İKTİSADİ KALKINMA VAKFI

Türkiye’nin AB Uzmanı
ANA SAYFA » GÜNDEMDEN » 2025 » İKV’DEN “TİCARET SAVAŞLARI 2.0: KÜRESEL ÇOK TARAFLI TİCARET SİSTEMİNE SON DARBE” BAŞLIKLI DEĞERLENDİRME NOTU
13 Mayıs 2025

İKV’DEN “TİCARET SAVAŞLARI 2.0: KÜRESEL ÇOK TARAFLI TİCARET SİSTEMİNE SON DARBE” BAŞLIKLI DEĞERLENDİRME NOTU

İKV Uzmanı Ahmet Emre Usta tarafından kaleme alınan “Ticaret Savaşları 2.0: Küresel Çok Taraflı Ticaret Sistemine Son Darbe” başlıklı değerlendirme, İKV Değerlendirme Notları serisinden yayımlandı. Bu çalışmada, Donald Trump’ın ikinci kez ABD Başkanı olarak seçilmesinin ardından uygulamaya başladığı agresif ticaret politikası inceleniyor ve daha sonra bu politikanın AB gibi müttefikler, Çin gibi rakipler, ABD hegemonyası ve genel olarak uluslararası ticaret sistemi üzerindeki etkileri tartışılıyor.
PDF

Ticaret Savaşları 2.0: Küresel Çok Taraflı Ticaret Sistemine Son Darbe

Ahmet Emre Usta, İKV Uzmanı

Son yıllarda jeopolitik gerilimlerin hızla arttığı uluslararası arenada, İkinci Dünya Savaşı sonrası inşa edilen küresel çok taraflı ticaret sisteminin artık eskisi gibi işlemediği ve ticaretin giderek daha fazla bir silah olarak kullanıldığı görülmektedir.

Savaş sonrası kurulan küresel ekonomik sistemde piyasaların serbestleştirilmesi, ticaretin önündeki engellerin kaldırılması ve ticarette ayrımcı olmayan muamelenin küresel çapta yaygınlaştırılması süreci durmaksızın devam etmiştir. 1995 yılında DTÖ’nün kurulması, 1991’de Sovyetler Birliği’nin dağılması ve 2001’de Çin’in DTÖ’ye katılması gibi gelişmeler, bu süreci güçlendirmiştir. Küreselleşme artık geri döndürülemez bir olgu olarak görülmüştür. Ancak bugün küresel ticaretten herkesin kazanacağı inancının ve DTÖ’ye duyulan güvenin azalması, ABD ve Çin gibi büyük ekonomik aktörler arasındaki rekabet ile küresel belirsizlikler nedeniyle bu sistem eskisi gibi işlememektedir.

Küresel ekonomik sistemin işlerliğinin dünya çapında sorgulanmaya başlaması 2008 ekonomik krizine kadar uzanmaktadır. Nitekim kriz sonrası ticaretin kaybedenleri söylemi büyük bir güç kazanmış ve küreselleşmenin artan işsizlik, yükselen fiyatlar veya düşen ücretlerin en büyük nedeni olduğu fikri giderek yaygınlaşmıştır.

Küresel güç dengesindeki değişim, büyük aktörler arasındaki rekabeti tetiklemiştir. 2000’li yılların başında, Çin’in DTÖ’ye katılmasının küresel ticaret sistemini daha entegre ve istikrarlı hâle getireceği ve Çin’in kontrollü ekonomisinin zaman içerisinde piyasa ekonomisine evrileceği görüşü hâkim olmuştur. Ancak süreç beklendiği gibi işlememiştir. Çin giderek ekonomik ve siyasi ağırlık kazanırken DTÖ kurallarındaki boşlukları kendi lehine etkin bir şekilde kullanmış, pazarını üçüncü ülkelere yeterince açmamış ve verdiği sübvansiyonlarla sanayisini güçlendirmiştir. ABD Başkanı Donald Trump ve hatta Barack Obama yönetimlerinin söylem ve eylemlerinde görülebileceği üzere, Çin’in küresel ticaretin kurallarına göre oynamadığı görüşü, ABD’nin küresel ticaretteki eylemlerini de etkilemiştir.

İkinci Dünya Savaşı sonrası küresel ekonomik düzenin kurucusu olan ABD için artık ortak ekonomik çıkarlar merkezi bir öncelik olmamaya başlamıştır. Nitekim Amerikalı ihracatçılara zarar verdiği ve küresel ticareti sekteye uğrattığı düşüncesiyle uzun bir süredir sübvansiyonları engellemeye çalışan ABD, kendi sübvansiyon mimarisini inşa etmeye başlamıştır. Eski ABD Başkanı Joe Biden döneminde ortaya koyulan ve 430 milyar dolarlık devasa bir bütçeye sahip olan Enflasyonu Düşürme Yasası bunun bir örneğidir. Ayrıca Biden yönetiminin birinci Trump döneminde uygulamaya koyulan yüksek gümrük tarifelerini sürdürmeye devam ettiğinin de altını çizmek gerekir. Bütün bu gelişmelere ek olarak DTÖ reform sürecinin tıkanması ve 2019’dan beri ABD’nin DTÖ’nün Temyiz Organı’na yeni üye atamaması nedeniyle kurumun uyuşmazlık çözüm mekanizmasının kilitlenmesi, çok taraflı ticaret sisteminin veya küreselleşmenin sonuna mı gelindiğine dair soru işaretlerini de beraberinde getirmiştir.

Donald Trump’ın 5 Kasım 2024 tarihinde ikinci kez ABD Başkanı olarak seçilmesi ve göreve geldikten sonra ilk dönemine kıyasla daha agresif bir ticaret politikası ortaya koyması, ABD’nin küresel ticarette tek taraflı çıkarları doğrultusunda daha belirgin korumacı önlemlere gitmesine, çok taraflı ticaret sistemine meydan okuyan uygulamaların artmasına ve uluslararası ekonomik düzenin temellerinde ciddi bir sarsıntının yaşanmasına yol açarak, küreselleşmenin ve mevcut ticaret paradigmasının yeniden sorgulanmasına neden olmuştur.

  1. Donald Trump 2.0: Başkandan Hızlı Bir Başlangıç

Başkan Trump, 1 Şubat 2025 tarihinde, ABD’nin en büyük ticaret ortakları arasında yer alan Meksika, Kanada ve Çin’den yapılan ithalata sert gümrük vergileri getirilmesini öngören bir kararname imzalayarak ikinci ticaret savaşı olarak adlandırılabilecek bir süreci başlatmıştır. Böylece Kanada ve Meksika’dan yapılan ithalata %25, Çin’den yapılan ithalata ise %10’luk ek gümrük vergisi getirilmesine karar verilmiştir. Karara ilişkin Beyaz Saray tarafından yapılan açıklamada, ticaretin Kanada GSYH’sinin %67’sini, Meksika’nın %73’ünü ve Çin’in %37’sini oluşturduğu, buna karşın ABD’de bu oranın yalnızca %24 olduğu vurgulanmıştır. Ayrıca, 2023’te 1 trilyon doların üzerindeki ticaret açığıyla, ABD’nin dünyadaki en yüksek ticaret açığı veren ülke olduğu ifade edilmiştir.[1]

Başkan Trump’ın uluslararası ticaret üzerinde şok etkisi yaratan bir diğer adımı, 10 Şubat 2025 tarihinde herhangi bir muafiyet olmaksızın tüm ülkeleri kapsayacak şekilde çelik ve alüminyum ithalatına %25 oranında gümrük vergisi getiren kararnameleri imzalaması olmuştur.[2] Hatırlatmakta fayda var ki Başkan Trump, ilk döneminde, 2018 yılında çeliğe %25, alüminyuma ise %10 gümrük vergisi getirmiş, ancak daha sonra Kanada, Meksika ve Avustralya gibi bazı ülkelere ilgili konu hakkında muafiyet tanımıştır. Eski ABD Başkanı Joe Biden yönetiminde ise AB, Birleşik Krallık ve Japonya muafiyet tanınan aktörler arasına eklenmiştir.[3] Yeni karar neticesinde alüminyum ithalatında uygulanan vergi %25’e yükseltilirken, AB başta olmak üzere diğer “ortaklara” da tanınan muafiyetler de ortadan kaldırılmıştır.

Başkan Trump’ın küresel ticareti sarsan bir diğer adımı, 13 Şubat 2025 tarihinde, ABD’nin ticari ilişkilerinde karşılıklı olmayan düzenlemelere karşı üçüncü ülkelere mütekabiliyet esasına dayalı gümrük vergileri uygulanmasını öngören bir kararname imzalaması olmuştur. Konuya ilişkin açıklamalarda bulunan Başkan Trump, KDV’nin bir tarife olarak değerlendirileceğini ve bu sistemin gümrük tarifelerinden çok daha fazla cezalandırıcı olduğunu ileri sürmüştür. Bununla beraber konuşmasında AB’ye özel bir bölüm ayıran Başkan Trump, Birliğin ABD’li şirketlere çok sert davrandığını belirtmiş Avrupa’da uygulanan KDV’nin ihracatta geri alınırken, ABD’de üreticilerin benzer bir avantajının bulunmadığını iddia etmiş ve bu durumun Amerikan şirketlerine zarar verdiğini savunmuştur. Dahası uzun bir süredir ABD otomotiv endüstrisinin AB gibi yabancı pazarlarda adil olmayan muamelelere maruz kaldığını ileri süren Başkan Trump, otomobil ithalatına yaklaşık %25 oranında gümrük vergisi getirmeyi planladığını da açıklamıştır.[4]

Buna karşın Avrupa Komisyonu, 18 Şubat 2025 tarihinde, ABD’nin kararına ilişkin bir soru-cevap metni yayımlamıştır. AB’nin 2023 yılında ikili ticarette 157 milyar avro mal ticareti fazlası verdiğini belirten Komisyon, ABD’ye karşı hizmet ticaretinde 109 milyar avro açık verildiğini ileri sürmüştür. Mal ve hizmet ticareti birlikte ele alındığında, AB’nin ABD’ye karşı 48 milyar avroluk bir ticaret fazlasının bulunduğunun altı çizilmiş ve bunun toplam AB-ABD ticaretinin sadece %3’üne denk geldiği vurgulanmıştır. KDV’nin dünya çapında 170’ten fazla ülkede kullanıldığının belirtildiği metinde, bunun ABD’deki satış vergilerine benzer bir tüketim vergisi olduğu ve KDV’nin yalnızca yabancı mallara uygulanan bir önlem olmadığı için tarife olarak değerlendirilemeyeceği ifade edilmiştir. Son olarak AB’nin otomobillere %10 oranında gümrük vergisi uygularken, ABD’nin pikap kamyonetlere uyguladığı verginin %25 olduğuna ve bu kamyonetlerin ABD otomotiv pazarının yaklaşık üçte birini oluşturduğuna dikkat çekilmiştir.[5]

Bu arada Komisyon, ABD’nin çelik ve alüminyum ithalatına %25 vergi uygulama kararının 12 Mart 2025 tarihinde yürürlüğe girmesinin ardından, Avrupa’daki “işletmeleri, işçileri ve tüketicileri koruma” gerekçesiyle, iki aşamalı bir karşı önlem paketini devreye sokacağını duyurmuştur. Bu doğrultuda ilk aşamada, 2018 ve 2020’de uygulamaya koyulan, yaklaşık 8 milyar avroluk bir ürün grubunu temsil eden ve daha önce askıya alınmış dengeleme önlemlerinin, 1 Nisan 2025 tarihinde otomatik olarak yeniden yürürlüğe girmesi planlanmıştır. Bu önlemler, ABD menşeli tekneler, Bourbon viskisi veya Harley-Davidson motosikletleri gibi çeşitli ikonik Amerikan ürünlerini içermektedir. İkinci aşamada ise, yeni ABD tarifeleri kapsam olarak önemli ölçüde daha geniş ve Avrupa ticaretinin çok daha yüksek bir bölümünü etkiyeceğinden dolayı, yaklaşık 18 milyar avro değerindeki ürünleri hedefleyen yeni önlemler getirilecektir. Yeni önlemlerin nisan ortasına kadar yürürlüğe girmesinin beklendiği açıklanmıştır. Önerilen hedef ürünler arasında; çelik ve alüminyum, tekstil, deri ürünleri, ev aletleri, plastik ve ahşap ürünler gibi endüstriyel ürünlerin yanı sıra; kümes hayvanları, sığır eti, belirli deniz ürünleri, kuruyemişler, yumurta, süt ürünleri, şeker ve sebzeler gibi tarımsal ürünler yer almaktadır.[6]

  1. Küresel Ticarete Büyük Darbe: Bütün Ülkelere Yeni ABD Gümrük Tarifeleri

2 Nisan 2025 tarihinde küresel ticarette eşi benzeri görülmemiş bir gelişme yaşanmıştır. Başkan Trump, 2 Nisan 2025 tarihini “kurtuluş günü” olarak nitelendirerek, ABD’ye giren tüm mallara yönelik kapsamlı yeni gümrük tarifelerinin uygulanmasını öngören bir kararname imzalamıştır. Başkan Trump’ın imzaladığı kararname çerçevesinde, ABD’nin birçok önemli ticaret ortağına %10 ile %50 arasında değişiklik gösteren yeni tarifeler uygulanmasına karar verilmiştir. Bu doğrultuda ABD’nin ithalatında öne çıkan ülkeler arasında yer alan AB’ye %20, Çin’e %34, Vietnam’a %46, Tayvan’a %32, Japonya’ya %24, Hindistan’a %26, Güney Kore’ye %25, Tayland’a %36, İsviçre’ye %31, Endonezya’ya %32, Malezya’ya %24, Kamboçya’ya %49, Güney Afrika’ya %30, Bangladeş’e %37 ve İsrail’e ise %17 oranında gümrük tarifesi getirilmiştir. Türkiye de aralarında olmak üzere Birleşik Krallık, Brezilya, Avustralya, Birleşik Arap Emirlikleri, Yeni Zelanda, Mısır ve Suudi Arabistan’a %10 oranında temel gümrük vergisi uygulanmıştır.[7] Şimdilik yeni tarifeler, ABD ile gümrük vergisi anlaşmazlığı yaşayan Kanada ve Meksika’yı kapsamamaktadır. Bütün bunlara ek olarak, Rusya’nın dikkat çekici bir şekilde ABD tarifelerine dahil edilmediği görülmektedir. ABD Hazine Bakanı Scott Bessent, uygulanan yaptırımlar ve ticaretin durması nedeniyle Rusya’nın tarifelerden muaf tutulduğunu ifade etmiştir.[8]

Başkan Trump’ın bakış açısına göre, herhangi bir ticaret açığı, yani ABD’nin bir ülkeden ithal ettiği malların değeri ile o ülkeye yaptığı ihracat arasındaki fark, kötü bir şeydir ve bu açık ortadan kalkana kadar tarife uygulanacaktır. Tarifelerin hesaplanmasındaki süreçte, ABD’ye diğer ülkelerin sattığı mallardan daha fazlasını ihraç eden ülkeler “dengesiz” ticaret ortakları olarak değerlendirilmiş ve daha yüksek tarifelerle cezalandırılmıştır. Ancak bu formül, bazı ülkelerin belirli ürünlerde rekabet avantajı (karşılaştırmalı üstünlük) sağlayabilme durumunu hesaba katmamaktadır. Başkan Trump’ın getirdiği tarife oranlarının nasıl hesaplandığına bakıldığında bu durum açıkça görülmektedir. Nitekim tarifeler hesaplanırken ilk olarak ABD’nin A ülkesiyle yaptığı ticaretteki açık miktarı, ilgili ülkeden yapılan ithalat miktarına bölünmüş, daha sonra ortaya çıkan oran ikiye bölünerek tarifeler hesaplanmıştır.[9]

Trump yönetimi, bahse konu tarife politikasının ekonomik egemenliği geri kazanmak, ulusal ve ekonomik güvenliği sağlamak ve ABD işgücünü korumak için gerekli olduğunu savunmaktadır. Başkan Trump’ın planı aynı zamanda ABD’nin imalat sektörünü güçlendirme hedefini de taşımaktadır. ABD yönetimi, diğer ülkelerin uyguladığı yüksek tarifeler ve tarife dışı engellerin yarattığı ticari eşitsizliklere dikkat çekerek, bunun Amerikan işletmelerini haksız rekabetle karşı karşıya bıraktığını ifade etmiştir. Başkan Trump, tarifelerin ABD ekonomisine katkı sağlayacağını ve üretimi ülke içine yeniden çekerek istihdam yaratacağını iddia etmiştir.[10]

Bu arada Başkan Trump’ın, 26 Mart 2025 tarihinde, yerli üretimin artırılması amacıyla üçüncü ülkelerden ithal edilen otomobil ve kamyonlara %25 oranında gümrük tarifesi uygulanmasına yönelik bir kararname imzaladığını hatırlatmakta fayda vardır. 2 Nisan tarifelerine ek olarak farklı bir tarife anlamına gelen yeni sınırlama, 3 Nisan 2025 tarihinde yürürlüğe girmiştir.[11]

  1. Çin Yeniden Ticaret Savaşlarının Merkezinde

Beklenildiği üzere Trump yönetiminin agresif ticaret politikasının merkezinde Çin yer almış ve Çin, elindeki ekonomik ve ticari gücü sayesinde, diğer ülkelerin aksine ABD’ye karşı çok ciddi misillemelerde bulunmuştur. Trump yönetiminin Çin’den ithalata getirdiği %10 tarifenin hemen ardından Çin, 10 Şubat 2025 tarihinde geçerli olmak üzere, ABD’den kömür ve sıvılaştırılmış doğal gaz ithalatına %15’lik tarife; ham petrol, tarım makineleri, büyük motorlu otomobiller ve kamyonet ithalatına %10’luk tarife uygulama kararı almıştır. Tarife artışına ek olarak Çin, tungsten, tellür, bizmut ve molibden gibi çeşitli nadir toprak elementlerine ihracat kontrolü getirmiştir. Çin Devlet Piyasa Düzenleme İdaresi (SAMR), Google’a karşı soruşturma başlattığını duyurmuştur. Birçok Google hizmeti Çin’de faaliyet göstermese de Google Chrome gibi çeşitli ürünlerin halen Çin’de kullanılabilir olduğunu belirtmek gerekir. Bütün bunlara ek olarak Çin Ticaret Bakanlığı, ABD’li şirketler PVH Group ve Illumina’yı “güvenilmez işletmeler” listesine eklemiştir.[12]

Başkan Trump, 3 Mart 2025 tarihinde Çin’e karşı uygulamaya konulan tarife oranını %10’dan %20’ye yükselten bir kararname imzalamıştır. Çin tarafı, bu karardan bir gün sonra, ABD’nin önemli tarımsal ürünlerine yönelik bir dizi karşı tarife uygulayacağını duyurmuştur. Bu doğrultuda ABD’den tavuk, buğday, mısır ve pamuk ithalatına %15 ve sorgum, soya fasulyesi, domuz eti, sığır eti, su ürünleri, meyve, sebze ve süt ürünleri ithalatına %10 oranında tarife uygulanmasına karar verilmiştir.[13]

2 Nisan 2025 tarihinde ABD’ye girecek olan tüm ürünlere getirilen tarifeler kapsamında, ABD’nin Çin’den yaptığı ithalata uygulanan %20 oranındaki tarifenin üzerine ek olarak %34’lük ek bir tarife uygulanmasına karar verilmiş ve bu da nihai tarife oranını %54’e çıkarmıştır. Buna karşılık olarak Çin, 4 Nisan 2025 tarihinde, 10 Nisan 2025’ten itibaren geçerli olmak üzere ABD’den Çin’e gelen tüm mallara %34 ek gümrük tarifesi uygulayacağını açıklamıştır. Ayrıca samaryum, gadolinyum, terbiyum, disprozyum, lutesyum, skandiyum ve itriyum gibi çift kullanım özelliklerine sahip olan yedi farklı nadir toprak elementine ihracat kısıtlamaları getirmiştir. Dahası 16 Amerikan şirketi “ihracat kontrol listesine” ve 11 Amerikan şirketi “güvenilmez varlıklar listesine” eklenmiştir.
İhracat kontrol listesine eklenen şirketler, belirli mal ve ürünleri Çin’den satın alamayacak; güvenilmez varlıklar listesinde yer alan şirketler ise Çin ile yapılan ithalat/ihracat faaliyetlerinden menedilecek ve Çin’e yeni yatırımlar yapamayacaklardır. Çin’in bu misillemesine karşı Başkan Trump, Çin’in %34 oranında getirdiği tarifeyi geri çekmemesi durumunda Çin mallarına ek %50’lik tarife uygulayacağını açıklamıştır. Başkan Trump, 9 Nisan 2025’te bu tehdidini hayata geçirmiş ve Çin’e uygulanan tarife oranı %34’ten %84’e yükseltilmiş ve böylece toplam tarife oranı %104’e çıkarılmıştır. Aynı gün Çin, ABD mallarına uygulanan gümrük vergisini %34’ten %84’e yükseltmiş ve 12 Amerikan şirketini ihracat kontrol listesine, 6 tanesini ise güvenilmez varlıklar listesine eklemiştir.[14]

Ticaret savaşlarının giderek alevlendiği ve küresel piyasaların kırmızıya boyandığı bir süreçte Başkan Trump, sosyal medya hesabından şaşırtıcı bir paylaşım yaparak, “75’ten fazla ülke” ticaret görüşmeleri için ABD hükümetiyle iletişim kurduğundan ve anlamlı ölçüde misillemede bulunmadığından dolayı, birçok ülkeye yüksek bir şekilde uygulanacak olan yeni tarifelerin 90 gün süre için dondurulduğunu ve sadece %10’luk temel tarifenin uygulanacağını duyurmuştur. Buna karşın “umarım yakın gelecekte Çin, ABD’yi ve diğer ülkeleri sömürme devrinin artık sürdürülemez ve kabul edilemez olduğunu fark eder” ifadelerini kullanan Başkan Trump, Çin’in küresel piyasalara gösterdiği saygısızlık gerekçesiyle Çin’e karşı uygulanan tarifenin %125’e çıkarıldığını belirtmiştir.[15] Ancak bu hamleye karşı Çin geri adım atmamış ve nihayetinde ABD tarafından Çin’e uygulanan tarife oranı %145’e yükseltilmiştir.

  1. AB Sürece Temkinli Yaklaşıyor

AB, Başkan Trump’ın göreve başladığı tarihten beri kendisini etkileyecek adımlarına ve söylemlerine karşı sert açıklamalar yapmış olsa da bunlar sadece söylemsel olarak kalmıştır. Dahası AB, ABD’nin çelik ve alüminyum ithalatına yönelik tarifelerine karşı hazırladığı misilleme tedbirlerini 90 gün için askıya alacağını duyurmuştur. Komisyon Başkanı von der Leyen, sosyal medyada “müzakerelere bir şans tanımak istiyoruz”, “eğer müzakereler tatmin edici olmazsa, karşı önlemlerimiz devreye girecek. Ek karşı önlemler için hazırlıklarımız devam ediyor. Daha önce de belirttiğim gibi, tüm seçenekler masada duruyor” açıklamasında bulunmuştur.[16]

  1. Türkiye’yi Ne Bekliyor?

Başkan Trump’ın ikinci döneminde, Türkiye-ABD ilişkilerinin ılımlı bir havada ilerlediği görülmektedir. Türkiye, %10 ile 2 Nisan’da açıklanan ABD tarifelerinin en düşük dilimine giren ülkeler arasında yer almıştır. Diğer ülkelere uygulanan yüksek tarifelerin 90 günlük bir süre için dondurulduğunu hatırlatmakla beraber, 90 gün sonra aynı oranlarda bir uygulama durumunda Türkiye’yi bekleyen çeşitli tehditlerin ve fırsatların olduğunu söylemek doğru olacaktır.

Öncelikle 2024 yılında Türkiye-ABD ticaretinin oldukça dengeli bir şekilde ilerlediğini belirtmek gerekir. Nitekim 2024 yılında Türkiye’nin ABD’ye ihracatı 16 milyar 351 milyon dolar olurken, ABD’den ithalat 16 milyar 227 milyon dolar olmuştur. Türkiye’nin en düşük tarife diliminde yer alması bu açıdan değerlendirebilir. Bu arada altını çizmek gerekir ki son 10 yılda Türkiye’nin lehine gelişen bir ticaret tablosu oluşmuştur. Öyle ki Tablo 1’de görülebileceği üzere, ABD’ye karşı 6 milyar dolardan fazla ticaret açığı veren Türkiye, son yıllarda bu açığı kapatmış ve ithalat-ihracat miktarları dengelenmiştir.

Tablo 1: Son 10 Yılda Türkiye’nin ABD ile Ticareti

Yıl

İhracat

İthalat

Ticaret Dengesi

2014

6.921.046

13.464.951

-6.543.905

2015

7.019.678

11.603.111

-4.583.433

2016

7.262.306

11.275.869

-4.013.563

2017

9.259.583

12.288.503

-3.028.920

2018

9.072.756

12.995.754

-3.922.998

2019

8.970.658

11.847.373

-2.876.715

2020

10.182.966

11.524.951

-1.341.985

2021

14.720.364

13.147.623

1.572.741

2022

16.885.325

15.228.078

1.657.247

2023

14.879.654

15.779.725

-900.071

2024

 16.351.880  

 16.227.487  

 124.393  

Kaynak: TÜİK

Türkiye, toplam ihracatının sadece %6’sından biraz fazlasını ABD’ye yapmaktadır. Buna karşın Türkiye, 2024 yılında 108 milyar 551 milyon dolarlık ihracat değeriyle toplam ihracatının %40’ından fazlasını AB’ye yapmıştır. Bu açıdan AB ve ABD arasında karşılıklı olarak atılacak sert adımlar, ticaret savaşlarında Türkiye’yi bekleyen asıl tehlike olarak görünmektedir. Nitekim AB ürünlerinin rekabet gücündeki herhangi bir düşüş, AB ürünlerine girdi olarak ara mal ihraç eden Türk ihracatçılarını da dolaylı olarak etkileyecektir.

Buna karşın Türkiye, Bakan Mehmet Şimşek’in de açıkladığı üzere, ABD ve AB dışındaki toplam 54 ülke ile serbest ticaret anlaşmasına sahiptir ve ihracatın %65’inden fazlası bu ülkelere gitmektedir.[17] Son yıllarda Türkiye’nin Afrika, Latin Amerika ve Asya-Pasifik gibi uzak pazarlara da açılım politikası yürüttüğü gözlemlenmektedir. Buradan hareketle, Türk ihraççılarının oldukça dinamik bir şekilde yeni pazarlara girebildiği dikkate alındığında, Türkiye tarifeler nedeniyle ABD pazarındaki olası kayıpları farklı pazarlardaki kazanımlarla telafi edebilecek kapasitededir. Ayrıca 90 gün sonra diğer ülkelere yüksek tarifelerin uygulanması durumunda daha düşük tarife uygulanan Türkiye, ihracatta bu ülkelere kıyasla karşılaştırmalı bir üstünlüğe sahip olacaktır. Dahası Türkiye, sanayi ve üretim gücü ile düşük tarife avantajından dolayı, yüksek tarifelerle karşı karşıya kalan ancak ABD pazarına daha kolay bir şekilde ulaşmak isteyen ülkeler için daha fazla yatırım yapılabilir bir ülke konumuna gelecektir.

  1. Sonuç: Transatlantik İlişkiler ve ABD Hegemonyası Kırılıyor mu?

Başkan Trump’ın özellikle ticaret konusunda Çin’i hedef alması bir sürpriz değildir. Ancak AB gibi tarihsel bir müttefikin de hedef tahtasına konması, mevcut küresel güç mücadelesinde ABD’nin tek başına hegemonyasını koruyup koruyamayacağını belirsiz kılmaktadır ve transatlantik ilişkilerde derin çatlaklar yaratma potansiyeline sahiptir. Nitekim Trump yönetiminin getirdiği yüksek gümrük tarifeleri, yalnızca ekonomik değil, siyasi ve ideolojik anlamda da Avrupa’nın stratejik çıkarlarını tehdit etmektedir.

Başkan Trump’ın uyguladığı tarifeler, AB’nin ticaret ve ekonomik büyüme hedeflerini kısa vadede ciddi biçimde tehdit ederken, uzun vadede ise AB’yi önemli bir yol ayrımına sürüklemiştir. Bu süreçte AB’nin ABD ile arasındaki transatlantik bağları yeniden sorgulamaya başladığı açıkça görülmektedir. AB, ABD’nin agresif ve tek taraflı ticaret politikalarına karşı öncelikli olarak birlik içinde ortak bir tutum sergilemeye çalışırken, eşzamanlı olarak yeni ticaret ortaklıkları ve ekonomik iş birlikleri arayışlarını da hızlandırmıştır. Komisyon Başkanı von der Leyen’in de ifade ettiği gibi AB, “gücünü koruyarak müzakere masasına oturmayı” amaçlamakta, aynı zamanda küresel ölçekte farklı bölgelerle ticaret ve yatırım ilişkilerini derinleştirerek ekonomik bağımsızlığını güçlendirmeye çalışmaktadır. Bu bağlamda AB-Mercosur ticaret anlaşmasının canlandırılması ve Avustralya, Hindistan, Endonezya gibi önemli aktörlerle ticaret müzakerelerinin hızlandırılması, ABD’ye bağımlılığı azaltma ve çok taraflı ticaret sistemini ABD dışındaki ortaklarla güçlendirme hedefinin bir parçası olarak öne çıkmaktadır.

Öte yandan, Trump yönetiminin uyguladığı yüksek tarifelerin AB açısından ekonomik sonuçları kısa vadede küçümsenemeyecek düzeydedir. Avro Alanı’nın büyüme beklentilerinde görülecek düşüşün yanı sıra, belirli sektörlerde üretim ve istihdam kayıpları yaşanması, enflasyonist baskıların artması ve tüketici fiyatlarının yükselmesi beklenmektedir. Bu ekonomik şoklar, Avrupa’nın mevcut ekonomik ve siyasi birlik yapısının dayanıklılığını sınayabilecek düzeydedir. Her ne kadar dondurulmuş olsa da Avrupa Komisyonunun bu tehditlere karşı hazırladığı iki aşamalı misilleme paketi, AB’nin kendi ekonomik çıkarlarını koruma konusundaki kararlılığını göstermektedir. Ayrıca önümüzdeki süreçte AB’nin dijital ve yeşil dönüşüm süreçlerini hızlandırması da önemli bir hamle olarak değerlendirilebilir. Özellikle sürdürülebilirlik standartlarının uluslararası düzeyde yaygınlaştırılması, AB’nin ticaret savaşlarından bağımsız olarak küresel ekonomik sistemde “kural koyucu” rolünü korumaya ve geliştirmeye yönelik stratejik hamleler olacaktır.

Son olarak uluslararası düzeyde genel bir değerlendirme yapmak gerekirse ABD, İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde uluslararası sistemdeki hegemonyasını büyük ölçüde Antonio Gramsci’nin tabiriyle, “zorlama” ve “rıza”yı birleştiren ve hatta rızanın baskın olduğu bir yaklaşım çerçevesinde inşa etmiştir. Marshall Planı, NATO, BM ve Bretton Woods sistemi gibi küresel yapılar, ABD’nin yalnızca ekonomik ve askerî güce değil, aynı zamanda ideolojik hegemonya kurmasına da hizmet etmiştir. Bu süreçte, ABD’nin serbest piyasa ekonomisi, liberal demokrasi ve insan hakları gibi değerleri küresel çapta yaygınlaşmış ve birçok ülke, ABD’nin liderliğini bir zorlamadan çok, kendi çıkarlarına uygun bir seçenek olarak kabul etmiştir. Bu hegemonik düzen, ABD’nin yumuşak gücü (soft power) ile desteklenmiştir. Kültürel, akademik ve ticari unsurlar sayesinde ABD, küresel düzenin meşru ve doğal lideri olarak kabul edilmiştir. Ancak, özellikle 2008 ekonomik krizinden beri küresel ABD hegemonyası sorgulanmaktadır. Dahası küresel sistemde artık ABD ile boy ölçüşebilecek bir aktör, yani Çin ekonomik ve askerî gücünü artırmaya devam etmektedir. Buna Rusya’nın agresif dış politikası da eklenince, uluslararası düzendeki statüko giderek aşınmaktadır. Böyle bir dönemde ikinci kez ABD Başkanı seçilen Donald Trump’ın agresif dış politikası, uluslararası düzenin geleceği ve ABD hegemonyası hakkındaki soru işaretlerini daha da artırmaktadır. Hegemonyanın önemli bir unsuru olan rızanın veya bir bakıma ticaret politikası gibi yumuşak gücün tarihsel ortaklara karşı bir zorlama aracına dönüşmesi, alışılmışın dışında bir politika olarak görünmektedir.

Son söz olarak Başkan Trump’ın bu saldırgan politikası, kısa vadede ABD’ye avantaj sağlasa da uzun vadeli bir güç mücadelesinde, ABD’nin uluslararası meşruiyetini ve ittifak ağını zayıflatarak, alternatif güç merkezlerinin yükselmesine ve küresel düzenin giderek çok kutuplu bir yapıya evrilmesine zemin hazırlayabilir.

 

 


[1] Sevgi Ceren Gökkoyun ve Dilara Zengin Okay, “ABD, Kanada, Meksika ve Çin’e Uyguladığı Tarifelerle Ticaret Savaşının Fitilini Ateşledi”, Anadolu Ajansı, 02.02.2025, https://www.aa.com.tr/tr/dunya/abd-kanada-meksika-ve-cine-uyguladigi-tarifelerle-ticaret-savasinin-fitilini-atesledi/3469190

[2] “Trump’tan AB’ye Tehdit: Sonuna Kadar Gümrük Vergisi!”, Euronews, 20.12.2024, https://tr.euronews.com/my-europe/2024/12/20/trumptan-abye-tehdit-sonuna-kadar-gumruk-vergisi

[3] Dilara Zengin Okay ve Sevgi Ceren Gökkoyun, “ABD Başkanı Trump, Son Tarife Hamlesinde Çelik ve Alüminyumu Hedef Aldı”, Anadolu Ajansı, 11.02.2025, https://www.aa.com.tr/tr/ekonomi/abd-baskani-trump-son-tarife-hamlesinde-celik-ve-aluminyumu-hedef-aldi/3478219

[4] A.g.e.

[5] Ahmet Emre Usta, “ABD’nin Tek Taraflı Tarife Hamlesi: KDV Tartışmaları ve AB’nin Tepkisi”, İKV E-Bülteni, Şubat 2025, https://bulten.ikv.org.tr/?ust_id=14363&id=14366

[6] Avrupa Komisyonu, “EU Countermeasures on US Steel and Aluminium Tariffs Explained”, 12 Mart 2025, https://ec.europa.eu/commission/presscorner/detail/en/qanda_25_750

[7] Dilara Zengin Okay ve Sevgi Ceren Gökkoyun, “ABD Başkanı Trump, Karşılıklı Tarifeleri Açıkladı”, Anadolu Ajansı, 03.04.2025, https://www.aa.com.tr/tr/dunya/abd-baskani-trump-karsilikli-tarifeleri-acikladi/3526716

[8] Ana Swanson, Danielle Kaye, Lazaro Gamio, Jeanna Smialek ve Martin Fackler, “Tracking Trump’s On-Again, Off-Again Tariffs and the Global Trade War”, New York Times, 04.04.2025, https://www.nytimes.com/article/trump-tariffs-canada-mexico-china.html

[9] Tony Romm, Ana Swanson ve Lazaro Gamio, “How Are Trump’s Tariff Rates Calculated?” New York Times, 02.04.2025, https://www.nytimes.com/2025/04/02/business/economy/trump-tariff-rates-calculation.html

[10] “Fact Sheet: President Donald J. Trump Declares National Emergency to Increase our Competitive Edge, Protect our Sovereignty, and Strengthen our National and Economic Security”, White House, 02.04.2025, https://www.whitehouse.gov/fact-sheets/2025/04/fact-sheet-president-donald-j-trump-declares-national-emergency-to-increase-our-competitive-edge-protect-our-sovereignty-and-strengthen-our-national-and-economic-security/

[11] Kalea Hall, “Study Finds Trump's 25% Auto Tariffs Could Cost US Automakers $108 Billion”, Reuters, 11.04.2025, https://www.reuters.com/business/autos-transportation/study-finds-trumps-25-auto-tariffs-could-cost-us-automakers-108-billion-2025-04-10/

[12] “China Unveils US Tariffs and Google Investigation in Response to Trump Levies”, Guardian, 04.02.2025, https://www.theguardian.com/us-news/2025/feb/04/trump-china-tariffs

[13] “US-China Relations in the Trump 2.0 Era: A Timeline”, China Briefing, 11.04.2025, https://www.china-briefing.com/news/us-china-relations-in-the-trump-2-0-implications/

[14] A.g.e.

[16] Camille Gijs, “EU to Trump on Tariffs: We’ll Retaliate When We’re Ready, Not When You Tweet”, 11.04.2025, Politico, https://www.politico.eu/article/eu-to-trump-on-tariffs-well-retaliate-when-were-ready-not-when-you-tweet/

[17] Ferit Parlak, “Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek: Tarife Krizine Karşı Türkiye Görece Avantajlara Sahip”, Dünya, 08.04.2025, https://www.dunya.com/ekonomi/hazine-ve-maliye-bakani-simsek-tarife-krizine-karsi-turkiye-gorece-avantajlara-sahip-haberi-771140