İKV’DEN 'TÜRKİYE VE AB’DE İKLİM POLİTİKALARINDA TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİNİN YERİ' BAŞLIKLI DEĞERLENDİRME NOTU
Türkiye ve AB’de İklim Politikalarında Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin Yeri
Aygen Torun, İKV Uzmanı Yardımcısı
Deniz Bal, İKV Uzman Yardımcısı
Atmosferdeki sera gazı emisyonu artışı Dünya’nın iklimini hızla değiştirmekte, iklim değişikliğinin etkileri ise gerek çevresel unsurlar gerekse çeşitli topluluklar üzerinde hissedilmektedir. Fakat iklim değişikliği her kesimi aynı düzeyde etkilememekte, özellikle kadınlar bu etkilerle orantısız düzeyde karşı karşıya gelmektedir.
Kadınlar ve diğer dezavantajlı gruplar iklim değişikliği ve çevresel problemlerden en çok etkilenen gruplar olmasına rağmen bu durum politika oluşturma ve karar alma mekanizmalarına doğrudan yansımamaktadır. Hâlbuki toplumsal cinsiyeti ana akımlaştırma ve kesişimsellik iklim mücadelesinde kullanılabilecek etkili yöntemlerdendir.
Kesişimsellik ve Toplumsal Cinsiyeti Ana Akımlaştırma
İklim değişikliğinin etkileri yer yüzündeki tüm canlılar tarafından hissedilmektedir. Gün geçtikçe iklim değişikliğinin hayati sonuçlar doğuran etkileriyle dünyanın her tarafında karşı karşıya gelinmektedir. Fakat bu hayati sonuçlar her bir birey için aynı sorunları oluşturmamaktadır. İklim değişikliği ve çevresel problemlerin etki seviyeleri kadınlar, çocuklar, farklı ırklardan olan kişiler, düşük ekonomik gruplara dâhil olan kişiler, yaşlılar ve engelliler gibi farklı kategorilere mensup kişiler için değişiklik göstermektedir. Dolayısıyla iklim değişikliğine ve çevresel problemlere değinirken kesişimsellik (intersectionality) kavramından bahsetmek gerekmektedir.
Kesişimsellik kavramı toplumsal cinsiyet ve ırk faktörleri üzerine çalışmalarla gün yüzüne çıkmıştır. Bu kavram genişletilmeden önce temelde vurgulanan siyah kadınların üç farklı tip baskıya maruz kaldığıdır: siyah oldukları için, kadın oldukları için ve işçi sınıfının bir parçası oldukları için.[1] Kesişimselliği ortaya atan akademisyen Kimberle Crenshaw, kesişimsellik kavramını kimlik siyasetine bağlayarak bir kişinin kimliğinin farklı perspektiflerinin -ırk, cinsiyet, sınıf, cinsellik ve engellilik- birbirleriyle iç içe geçerek özgün ayrımcılık deneyimlerine sahip olmalarına sebebiyet vermesi şeklinde tanımlamıştır.[2] Yaptığı çalışmada siyah kadınların üst üste gelen farklı ayrımcılık tipleriyle nasıl hem beyaz kadınlar hem de siyah erkekler tarafından ezildiklerini açıklamıştır. Ek olarak, hukuki ve siyasi sistemlerin zaman zaman iç içe geçmiş eşitsizlikleri tanımada başarısız olduğunu ve bu sistemlerin kesişimlerde var olan insanları marjinalleştirdiğini belirtmiştir. Zamanla Crenshaw’ın tanımı daha da genişleyip eşitlik ve kapsayıcılık tartışmalarında anahtar bir araç hâline gelmiştir.
Organizasyonel, özneler arası, tecrübelere dayanan ve temsili formlar farklı tip sosyal bölünmeleri oluşturmaktadır. Bu durum da sosyal bölünmelerin kuramlaştırılmasından farklı seviyeler arası bağlantıları kuramlaştırma yollarına kadar etkilemektedir. Örneğin, devlet kanunları ve devlet kurumları, ticaret örgütleri, gönüllü organizasyonlar ya da aile gibi belirli kurumlar ve organizasyonlar içerisinde belirmektedir ve bu organizasyonların içerisinde insanlar arası güçlü ve etkili ilişkilerde ortaya çıkmaktadır.[3] Dolayısıyla organizasyon içi farklılıklardan kaynaklı ortaya çıkan güç sebebiyle de kesişimsellik kavramı kendine yer edinmektedir.
Avrupa Cinsiyet Eşitliği Enstitüsü kesişimselliği şu şekilde açıklamaktadır:[4]
“Cinsiyet ve toplumsal cinsiyet kimliğinin diğer kişisel özellikler/kimliklerle kesişimlerini incelemek, anlamak ve bunlara yanıt vermek için kullanılan analitik bir araçtır ve bu kesişimlerin ayrımcılıkla ilgili özgün deneyimlere nasıl katkıda bulunduğunu açıklamaktadır.
Bu, insanların sosyal ilişkilerden, tarihten ve güç yapıların işleyişinden türetilen çoklu ve katmanlı kimliklerle yaşadıkları ön kabulden başlamaktadır. Kesitsel analiz, çoklu kimlikleri ortaya çıkarmayı amaçlamaktadır ve kimliklerin birleşimi ve cinsiyetin diğer temellerle kesişmesi sonucu ortaya çıkan kesişimsel ve çoklu ayrımcılık ve dezavantajın farklı türlerini gözler önüne sermektedir.”
Dolayısıyla, kesişimsellik iklim değişikliği ve çevresel problemlerin farklı gruplar üzerinde etkilerini anlamak için de faydalı bir araç olarak düşünülmektedir. İklim değişikliğinin farklı gruplar tarafından nasıl algılandığı kişilerin sosyal sınıflandırmadaki güç yapılarında yer aldıkları pozisyonlarına bağlı olarak değişmektedir. Kurumlar ve normlardaki güç ilişkileri ve iklim değişikliğine bakıldığında, ulaşım, enerji ve tüketim taleplerini düzenleyen ve yaratan siyasi ve toplumsal kurumların dikkate alınması gerekmektedir.[5]
Güç yapısının kesişimlerinin politik, ekonomik ve sosyal kurumların tüm seviyelerinde olmasından kaynaklı kesişimsellik analizinde iklim değişikliğinin “hassas” gruplar üzerinde var olan olumsuz etkilerine ek olarak doğal ve sağduyu olarak kabul edilen normları ve altta yatan varsayımları incelemek gerekmektedir. Sosyal sınıflandırmalar ve güç yapılarının pekiştirilmesiyle -kurumsal uygulamalarla- normlar oluşmaktadır. İklim yönetimi için sosyal ve politik koşulları daha eksiksiz ve doğru kavrayabilmek için kesişimsellik kavramından faydalanmak daha iyi anlamaya olanak tanımaktadır.[6] Bu duruma bir örnek olarak Nepal’de toprakların işlenmesi görevini yapacak kişiler hem bulundukları kast sisteminde (caste system) hangi seviyede olduklarına hem de hangi cinsiyete sahip olduklarına göre değişiklik göstermektedir.[7] Dolayısıyla sistematik olarak belirli kişilerin karşılaştığı baskılar sürekli bir biçimde yeniden üretilmektedir.
Kesişimsellik bir bireyin farklı özelliklerinden ötürü baskı ve zulümlere dikkat çekerken toplumsal cinsiyeti ana akımlaştırma ise politikalar, hizmetler ve kamusal müdahalelerde toplumsal cinsiyet eşitsizliklerini ortadan kaldırmayı amaçlamaktadır. Dolayısıyla, toplumsal cinsiyeti ana akımlaştırma, politika yapım sürecinin her aşamasında ve politika ile süreçlerin tüm alanlarında (örneğin, alımlar veya bütçeleme gibi) toplumsal cinsiyet eşitliği perspektifinin uygulanmasını işaret etmektedir.[8]
Toplumsal cinsiyeti ana akımlaştırma ilk olarak 4’üncü BM Dünya Kadın Konferası’nda Pekin Eylem Platformu’nun toplumsal cinsiyet eşitliğinin teşvik edilmesini sağlaması için küresel bir strateji olarak benimsenmiştir.[9] Silahsızlanma, fakirliğin azaltılması, makro-ekonomi, sağlık, eğitim ve ticaret alanlarında toplumsal cinsiyet ana akımlaştırması için hükümetler arası yetki verilmiştir. Güvenlik Konseyi’nin 1325 sayılı kararı barış destek operasyonlarına toplumsal cinsiyet perspektifinin eklenmesi ve daha iyi bir şekilde dikkate alınmasına yönelik çıkarılmıştır.[10]
Uluslararası örgütlere bakıldığında Pekin Konferası’ndan beri bir şekilde toplumsal cinsiyet eşitliği ve toplumsal cinsiyeti ana akımlaştırmayı benimsedikleri görülmektedir. Toplumsal cinsiyeti ana akımlaştırma politikalarının ortak özelliklerine bakıldığında şunlar ortaya çıkmaktadır: Toplumsal cinsiyet eşitliği için hedeflenmiş eylemlerle birleşmiş toplumsal cinsiyeti ana akımlaştırma stratejisi, toplumsal cinsiyet analizi, tüm personelin sorumluluğu paylaştığı, ancak toplumsal cinsiyet uzmanları tarafından desteklendiği bir sorumluluk yaklaşımı, toplumsal cinsiyet eğitimi, kadınların karar alma süreçlerine katılımlarının desteklenmesi ve güçlendirilmesi, izleme ve değerlendirme. Diğer organizasyonlarla iş birliği yapma, bütçe ve bilgi kaynakları da bazı organizasyonlarda görülen ortak özellikler içerisindedir.[11] Pekin Konferansı’nda alınan bu kararla hükümetler ve diğer organizasyonların kadınların problemlerine kısıtlı bakış açılarından daha derin bir şekilde toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik çalışmalar yürütmeleri ima edilmiştir.[12]
Ulusötesi, ulusal ve yerel kurumların iklimle ilgili zorlukları toplumsal cinsiyete duyarlı bir şekilde ele alma yollarını anlamak için toplumsal cinsiyeti ana akımlaştırması kritik önem taşımaktadır. İklim felaketlerine verilen tepkilerin dayandığı doğası gereği eşitsiz güç ilişkileri, kaynak tahsisleri ve temel varsayımlar nedeniyle, afet sonrası ve yeniden inşa çabalarında toplumsal cinsiyet eşitsizliklerini pekiştirme riskini artırmamak için toplumsal cinsiyeti ana akımlaştırmadan yararlanmanın faydalı olacağına inanılmaktadır. Dolayısıyla toplumsal cinsiyet ana akımlaştırması ve onun toplumsal cinsiyet ilişkilerinde dönüştürücü değişimler sağlama potansiyeli iklim değişikliği meselesinde de bulunmaktadır. Toplumsal cinsiyeti ana akımlaştırma iklim problemleri ve afet sonrası yaşanan süreçlerde toplumsal cinsiyet perspektifinin de unutulmaması için önemli bir kapı aralamaktadır.[13] Kadınlar ve kız çocukları dünyanın her yerinde baskılara ve eşitsizliklere maruz kalmaktadır. Örneğin, sadece kadın oldukları için bireylerin toprak sahibi olmaları, karar alıcı mekanizmalarda olmaları ve tarım kaynaklarından yararlanmaları engellemektedir. İklim değişikliği de toplumsal cinsiyet eşitsizliklerine farklı boyutlar açmaktadır. Hâl böyle iken toplumsal cinsiyeti ana akımlaştırmadan yararlanmak problemlere netlik kazandıracaktır.[14]
Hem kesişimsellik hem toplumsal cinsiyeti ana akımlaştırma iklim değişikliği ve toplumsal cinsiyet eşitliğini birlikte kavramak için önemlidir. Kesişimsellik eşitsizliklerin farklı boyutlarını ortaya çıkarırken toplumsal cinsiyeti ana akımlaştırma da kurum ve politika yapım süreçlerinin farklı seviyelerinde bu konulara dikkat çekilmesini sağlamaktadır.
İklim Değişikliğinin Toplumsal Cinsiyet Boyutu
1970’li yılların başında hem çevre hareketleri hem de ikinci dalga feminizm ve toplumsal cinsiyet hareketinin dinamizm kazanmasıyla birlikte toplumsal cinsiyet ve çevre politikaları arasındaki etkileşim daha fazla gündeme gelmiş ve bu konudaki araştırmalar hız kazanmıştır. Özellikle kalkınma tartışmalarının gündeme gelmeye başladığı yıllarda kadınların kalkınmadaki rolü ve kalkınma politikalarının kadınlar üzerindeki etkilerinin tartışma konusu olması bunda rol oynamıştır. 1992 yılında gerçekleştirilen Rio Konferansı’nda ve 1995’te düzenlenen Dördüncü Pekin Konferansı’nda çevre programlarının toplumsal cinsiyet odağıyla inşa edilmesi gerektiği ve bu sayede kadınların kaynaklara erişimi ve kontrolünün artırılması gerektiği belirtilmiştir.[15]
Pekin Konferansı’nda çevre, kadınlar için kritik 12 alandan biri olarak tanımlanmıştır. “Alan K” olarak da tanımlanan bu alan, kadınların sürdürülebilir kalkınmada, ekolojik açıdan sağlam üretim ve tüketimde ve doğal kaynakların idaresine yaklaşımda kritik bir rol oynadığına dikkat çekmektedir.[16] Alan K, bu konuda stratejik hedefler içermektedir:
- Kadınların çevreyle ilişkili karar mekanizmalarının her seviyesine aktif katılımının sağlanması,
- Sürdürülebilir kalkınma programları ve politikalarına toplumsal cinsiyet kaygılarının ve bakış açılarının entegre edilmesi,
- Ulusal, bölgesel ve uluslararası düzeyde mekanizmaların kurulması veya güçlendirilmesiyle kalkınma ve çevre politikalarının kadınlar üzerindeki etkilerinin değerlendirilmesi.[17]
2014 yılında Paris İklim Anlaşması ile bağlantılı olarak Toplumsal Cinsiyet Üzerine Lima Çalışma Programı (Lima Work Programme on Gender-LWPG) kurulmuştur. Bu çalışma programının amacı Paris İklim Anlaşması’nda tarafların ve sekreteryanın çalışmalarına toplumsal cinsiyetin entegre edilmesi ve bu sayede toplumsal cinsiyet hassasiyeti taşıyan iklim politikaları ve eylemleri yapılmasının sağlanmasıdır. Bu doğrultuda COP25’te Lima Çalışma Programı ve toplumsal cinsiyet eylem planının oluşturulması kararlaştırılmıştır. Çalışma Programı ve plan COP29’da 10 yıl daha uzatılmıştır. Planların amacı cinsiyete duyarlı iklim eylemini ilerletmek ve bunun, BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin (UNFCCC) uygulanması ile tarafların, sekretaryanın, BM kuruluşlarının ve tüm paydaşların her seviyedeki çalışmalarına entegre edilmesini sağlamak, kadınların UNFCCC sürecine tam, eşit ve anlamlı katılımını desteklemektir. Ayrıca, toplumsal cinsiyet eylem planı COP29’da genişletilmiş, 5 öncelikli alana odaklanılmıştır:
- Kapasite geliştirme, bilgi yönetimi ve iletişim,
- Toplumsal cinsiyet dengesi, katılım ve kadınların liderliği,
- Uyum,
- Toplumsal cinsiyete duyarlı uygulama süreç araçları,
- İzleme ve raporlama.[18]
Toplumsal cinsiyet ve iklim değişikliği politikaları arasında kuvvetli bir ilişki bulunmaktadır. Bu ilişki, iklim değişikliğinin etkilerinin toplumsal cinsiyet kimliğine göre değişmesi, iklim değişikliğine uyum ve iklimle mücadele stratejilerindeki toplumsal cinsiyet farklılıkları, kadınların iklim değişikliğine ilişkin karar mekanizmalarında yetersiz temsili[19] gibi pek çok etmenden kaynaklanmaktadır.
Toplumsal cinsiyet eşitsizliği çevre kaynaklarının kontrolü ve bu kaynaklarla ilişkili ürünler ve hizmetlere erişimde eşitsizlikleri de beraberinde getirmektedir. Örneğin kadınlar, gelir düzeylerinin erkeklerinkinden düşük olması nedeniyle toplu taşıma hizmetlerini daha fazla kullanmakta, enerji fakirliğiyle daha fazla yüz yüze gelmektedir.[20] Kadınlar doğal kaynaklara erkeklerden daha bağımlı yaşamalarına rağmen bunlara erişimlerinin daha sınırlı olmasının yanı sıra dünyanın çoğu ülkesinde gıda, su ve yakıtı güvence altına alma görevi de kadınlara düşmektedir.[21]
Kadınlarla erkekler arasındaki ekonomik, siyasi ve toplumsal güç dengesizliği, iklim değişikliğinden farklı düzeylerde etkilenmelerine neden olmaktadır. İklim değişikliği kaynaklı doğal afetlerde can kaybı kadınlarda daha fazla görülmekte, doğal afetler sonrası kadınların bakım yükü artmaktadır. Buna örnek olarak 2004’teki Asya tsunamisi afetzedelerinin %70’inin kadın olması verilebilir. Hanelerde bakım sorumluluğu üstlendiğinden dolayı evlere hapsolan kadınların tsunami durumunda hareketliliği kısıtlanmış, kadınlarda can kaybı oranının yüksek olmasına neden olmuştur. Kültürel ve dinî normların toplumsal cinsiyet rolleri üzerindeki etkisi de kadınların afet durumlarında hızlıca karar alabilmelerini engellemektedir. Buna örnek olarak ise kadınların dinî veya geleneksel kıyafet giyme zorunluluğundan ötürü afet durumlarında hareketliliklerinin kısıtlanması gösterilmektedir.[22] İklim değişikliği ve iklim değişikliği kaynaklı doğal afetler sonucu kadınlar ve kız çocuklarının sağlık hizmetleri başta olmak üzere hizmetlere erişimi daha da sınırlanmaktadır. İklim değişikliği aynı zamanda çocuk ve anne sağlığına yönelik de olumsuz sonuçlar doğurmaktadır. Araştırmalar aşırı sıcakların anne ve yenidoğan sağlığına olumsuz sonuçlarını ortaya koymaktadır.[23]
İklim değişikliğiyle mücadelede atılacak adımlara kadınların farklı yaklaşımlar sunması da günümüzde eksik ve toplumsal cinsiyete duyarsız politikaları tamamlayıcı olacaktır.[24] Araştırmalar kadınların iklim değişikliği konusunda erkeklere kıyasla daha kaygılı olduğunu göstermektedir.[25] Fakat kadınlar iklim değişikliğiyle ilgili politika yapım süreçlerinde yetersiz temsil edilmektedir. Kadınların politika yapım süreçlerindeki eksikliği, iklim değişikliğiyle mücadele ve iklim değişikliğine uyumun da kadınlar üzerinde olumsuz etkiler yaratmasına neden olmaktadır. Kadınların ve özellikle kesişimsel eşitsizliklerle yüzleşen bireylerin politika yapım süreçlerinde temsil edilmesi gerekmektedir. İklim değişikliğinin etkileriyle daha fazla yüzleşen, tarımsal emeğin neredeyse yarısını oluşturan kadınların deneyimlerinin politika yapımında duyulması ve gözetilmesi elzemdir. Özellikle tarım sektöründe kadınların seslerini daha fazla duyurabilmesi iklim değişikliğine uyum açısından mühimdir. Kadınların yerel iklim politikaları planlamada görev almasının iklim dayanıklılığı ve kapasite artırma çalışmalarının başarıya ulaşma oranlarını artırdığı BM tarafından raporlanmıştır.[26] Kadınların iklim politikalarındaki yetersiz temsil oranlarına dair verilebilecek en güncel örnek COP29’da kadınların temsil oranlarıdır. COP29’da yer alan heyetlerin yalnızca %35’ini kadınlar oluşturmuştur. Zirveye katılım gösteren 78 dünya liderinden ise yalnızca 8’i kadındır.[27]
İklim değişikliği ve toplumsal cinsiyet politikaları arasındaki ilişki bağlamında kesişimsellik, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin diğer eşitsizlik türleriyle kesiştiği ve bu nedenle iklim değişikliğinin etkilerinin daha orantısız hissedildiği durumları ifade eder. Bir toplumda düşük gelir grubundaki kadınlar diğer topluluklara kıyasla iklim değişikliğinden daha fazla etkilenmektedir. Etnik köken farkı nedeniyle siyasi gücü hâlihazırda diğer kadınlardan daha az olan kadınlar da seslerini duyuramamakta, bu nedenle iklim değişikliğinin orantısız etkileriyle yüzleşmede daha da güçsüz duruma düşmektedir. Yerli topluluklardaki kadınlar, LGBTİ bireyler, yaşlı kadınlar, engelli kadın ve kız çocukları, göçmen kadınlar ve çatışma ortamında yaşayan kadınlar iklim değişikliğinin etkileriyle daha orantısız düzeyde karşı karşıya gelmektedir.[28] İklim değişikliği aynı zamanda tehlike çarpanı (threat multiplier) olarak tanımlanmaktadır. Bu, iklim değişikliğinin sosyal, siyasi ve ekonomik çatışmaları hâlihazırda çatışma içinde olan bölgelerde artırdığı anlamına gelmektedir. Bu çatışmaların artması ise dezavantajlı konumda olan kadın ve kız çocuklarını toplumsal cinsiyet temelli şiddete, özellikle de çatışmalar bağlamında karşılaştıkları şiddete, insan kaçakçılığına, çocuk evliliklerine ve diğer istismar türlerine daha fazla maruz bırakmaktadır.[29]
Tarım sektöründe kesişimsellik daha da ön plana çıkmaktadır. Hâlihazırda kadınların ekonomik olarak Küresel Kuzey’deki ülkelerden daha dezavantajlı konumda olduğu gelişmekte olan ülkelerde kadınların üçte ikisi tarımda istihdam edilmektedir.[30] Buna rağmen kadınların tarımsal alan sahipliği %12,6 oranındadır ve tarım yardımlarının yalnızca %10’unu alabilmektedir.[31]
Kadınların ve erkeklerin iklim değişikliğine uyum ve iklim değişikliğiyle mücadele kapasitelerinde de eşitsizlikler mevcuttur. Kadınlar ve erkeklerin enerji ihtiyacı ve tüketimlerinin farklılığı, istihdam ve girişimcilik oranlarındaki farklılıklar, kadın ve erkeklerin sahip oldukları çeşitli bilgi birikimlerinin uyum ve mücadele politikasına katacakları ve ormanların kullanımı, korunması ve idaresinde toplumsal cinsiyet eşitliğinin gözetilmesi gibi unsurlar göz önünde bulundurularak iklim değişikliği politikalarında toplumsal cinsiyet ana akımlaştırılmalıdır.[32]
AB’de Toplumsal Cinsiyet ve İklim Politikalarının Kesişimi
AB’nin 1996 yılından beri toplumsal cinsiyeti ana akımlaştırma taahhüdü bulunmaktadır ve AB toplumsal cinsiyet eşitliğini Birliğin temel değerlerinden bir olarak kabul etmektedir.[33]
AB Konseyi toplumsal cinsiyet eşitliğinin iklim değişikliği politikalarında ana akımlaştırılması konusunda pek çok çalışma yürütmüştür. 2009 İklim Değişikliği ve Kalkınmaya İlişkin AB Konseyi Kararları, iklim değişikliğinde toplumsal cinsiyet temelli bir bakış açısına atıfta bulunarak iklim değişikliğine karşı dayanıklılığın artırılması gerektiğini ifade etmiştir. Toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadınların güçlendirilmesi de bu sonuçlarda yer almıştır. [34]
2012 yılındaki Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Çevreye İlişkin Konsey Kararları, AB çevre politikalarında toplumsal cinsiyetin önemli rolüne dikkat çekmiştir. AB Konseyi sonuçlarında kadın ve erkeklerin iklim değişikliğine katkılarının aynı olmadığına, iklim değişikliği konusundaki algı ve davranışlarının farklılığına ve kadınların iklim değişikliğiyle mücadeledeki önemli rolüne dikkat çekilmiştir. Karar mekanizmalarında toplumsal cinsiyet eşitliğinin iyileştirilmesine vurguda bulunulmuştur. AB Konseyi, üye ülkeler ve Komisyona iklim değişikliği karar mekanizmalarının her seviyesinde kadın ve erkeklerin dengeli temsilini sağlamaları için aktif ve belirli tedbirler almaları konusunda çağrıda bulunmuştur. Bu sayede toplumsal cinsiyeti ilgili tüm mevzuatta, politikalarda ve araçlarda ana akımlaştırmanın amaçlandığı ifade edilmiştir.[35]
AP de bu konuda aktif olarak çalışmaktadır. AP’nin 29 Eylül 2011 tarihli kararında Rio 20+ Zirvesi’nde içlerinde toplumsal cinsiyet eşitliği ve iklim değişikliğinin de bulunduğu problemlere entegre bir yaklaşımın benimsenmesi gerektiği ifade edilmiştir. 20 Nisan 2012 tarihli bir başka kararda ise Komisyon ve üye ülkelerin ülke bazlı ve toplumsal cinsiyete göre ayrıştırılmış verileri toplayarak iklim değişikliği politikalarını yürütmesi gerektiği belirtilmiştir. Ayrıca Komisyon ve üye ülkelere doğal afetlerle ilişkili risk yönetimine toplumsal cinsiyet unsurlarını eklemeleri çağrısında bulunulmuş, iklim değişikliğine uyumda kadınların rolüne vurgu yapılmış, kadınların öncelikleri ve ihtiyaçlarına yanıt verecek finansal mekanizmaların kurulması gerektiği ifade edilmiştir. 11 Eylül 2012 tarihli kararında AP, yeşil ekonomide kadınların yerine ilişkin sonuçlara varmış hem bu konudaki politikalarda hem de çevre politikalarında toplumsal cinsiyetin ana akımlaştırılması konusunda Komisyon ve üye ülkelere çağrıda bulunmuştur. AP’nin 2015 Sonrası Kadın Erkek Eşitliği Stratejisi’ne ilişkin 9 Haziran 2015 tarihli kararında yine iklim, çevre ve enerji politikalarının yapımı ve yürütülmesine toplumsal cinsiyete göre ayrıştırılmış verilerin kullanılması çağrısında bulunulmuş, aynı zamanda kadınların bu politikalardan orantısız etkilendiğine ve sorunların çözümünde de önemli rol oynadığına değinilmiştir.[36]
Yeşil Mutabakat öncesinde gerçekleştirilen bir çalışmada AB’de iklim değişikliği politika belgeleri incelenmiş ve AB’nin bu konuda zayıf olduğu ortaya koyulmuştur. Özellikle 2012 yılından önce belgelerde toplumsal cinsiyet, toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadınlara atıf neredeyse hiç bulunmamaktadır. Bu unsurların, AB’nin toplumsal cinsiyeti ana akımlaştırma taahhüdüne rağmen belgelerde yer almaması dikkat çekicidir. Çoğunluğu Konsey ve Komisyon tarafından yayımlanan ve toplumsal cinsiyet unsuruna atıfta bulunulmayan bu belgeler iklim değişikliğini daha çok enerji güvenliği, rekabetçilik ve güvenlik tehditleri bağlamında ele almıştır. AB’nin küresel rolüne odaklanılmıştır ve sorunlara önerilen çözümler daha çok piyasa, teknoloji ve güvenlik tedbirleri etrafında şekillenmiştir. Bununla birlikte İsveç ve Danimarka dönem başkanlıklarında toplumsal cinsiyet temelli bir yaklaşımın öncelik hâline getirilmesi ve ana akımlaştırılması kurumsal birtakım farklılıklar olduğunu da göstermektedir. Bahse konu çoğu Konsey kararı da bu dönem başkanlıklarında alınmıştır. Bu analiz göstermektedir ki genele bakıldığında, bu alandaki politika yapımı büyük oranda AB’nin toplumsal cinsiyeti ana akımlaştırma taahhüdünden etkilenmemiştir.[37]
AB’nin çevre ve iklim hedeflerine ulaşma amacına güncel olarak Yeşil Mutabakat kılavuzluk etmektedir. 2024 yılında yayımlanan bir çalışma Yeşil Mutabakat kapsamında toplumsal cinsiyetin ne derece ana akımlaştırıldığına ışık tutmaktadır. Yeşil Mutabakat sayesinde ortaya koyulan iklim değişikliğiyle mücadele politikaları, toplumsal cinsiyet temelli eşitsizliklere maruz kalan bireyleri orantısız etkilemektedir. Bu da kesişimsel eşitsizliklerle karşı karşıya kalan bireylerin daha fazla etkileneceği anlamına gelmektedir. Özellikle engelli, yaşlı ve göçmen kadınların orantısız düzeyde etkileneceği ifade edilmektedir. Güncel AB adil geçiş çerçevesi ve akabindeki ulusal planlar toplumsal cinsiyet ve kesişimsel eşitsizlikleri giderme açısından yetersizdir.[38]
Bir başka raporda Yeşil Mutabakat’ın kesişimsel ve eko-feminist bakış açısıyla analizi yapılmış ve üç alanda eksiklikler olduğu sonucuna varılmıştır: enerji, ulaşım ve tarım. 2019 yılında ilk sunulduğunda Yeşil Mutabakat’ta toplumsal cinsiyete herhangi bir atıf bulunmamaktadır. Sonrasında bazı mevzuat ve stratejilerde toplumsal cinsiyet yer alsa da sistematik bir entegrasyon görülmemiştir. Bazı mevzuat ve stratejiler toplumsal cinsiyet etkilerini tamamen göz ardı etmektedir. Sonuç olarak Yeşil Mutabakat’ta toplumsal cinsiyet vurgusu eksiktir ve bu da Yeşil Mutabakt’ın toplumsal cinsiyet ekseninde yeniden düşünülmesini gerektirmektedir.[39]
Bir başka çalışmada Yeşil Mutabakat’ın Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleriyle ne derece uyumlu olduğuna bakılmıştır. Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi 5, “toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlama ve kadın ve kız çocuklarını güçlendirme” olarak adlandırılmakta ve bu konuda pek çok gösterge ve hedefi içermektedir.[40] Yeşil Mutabakat kapsamında incelenen 12 strateji, eylem ve plan belgesinden 6’sı neredeyse tamamen uyumsuz, 3’ü uyumsuz, kalanları ise düşük düzeyde uyumlu olarak değerlendirilmiştir.[41]
Kadınların AB’de çevre ve iklim politika yapımına katılımları incelendiğinde 2021’de Avrupa Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Enstitüsü tarafından yayımlanan verilere göre çevre ve iklim değişikliğinde AB üye ülkelerinde kadınlar yetersiz temsil edilmektedir. Çevre ve iklimden sorumlu bakanların oranı üye ülkelerde yalnızca %26,8’dir. Üye ülkelerin parlamentolarında çevre ve iklim konusunda hükümet eylemlerini inceleyen komitelerde ise kadınlar %29,7 oranında yer almaktadır. Üye ülkeler arasında da önemli farklar bulunmakla beraber kadınların yetersiz temsil edildiği gerçeği değişmemektedir. Söz konusu komitelerde İsveç, İtalya ve İspanya %40 temsiliyet oranına erişmişken Romanya, Slovenya ve Malta’da erkeklerin oranı %90’dır. İklim değişikliği ve çevreyle ilgili politikaları uygulayan ulusal bakanlıklarda kadınlar %42,5 oranında yüksek pozisyonlarda bulunmaktadır. 2020 yılına kıyasla bu oranda artış görülse de en yüksek pozisyonda temsiliyet oranı yalnızca %31,7’dir. Tarım politikaları çevrenin korunması ve iklim değişikliğiyle mücadele için anahtar sektörlerden biridir. 2016’da elde edilen verilere göre AB’de çiftliklerin yalnızca %28,7’si kadınlar tarafından idare edilmekte ve kadınlar çoğunlukla küçük ölçekli çiftliklerde idareci rolünü üstlenmektedir.[42] 2024 yılında yapılan seçimlerin ardından belirlenen Komisyonda ise çevre ve iklimle direkt ilişkili alanlardan sorumlu Komisyon üyelerinin 8’inden yalnızca ikisi kadındır.[43]
Türkiye’de Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve İklim Kesişimi
Küresel bir sorun olan iklim değişikliğinden Türkiye’de fazlasıyla etkilenmektedir. İklim değişikliği ve çevre sorunlarının sonuçlarıyla halk birebirde yüzleşmektedir. Fakat herkes için aynı etki oluşmamaktadır. Ataerkil düzen ve güç ilişkileri kadınları her zaman erkeklere kıyasla daha dezavantajlı konuma koymaktadır. Türkiye gibi ataerkil düzenin hâkim olduğu ülkelerde kadınların üstlendikleri görevlerin geleneksel toplumsal cinsiyet rollerine bağlı oldukları görülmektedir. Örneğin, ev işleri, yaşlı ve çocuk bakımı ya da tarla işleri. Kadınların güç mekanizmalarında yer almamaları ya da düşük seviyelerde kalmaya maruz bırakılmaları seslerini duyurmalarını engellemekte ve deneyimlerinin yok sayılmasına sebebiyet vermektedir. İklim değişikliği ve çevresel problemler konusunda da bu gibi faktörlerden ötürü kadınların karar alma mekanizmalarında ya da politika yapım süreçlerinde yer bulamadıklarına tanık olunmaktadır.
Türkiye’de iklim değişikliği örneğine bakıldığında son dönemde kadınların karar alma mekanizmalarında -politika ve ilgili bakanlıklar- sınırlı sayıda yer alabildikleri görülmektedir. Toplumsal cinsiyeti ana akımlaştırma stratejisinin de bu alanda bulunmadığı ifade edilmektedir. BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi uyarınca Türkiye’nin BM’ye ilettiği Ulusal Bildirim Belgeleri ve İklim Değişikliği Uyum Stratejisi ve Eylem Planları ve Strateji Belgeleri incelenince toplumsal cinsiyet perspektifinin elle tutulur bir şekilde değerlendirilmediği sadece sembolik olarak kaldığı ve bir eylem planın da ortaya konulmadığı anlaşılmaktadır.[44] İklim değişikliği ele alınırken toplumsal cinsiyet eşitliğinin göz ardı edilmesi iklim değişikliği sonuçlarının kadınlar üzerindeki etkisini daha da artırma tehlikesini doğurmaktadır.
Kadın ve çevre konusunda yapılan ilk çalışmalara bakıldığında ise Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü tarafından 2008 yılında “Kadın ve Çevre” başlıklı bir politika dokümanı hazırlandığı görülmektedir.[45] Türkiye’deki kadınların statüsünün olumsuz ve dezavantajlı bir yerde olduğunun farkındalığı bulunmakla beraber toplumsal cinsiyete dayalı yeterli veri bulunmamasından ötürü kadınların çevre anlamında durumlarına ilişkin durumunun net bir şekilde tespit edilemediği belirtilmiştir. Bu dokümanda çeşitli başlıklar altında kadının durumu değerlendirilmiştir; Doğal Kaynakların Kullanımı ve Doğal Kaynaklara Erişim, Düzensiz Kentleşme, Sürdürülebilir Kalkınma, Eğitim ve Bilinçlendirme, Tüketim Modelinin Değiştirilmesi ve İsrafın Önlenmesi, Biyolojik Çeşitlilik, İklim Değişikliği, Çevre Hakkı ve Katılım, Gıda Güvenliği.
Bu başlıklar altında eksiklikler belirtilirken aynı zamanda iyi örneklere de yer verilmiştir. Sürdürülebilir Kalkınma başlığı altında GAP-ÇATOM Projesi öne çıkarılmaktadır. ÇATOM (GAP Bölgesinde Kadının Statüsünün Yükseltilmesi ve Kalkınma Sürecine Entegrasyonu Kapsamında Çok Amaçlı Toplum Merkezleri) Projesi’nin ana hedefi GAP bölgesi illerinde kadınların aile, yöre ve bölge ölçeklerinde kalkınmaya dâhil edilmesi için farklı seçenekler oluşturulması olarak tasarlanmıştır. Bir diğer örnek ise gıda güvenliği başlığında verilmiştir. Dönemin Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından yürütülen kırsaldaki kadınlara yönelik eğitim programlarından -sürdürülebilir kalkınma ve eğitim ve bilinçlendirme hedefiyle- bahsedilmiştir. Tarımsal üretim, eğitim ve yayım çalışmaları programı aktif bir şekilde tarımda her dönemde yer alan kadınları tarımsal konularda geliştirilmiş yayım yöntemleri ile eğitmeyi, tarımsal üretimi artırmayı, sürdürülebilir tarım faaliyetleri ile toprak, su gibi doğal kaynakları sürekli kullanılabilir durumda tutarak tarımın yapılmasını hedeflemiştir.[46]
Bu politika dokümanında son olarak, eylem hedef ve stratejileri belirlenmiştir:[47]
- Çevre verilerinin cinsiyet temelinde ayrımlaştırılması, kadın ve çevre konusunda araştırma ve bilimsel çalışmaların artırılması sağlanacaktır.
- Kadınların çevre konusunda alınacak kararlarda etkili olmaları sağlanacaktır.
- Çevre politikalarının etkili uygulanmasında kadınların rolü güçlendirilecektir.
- Başta kırsal kesimdeki kadın olmak üzere kadınlar kırsal ve kentsel olumsuz çevre koşullarına karşı korunacak, güçlendirilecek ve kadınların yaşam standartları yükseltilecektir.
Kâğıt üzerinde olumlu bir senaryo çizen hedeflerin çıktılarına dair bir rapor ya da veri bulunmamaktadır. Bu da akıllarda yeterince başarı elde edilemediği fikrini oluşturmaktadır; son dönemde yapılan araştırmalar ve işaret edilen eksiklikler hâlâ toplumsal cinsiyet eşitliği ve iklim değişikliği kesişiminde gözle görülür bir başarının olmadığını öne çıkarmaktadır.
Türkiye’de karar alma mekanizmalarında kadınların yeteri kadar olmadığı 2020 yılında tespit edilmiştir. Özellikle Çevre ve Şehircilik Bakanlığının o dönemde yüksek pozisyonlarının erkekler tarafından doldurulduğu görülmüştür. Kadınların katılıma dâhil edilmesi ve yeterince temsil edilmemesi, TBMM’de düzenlemelerin planlanmasında önemli rol oynayan 18 komitede kadınların -kadınlar ve erkekler için eşit fırsatlar komitesi hariç- erkeklere oranlara daha az sayıda olduklarıyla ortaya konmuştur. Örneğin, Çevre Komitesi’nde %92 oranında (25 kişiden 23’ü) ve Tarım, Ormancılık ve Kırsal İşler Komitesi’nde yine %92 oranında (26 kişiden 24’ü) erkek üye bulunmaktadır.[48] Bu durum kadınların iklim ve çevre ile ilgili karar alma mekanizmalarında yeterince temsil edilemediklerinin kanıtıdır.
Ulusal İklim Değişikliği Stratejisi (2010-2020) ve güncellenmiş versiyonu (2020-2023), Ulusal İklim Değişikliği Adaptasyon Stratejisi ve Eylem Planı (2011-2023) ve 2018 BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi kapsamında 7’nci Ulusal Bildirim Belgesi incelendiğinde toplumsal cinsiyete hiç ya da çok yüzeysel değinildiği görülmüştür.[49] 10 yılı kapsayan Ulusal İklim Değişikliği Stratejisi (2010-2020) -o dönemki adıyla- Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından ana belge olarak belirtilmiştir. Bu belge toplumsal cinsiyet açısından değerlendirildiğinde kadınların karar alma mekanizmalarında yer almasını güçlendirecek olumlu bir eyleme rastlanmamıştır. Ulusal İklim Değişikliği Adaptasyon Stratejisi ve Eylem Planı’nda (2011-2023) ise çok kısa bir şekilde “toplumsal cinsiyeti ana akımlaştırma”dan bahsedilmiştir. Bununla birlikte planda iklim değişikliği ile mücadele plan ve stratejilerine toplumsal cinsiyet konularının da dâhil edileceği belirtilirken bunun nasıl sağlanacağına dair net bir bilgi verilmemiştir. Stratejinin güncellenmiş versiyonunda toplumsal cinsiyet eşitliğine dair hiçbir bilgi olmadığı da tespit edilmiştir.[50]
Strateji ve Eylem Planı’nda iklim değişikliği adaptasyonu kısmında toplumsal cinsiyet eşitliğinden iki alanda söz edilmiştir: doğal afetlerin toplumsal cinsiyet temelli etkileri ve çiftçilerin %70’inin kadın olması. İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi kapsamında 7’nci Ulusal Bildirim Belgesi’nde de toplumsal cinsiyet açısından ele alınmış uygulamalardan bahsedilmediği görülmüştür. Sadece kadınlar için ormanlık alanların sürdürülebilirliğine ve enerji tüketimine dair farkındalık yaratma çalışmaları belgede geçerken ve toplumsal cinsiyeti ana akımlaştırmadan söz edilmemiştir. Türkiye’nin -bir önceki- 2011 tarihli önceki Ulusal İklim Değişikliğine Uyum Stratejisi ve Eylem Planı’na bakıldığında toplumsal cinsiyeti ana akımlaştırma kavramının sadece kırılganlık temalarının kesişim noktası (tarım sektörü, su kaynakları, gıda güvenliği, ekosistem, doğal afet risk yönetimi, halk sağlığı, biyolojik çeşitlilik ve ormancılık) olarak ortaya çıkmıştır.[51]
İklim Değişikliği Azaltım Stratejisi ve Eylem Planı (2024-2030) yıllarında toplumsal cinsiyet eşitliği perspektifinden bakıldığında da önceki planla benzerlikler taşımaktadır.[52] Hazırlık sürecinde benimsenen prensiplerden biri olan “cinsiyet dengesi” kavramı planda ön plana çıkmaktadır. Özellikle de planın hazırlanma aşamasında katılım gösteren kamu, özel sektör ve sivil toplum kuruluşları arasında cinsiyet dengesi dikkate alınmıştır. 9 bölüm, 49 stratejisi ve 260 eylemden oluşan planda özellikle tarım başlığı altında paydaşlara yönelik eğitim, bilinçlendirme ve kapasite geliştirme faaliyetlerinin cinsiyet dengesi gözetilerek yaygınlaştırılması geçmektedir. Sosyal eşitsizliklerin büyümeden adil geçişin sağlanabilmesi için cinsiyet eşitliği ve kadınların güçlendirilmesine vurgu yapılmaktadır. Burada kadın ve erkeklerin etkin katılımı, her kesim için kapsayıcı yaklaşım ve eşitsizliklerin tespiti ve önlenmesinden bahsedilmektedir. Son olarak, toplumsal cinsiyeti ana akımlaştırma yerine tüm sektörler için strateji ve eylemler içerisinde toplumsal fırsat eşitliğinin ana akımlaştırılması kullanılmakta fakat net bir şekilde nasıl yapılacağı belirtilmemektedir.
İklim Değişikliğine Uyum Stratejisi ve Eylem Planı’nda (2024-2030) benzer bir şekilde hazırlık sürecine katılan kuruluşlarda cinsiyet dengesi göz önünde bulundurulmuştur.[53] Bu planda da kapsayıcılık ilkesi altında toplumdaki tüm kesimlerinin uyum eylemine katılmasının sağlanması gerektiği belirtilmektedir. Sosyal eşitsizlik ve adaletsizlikler, cinsiyet, yaş, engellilik, yoksulluk, geçim sıkıntısı gibi demografik ve sosyo-ekonomik faktörler iklim değişikliğinden etkilenme seviyelerini etkilemektedir. İklim değişikliğinin etkileri analiz edilirken cinsiyet ayrımının da değerlendirilmesinin faydalı olacağı ifade edilmektedir. Planda yer alan stratejik hedef 2’nin bir parçası olarak cinsiyet eşitliğine duyarlı düzenlemeler ve eylemlerin tanınması da yer almaktadır. Bu planda da toplumsal cinsiyeti ana akımlaştırmadan bahsedilmemektedir.
İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi kapsamında 8’inci Ulusal Bildirim Belgesi’nde toplumsal cinsiyet “Ankara girişimi” kapsamında toplumsal cinsiyeti ana akımlaştırmanın da yapıldığı belirtilirken nasıl gerçekleştirildiği belirtilmemektedir.[54] 2025 yılında açıklanan İklim Kanunu Teklifi incelendiğinde adil geçiş kapsamında diğer gruplar gibi kadınları da kapsayacak şekilde iklim değişikliyle mücadele ve yeşil büyümeye dair politikaların oluşturulması gerektiği yazılmıştır.[55]
AB aday ülkesi Türkiye’nin çevre politikalarına olan yaklaşımının AB ile paralel bir şekilde olması önem taşımaktadır. AB’nin tüm politikalarına toplumsal cinsiyet eşitliğini entegre etme hedefi bulunsa da iklim konusunu dâhil etmede soru işaretleri bulunmaktadır. Özellikle bu hedefin aday ülkeler üzerindeki etkisi tam olarak görülmemektedir.
Türkiye’nin iklim politikalarında kadınlara verilen yer daha çok geleneksel roller üzerinde kısıtlı kalmakla beraber bazı belgelerde neredeyse hiç yer almadığı görülmüştür. Kadınların karar alma süreçlerine katılmalarına yönelik büyük çalışmalar olmadığı görülmekle beraber daha fazla erkek baskın bir politika yapım sürecinin varlığına tanık olunmaktadır. Daha etkili ve kapsayıcı iklim politikaları için kadınların deneyimleri yok sayılmamalı ve karar alma mekanizmalarında daha çok yer almaları gerekmektedir. İleri dönem politikalarda toplumsal cinsiyeti ana akımlaştırma ve kesişimsellik kavramından daha çok yararlanarak daha etkili politikalar geliştirilmelidir.
Sonuç ve Değerlendirme
İklim değişikliği toplumsal cinsiyet temelli eşitsizlikleri derinleştirmektedir. Dolayısıyla, iklim değişikliği politikalarında toplumsal cinsiyetin ana akımlaştırılması ve bunu yaparken kesişimsellik unsurunun göz önünde bulundurulması gerekmektedir. AB, bu alanda uzun süredir çalışmalar yürütmesine rağmen bazı kritik eksiklikler göze çarpmaktadır. Aynı şekilde, bir aday ülke olan Türkiye’deki iklim değişikliği politikalarına bakıldığında da zayıflıklar olduğu görülmektedir.
Hem AB hem Türkiye örnekleri incelendiğinde ortak geliştirilmesi gereken alanlar olduğu fark edilmiştir. Bu alanlara yönelik çeşitli öneriler aşağıda sıralanmaktadır:
- Toplumsal cinsiyeti ana akımlaştırmaya yönelik taahhütler somut adımlarla desteklenmeli ve daha etkili şekilde entegre edilmelidir.
- İklim değişikliğiyle mücadelede önemli rol oynayan kadınlar ve diğer dezavantajlı grupların karar alma mekanizmalarındaki temsili artırılmalıdır.
- İklim değişikliğine ilişkin strateji ve eylem planlarında toplumsal cinsiyet temelli yaklaşıma ilişkin somut ve ölçülebilir hedefler belirlenmelidir.
- İklim değişikliği politikalarına ilişkin veri toplama faaliyetlerinde alt kategorilere ayrılmış (detaylı) veriler toplanmalıdır. Örneğin toplumsal cinsiyet, ekonomik durum, eğitim durumu, etnik köken ve benzeri kategoriler verilerde yer almalıdır. Bu da kesişimsellik kavramının verimli bir şekilde politikalara dâhil edilmesini sağlayacaktır.
- Bu politikaların etkili bir şekilde uygulandığından emin olmak için bağımsız STK’lar tarafından izleme ve değerlendirme çalışmaları yapılmalıdır.
[1] Nira Yuval-Davis, “Intersectionality and Feminist Politics”, 2006, DOI: 10.1177/1350506806065752
[2] Kimberle Crenshaw, “Mapping the Margins: Intersectionality, Identity Politics, and Violence against Women of Color”, 1991, http://www.jstor.org/stable/1229039
[3] Nira Yuval-Davis, “Intersectionality and Feminist Politics”, 2006, DOI: 10.1177/1350506806065752
[4] EIGE, “intersectionality”, t.y., https://eige.europa.eu/publications-resources/thesaurus/terms/1050?language_content_entity=en
[5] Anna Kaijser ve Annica Kronsel, “Climate change through the lens of intersectionality”, 11.10.2013, https://doi.org/10.1080/09644016.2013.835203
[6] A.g.e.
[7] Andrea Nightingale, “The nature of gender: work, gender, and environment”, 2006, DOI:10.1068/d01k
[8] EIGE, “Gender mainstreaming”, t.y., https://eige.europa.eu/gender-mainstreaming?language_content_entity=en
[10] UN, “Gender Mainstreaming”, 2002, https://www.un.org/womenwatch/osagi/pdf/e65237.pdf
[11] Caroline Moser ve Annalise Moser, “Gender mainstreaming since Beijing: a review of success and limitations in international institutions”, 2005, http://dx.doi.org/10.1080/13552070512331332283
[12] Slyvia Walby, “Gender Mainstreaming: Productive Tensions in Theory and Practice”, 2005, https://doi.org/10.1093/sp/jxi018
[13] Margaret Alston, “Gender mainstreaming and climate change”, 2013, http://dx.doi.org/10.1016/j.wsif.2013.01.016
[14] A.g.e.
[15] Global Environment Facility, “Gender Mainstreaming”, Haziran 2009.
[16] European Institute for Gender Equality, “Environment and climate change”, Ocak 2017, https://eige.europa.eu/gender-mainstreaming/policy-areas/environment-and-climate-change?language_content_entity=en#toc-existing-gender-equality-policy-objectives-at-eu-and-international-level, Erişim Tarihi: 17.03.2025.
[17] United Nations “Fourth World Conference on Women”, 1995, https://www.un.org/womenwatch/daw/beijing/platform/environ.htm, Erişim Tarihi: 19.03.2025.
[18] UNFCCC, “The Gender Action Plan”, t.y., https://unfccc.int/topics/gender/workstreams/the-gender-action-plan, Erişim Tarihi: 21.03.2025.
[19] European Institute for Gender Equality, “Environment and climate change”, Ocak 2017, https://eige.europa.eu/gender-mainstreaming/policy-areas/environment-and-climate-change?language_content_entity=en#toc-existing-gender-equality-policy-objectives-at-eu-and-international-level, Erişim Tarihi: 17.03.2025.
[20] A.g.e.
[21] UN Women, “Explainer: How gender inequality and climate change are interconnected”, 28.02.2022, https://www.unwomen.org/en/news-stories/explainer/2022/02/explainer-how-gender-inequality-and-climate-change-are-interconnected, Erişim Tarihi: 20.03.2025.
[22] Jennifer Baumwoll, v.d., “Gender and Climate Change, Overview of linkages between gender and climate change”, Global Gender and Climate Alliance, 2016.
[23] UN Women, “Explainer: How gender inequality and climate change are interconnected”, 28.02.2022, https://www.unwomen.org/en/news-stories/explainer/2022/02/explainer-how-gender-inequality-and-climate-change-are-interconnected, Erişim Tarihi: 20.03.2025.
[24] European Institute for Gender Equality, “Environment and climate change”, Ocak 2017, https://eige.europa.eu/gender-mainstreaming/policy-areas/environment-and-climate-change?language_content_entity=en#toc-existing-gender-equality-policy-objectives-at-eu-and-international-level, Erişim Tarihi: 17.03.2025.
[25] European Institute for Gender Equality, “Environment and climate change”, Ocak 2017, https://eige.europa.eu/gender-mainstreaming/policy-areas/environment-and-climate-change?language_content_entity=en#toc-existing-gender-equality-policy-objectives-at-eu-and-international-level, Erişim Tarihi: 17.03.2025.
[26] UNFCCC, “Five Reasons Why Climate Action Needs Women”, 08.03.2023, https://tinyurl.com/ybdwecua, Erişim Tarihi: 14.03.2025.
[27] Deniz Bal, “COP29’un Toplumsal Cinsiyet Boyutu”, İKV Dergisi 307, Aralık 2024, https://www.ikv.org.tr/ikv_dergi/ikv_aralik_2024/html/index.html, Erişim Tarihi: 14.03.2025.
[28] UN Women, “Explainer: How gender inequality and climate change are interconnected”, 28.02.2022, https://www.unwomen.org/en/news-stories/explainer/2022/02/explainer-how-gender-inequality-and-climate-change-are-interconnected, Erişim Tarihi: 20.03.2025.
[29] A.g.e.
[30] UN Women Watch, “Women, Gender Equality and Climate Change”, t.y., https://www.un.org/womenwatch/feature/climate_change/downloads/Women_and_Climate_Change_Factsheet.pdf, Erişim Tarihi: 19.03.2025.
[31] UNDP, “What does gender equality have to do with climate change?”, 28.02.2023, https://climatepromise.undp.org/news-and-stories/what-does-gender-equality-have-do-climate-change, Erişim Tarihi: 21.03.2025.
[32] European Institute for Gender Equality, “Environment and climate change”, Ocak 2017, https://eige.europa.eu/gender-mainstreaming/policy-areas/environment-and-climate-change?language_content_entity=en#toc-existing-gender-equality-policy-objectives-at-eu-and-international-level, Erişim Tarihi: 17.03.2025.
[33] Gill Allwood, “Gender Mainstreaming and EU Climate Change Policy”, European Integration Online Papers, no. 2014–006, Kasım 2014, pp. 1–26.
[34] European Institute for Gender Equality, “Environment and climate change”, Ocak 2017, https://eige.europa.eu/gender-mainstreaming/policy-areas/environment-and-climate-change?language_content_entity=en#toc-existing-gender-equality-policy-objectives-at-eu-and-international-level, Erişim Tarihi: 17.03.2025.
[35] Council of the European Union, “Gender equality and the environment: enhanced decision-making, qualifications and competitiveness in the field of climate change mitigation policy in the EU - Draft Council Conclusions”, Brussels, 30.06.2012.
[36] European Institute for Gender Equality, “Environment and climate change”, Ocak 2017, https://eige.europa.eu/gender-mainstreaming/policy-areas/environment-and-climate change? language_content_entity=en#toc-existing-gender-equality-policy-objectives-at-eu-and-international-level, Erişim Tarihi: 17.03.2025.
[37] Gill Allwood, “Gender Mainstreaming and EU Climate Change Policy”, European Integration Online Papers, no. 2014–006, Kasım 2014, pp. 1–26
[38] Mehtap Akgüç ve Kalina Arabadjieva, “Is the European Green Deal really leaving no-one behind?”, ETUI Policy Brief, Mayıs 2024.
[39] Rose Heffernan vd, “A Feminist European Green Deal: Towards an Ecological and Gender Just Transition”, Friedrich-Ebert-Stiftung, 2021.
[40] United Nations Department of Economic and Social Affairs, “Achieve gender equality and empower all women and girls”, t.y., https://sdgs.un.org/goals/goal5#targets_and_indicators, Erişim Tarihi: 02.04.2025.
[41] Phoebe Koundouri, vd. “Assessing the Sustainability of the European Green Deal and Its Interlin Kages with the SDGs”, Npj Climate Action, c. 3, sy 1, Mart 2024, s. 23.
[42] European Institue for Gender Equality, “Decision-making in environment and climate change: women woefully under-represented in the EU Member States”, 12.11.2021, https://eige.europa.eu/gender-statistics/dgs/data-talks/decision-making-environment-and-climate-change-women-woefully-under-represented-eu-member-states?language_content_entity=en, Erişim Tarihi: 14.03.2025.
[43] European Commission, “College of Commissioners”, t.y., https://commission.europa.eu/about/organisation/college-commissioners_en, Erişim Tarihi: 17.03.2025.
[44] Rakibe Külcür, “Gender As The Missing Component In The Turkish Climate Change Policies And Academic Papers”, 2020, DOI:10.33708/ktc.819484
[45] KSGM, “KADIN ve ÇEVRE”, 2008, https://ekutuphane.aile.gov.tr/media/nnypfwok/politika-d%C3%B6k%C3%BCman%C4%B1-kad%C4%B1n-ve-%C3%A7evre.pdf
[46] KSGM, “KADIN ve ÇEVRE”, 2008, https://ekutuphane.aile.gov.tr/media/nnypfwok/politika-d%C3%B6k%C3%BCman%C4%B1-kad%C4%B1n-ve-%C3%A7evre.pdf
[47] A.g.e.
[48] Rakibe Külcür, “Gender As The Missing Component In The Turkish Climate Change Policies And Academic Papers”, 2020, DOI:10.33708/ktc.819484
[49] A.g.e.
[50] Rakibe Külcür, “Gender As The Missing Component In The Turkish Climate Change Policies And Academic Papers”, 2020, DOI:10.33708/ktc.819484
[51] A.g.e.
[52] İklim Değişikliği Başkanlığı, “İklim Değişikliği Azaltım Stratejisi ve Eylem Planı (2024-2030)”, 2024, https://iklim.gov.tr/db/turkce/icerikler/files/%C4%B0klim%20De%C4%9Fi%C5%9Fikli%C4%9Fi%20Azalt%C4%B1m%20Stratejisi%20ve%20Eylem%20Plan%C4%B1%20(2024-2030).pdf
[53] A.g.e.
[54] İklim Değişikliği Başkanlığı, “8. Ulusal Bildirim ve 5. İki Yıllık Rapor”, 24.05.2023, https://unfccc.int/sites/default/files/resource/8NC-5BR%20T%C3%BCrkiye.pdf
[55] TBMM, “İklim Kanunu Teklifi”, 2025, https://cdn.tbmm.gov.tr/KKBSPublicFile/D28/Y3/T2/WebOnergeMetni/c0986a6f-d636-4c89-a92f-5db951eeeb09.pdf