeler arasına eklenmiştir.[31] Yeni karar neticesinde alüminyum ithalatında uygulanan vergi %25’e yükseltilirken, AB başta olmak üzere diğer aktörlere tanınan muafiyetler de ortadan kaldırılmıştır.
Başkan Trump’ın AB’yi oldukça rahatsız eden bir diğer kararı, 13 Şubat 2025 tarihinde, ABD’nin ticari ilişkilerinde karşılıklı olmayan düzenlemelere karşı üçüncü ülkelere mütekabiliyet esasına dayalı gümrük vergileri uygulanmasını öngören bir kararname imzalaması olmuştur. Konuya ilişkin açıklamalarda bulunan Başkan Trump, KDV’nin bir tarife olarak değerlendirileceğini ve bu sistemin gümrük tarifelerinden çok daha fazla cezalandırıcı olduğunu ileri sürmüştür. AB’nin ayrıca ABD’li şirketlere çok sert davrandığını belirten Başkan Trump, Avrupa’da uygulanan KDV’nin ihracatta geri alınırken, ABD’de üreticilerin benzer bir avantajının bulunmadığını iddia etmiş ve bu durumun Amerikan şirketlerine zarar verdiğini savunmuştur. Dahası uzun bir süredir ABD otomotiv endüstrisinin AB gibi yabancı pazarlarda adil olmayan muamelelere maruz kaldığını ileri süren Başkan Trump, otomobil ithalatına yaklaşık %25 oranında gümrük vergisi getirmeyi planladığını da duyurmuştur.[32]
Bu arada Komisyon, ABD’nin çelik ve alüminyum ithalatına %25 vergi uygulama kararının 12 Mart 2025 tarihinde yürürlüğe girmesinin ardından, Avrupa’daki “işletmeleri, işçileri ve tüketicileri koruma” gerekçesiyle, iki aşamalı bir karşı önlem paketini devreye sokacağını duyurmuştur. Bu doğrultuda ilk aşamada, 2018 ve 2020’de uygulamaya konulan, yaklaşık 8 milyar avroluk bir ürün grubunu temsil eden ve daha önce askıya alınmış dengeleme önlemlerinin, 1 Nisan 2025 tarihinde otomatik olarak yeniden yürürlüğe girmesi planlanmıştır. Bu önlemler, ABD menşeli tekneler, burbon viskisi veya Harley-Davidson motosikletleri gibi çeşitli ikonik Amerikan ürünlerini içermektedir. İkinci aşamada ise, yeni ABD tarifeleri kapsam olarak önemli ölçüde daha geniş ve Avrupa ticaretinin çok daha yüksek bir bölümünü etkiyeceğinden dolayı, yaklaşık 18 milyar avro değerindeki ürünleri hedefleyen yeni önlemler getirilecektir. Yeni önlemlerin nisan ortasına kadar yürürlüğe girmesinin beklendiği açıklanmıştır. Önerilen hedef ürünler arasında; çelik ve alüminyum, tekstil, deri ürünleri, ev aletleri, plastik ve ahşap ürünler gibi endüstriyel ürünlerin yanı sıra; kümes hayvanları, sığır eti, belirli deniz ürünleri, kuruyemişler, yumurta, süt ürünleri, şeker ve sebzeler gibi tarımsal ürünler yer almaktadır.[33]
2 Nisan 2025 tarihinde küresel ticarette eşi benzeri görülmemiş bir gelişme yaşanmıştır. Nitekim Başkan Trump, 2 Nisan 2025 tarihini “kurtuluş günü” olarak nitelendirerek, ABD’ye giren tüm mallara yönelik kapsamlı yeni gümrük tarifelerinin uygulanmasını öngören bir kararname imzalamıştır. Başkan Trump’ın imzaladığı kararname çerçevesinde, ABD’nin birçok önemli ticaret ortağına %10 ile %50 arasında değişiklik gösteren yeni tarifeler uygulanmasına karar verilmiştir. Bu doğrultuda ABD’nin ithalatında öne çıkan aktörler arasında yer alan AB’ye %20, Çin’e %34, Vietnam’a %46, Tayvan’a %32, Japonya’ya %24, Hindistan’a %26, Güney Kore’ye %25, Tayland’a %36, İsviçre’ye %31, Endonezya’ya %32, Malezya’ya %24, Kamboçya’ya %49, Güney Afrika’ya %30, Bangladeş’e %37 ve İsrail’e ise %17 oranında gümrük tarifesi getirilmiştir. Türkiye’nin de aralarında bulunduğu Birleşik Krallık, Brezilya, Avustralya, Birleşik Arap Emirlikleri, Yeni Zelanda, Mısır ve Suudi Arabistan gibi diğer ülkelere ise %10 oranında temel gümrük vergisi getirilmiştir.[34] Rusya’nın dikkat çekici bir şekilde ABD tarifelerine dâhil edilmediği görülmektedir. ABD Hazine Bakanı Scott Bessent, uygulanan yaptırımlardan dolayı hâlihazırda Rusya ile ticaretin durması nedeniyle, Rusya’nın tarifelerden muaf tutulduğunu ifade etmiştir.[35] Bütün bunların yanı sıra, Başkan Trump’ın, 26 Mart 2025 tarihinde, yerli üretimin artırılması amacıyla üçüncü ülkelerden ithal edilen otomobil ve kamyonlara %25 oranında gümrük tarifesi uygulanmasına yönelik bir kararname imzaladığını hatırlatmakta fayda vardır. 2 Nisan tarifelerine ek olarak farklı bir tarife anlamına gelen yeni düzenleme, 3 Nisan 2025 tarihinde yürürlüğe girmiştir.[36]
Ticaret savaşlarının giderek alevlendiği ve küresel piyasaların kırmızıya boyandığı bir süreçte Başkan Trump, sosyal medya hesabından şaşırtıcı bir paylaşım yaparak, “75’ten fazla ülke” ticaret görüşmeleri için ABD hükümetiyle iletişim kurduğundan ve anlamlı ölçüde misillemede bulunmadığından dolayı, birçok ülkeye yüksek bir şekilde uygulanacak olan yeni tarifelerin 90 gün süre için dondurulduğunu ve sadece %10’luk temel tarifenin uygulanacağını duyurmuştur. Buna karşın “umarım yakın gelecekte Çin, ABD’yi ve diğer ülkeleri sömürme devrinin artık sürdürülemez ve kabul edilemez olduğunu fark eder” ifadelerini kullanan Başkan Trump, Çin’in küresel piyasalara gösterdiği “saygısızlık” gerekçesiyle Çin’e karşı uygulanan tarifenin %125’e çıkarıldığını belirtmiştir.[37] Ancak bu hamleye karşı Çin geri adım atmamış ve nihayetinde ABD tarafından Çin’e uygulanan tarife oranı %145’e yükseltilmiştir.
AB, Başkan Trump’ın göreve başladığı tarihten beri kendisini etkileyecek adımlarına ve söylemlerine karşı sert açıklamalar yapmış olsa da, bunlar sadece söylemsel olarak kalmıştır. Dahası AB, ABD’nin çelik ve alüminyum ithalatına yönelik tarifelerine karşı hazırladığı misilleme tedbirlerini 90 gün için askıya alacağını duyurmuştur. Komisyon başkanı von der Leyen, “müzakerelere bir şans tanımak istiyoruz”, “eğer müzakereler tatmin edici olmazsa, karşı önlemlerimiz devreye girecek. Ek karşı önlemler için hazırlıklarımız devam ediyor. Daha önce de belirttiğim gibi, tüm seçenekler masada duruyor” açıklamasında bulunmuştur.[38]
- Rusya ve Ukrayna Politikası
Donald Trump’ın tekrar başkan olmasıyla birlikte ABD’nin Rusya’ya ve Ukrayna-Rusya savaşına yönelik politikalarında belirgin bir yumuşama gözlemlenmeye başlanmıştır. ABD, artık Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü korumaya ya da Rus saldırganlığını caydırmaya yönelik bir politika izlememektedir. Daha da önemlisi bu savaş ve savaşın sonuçları, Başkan Trump’ın “önce Amerika” mottosuyla çok fazla ilgisi olmayan, esasen Avrupa ve Ukrayna meseleleri olarak görülmektedir.
Başkan Trump, göreve gelir gelmez Moskova ile daha yakın diyalog kurmak amacıyla geleneksel müttefiklerini devre dışı bırakan adımlar atmıştır. ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio ve diğer üst düzey yetkililer, şubat ortasında Avrupa ve Ukrayna’yı masaya davet etmeksizin Suudi Arabistan’da Rus yetkililerle buluşarak bir barış planı arayışına girişmiştir. Trump’ın ekibi, Rusya ile doğrudan pazarlık yaparak Ukrayna savaşını sonlandırma hedefiyle hareket etmiş ve hatta Putin yönetimiyle jeopolitik bir ortaklık fırsatından bahsetmeye başlamıştır.[39]
ABD Başkanı Trump, 12 Şubat 2025’te Rusya Devlet Başkanı Putin ile yaptığı 90 dakikalık telefon görüşmesinin ardından, Başkan Putin ile “birlikte çalışma konusunda uzlaştık” açıklamasında bulunmuş, ilerleyen süreçte Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy’e bir barış anlaşmasını kabul etmesi konusunda baskı yapmaya başlamıştır. Başkan Trump Rusya’ya toprak verilmesi çağrılarında bulunulurken, Ukrayna’ya herhangi bir güvenlik garantisi verilmemiş ve Kiev’e savaştan sonra NATO üyeliğinin mümkün olamayacağı aktarılmıştır. Ukrayna Başkanı Zelenskiy’e “diktatör” yakıştırmalarında bulunan Başkan Trump, “Ukrayna’nın bu savaşı hiç başlatmamış olması gerektiğini” ifade etmiştir.[40] Dahası Ukrayna’ya yapılan yardımların geri ödenmesi çağrılarında bulunan Başkan Trump, Ukrayna’da kamuya ait olan maden, petrol ve gaz kaynaklarından elde edilen gelirin yarısının ABD ve Ukrayna tarafından eşit şekilde yönetilecek bir “yatırım fonu”na aktarılmasını öngeren bir maden anlaşması yapılmasını talep etmiştir.[41] Bahse konu anlaşmanın imzalanması beklenen gün, 28 Şubat’ta, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy’nin Beyaz Saray ziyareti kapsamında basına açık düzenlenen toplantıda, liderlerin görüşmesi esnasında kameralar önünde ciddi bir tartışma yaşanmış ve anlaşma imzalanmadan Başkan Zelenskiy ülkeyi terk etmiştir. Bütün bunlara ek olarak Başkan Trump, barış gücü rolü oynamak isteyen Avrupalı ülkelere destek vermeyi reddetmiş ve BM’de yapılan oylamalarda Rusya’yı kınamaktan kaçınmıştır.
- NATO ve Avrupa Güvenliği
İlk dönemi boyunca NATO müttefiklerini savunma harcamaları konusunda sert şekilde sıkıştıran Trump, ikinci döneminde daha da radikal söylemlere başvurmuştur. Altını çizmek gerekir ki NATO üyeleri son yıllarda savunma harcamalarını önemli ölçüde artırmıştır. 2024 yılında 23 NATO üyesinin savunma harcamaları, GSYİH’lerinin %2’sini aşmıştır. Ancak ilk döneminde sıklıkla %2 vurgusu yapan Başkan Trump, Beyaz Saray’a döndükten sonra Davos’ta yaptığı ilk önemli uluslararası konuşmada, %2 taahhüdünü yetersiz bulduğunu ve bunun %5’e çıkarılması gerektiğini savunmuştur.[42] Başkan Trump, başka bir konuşmasında ise, ödeme yapmamaları durumunda NATO müttefiklerini savunmayacağını belirtmiştir.[43] Dahası Başkan Trump, NATO müttefiklerinin ihtiyaç hâlinde ABD’yi savunmaya olan bağlılıklarını da sorgulamaya başlamıştır. Hatırlatma fayda var ki NATO’nun en önemli maddesi olan 5’inci Madde, yalnızda 11 Eylül’den sonra ABD lehine devreye sokulmuştur.[44]
Trump yönetiminin daha ilk aylardaki adımları, pratikte de NATO’da çatlaklar oluşturmuştur. Örneğin ABD, geleneksel olarak başkanlık ettiği bazı NATO çalışma gruplarının liderliğini üstlenmemeye başlamıştır.[45] ?Daha da önemlisi Başkan Trump, NATO’nun Avrupa’daki askerî varlığını Ukrayna’daki gelişmelere bağlayarak pazarlık konusu yapmıştır. Pentagon’un, Başkan Trump’ın talimatıyla küresel Amerikan askerî varlığını gözden geçirmeye başladığı ve Avrupa konuşlandırılmış 80 bin civarındaki ABD askerinin varlığının yeniden değerlendirileceği gibi haberler basına yansımıştır.[46]
- Grönland
Göreve geldiği günden beri Danimarka’ya bağlı büyük ölçüde özerk bir bölge olan Grönland’ın satın alınması gerektiğini tekrarlayan Başkan Trump, bölgenin “ulusal güvenlik” gerekçesiyle ABD’ye katılması gerektiğini savunmaktadır. Altını çizmek gerekir ki, Kuzey Kutbu’ndaki buzullarının erimesi neticesinde Grönland çevresinde yeni nakliye rotaları ortaya çıkmaktadır. “Grönland modern çağda çok önemli. Bence Danimarka ve AB bunu anlıyor. Eğer anlamıyorsa, açıklamak zorunda kalacağız” ifadelerini kullanan Başkan Trump, bölge çevresindeki su yollarının buz kırıcılarla açılarak kullanılır hâle geldiğini ve bölgede Rus ve Çin gemilerinin dolaşmasından rahatsız olduğunu açıkça belirtmiştir.[47]
- Çevre
Başkan Trump, 20 Ocak 2025’te, Beyaz Saray’daki ilk gününde, Paris İklim Anlaşması’ndan ABD’nin tekrardan çekilmesine yönelik bir kararname imzalamıştır. Dünyanın en büyük ekonomisinin iklim değişikliyle mücadeleye yönelik böylesine önemli bir anlaşmadan çekilmesi Avrupa’da tepkiyle karşılanmıştır. Aynı gün Başkan Trump yönetimi, fosil yakıt üretimini artırma planlarını da duyurarak Biden dönemindeki iklim politikalarını tersine çevirmeye başlamıştır.[48]
- ABD Başkanı Trump’a Karşı AB-Çin Yakınlaşması
Donald Trump ikinci kez göreve geldiğinde, AB giderek sanayisi ve refahı için ciddi bir tehdit olarak algılamaya başladığı Çin’e karşı Washington ile iş birliği yapmayı umut etmiştir. Almanya’nın gelecekteki şansölyesi Friedrich Merz’in tabiriyle, Rusya ile beraber Çin, Avrupa’nın liberal demokrasilerine tehlike oluşturan “otoriteler ekseni”nin bir parçasıdır.[49] Ancak daha önce ayrıntılı bir şekilde bahsedildiği gibi AB-ABD ilişkileri hızla bir güven bunalımına girmiş, Başkan Trump Avrupa’nın en ihtiyacı olduğu anda Rusya’ya yakınlaşan ve Ukrayna’ya baskı yapan bir politika izlemeye başlamıştır. Transatlantik ilişkilerde böyle fay hatlarının oluştuğu bir süreçte, beklenmedik bir şekilde, AB ile Çin arasında çeşitli açılardan yakınlaşma belirtileri görülmeye başlamıştır. Özellikle Çin, transatlantik çatlağı kendi lehine kullanmak konusunda hızlı adımlar atmıştır. Trump yönetiminin tavrı karşısında Avrupa’nın gerçekten yalnız bırakıldığını düşünen Avrupalı bazı diplomatlar, ABD’ye bağımlılığı azaltma fikrini desteklemiştir. ?Bu durum aslında AB’nin Çin’e yönelik son dönemde benimsediği “riski azaltma” (de-risking) stratejisinin bir benzerinin ABD ile ilişkilerde de gündeme gelebileceğini göstermiştir. Nitekim Brüksel kulislerinde, Çin’e olan stratejik bağımlılıkları azaltmaya çalışırken ABD’ye karşı da temkinli olunması gerektiği dillendirilmeye başlanmıştır.[50]
Başkan Trump’ın AB’ye karşı kullandığı saldırgan ton giderek artarken, Çin Avrupa ülkelerine ve AB kurumlarına Trump’ın güvenilmez bir ortak olduğunu ima eden mesajlar vermiş ve kendisini daha istikrarlı ve öngörülebilir bir ortak olarak konumlandırmaya çalışmıştır. Örneğin Çin dışişleri yetkilileri, Brüksel, Dublin, Münih ve Paris’te gerçekleştirdikleri temaslarda Başkan Trump’ın Avrupa’yı yüzüstü bırakacağı vurgusunu yaparak “çok taraflı düzeni birlikte ayakta tutma” çağrısında bulunmuştur.[51] Çin’in bu çabaları Şubat 2025’te gerçekleşen Münih Güvenlik Konferansı’nda da açıkça görülmüştür. Konferansta ABD’nin üst düzey yetkilileri ile Avrupalı liderler arasında gerilim yaşanırken, Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas, Almanya Şansölyesi Olaf Scholz ve NATO Genel Sekreteri Mark Rutte başta olmak üzere birçok üst düzey Avrupalı yetkiliyle ikili görüşmeler gerçekleştirmiştir. Bakan Wang Yi, ABD Başkan Yardımcı JD Vance’nin Avrupa’yı alaya alan ve eleştirel dilinin aksine, “Çin, çok kutuplu dünyada Avrupa’yı her zaman önemli bir eksen olarak görmüştür. İki taraf rakip değil, ortaktır. Çin, stratejik iletişimi derinleştirmek ve karşılıklı fayda sağlayan iş birliğini artırmak için Avrupa tarafıyla çalışmaya isteklidir” açıklamalarında bulunmuştur. Dahası Bakan Wang Yi, ABD’nin Avrupa’yı barış görüşmelerinden dışladığı bir noktada, Çin’in “barışa katkı sağlayacak tüm girişimleri desteklediğini ve Ukrayna savaşıyla ilgili barış müzakere sürecinde Avrupa’nın önemli bir rol üstlenmesini arzu ettiğini” belirtmiştir.[52]
Komisyonun Ticaret ve Ekonomik Güvenlikten Sorumlu Üyesi Maroš Šefcovic, 27-28 Mart 2025 tarihlerinde, Çin’e resmi bir ziyaret gerçekleştirmiştir. Šefcovic, ziyaret kapsamında, Başbakan Yardımcısı He Lifeng, Ticaret Bakanı Wang Wentao ve Gümrük Bakanı Sun Meijung ile AB-Çin ticaret ve yatırım ilişkilerinin nasıl iyileştirilip dengelenebileceği konularını ele almıştır. Görüşmelerde uzun süredir devam eden sistemik sorunlar, Avrupa şirketlerine Çin pazarında eşit koşullar sağlanması ihtiyacı, çeşitli piyasa erişimi konuları ile elektrikli araç tedarik zincirine yönelik yatırımlar tartışılmıştır. Sonuç olarak elektrikli araç tedarik zincirine ilişkin tüm ticaret ve yatırım konularını kapsayan bir diyalog mekanizması kurulması konusunda mutabık kalınmıştır. Ayrıca tarım–gıda ürünleri konusunda bir çalışma grubu kurulması kararı alınmıştır.[53]
Başkan Trump’ın ABD’nin birçok önemli ticaret ortağına %10 ile %50 arasında değişiklik gösteren 2 Nisan tarifelerini açıklamasının ardından Komisyon Başkanı von der Leyen ile Çin Başbakanı Li Qiang, 8 Nisan 2025’te bir telefon görüşmesi gerçekleştirmiştir. Görüşmeye dair yapılan açıklamada, Komisyon Başkanı von der Leyen’in, görüşmede, dünyanın en büyük iki pazarı konumundaki Avrupa ve Çin’in, ABD tarifelerinin yol açtığı sorunlara yanıt olarak serbest, adil ve eşit koşullara dayalı güçlü bir reforme edilmiş ticaret sistemini destekleme sorumluluğu olduğunu vurguladığı belirtilmiştir. Mevcut durumun daha fazla tırmanmadan müzakere yoluyla çözülmesi çağrısında bulunulmuştur. Komisyon Başkanı von der Leyen, özellikle küresel kapasite fazlasından etkilenen sektörlerde tarifelerin yol açabileceği ticaret sapmalarının önlenmesinde Çin’in kritik rol oynadığını belirtmiş; olası ticaret sapmalarını izlemek ve gelişmelerin zamanında ele alınmasını sağlamak üzere bir izleme mekanizması kurulması üzerinde mutabık kalındığı açıklanmıştır. Görüşmede ayrıca uluslararası iklim gündemi ve temiz sanayiye geçiş konularında AB-Çin iş birliğinin güçlendirilmesi konuları ele alınmıştır. Son olarak Komisyon Başkanı von der Leyen, Çin’in Rusya-Ukrayna savaşındaki barış sürecine anlamlı katkı sağlamaya yönelik çabalarını yoğunlaştırması çağrısında bulunmuştur.[54]
İspanya Başbakanı Pedro Sánchez, 11 Nisan 2025 tarihinde, Çin’i ziyaret etmiş ve Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ile görüşmüştür. Görüşme sonrası yapılan basın toplantısında açıklamalarda bulunan Devlet Başkanı Jinping, Çin ve AB’nin dünyanın en büyük ekonomileri arasında yer aldığını, küreselleşme ile serbest ticaretin kararlı savunucuları olduğunu ve bir “ekonomik simbiyoz” (economic symbiosis) ilişkisi kurduğunu belirtmiştir. Dahası Başkan Jinping, Çin ile AB’nin uluslararası sorumluluklarını yerine getirerek küreselleşmeyi ve uluslararası ticaret ortamını savunmak ve tek taraflı uygulamalara birlikte direnmek zorunda olduğunu ifade etmiştir. Ticaret savaşında kazanının olmadığını belirten Başbakan Sánchez ise AB’nin açık ve serbest ticarete bağlı olduğunu, çok taraflılığı savunduğunu ve tek taraflı tarife artışlarına karşı olduğunu açıkça söylemiştir. Ayrıca Başbakan Sánchez AB’nin iklim değişikliği ve yoksulluk gibi küresel meydan okumalarla başa çıkmak ve uluslararası toplumun ortak çıkarlarını muhafaza etmek amacıyla Çin ile iletişim ve koordinasyonu güçlendirmeye hazır olduğunu vurgulamıştır.[55] Altını çizmek gerekir ki Başbakan Sánchez’in Çin ziyareti öncesinde Pekin’e yakınlaşmaya çalışmayı “kendi boğazını kesme” olarak tanımlayan ABD Hazine Bakanı Scott Bessent, İspanya’yı Çin konusunda sert bir dille eleştirmiştir.[56]
Komisyonun Ticaret ve Ekonomik Güvenlikten Sorumlu Üyesi Maroš Šefcovic ile Çin Ticaret Bakanı Wentao, 8 Nisan 2025 tarihinde bir video konferans görüşmesi gerçekleştirmiştir. Çin Ticaret Bakanlığının resmî web sitesinde yapılan açıklamaya göre, taraflar AB-Çin ekonomik ve ticari iş birliğinin güçlendirilmesi ile ABD’nin sözde “karşılıklı tarife artırımları”nın ele alınması konularında kapsamlı ve samimi bir görüş alışverişinde bulunmuştur. ABD tariflerin DTÖ kurallarını açıkça çiğnediği, kurallara dayalı çok taraflı ticaret sistemini zayıflattığı ve küresel ekonomik düzenin istikrarını tehlikeye attığı ifade edilen açıklamada, Bakan Wang’ın bu uygulamaları ekonomik zorbalık olarak tanımladığı belirtilmiştir. Dahası açıklamada, mevcut koşullar altında Çin ile AB’nin kurallara dayalı çok taraflı ticaret sistemini birlikte koruyarak ticaretin serbestleştirilmesi ve kolaylaştırılması çabasını sürdürmesinin, dünya ekonomisine ve küresel ticarete daha fazla istikrar ve öngörü kazandıracağının altı çizilmiştir. Bakanlık açıklamasına göre Komisyon Üyesi Šefcovic, AB’nin Çin ve diğer DTÖ üyeleri ile iş birliği yaparak küresel ticaret akışının normal işleyişini korumaya kararlı olduğu vurgulamıştır. AB’nin Çin ile ekonomik ve ticari ilişkilere değer verdiği; karşılıklı piyasa erişiminin genişletilmesi ve yatırım ile sanayi iş birliğinin güçlendirilmesi amacıyla diyalog ve iletişimin artırılmasına hazır olunduğu ifade edilmiştir. Elektrikli araçlar için fiyat taahhütleri (price undertakings) müzakerelerine hemen başlanması konusunda anlaşmaya varıldığı açıklaması, bahse konu görüşmenin en dikkat çekici çıktısı olmuştur.[57] Fiyat taahhütleri, ihracatçı firmaların AB pazarına getirdikleri elektrikli araçların fiyatını belirlenen asgari seviyenin altına düşürmeyeceklerini gönüllü olarak beyan etmeleri anlamına gelecektir.
Bu arada Wall Street Journal’ın haberine göre Trump yönetimi, 2 Nisan tarifelerinin 90 günlük ertelenmesi kapsamında 70’ten fazla ülke ile yürüttüğü tarife müzakerelerini, ilgili ülkelerin Çin’le olan ticaretini sınırlamak için kullanmayı planlamaktadır. Trump yönetimi özellikle AB’yi “Washington ile Pekin arasında seçim yapmak zorunda bırakmayı” hedeflemektedir. Basına düşen bu haberlerin hemen ardından Çin Ticaret Bakanlığı, Çin’in herhangi bir tarafın Pekin’in çıkarları pahasına bir anlaşma yapmasına kesinlikle karşı olduğu ve böyle bir durumda karşı tedbirler alacağı uyarısında bulunmuştur.[58] Bahse konu tartışmaya ilişkin 22 Nisan 2025 tarihinde dikkat çekici açıklamalarda bulunan Avrupa Komisyonu Baş Sözcü Yardımcısı Arianna Podestà ise, AB’nin Trump yönetimiyle bir ticaret anlaşması sağlama koşulu olarak Çin ekonomisinden kopmayacağını ve ABD ile yürütülen görüşmelerle AB-Çin ilişkilerinin iki ayrı konu olduğunu ifade etmiştir.[59]
- Değişen İttifaklar: ABD-Rusya vs. AB-Çin
Rusya-Ukrayna savaşı sonrası küresel arenada tecrit edilen Rusya, Batı kanadı tarafından rakip, hatta düşman olarak algılanmaya başlanan Çin ile bir ittifak kurmuş gibi görünmektedir. Ancak ABD eski Dışişleri Bakanı Henry Kissinger’ın da dediği gibi, “İki düşmana karşı aynı anda karşıt bir pozisyon alıp onları birbirine yaklaştırmak akıllıca değildir.” Bu bağlamda eski ABD Başkanı Richard Nixon’ın, kendi döneminin Dışişleri Bakanı Henry Kissinger ile 1970’li yılların başında Çin’i Sovyetler Birliği’nden uzaklaştırmak için ortaya koyduğu strateji, bu sefer ters bir şekilde Rusya’ya yakınlaşarak Çin’in dengelenmesi ve Moskova’nın Pekin ekseninden uzaklaştırması amacıyla yürütülmektedir. Jeopolitik rekabetin giderek arttığı bir dönemde bunu sağlamanın yollarından biri ise Başkan Putin’e Ukrayna’da bazı kazançlar verilmesidir. Böylesine tarihsel bir perspektiften bakış, ABD’nin neden Rusya konusundaki politikasını aniden değiştirdiğini daha anlamlı kılmaktadır.
Peki tarihsel açıdan en önemli müttefiklerin başında gelen Avrupa, neden birçok açıdan ABD saldırısı altındadır? Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki kendi bağımsız ordusu bulunmayan AB, ABD liderliğindeki NATO’nun Avrupa’da sağladığı güvenliğe bağımlıdır. AB doğrudan kendisiyle fiziksel sınırları bulunan Rusya’yı varoluşsal bir tehdit olarak algılarken, ABD için en büyük tehdit Çin’dir. Bu açıdan Başkan Trump’ın alışılagelmişin dışındaki politik karakteri, Rusya’yı Çin’den uzaklaştırma pahasına transatlantik ittifakta büyük bir güven bunalımı yaratacak politikaları da mümkün kılmaktadır.
ABD’nin AB’ye karşı açtığı bir diğer cephe olan ticaret konusunun da, dolaylı bakımdan güvenlikteki bağımlılıkla bir bağlantısı bulunmaktadır. Öyle ki, mevcut durumda savaşın sınırlarına dayandığı AB, kısa vadede ABD’nin sağlamış olduğu güvenlik şemsiyesinin dışında bir seçeneğe sahip değildir. Bu doğrultuda güvenlik açısından varoluşsal ve ekonomik açıdan zayıf bir döneminde olan AB, Başkan Trump’ın gümrük tarifelerine karşı söylemlerin ötesinde iddialı adımlar atamamıştır. Doğal olarak bu zafiyetler, “refah devletlerinden” oluşan AB’ye karşı Trump yönetiminin elini güçlendirmiştir. Hatırlatma fayda vardır ki, ABD’nin ithal edilen çelik, alüminyum, otomobil ve kamyonlara getirdiği %25 ve 2 Nisan tarifelerinin %10’luk temel tarife kısmı, resmi bir karşılık bulmaksızın tek taraflı olarak AB’ye uygulanmaktadır.
Bu arada Trump yönetiminin politikalarının ardından ortaya çıkan hızlı yumuşama sürecine rağmen, AB-Çin ilişkilerinin tam anlamıyla normalleşmesinin önünde hâlâ önemli engeller bulunmaktadır. Nitekim hem AB hem de Çin, ihracata dayalı ekonomilerdir ve bu durum özellikle otomotiv ile temiz teknoloji sektörlerinde şiddetli bir rekabetin yaşanmasına yol açmaktadır. AB, çok uzun bir süredir, Pekin’in, elektrikli araçlar, piller ile çelik ve alüminyum gibi kilit sektörlere küresel piyasa ve rekabet gücüne zarar verecek biçimde sübvansiyon sağladığını iddia etmektedir.[60] Dahası Çin’in aşırı üretim yaparak küresel ölçekte yapay fiyatlarla ucuz ürünler ihraç ettiği gerekçesiyle sıkça eleştirilen AB’nin önümüzdeki süreçteki asıl meydan okuması, ticaret sapmaları ve tarifeler yüzünden ABD pazarına giremeyen ucuz Çin mallarının Avrupa’ya yönelmesidir.[61] Ancak belki de ikili ilişkilerdeki en önemli güven sorunu, Rusya-Ukrayna savaşı sonrasında Çin’in Rusya ile giderek daha yakın siyasi ve ekonomik ilişkiler geliştirmiş olmasından kaynaklanmaktadır. Öyle ki AB tarafından Çin, Avrupa ve müttefiklerinin uyguladığı çok sayıda yaptırım karşında Rusya’ya “cankurtaran ipi” sağlayan bir ülke olarak görülmektedir.[62]
Ancak son yıllarda ihtilafların giderek arttığı AB-Çin ilişkilerinde bu denli hızlı bir yumuşama yaşanmasının beklenmeyen bir gelişme olduğunu hatırlatmakla beraber, uluslararası ilişkilerde tarihsel kırılma anlarının yaşandığı böyle bir dönemde, Brüksel-Pekin arasında sürpriz bir ittifakın doğmasının da imkânsız olmadığını belirtmek gerekmektedir.
Çin’in de ekonomide yaşadığı sorunlar Trump yönetiminin kendisine karşı uygulamaya koyduğu ağır tarifeler ile birleşince, Pekin’in yabancı yatırım çekme ve yeni ticaret ortakları bulmaya her zamandan daha fazla ihtiyacı olmuştur. Bu doğrultuda ürettiği mallar için “son açık ve büyük pazar”[63] olan AB ile bozulan ticari ilişkilerini onarmak, Çin’in ABD ile giriştiği ticaret savaşında elini rahatlatmasına olanak sağlayacaktır.
AB, ekonomik büyümenin yavaşladığı ve krizlerle boğuştuğu bir dönemde, artan savunma harcamalarını karşılama ile sosyal refahı sürdürme arasında bir ikilemle yüz yüzedir. Bu ikilem, ABD’nin Avrupa güvenliği konusundaki belirsiz ve işlemsel(transactional) yaklaşımıyla birleşince, Brüksel’in Çin’i ABD’ye karşı potansiyel bir denge unsuru ve stratejik iş birliği ortağı olarak görmesinin önü açılmıştır. Dahası özellikle ABD’nin Paris İklim Anlaşması’ndan çekilmesi ve Çin’in temiz teknolojilerdeki hızlı yükselişi, iklim değişikliği hedeflerini gerçekleştirme, yeşil altyapı projelerini finanse etme ve sürdürülebilir kalkınmayı destekleme noktasında iki tarafa da önemli fırsatlar sunmaktadır.
Bütün bu tartışmalar ışığında Rusya’ya verdiği desteği kesmesi ve pazarını daha fazla açması, AB’nin Çin’den en acil beklentileri olacaktır. Bu arada Çin’in son aylarda Rusya-Ukrayna savaşına yönelik yaklaşımını gözden geçirdiği gözlemlenmektedir. Nitekim 2025’in ilk iki ayında Çin-Rusya ticaret hacminde bir azalma olmuştur. Dahası 4 Nisan 2025 tarihinde Ukrayna demiryolu işletmecisi Ukrzaliznytsia, Çinli demiryolu üreticileriyle Ukrayna demiryolu sistemini onarmak ve geliştirmek amacıyla iki sözleşmenin nihayete erdirildiğini açıklamıştır.[64] Bunun ötesinde Rusya’nın Çin tarafından müzakere masasına oturtulduğu bir denklemde Pekin, “barış sağlayıcı olarak alkış toplamakla kalmayacak”[65], aynı zamanda AB ile ilişkilerini hızlıca tamir edip itibarını artırabilecektir.
Son söz olarak jeopolitik güç olmak uzun yıllar ve doğru stratejiler gerektiren bir süreçtir. Ancak AB, stratejik özerklik hedefini koyma konusunda oldukça geç kalmıştır. Komisyon Başkanı von der Leyen’in de dediği gibi “dünya jeopolitik bir küre hâline gelmiş” ve “bildiğimiz Batı artık kalmamıştır”.[66] AB bugün, ekonomik, askerî, güvenlik ve enerji konularındaki bağımlılıklarının bedelini ödemektedir. Bu bağlamda AB’nin stratejik özerklik arayışını gerçekleştirmesi ve jeopolitik bir aktör olabilmesi için aşağıdaki maddeleri sağlaması gerekmektedir:
- Enerjide arz çeşitliliğini yenilenebilir kaynaklar ve entegre altyapı projeleriyle derinleştirerek enerji güvenliğini tesis etmek;
- Savunma sanayiini ortak çatı altında toplayarak Avrupa Savunma Fonu ve ortak AR-GE programlarıyla kapasiteyi güçlendirmek;
- Ortak bir Avrupa ordusu kurma yoluna gitmek;
- Dijital egemenlik için veri koruma, yapay zekâ, 5G ve bulut teknolojileri altyapısında ortak standartlar oluşturup bunları küresel norm hâline getirmek;
- Kritik ham maddelerden yarı iletkenlere kadar tedarik zincirlerini yerel üretimi, stratejik stokları ve esnek tedarik modellerini destekleyerek dayanıklı hâle getirmek;
- Normatif güç olarak hukukun üstünlüğü, insan hakları ve demokratik değerleri ticari ve güvenlik politikalarının merkezine yerleştirerek küresel yönetişimde etkin rol almak;
- Dış politika ve savunma kararlarında nitelikli çoğunlukla hızlı tepki verebilecek mekanizmalara geçiş yaparak esnekliği artırmak;
- Ortak bütçe ve kriz fonlarıyla mali kaynak tahsisini merkezileştirip acil müdahalelere hazır bir finansman altyapısı oluşturmak;
- Bürokratik engelleri kaldıracak kurumsal reformlar yapmak;
- Karbon nötrlük hedefleriyle yeşil dönüşüme liderlik ederek iklim ve enerji stratejilerini entegre etmek.
Mevcut durumda AB’nin bu hedeflere tek başına ulaşamayacağı açıktır. Atlantiğin ötesinden her zaman Avrupa’nın yardımına koşan ABD, artık bu ilişkiye eskisi kadar değer vermemektedir. Bu, AB açısından şu an bir tehdit olarak görünse de, belki de günümüzün jeopolitik koşullarına uyum sağlayabilmesi için Brüksel’e gerekli silkelenmeyi yaşatacaktır. Ancak bu zorlu süreçte stratejik özerlik hedefine tek başına ulaşması mümkün görünmeyen, ABD’nin olmadığı ve Rusya’nın tamamen denklemden çıkarıldığı bir senaryoda Çin gibi önemli bir güce ihtiyacı olan AB’nin, kısa vadede bir bağımlılıktan kurtulup (ABD), uzun vadede yeni bir bağımlılık (Çin) yaratmamaya özen göstermesi gerekmektedir.
[1] Umut Bekcan, “Gönülsüz Muhabbetten Dostluğa: 1949 Çin Devrimiyle Birlikte Sovyetler Birliği-Çin Komünist Partisi/Çin Halk Cumhuriyeti İlişkilerinin Değişen Yüzü SSCB’yi Kendi Üzerinde Hegemonya Kurmaya Çalışmak”, Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2017, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/411959, Erişim Tarihi: 18 Şubat 2025.
[2] Umut Bekcan, “Sovyet-Çin Uyuşmazlığında ABD Faktörü”, Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2020, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1014695, Erişim Tarihi: 18 Şubat 2025.
[3] “Ping Pong Diplomasisi Buzları Eritmişti”, Dünya Bülteni, 10 Nisan 2013, https://www.dunyabulteni.net/genel/ping-pong-diplomasisi-buzlari-eritmisti-h255335.html, Erişim Tarihi: 18 Şubat 2025.
[4] Henry Kissinger, “Diplomasi”, 2011, s.707.
[5] Özlem Zerrin Keyvan, “Soğuk Savaş Sonrası Avrupa Birliği-Çin İlişkileri-Tehditler, Fırsatlar, Öneriler”, YÖK Tez Merkezi, 2015, s. 19.
[6] “Communication from the Commission-A Long Term Policy for China-Europe Relations”, Publications Office of the EU, 5 Haziran 1995, https://op.europa.eu/en/publication-detail/-/publication/0bcbc1c7-2c78-4bba-a027-f67035eeac4f, Erişim Tarihi: 27 Şubat 2025.
[7] Özlem Zerrin Keyvan, “Soğuk Savaş Sonrası Avrupa Birliği-Çin İlişkileri-Tehditler, Fırsatlar, Öneriler”, YÖK Tez Merkezi, 2015, ss. 39-40.
[8] Murat Çiçek, “ABD-Çin Rekabeti Ekseninden AB-Çin İlişkileri”, 2019, ss. 62-66.
[9] Murat Çiçek, “ABD-Çin Rekabeti Ekseninden AB-Çin İlişkileri”, 2019, ss. 62-66.
[10] Özlem Zerrin Keyvan, “Soğuk Savaş Sonrası Avrupa Birliği-Çin İlişkileri-Tehditler, Fırsatlar, Öneriler”, YÖK Tez Merkezi, 2015, ss. 90-92.
[11] Ahmet Emre Usta, “Çok Taraflı Küresel Ticaret Sisteminin Krizi: AB`den "Zorlayıcı Eylemlere Karşı Ticari Araç", İKV E-Bülteni, Nisan 2023, https://bulten.ikv.org.tr/?ust_id=13700&id=13703&anahtar=ahmet%20emre%20usta, Erişim Tarihi: 18 Şubat 2025.
[12] John Seaman, Francesca Ghiretti, Lucas Erlbacher, Xiaoxue Martin ve Miguel Otero-Iglesias, “Dependence in Europe’s Relations with China Weighing Perceptions and Reality”, European Think-Tank Network on China, Nisan 2022, https://merics.org/sites/default/files/2022-04/etnc_2022_report.pdf, Erişim Tarihi: 1 Mart 2025.
[13] “EU-China Relations at a Crossroads, Vol. I: Looking for a New Modus Vivendi”, Europe in The World Programme, 29 Haziran 2022, http://epc.eu/content/PDF/2022/EU-China_Think-Tank_Compendium.pdf, Erişim Tarihi: 1 Mart 2025.
[14] Avrupa Komisyonu, “Commission Sets Course for An Open, Sustainable and Assertive EU Trade Policy”, 18 Şubat 2021, https://ec.europa.eu/commission/presscorner/detail/en/ip_21_644, Erişim Tarihi: 4 Mart 2025.
[15] Yücel Özdemir, “AB’nin Çin’e Yaptırım Planı Tutar mı?” Evrensel, 30 Mart 2021 https://www.evrensel.net/haber/429336/abnin-cine-yaptirim-plani-tutar-mi, Erişim Tarihi: 4 Mart 2025.
[16] Avrupa Parlamentosu, “MEPs Refuse Any Agreement with China whilst Sanctions are in Place”, 20 Mayıs 2021, https://www.europarl.europa.eu/news/en/press-room/20210517IPR04123/meps-refuse-any-agreement-with-china-whilst-sanctions-are-in-place, Erişim Tarihi: 4 Mart 2025.
[17] Avrupa Komisyonu, “Global Gateway”, https://commission.europa.eu/strategy-and-policy/priorities-2019-2024/stronger-europe-world/global-gateway_en, Erişim Tarihi: 4 Mart 2025.
[18] EUR-Lex, “The EU’s International Procurement Instrument-IPI”, https://eur-lex.europa.eu/legal-content/EN/TXT/?uri=legissum:4610567, Erişim Tarihi: 4 Mart 2025.
[19] Avrupa Parlamentosu, “A New EU International Procurement Instrument (IPI)”, https://www.europarl.europa.eu/legislative-train/theme-international-trade-inta/file-international-procurement-instrument-(ipi), Erişim Tarihi: 4 Mart 2025.
[20] James Killick ve Jia Liu ,“First International Procurement Instrument Case Relating to EU Medical Devices in China’s Public Procurement Market”, 22 Ocak 2025, https://www.whitecase.com/insight-alert/first-international-procurement-instrument-case-relating-eu-medical-devices-chinas, Erişim Tarihi: 4 Mart 2025.
[21] Ahmet Emre Usta, “Çok Taraflı Küresel Ticaret Sisteminin Krizi: AB`den "Zorlayıcı Eylemlere Karşı Ticari Araç", İKV E-Bülteni, Nisan 2023, https://bulten.ikv.org.tr/?ust_id=13700&id=13703&anahtar=ahmet%20emre%20usta, Erişim Tarihi: 4 Mart 2025.
[22] Ahmet Emre Usta, “Bağımlılıklardan Kurtulmak İçin Yeni Adım: Kritik Ham Maddeler Yasası”, İKV Dergisi, Mart 2023, https://www.ikv.org.tr/ikv_dergi/ikv_mart_2023/html/36/, Erişim Tarihi: 4 Mart 2025.
[23] Raziye Akkoç ve Daniel Aronssohn, “EU Unveils Critical Material Projects to Cut China Dependence”, TechXplore, 25 Mart 2025, https://techxplore.com/news/2025-03-eu-unveils-critical-material-china.html, Erişim Tarihi: 26 Mart 2025.
[24] Avrupa Komisyonu, “Foreign Subsidies Regulation”, https://competition-policy.ec.europa.eu/foreign-subsidies-regulation_en, Erişim Tarihi: 26 Mart 2025.
[25] “EU Launches First In-Depth Investigation Under Foreign Subsidies Regulation”, 20 Şubat 2024, Morgan Lewis, https://www.morganlewis.com/pubs/2024/06/eu-launches-first-in-depth-ma-investigation-under-foreign-subsidies-regulation, Erişim Tarihi: 26 Mart 2025.
[26] “EU Investigates BYD's Hungary Plant for Potential Unfair Chinese Subsidies, FT Reports”, Reuters, https://www.reuters.com/business/autos-transportation/eu-investigates-byds-hungary-plant-potential-unfair-chinese-subsidies-ft-reports-2025-03-20/, Erişim Tarihi: 26 Mart 2025.
[27] Avrupa Komisyonu, “EU Imposes Duties on Unfairly Subsidised Electric Vehicles from China while Discussions on Price Undertakings Continue”, https://ec.europa.eu/commission/presscorner/detail/en/ip_24_5589, Erişim Tarihi: 26 Mart 2025.
[28] “Trump’tan AB’ye Tehdit: Sonuna Kadar Gümrük Vergisi!”, Euronews, 20 Aralık 2024, https://tr.euronews.com/my-europe/2024/12/20/trumptan-abye-tehdit-sonuna-kadar-gumruk-vergisi, Erişim Tarihi: 28 Mart 2025.
[29] “Avrupa Piyasaları Trump’ın Gümrük Tarifesi Tehditlerine Rağmen Yükseliş Kaydediyor”, Euronews, 23 Ocak 2025, https://tr.euronews.com/business/2025/01/23/avrupa-piyasalari-trumpin-gumruk-tarifesi-tehditlerine-ragmen-yukselis-kaydediyor, Erişim Tarihi: 28 Mart 2025.
[30] T.C. Ticaret Bakanlığı, “ABD’de Çelik ve Alüminyum İthalatına %25 Oranında Gümrük Vergisi Getiren Kararnameler İmzalandı”, 12 Şubat 2025, https://ticaret.gov.tr/blog/sektor-haberleri/abdde-celik-ve-aluminyum-ithalatina-25-oraninda-gumruk-vergisi-getiren-kararnameler-imzalandi, Erişim Tarihi: 28 Mart 2025.
[31] Dilara Zengin Okay ve Sevgi Ceren Gökkoyun, “ABD Başkanı Trump, Son Tarife Hamlesinde Çelik ve Alüminyumu Hedef Aldı”, Anadolu Ajansı, 11 Şubat 2025, https://www.aa.com.tr/tr/ekonomi/abd-baskani-trump-son-tarife-hamlesinde-celik-ve-aluminyumu-hedef-aldi/3478219, Erişim Tarihi: 30 Mart 2025.
[32] “Trump’tan Otomobil İthalatına Darbe: ABD-AB Arasındaki Gerilim Artıyor”, CNBC-E, 20 Şubat 2025, https://www.cnbce.com/haberler/trumptan-otomobil-ithalatina-darbe-abd-ab-arasindaki-gerilim-artiyor-h9615, Erişim Tarihi: 30 Mart 2025.
[33] Avrupa Komisyonu, “EU Countermeasures on US Steel and Aluminium Tariffs Explained”, 12 Mart 2025, https://ec.europa.eu/commission/presscorner/detail/en/qanda_25_750, Erişim Tarihi: 30 Mart 2025.
[34] Dilara Zengin Okay ve Sevgi Ceren Gökkoyun, “ABD Başkanı Trump, Karşılıklı Tarifeleri Açıkladı”, Anadolu Ajansı, 03 Nisan 2025, https://www.aa.com.tr/tr/dunya/abd-baskani-trump-karsilikli-tarifeleri-acikladi/3526716, Erişim Tarihi: 5 Nisan 2025.
[35] Ana Swanson, Danielle Kaye, Lazaro Gamio, Jeanna Smialek ve Martin Fackler, “Tracking Trump’s On-Again, Off-Again Tariffs and the Global Trade War”, New York Times, 04 Nisan 2025, https://www.nytimes.com/article/trump-tariffs-canada-mexico-china.html, Erişim Tarihi: 5 Nisan 2025.
[36] Kalea Hall, “Study Finds Trump’s 25% Auto Tariffs Could Cost US Automakers $108 Billion”, Reuters, 11 Nisan 2025, https://www.reuters.com/business/autos-transportation/study-finds-trumps-25-auto-tariffs-could-cost-us-automakers-108-billion-2025-04-10/, Erişim Tarihi: 12 Nisan 2025.
[37] Donald Trump, 09 Nisan 2025, https://truthsocial.com/@realDonaldTrump/posts/114309144289505174, Erişim Tarihi: 12 Nisan 2025.
[38] Camille Gijs, “EU to Trump on Tariffs: We’ll Retaliate When We’re Ready, Not When You Tweet”, 11.04.2025, Politico, https://www.politico.eu/article/eu-to-trump-on-tariffs-well-retaliate-when-were-ready-not-when-you-tweet/, Erişim Tarihi: 12 Nisan 2025.
[39] Michael Hirsh, “The New Meaning of Munich”, Foreignpolicy, 19 Şubat 2025, https://foreignpolicy.com/2025/02/19/europe-trump-vance-munich-security-conference-russia-ukraine/#:~:text=Rubio%2C%20accompanied%20by%20President%20Donald,%E2%80%9D, Erişim Tarihi: 14 Nisan 2025.
[40] Tamsin Paternoster, “Trump'ın Diktatör Dediği Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelenskiy'e Avrupalı Liderlerden Destek”, Euronews, 20 Şubat 2025, https://tr.euronews.com/2025/02/20/trumpin-diktator-dedigi-ukrayna-lideri-zelenskiye-avrupali-liderlerden-destek, Erişim Tarihi: 14 Nisan 2025.
[41] Prasanta Kumar Dutta, Sam Hart, Jon McClure, Anurag Rao ve Mariano Zafra, “Ukraine Announces Minerals Deal with US, No Security Guarantee”, Reuters, 26 Şubat 2025, https://www.reuters.com/graphics/UKRAINE-CRISIS/USA-MINERALS/gdpznylnqpw/, Erişim Tarihi: 14 Nisan 2025.
[42] Piero Cingari, “Trump Davos'ta: NATO'ya Yüzde 5'lik Savunma Hedefi, Avrupa'ya Gümrük Vergisi Uyarısı”, Euronews, 24 Ocak 2025, https://tr.euronews.com/business/2025/01/24/trump-davosta-natoya-yuzde-5lik-savunma-hedefi-avrupaya-gumruk-vergisi-uyarisi, Erişim Tarihi: 14 Nisan 2025.
[43] “Trump Casts Doubt on Willingness to Defend Nato Allies If They Don’t Pay”, Guardian, 7 Mart 2025, https://www.theguardian.com/us-news/2025/mar/07/donald-trump-nato-alliance-us-security-support, Erişim Tarihi: 14 Nisan 2025.
[44] “NATO’s Article 5 is on Life Support”, MSNBC, 9 Nisan 2025, https://www.msnbc.com/opinion/msnbc-opinion/nato-article-5-collective-defense-trump-rcna196981, Erişim Tarihi: 14 Nisan 2025.
[45] Shona Murray, “Exclusive: US No Longer to Chair NATO-led Group of Key Allies”, Euronews, 11 Nisan 2025, https://www.euronews.com/my-europe/2025/04/11/us-no-longer-to-chair-nato-led-group-of-key-military-allies, Erişim Tarihi: 14 Nisan 2025.
[46] “Only Trump Can Decide on U.S. Troop Moves in Europe, US Defense Secretary Says”, Reuters, 9 Nisan 2025, https://www.reuters.com/world/europe/only-trump-can-decide-us-troop-moves-europe-us-defense-secretary-says-2025-04-09/, Erişim Tarihi: 14 Nisan 2025.
[47] Mücahit Oktay ve Sevgi Ceren Gökkoyun, “Trump: Uluslararası Güvenlik İçin Grönland'a Sahip Olmalıyız”, Anadolu Ajansı, 29 Mart 2025, https://www.aa.com.tr/tr/dunya/trump-uluslararasi-guvenlik-icin-gronlanda-sahip-olmaliyiz/3522841, Erişim Tarihi: 14 Nisan 2025.
[48] World Reacts to Trump Withdrawing US from Paris Climate Pact, Reuters, 21 Ocak 2025, https://www.reuters.com/business/environment/world-reacts-trumps-plan-withdraw-us-paris-climate-pact-2025-01-20/, Erişim Tarihi: 14 Nisan 2025.
[49] “Brussels Looks to Beijing with Fresh Eyes as It Contends with Trump's Tariffs”, Parliament Magazine, 11 Nisan 2025, https://www.theparliamentmagazine.eu/news/article/brussels-looks-to-beijing-with-fresh-eyes-as-it-contends-with-trumps-tariffs, Erişim Tarihi: 15 Nisan 2025.
[50] Finbarr Bermingham, “Your Best Friend Has Abandoned You: Inside China’s Latest EU Charm Offensive”, SCMP, 28 Şubat 2025, https://www.scmp.com/news/china/diplomacy/article/3300453/your-best-friends-have-abandoned-you-inside-chinas-latest-eu-charm-offensive, Erişim Tarihi: 15 Nisan 2025.
[51] A.g.e.
[52] William Yang, “China Aims to Improve Ties with EU amid Transatlantic Tension”, VOA, 17 Şubat 2025, https://www.voanews.com/a/china-aims-to-improve-ties-with-eu-amid-transatlantic-tension/7977635.html, Erişim Tarihi: 17 Nisan 2025.
[53] Avrupa Komisyonu, “Read-out of the Meetings between Commissioner Šefcovic and Chinese Vice Premier He Lifeng, Commerce Minister Wang Wentao and Customs Minister Sun Meijun”, 31 Mart 2025, https://ec.europa.eu/commission/presscorner/detail/en/read_25_923, Erişim Tarihi: 17 Nisan 2025.
[54] Avrupa Komisyonu, “Read-out of the Phone Call between President von der Leyen and Chinese Premier Li Qiang”, 08.04.2025, https://ec.europa.eu/commission/presscorner/detail/en/read_25_1004, Erişim Tarihi: 17 Nisan 2025.
[55] Wang Qi ve Ma Tong, “Xi Calls On China, EU to Jointly Resist Unilateral Bullying”, 11 Nisan 2025, https://www.globaltimes.cn/page/202504/1331956.shtml, Erişim Tarihi: 17 Nisan 2025.
[56] Gavin Blackburn, “Xi Calls for Fair Global Governance During Meeting with Spain's Sánchez”, 11 Nisan 2025, https://www.euronews.com/2025/04/11/xi-calls-for-fair-global-governance-during-meeting-with-spains-sanchez, Erişim Tarihi: 17 Nisan 2025.
[57] Wang Wentao Held a Video Meeting with Maroš Šefcovic, European Commissioner for Trade and Economic Security”, SMM, 10 Nisan 2025, https://www.metal.com/en/newscontent/103270073, Erişim Tarihi: 19 Nisan 2025.
[58] “EU Says No intent to decouple from China”, China Daily, 24 Nisan 2025, https://www.chinadaily.com.cn/a/202504/24/WS68096d90a3104d9fd3821293.html, Erişim Tarihi: 24 Nisan 2025.
[59] Jorge Liboreiro, “EU Won't Decouple from China as Condition for Reaching Trade Deal with Trump”, Euronews, 22 Nisan 2025, https://www.euronews.com/my-europe/2025/04/22/eu-wont-decouple-from-china-as-condition-for-reaching-trade-deal-with-trump, Erişim Tarihi: 24 Nisan 2025,
[60] Sophie Kiderlin, “Why Trump’s Tariffs Won’t Push China and Europe Closer”, CNBB, 11 Nisan 2025, https://www.cnbc.com/2025/04/11/why-trumps-tariffs-wont-push-china-and-europe-closer.html, Erişim Tarihi: 18 Nisan 2025.
[61] Koen Verhelst, “EU Seeks China’s Help to Contain Trump’s Trade War”, Politico, 8 Nisan 2025, https://www.politico.eu/article/eu-pencils-in-china-summit-for-july/, Erişim Tarihi: 18 Nisan 2025.
[62] “Trump’s tariffs: A catalyst for EU-China Cooperation?”, ThinkChina, 11 Nisan 2025, https://www.thinkchina.sg/politics/trumps-tariffs-catalyst-eu-china-cooperation?ref=home-latest-articles, Erişim Tarihi: 18 Nisan 2025.
[63] Laurie Chen, “In Trade Crisis, China Courts the EU as a Hedge Against Trump”, Reuters, 11 Nisan 2025, https://www.reuters.com/world/trade-crisis-china-courts-eu-hedge-against-trump-2025-04-11/, Erişim Tarihi: 18 Nisan 2025.
[64] A.g.e.
[65] Andreea Brînza, “Will China Take Advantage of Future EU-US Rifts?”, Diplomat, 11 Şubat 2025, https://thediplomat.com/2025/02/will-china-take-advantage-of-future-eu-us-rifts, Erişim Tarihi: 18 Nisan 2025.
[66] Erbil Başay, “AB Komisyonu Başkanı von der Leyen: Bildiğimiz Batı Artık Kalmadı”, Anadolu Ajansı, 16 Nisan 2025, https://www.aa.com.tr/tr/dunya/ab-komisyonu-baskani-von-der-leyen-bildigimiz-bati-artik-kalmadi/3539934