İKTİSADİ KALKINMA VAKFI

Türkiye’nin AB Uzmanı
ANA SAYFA » GÜNDEMDEN » 2025 » İKV'DEN 'TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİ: TÜRKİYE VE AB ÖRNEĞİ' BAŞLIKLI DEĞERLENDİRME NOTU
17 Mart 2025

İKV'DEN 'TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİ: TÜRKİYE VE AB ÖRNEĞİ' BAŞLIKLI DEĞERLENDİRME NOTU

İKV Uzman Yardımcısı Deniz Bal tarafından kaleme alınan "Toplumsal Cinsiyet Eşitliği: Türkiye ve AB Örneği" başlıklı değerlendirme, İKV Değerlendirme Notları serisinden yayımlandı. Bu çalışmada, Türkiye ve AB’nin toplumsal cinsiyet eşitliği politikası ile AB’nin aday ülkelerin toplumsal cinsiyet eşitliği politikalarına etkisi ele alınıyor.

Toplumsal Cinsiyet Eşitliği: Türkiye ve AB Örneği

Deniz Bal, İKV Uzman Yardımcısı

Toplumsal cinsiyet eşitliği her bireyin refah dolu bir hayat sürmesi için gerekli olan unsurlardan biridir. AB ve üye ülkelerinin çoğunluğu diğer ülkelerle kıyaslandığında toplumsal cinsiyet eşitliğinde iyi bir seviyededir ancak bu durum toplumsal cinsiyet eşitlinin tam olarak sağlandığı anlamında da gelmemektedir. Avrupa Cinsiyet Eşitliği Enstitüsü, 2024 yılı Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Endeksi’nde[1] 100 üzerinden yapılan değerlendirmede AB 71 puan almıştır. AB’nin 2023 yılına göre 0,8 puan ve 2010 yılından bu yana 7,9 puan ilerleme kaydettiği görülmektedir. AB ülkelerine bakıldığında, 2024 endeksinde toplumsal cinsiyet eşitliği İsveç’te 82 puandan Romanya’da 57,5 puana kadar ulusal seviyelerde değişiklik göstermektedir. 2023 yılından bu yana Malta (+2,3), Çekya (+2) ve Litvanya (+1,7) en fazla ilerleme kat ederken daha uzun vadede baktığımızda son 15 yılda İtalya (+15,9), Malta (+15,7) ve Portekiz’in (+14,9) gösterdikleri ilerleme dikkat çekicidir. Halihazırda 13 AB ülkesinin puanları 70’in üzerindeyken sadece İsveç’in puanı 80’i aşmıştır. AB ülkelerinde her ne kadar ilerleme gözükse de hâlâ AB’nin “eşitlik birliği” hedefine ulaşmasında soru işaretleri olduğu endekste ifade edilmiştir.

AB toplumsal cinsiyet eşitliğini kendi içerisinde ve aynı zamanda dünya genelinde sağlamak istemektedir. Güçlü bir toplumsal cinsiyet eşitliği politikası oluşturarak diğer ülkelerin de toplumsal cinsiyet eşitliğine ulaşmasına katkı sağlamayı hedeflemektedir. Örneğin, AB’nin BM Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi 5-Toplumsal Cinsiyet Eşitliğini Sağlamak ve Kadınlar ve Kız Çocuklarını Güçlendirmek için yaptığı çalışmalar bulunmaktadır.[2] 2020-2025 AB Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Stratejisi (EU gender equality strategy), AB’nin iç ve dış politikalarının tüm alanlarında SKH 5’i başarması için bir çerçeve oluşturmaktadır. AB içindeki eylemler üç önceliğe göre sıralamıştır: cinsiyete dayalı şiddet ve cinsiyet kalıp yargılarından özgür kalmak, cinsiyet eşit bir ekonomi ve toplumda eşit liderlik. Çerçeve, cinsiyet ve kesişimsel eşitsizliklerle mücadele etmek için hedeflenmiş önlemleri, yeşil ve dijital geçişler ile AB finansmanları dâhil olmak üzere tüm AB politikalarında ve büyük girişimlerde cinsiyet ana akımına entegre etmeyi taahhüt etmektedir. Ek olarak, AB Toplumsal Cinsiyet Eylem Planı III (EU Gender Action Plan III-GAP) ve Komşuluk, Kalkınma ve Uluslararası İş Birliği Aracı-Küresel Avrupa (The Neighbourhood, Development and International Cooperation Instrument-Global Europe) da toplumsal cinsiyet eşitliğini yayma aracı olarak kullanılmaktadır.

AB aday ülkeleri üzerinde de toplumsal cinsiyet eşitliği alanında etkileri olduğu görülmektedir. Türkiye de bu alanda AB’den etkilenmiş ve toplumsal cinsiyete ilişkin politikalarını şekillendirme de AB’nin önerilerini dikkate alarak ilerlemiştir. Türkiye’nin toplumsal cinsiyet eşitliği politikalarının ilerleme sürecine bakıldığında AB adaylığı ile bir ilişkilendirme olduğu görülebilmektedir. Bu İKV Değerlendirme Notu’nun amacı hem Türkiye’nin hem de AB’nin toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik politikalarının zaman içerisinde nasıl ilerlediğini göstermektir.

AB’nin Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Politikası[3]

AB’de toplumsal cinsiyet eşitliği politikalarının gelişimi AB’nin kuruluşundan bu zamana süregelmektedir ve toplumsal cinsiyet eşitliği AB’nin temel unsurlarından biri olmuştur. AB’nin altı temel değeri arasında kendisine yer bulmaktadır: insan onuru, özgürlük, demokrasi, eşitlik, hukuk devleti ve insan hakları ve eşitlik. Tüm AB politikaları ve AB entegrasyonu, her alanda kadınlar ve erkekler arasında eşitlik temelinde şekillenmektedir; 1957 Roma Antlaşması’nda geçen eşit işe eşit ücret ilkesiyle bu anlayış tüm politikalara dâhil edilmiştir.[4] Dolayısıyla, AB toplumsal cinsiyet eşitliği politikası, sermaye, mal, hizmet ve işçilerin serbest dolaşımını ilerletmeyi amaçlayan ekonomik liberalizme dayalı bir politik sistem içinde ortaya çıkmıştır.[5] O günden bu yana AB, toplumsal cinsiyet eşitliği politikalarını geliştirmeye çalışmaktadır ve bu alanda diğer uluslararası aktörlere de örnek olmak istemektedir.

Roma Antlaşması, Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın (ABAD) işgücü ve sosyal güvenliğe erişim konusunda verdiği kararlarla genişletilmektedir. AB tarafından kabul edilen ve korunan eşit muamele, yönergelerin temel maddesi olmuştur ve eşit ücret, işe erişim, eğitim ve mesleki ilerleme, çalışma koşulları, sosyal güvenlik konuları, profesyonel rejimler dâhil olmak üzere ücretli ve bağımsız çalışanlar için kapsamlı bir şekilde yer almaktadır. Eşitlik için eylem alanı, Amsterdam Antlaşması’nın ayrımcılıkla mücadeleye dair 13’üncü maddesi ile genişlemiş ve eşit muameleye dair yeni bir yönerge, oy birliğiyle kabul edilerek, ekonomik alanın sınırlarının ötesinde mal ve hizmetlere erişim sağlanmıştır.[6] Pozitif eylemler, eşit fırsatlar ilkesine benzer şekilde yasal bağlayıcılığı olan bir yönerge biçimine sahip değildir; ancak, toplumsal cinsiyet eşitliği konusunu vurgulamak amacıyla AB tarafından “yumuşak” önlemlerin kabul edilme eğilimi giderek artmıştır. Bu önlemler, toplumsal cinsiyetin ana akımlaştırmasını daha da güçlendirmiş ve hükümetlerin ve AB kurumlarının tüm politikaları ve programlarına toplumsal cinsiyet çerçevesi dâhil edilerek, kadınlar ve erkekler üzerinde kararlar alınmadan önce politikaların etkisini analiz etmeye yönelik çalışmalar yapılmıştır. Ayrıca, politikaların ve siyasi süreçlerin uygulanması, değerlendirilmesi ve gözden geçirilmesinde toplumsal cinsiyet değerlendirmelerinin dâhil edilmesi sağlanmıştır. Amsterdam Antlaşması’nın 2’nci ve 3.2’nci maddelerinde duyurulmuş ve 3.2’nci madde, Birliğin faaliyetlerinin tüm alanlarda erkekler ve kadınlar arasındaki eşitsizlikleri ortadan kaldırmaya ve eşitliği teşvik etmeye yönelik olacağını vurgulamıştır. Bu, AB Temel Haklar Şartı’nın II-23’üncü maddesinde de “kadınlar ve erkekler arasında eşitliğin tüm alanlarda, istihdam, çalışma ve ücret dâhil olmak üzere sağlanması gerektiği” şeklinde belirtilmiştir.[7]

Tablo 1: AB Anlaşmalarında Kadın-Erkek Eşitliği

1957 Roma Anlaşması

157’nci ve 8’inci maddede, kadınlar ve erkekler arasında eşit işe eşit ücret ilkesine yer verilmiştir.

1992 Maastricht Anlaşması

Madde 2’de yer alan “eşitlik” ilkesi, üyeler arasında çoğulculuk, ayrımcılık yapmama, hoşgörü, adalet, dayanışma ve kadınlar ile erkekler arasında eşitlik ile karakterize edilen bir toplumda ortak olan değerleri ifade etmektedir.

1997 Amsterdam Anlaşması

Kadınlar ve erkekler arasındaki eşitlik, istihdam ve çalışma alanlarında eşitlik, pozitif eylemler ve cinsiyet veya cinsel yönelim temelli ayrımcılığa karşılık gelen ilke, madde 2(22)’de geçmektedir.

2000 AB Temel Haklar Sözleşmesi

Kadınlar ve erkekler arasındaki eşitlik ile cinsiyet ve cinsel yönelim temelli ayrımcılığın yasaklanması, madde 21(1) ve madde 23’te yer almaktadır.

2005 Lizbon Anlaşması

AB dış eylemlerinde eşitlik ve özellikle kadınlar ve çocuklar üzerindeki insan ticaretiyle mücadele, AB’nin İşleyişi Hakkındaki Anlaşma’nın 79(2) maddesinde yer almaktadır. Ayrıca, eşit ücret düzenlemesi, AB’nin İşleyişi Hakkındaki Anlaşma’nın 157(1) ve 2’nci maddelerinde yer almakta olup, Adalet Divanı’nın başlattığı ve zaten Amsterdam Antlaşması'na dâhil edilen içeriği yeniden üretmektedir.

Kaynak: EIGE.[8]

Roma Antlaşması’ndan Lizbon Antlaşması’na kadar, AB anlaşmaları toplumsal cinsiyet eşitliğiyle ilgili düzenlemeler içermektedir. İlk olarak eşit ücret, ardından ayrımcılık yapmama, istihdamda eşitlik, pozitif eylemler, cinsiyet veya cinsel yönelim temelli ayrımcılık yapmama, cinsiyet ve cinsel yönelim temelli ayrımcılığın yasaklanması, dış eylemlerde eşitlik ve insan ticaretiyle mücadele gibi konular yer almıştır.[9] Toplumsal cinsiyet politikası ve toplumsal cinsiyet ana akımlaştırmasının teşvik edilmesi amacı, ilk kez 1991’de ortaya çıkmış olsa da, AB için siyasi bir strateji olarak samimi bir şekilde benimsenmesi, 1995’teki Pekin Konferansı sonrasında gerçekleşmiştir.[10] AB’nin yaklaşımı, zaman içinde kadınlar ve erkekler arasındaki eşitlik ilkesine ve cinsiyet temelli ayrımcılıkla mücadeleye odaklanmaktan, toplumsal cinsiyet eşitliğinin daha geniş bir anlayışına doğru evrilmiştir.[11] Pozitif eylemler ve kadınları desteklemek için özel önlemlerin kabulüne dair somut bir örnek olarak 2012’de Avrupa Komisyonu tarafından sunulan, listelenen şirketler ve kamu işletmelerinin yönetim kurullarında kadınların bulunmasına yönelik önerilen yönerge olarak verilmektedir. Bu yönergenin amacı, yönetim kurullarında %40 kadın bulunmasını sağlamaktır.[12]

Toplumsal cinsiyet ana akımlaştırması, 1990’ların sonlarından itibaren Avrupa düzeyinde meşru ve kurumsallaşmış bir kamu eylemi aracı haline gelmiştir.[13] Toplumsal cinsiyet ana akımlaştırması, politika yapım sürecinin her aşamasında cinsiyet eşitliği perspektifini dikkate almayı ve tedarik ve bütçeleme gibi süreçler içinde yer almayı içermektedir.[14] AB cinsiyet politikası kavramlarının evrimi, sadece yeni stratejiler değil, aynı zamanda politika yapımında yeni alanlara odaklanarak eşit fırsatlardan pozitif eylemler ve cinsiyet ana akımlaştırmaya doğru bir değişimi yansıtmaktadır. Bu, AB’nin toplumsal cinsiyet eşitliği sorunlarıyla başa çıkmak için hukuki ve politik araçların kapsamını genişletmesini sağlamıştır. Bunun haricinde AB’nin toplumsal cinsiyet eşitliğini kamu politikalarına entegre etme konusunda iki temel yaklaşımı bulunmaktadır. Birincisi, toplumsal cinsiyet eşitliğini kapsamlı politika hedeflerinin bir parçası olarak benimseyen bütünleşmeci yaklaşımlar, ikincisi ise toplumsal cinsiyet eşitliği hedeflerini önceliklendiren gündem belirleyici yaklaşımlardır.[15]

1992 ile 2006 yılları arasında toplumsal cinsiyet eşitliğinden etkilenen çok sayıda metin bulunmaktadır: iş ve aile hayatının dengelenmesi, karar verme, ekonomik ve sosyal uyum, kalkınma iş birliği, bütçe, halkla ilişkiler ve medya, bilimsel araştırma ve insan ticareti. Bunların hepsi tavsiye şeklinde önerilmiştir. Ek olarak, ekonomik araçlar genişlemiştir, AB tarafından finanse edilen programlar: PROGRESS programı, NOW (Kadınlar için Yeni Fırsatlar), EQUAL, STOP programı ve DAPHNE programı.[16] Ekonomik fırsatlar yaratarak ve ekonomik fonlarla destekleyerek, AB sadece istihdam alanıyla sınırlı kalmayıp, farklı alanlara dokunmayı başarmıştır. Öte yandan, 2006/54/EC sayılı İstihdam Yönergesi, eşit ücret, sosyal güvenlik, istihdam, çalışma koşulları ve taciz konularını kapsarken, 2010/41/EU sayılı Bağımsız Çalışma Yönergesi, 92/85/EEC ve 2010/18/EU sayılı doğum izni ve ebeveyn izni garantili hakları üzerine olan yönergeler, 2004/113/EC sayılı mal ve hizmetlere eşit erişim hakkı yönergesi, 2011/36/EU ve 2012/29/EU sayılı insan ticareti ve suç mağdurlarının korunmasına yönelik yönergeler, AB’deki toplumsal cinsiyet eşitliği yasalarının genişlemesine yol açmış, olumlu ayrımcılık için izin verilmiş ve bireyler için yasal yaptırım hakları sağlamıştır.[17]

Toplumsal Cinsiyet Eşitliği için Çerçeve Stratejisi oluşturulmuştur ve AB, 2000 yılında beş alanda toplumsal cinsiyet eşitliğini teşvik eden bir güç olarak konumlandırılmıştır: ekonomik yaşam, siyasi katılım, sosyal hakların kullanımı, medeni yaşam ve cinsiyet rollerinin şekillendirilmesi. 2000 yılında, AB Temel Haklar Şartı, istihdam ve ücretlendirmede eşit muameleye dair bir maddeyi (madde 23) entegre ederek bu alanları güçlendirmiştir ve AB, 2000 yılında ilk ayrıntılı politika çerçevesini kabul etmiştir. Hemen ardından, 2006-2010 döneminde cinsiyet eşitliğini teşvik etmeye odaklanan Kadınlar ve Erkekler Arasında Eşitlik Yol Haritası 2006 yılında düzenlenmiştir.[18] 2010’lar itibarıyla, politika çerçevesi olarak, kadınlar ve erkekler arasındaki eşitliği geliştirmeye yönelik, yasa tasarısı önerileri ve çok çeşitli yasama dışı önlemler içeren kapsamlı çok yıllı politika programları, aynı öncelikleri paylaşarak, cinsiyete dayalı şiddeti ortadan kaldırmak ve mağdurları desteklemek; ayrıca dünya çapında toplumsal cinsiyet eşitliğini ve kadın haklarını teşvik etmek gibi hedeflere odaklanmıştır. 2010-2015 Stratejisi, Stratejik Eşgüdüm 2016-2019 (Avrupa Komisyonu tarafından) ise AB’nin, diğer Avrupa kurumları, Üye Devletler ve paydaşlar arasında iş birliği için bir temel teşkil etmiştir. Bu, Kadınlar ve Erkekler Arasında Eşitlik için Avrupa Paktı (2011-2020) çerçevesinde gerçekleşmiştir ve çoklu ayrımcılığı vurgulamak, toplumsal cinsiyet ana akımlaştırmasını teşvik etmek ve cinsiyet eşitliği perspektifinin 2020 sonrası AB fonlama programlarına entegre edilmesini sağlamak için başka önemli taahhütler de bulunmaktadır.[19]

AB’nin üç adet Toplumsal Cinsiyet Eylem Planı (the Gender Action Plan-GAP) bulunmaktadır: GAP I (2010-2015), GAP II (2016-2020) ve GAP III (2021-2025). AB için bir politika çerçevesi sunan GAP III, beş temel sütuna odaklanarak katılım seviyesini artırmayı hedeflemektedir: AB katılımını daha etkili hâle getirmek, AB üye ülkeleriyle stratejik AB katılımını çeşitli düzeylerde teşvik etmek, katılımın anahtar alanlarına odaklanmak (cinsiyete dayalı şiddetin ortadan kaldırılması, cinsel ve üreme sağlığı haklarının savunulması, ekonomik ve sosyal hakların güçlendirilmesi, kız çocukları ve kadınların güçlendirilmesi, eşit katılım ve liderliğin teşvik edilmesi, kadınlar, barış ve güvenlik gündeminin uygulanması, yeşil geçiş ve dijital dönüşümle ilgili zorluklar ve fırsatların ele alınması), AB’nin üst düzey siyasi ve yönetim kademelerinde cinsiyete duyarlı ve dengeli liderlik ve raporlama ile iletişim sistemlerinin kurulması.[20] Böylece, AB, Avrupa’da toplumsal cinsiyet eşitliğine ulaşmaya yönelik çalışmalarını sürdürmekle kalmayıp, en önemlisi diğer ülkeler için lider bir örnek oluşturmaya ve hatta bu normları AB dışındaki ülkelere yaymaya devam etmektedir.

GAP’a ek olarak 2020 yılında AB, “Eşitlik Birliği: Cinsiyet Eşitliği Stratejisi 2020-2025” adlı stratejiyi tanıtmıştır. Bu strateji ile Avrupa Komisyonunun toplumsal cinsiyet eşitliği konusundaki çalışmaları şekillendirilmekte ve 2020-2025 dönemine yönelik politika hedefleri ile anahtar eylemler belirlenmiştir. Stratejinin amacı, cinsiyete dayalı şiddet, cinsel ayrımcılık ve kadın ile erkek arasındaki yapısal eşitsizliğin toplumda artık var olmadığı, toplumsal cinsiyet eşitliğine dayalı bir Avrupa yaratmaktır. Ayrıca, bu stratejinin uygulanması, toplumsal cinsiyet eşitliğine ulaşmaya yönelik önlemlere odaklanan ve cinsiyet ana akımlaştırmasını destekleyen bir çift yaklaşım içermektedir. Toplumsal cinsiyet ana akımlaştırması, AB’nin tüm politika alanlarında, iç ve dış politika tasarımının her aşamasına cinsiyet perspektifini sistematik olarak dâhil ederek genişletilecektir. Ayrıca, bu strateji, cinsiyetin diğer kişisel özellikler veya kimliklerle birleşiminden kaynaklanan ayrımcılığa odaklanmak için kesişimsellik ilkesini (intersectionality) çapraz kesen bir ilke olarak kullanacaktır.[21]

AB’nin Aday Ülkelerin Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Politikalarına Etkisi

Eşitlik Birliği: Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Stratejisi 2020-2025, AB’nin küresel toplumsal cinsiyet eşitliği lideri olma isteğini belirtmektedir. Dünya genelindeki en iyi 20 toplumsal cinsiyet eşitliği sıralamasında 14 ülkenin AB Üye Devletleri olduğu, bu başarıyı sağlam mevzuatlar, toplumsal cinsiyet ana akımlaştırma çabaları ve eşitsizlikleri hedef alan yasalar sayesinde elde ettiği ifade edilmektedir.[22] GAP III, AB’nin çok taraflı düzeydeki liderlik rolünü vurgulamaktadır.  Toplumsal cinsiyet eşitliği, kadın ve kız çocuklarının hakları ve güçlendirilmesi konularında, kararlar ve beyannameler başlatmak ve ortaklaşa sponsorluk yapmak, tüm belgelerde toplumsal cinsiyete duyarlı dili teşvik etmek, uluslararası taahhütleri yenilemek için ortaklıklar kurmak ve özellikle COVID-19 salgını gibi küresel zorlukları ele almak için AB Üye Devletleri ve partner ülkelerle koordinasyon sağlamanın önemini belirtmektedir.[23] Aynı planda, AB’nin Birleşmiş Milletler sistemi ve tüm BM organları ile toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda çok taraflı angajman çerçevesinde yer aldığı ve İnsan Hakları Konseyi’nde kadın haklarının güçlü bir savunucusu olarak kalması gerektiği vurgulanmaktadır. Avrupa Komisyonu, Eşitlik Jenerasyonu Forumu’nda (Generation Equality Forum) yer almakta ve burada Toplumsal Cinsiyete Dayalı Şiddeti Önleme Eylem Koalisyonu’na ortak liderlik etmektedir. Ayrıca, Acil Durumlarda Toplumsal Cinsiyete Dayalı Şiddetten Koruma Konusunda Eylem Çağrısı’na katılmakta ve yeni yol haritası ile G7 ve G20 forumlarında kadın, barış ve güvenlik gündemini ve toplumsal cinsiyet eşitliğini teşvik etmektedir. 2014 yılında G20 tarafından kabul edilen Brisbane hedefi doğrultusunda, 2025 yılına kadar erkekler ve kadınlar arasındaki iş gücüne katılım oranındaki farkı %25 oranında azaltmayı amaçlamaktadır. AB, OECD’deki Toplumsal Cinsiyet Eşitliği üzerine DAC Ağı’nın aktif bir üyesidir ve 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Gündemi’ne katkı sağlamaktadır.

Bosna-Hersek örneği, AB’nin toplumsal cinsiyet eşitliği politikalarının geliştirilmesinde yardımcı bir unsur olarak rol oynadığının göstergelerindendir. AB katılım süreci, toplumsal cinsiyet eşitliğini ve kadın haklarını yaygınlaştırmak için tutarlı bir yasal ve politika çerçevesi oluşturulmasında önemli bir rol oynamaktadır. Bosna-Hersek Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Yasası’nın 2001 yılında çıkarılmasının, hükümetin AB’ye katılma arzusuyla ilişkili olabileceğini ve yasanın parlamentoda kabul edilmesinin, Bosnalı parlamenterlerin kendilerini uluslararası topluma ilerici olarak tanıtma isteğine bağlanabileceği öne sürülmektedir.[24] AB’nin etkisi göz ardı edilemez bir faktör olsa da diğer faktörlerin etkisi de göz ardı edilmemelidir. AB, özellikle STK’lar tarafından yaratılan kamuoyu farkındalığı gibi faktörlerin yardımıyla toplumsal cinsiyet eşitliği politikalarının şekillendirilmesinde anahtar bir unsur olabilmektedir.

Bosna-Hersek’in 2012 ve 2024 yıllarındaki raporlarını karşılaştırdığımızda AB sürecinin etkisiyle kaydedilen ilerleme ortadadır. 2012 yılında yayımlanan ülke raporunda[25], kadın hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği için yasal hükümlerin yerinde olduğu yazılmıştır. BM Güvenlik Konseyi’nin Kadın, Barış ve Güvenlik için 1325 Sayılı Kararına İlişkin Eylem Planı’nın uygulanmaya devam ettiği fakat farkındalık ve finansal kaynakların güçlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir. Kadınların siyasete katılımı düşük kalmıştır ve daha önce yasada hedeflenen kamu idarelerinde %40 kadın kotasına ulaşılamamıştır. Kadınlar iş gücü piyasasında zorluklarla karşılaşmaya devam etmiş ve iş gücüne kadın katılımı düşük kalmaya devam etmiştir. Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak için kurulan kurumsal mekanizmalar, kaynak kısıtlamaları ile karşı karşıya kalmıştır. Toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda istatistiksel veriler yetersiz bulunmuştur. Annelik haklarıyla ilgili istihdamda ayrımcılık yaygın bir şekilde devam etmiştir. Kadına yönelik şiddetle mücadelede bazı ilerlemeler kaydedilmiştir. Aile İçi Şiddet Yasası, mağdur korumasını güçlendirecek şekilde değiştirilmemiştir. Devlet düzeyindeki stratejinin uygulanması ise zayıf kalmıştır. Mağdurlar için barınakların finansmanı yetersiz olarak yansıtılmıştır.

2024 yılındaki ülke raporunda toplumsal cinsiyet eşitliği yasasının hâlâ ülke içerisinde bütünleşmiş bir hâlde olmadığı ya da etkili bir şekilde uygulanmadığı belirtilmiştir. 2023-2027 toplumsal cinsiyet planının Ekim 2023’te onaylanmasına rağmen yeterli fon ve izleme süreci bulunmamıştır ve 2023’ten beri yeni kadın, barış ve güvenlik eylem planı onaylanmamıştır. Toplumsal cinsiyet eşitliği endeksinde ülkenin ilerleme sağladığı görülürken hâlen kurumsal veri toplanmasında -toplumsal cinsiyet temelli şiddet dâhil- eksiklikler olduğu görülmüştür. Etnik azınlıktan olan kadınların -özellikle Roman kadınların- hizmetlere erişimde ve liderlik rollerini üstlenme gibi alanlarda ayrımcılıkla karşılaştıkları tespit edilmiştir. Mağdur Hakları Yönergesi’ne hâlâ uyum sağlanması, İstanbul Sözleşmesi’nin gerekliliklerinin tamamlanması ve BM’nin Kadınlara Yönelik Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması kararında geçen savaş sırası cinsel şiddete maruz kalan kadınlara her türlü tazminatın karşılanmasına dair harekete geçmesi gerekmektedir.

Türkiye’de Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Politikaları

Türkiye’deki toplumsal cinsiyet eşitliği politikaları, özellikle Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (the Convention on the Elimination of All Forms of Discrimination Against Women-CEDAW) ve 1995’te Pekin’de düzenlenen Dördüncü Dünya Kadın Konferansı gibi uluslararası gelişmelerin ardından önemli değişiklikler göstermiştir. Türkiye’deki toplumsal cinsiyet eşitliği politikalarının evrimi sadece bu gelişmelerden etkilenmekle kalmamış, aynı zamanda 1999’da AB’ye adaylığın kabulüyle de şekillenmiştir ve AB adaylığı, toplumsal cinsiyet eşitliğini savunanlar için bir manevra alanı yaratmıştır. AB müktesebatına uyum sağlamak amacıyla birçok değişiklik yapılmıştır. AB üyeliği, toplumsal cinsiyet eşitliğini her şekilde teşvik etmek için başlangıçta önemli bir vaat olmuştur.

Türkiye’nin 1999 yılında AB’ye adaylık sürecini başlatması, iç politikasında yeni bir boyut kazandırmış ve müzakerelere başlamak için AB üyeliği kriterlerini karşılama gerekliliğini ortaya çıkarmıştır. Bu durum, 1999’dan 2004’e kadar süren, kadın hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği etrafında şekillenen bir reform gündeminin ortaya çıkmasına yol açmıştır. Avrupa Komisyonu, Türkiye’nin ilerlemesini, hukuki cinsiyet ayrımcılığı, kadın STK’larının hukuki reformlara katılımı, dernek ve toplanma özgürlüğü, BM CEDAW yükümlülüklerine bağlılık ve kadınlara yönelik şiddet, özellikle de namus cinayetleri gibi konularla ilgili yapılan çalışmalar gibi çeşitli açılardan izleyerek değerlendirmiştir.[26] Türkiye’nin AB standartlarına uygun toplumsal cinsiyet eşitliği politikasını oluşturma aşaması, 1999 ile 2011 yılları arasında en belirgin şekilde görülmüştür; bu dönemde toplumsal cinsiyet eşitliğini teşvik etmek için geniş kapsamlı yasal ve kurumsal temeller atılmıştır.

Türkiye’nin, CEDAW da dâhil olmak üzere insan hakları konusunda neredeyse tüm BM ve Avrupa Sözleşmeleri’ni imzalaması ve onaylamasına rağmen, ülke, insan hakları çerçevesi ve kadın hakları ihlalleri nedeniyle büyük çapta iç ve uluslararası eleştirilerle karşılaşmıştır. Bu durum, AB’yi 1999 Helsinki Zirvesi sonrasında daha katı bir politika tutumuna yönlendirmiştir; 2000-2005 yılları arasındaki Avrupa Komisyonunun ilerleme raporları, mevzuatın AB cinsiyet standartları ile uyumlu hâle getirilmesinin aciliyetini ve kadınlara yönelik şiddet sorununun çözülmesi gerektiğini vurgulamıştır. Bu mesajlar, 2002 seçimleri ardından, Türkiye’nin AB üyeliği hedefine olan bağlılığını göstermek için üyelik kriterlerini yerine getirmek amacıyla siyasi ve ekonomik reformların uygulanmasını sağlamıştır.[27] Bu doğrultuda, 24 Temmuz 2003 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Türkiye Cumhuriyeti Ulusal Programı (sayılı 25178), yalnızca işyerinde cinsiyet eşitliği konusunda AB müktesebatına uyum sağlamayı değil, aynı zamanda eşitlikçi politikaların teşvik edilmesi ve yeterli şekilde uygulanmasına odaklanmıştır. Ayrıca Türkiye, 3 Şubat 2003 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı (2003/5224 sayılı) ile AB’nin sosyal politika programlarından biri olan Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Topluluk Programı’na katılmıştır. Bu program, 1982 yılında AB düzeyinde başlatılmış olup, topluluk politikalarına eşitlik hükümlerinin etkin bir şekilde entegrasyonunu sağlamayı ve istihdam, mesleki eğitim, terfi ve çalışma koşulları gibi alanlarda eşit muameleyi garanti altına almayı amaçlamaktadır.[28]

Cumhuriyetin ilk yıllarında kadınlar, özgür bireyler olarak değil, bağımlı vatandaşlar olarak tanımlanmıştır. Ya babalarının ya da kocalarının kararlarına uymak zorunda kalmıştır. Türkiye’nin AB adaylığı öncesinde, kadınların yasama yapısındaki rolü bağımlı ya da alt bir konumda olarak nitelendiriliyordu. Ancak, 2000’lerin başında yasama reformları ile umut verici bir tutumsal değişim yaşandı: 2001’den itibaren yapılan Anayasa değişiklikleri [özellikle 2004'teki değişiklik], yeni Medeni Kanun’un kabulü (2001), yeni İş Kanunu (2003) ve yeni Ceza Kanunu (2005).[29] Medeni Kanun’daki aile ve evlilikle ilgili değiştirilen ve yeni eklenen maddeler, sadece kadınların aile içindeki alt statülerini ortadan kaldırmakla kalmayıp, aynı zamanda kadına yönelik şiddetle mücadele etmek için hukuki çerçeveyi de güçlendirmiştir.[30] Bu dört somut yasama reformunu daha ayrıntılı açıklamak gerekirse, birincisi, aile ile ilgili 41’inci madde, eşler arasında eşitliği sağlamış bir ailenin toplumun temeli olduğunu açıkça belirtmiş ve ayrıca 2004 yılında Anayasa’ya eklenen 10’uncu madde ile erkek ve kadınlar arasındaki eşitlik netleştirilmiştir. İkincisi, yeni Medeni Kanun’un değişikliği, evlilik yaşını yükseltmiş ve erkekler ile kadınlar arasında eşit hâle getirmiş, eski kanundaki ataerkil düzenlemelere karşılık evliliğin ortak sorumluluğu ve birliği dışarıya yansıtma konusunda eşit yetki kabul edilmiştir. Üçüncüsü, yeni İş Kanunu, cinsiyet temelli ayrımcılığın yasaklanması, kadınların hamilelik nedeniyle yasal olarak işten çıkarılmalarının engellenmesi, “cinsel taciz”in iş sözleşmesinin feshi için meşru bir gerekçe olarak vurgulanması ve tazminat talep edilmesi, zorunlu doğum izninin genişletilmesi gibi değişiklikler başlatmıştır. Dördüncüsü, cinsel suçların kategorisi, “ahlak kurallarına ve aile düzenine karşı işlenen suçlar”dan “bireylere karşı işlenen suçlar”a değiştirilmiş, evlilik içi tecavüz, tecavüz suçunun kapsamına alınmış, işyerinde cinsel taciz için daha ağır cezalar getirilmiş, “namus cinayetleri” ciddi cezalarla suç olarak kabul edilmiş, tecavüzcüsünü evlenmeye zorlayan suçluların cezası azaltılmasının yasaklanması, izinsiz kızlık testi yapılmasının yasaklanması ve 50.000’den fazla nüfusu olan belediyelerin aile içi şiddet mağdurları için barınak kurma zorunluluğu getirilmiştir[31]. 2000’lerin başlarında, AB yönerge ve düzenlemeleriyle uyum içinde önemli adımlar atılarak toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda ilerleme kaydedilmiştir.[32] Politika yapıcıları bu dönemde, “toplumsal cinsiyet eşitliği”ni temel söylem olarak vurgulamış ve bunu halka yaymış, aynı zamanda çok sayıda yasama reformu, AB üyeliğinin gerekliliklerine dair doğrudan ifadeler içermektedir.[33]

AB sosyal politika müktesebatı çerçevesinde, Türkiye, AB standartlarına ulaşmak için önemli değişiklikler gerçekleştirmiştir: Anayasa’nın 10’uncu maddesi, kadın ve erkekler arasında eşitliği belirtir ve kadınlar, çocuklar, yaşlılar ve engelliler gibi sosyal korumaya ihtiyaç duyan bireylerin devlet tarafından korunmasını sağlamaktadır. 2010 yılında yapılan referandum kararı ile pozitif ayrımcılığa dayalı anayasal bir zemin oluşturulmuştur. 2010 yılında AB müktesebatı ile uyumlu hâle gelmesi için Ayrımcılık ve Eşitlik Kurulu Tasarı Kanunu hazırlanmış, “Kadınların İstihdamının Artırılması ve Eşit Fırsatların Sağlanması” konulu Başbakanlık Genelgesi yürürlüğe girmiştir. Bu politikalar, 2009 yılında Çalışma Genel Müdürlüğü bünyesinde Kadın, Engelli ve Çocuk Birimlerini içeren Dezavantajlı Gruplar Dairesi’nin kurulması ile hız kazanmıştır. Emzirme izni, doğum izni ve ebeveyn izni gibi istihdam teşvik paketleri hayata geçirilmiş, 6111 sayılı Kanun ile doğum yapan kamu görevlilerine (erkek ve kadın) bir yıl süreyle ücretsiz ebeveyn izni kullanma imkânı tanınmıştır. Kadın ve gençlerin istihdamı, 6111 sayılı Kanun ile güçlendirilmiş, Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele ve Aile İçi Şiddet Konvansiyonu’nun Onaylanmasına Dair Kanun 2012’de yürürlüğe girmiştir. Ayrıca Türkiye’de İnsan Kaynakları Geliştirme Operasyonel Programı kapsamında, Kadın İstihdamını Artırma ve Gençlik İstihdamını Destekleme operasyonları, istihdam önceliğiyle yürütülmektedir.[34]

Bazı önlemler, 2001-2005 yıllarını kapsayan 8’inci Beş Yıllık Kalkınma Planı kapsamında yer almıştır. Bölgesel kalkınma çerçevesinde, özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da kadın nüfusunun bilgi ve becerilerini artırmayı hedefleyen kurslara öncelik verilmesi, kadınların statülerini yükseltmek ve onları kalkınma sürecine entegre etmek amacıyla Çok Amaçlı Toplum Merkezleri (ÇATOM) kurulmuştur. Kadınların sosyal statülerini artırmak, etkileşim alanlarını genişletmek ve eşit fırsatlarla güçlendirmek amacıyla hedef, kadınların eğitim düzeylerini yükseltmek ve gelişim sürecine daha fazla katılımlarını sağlamak, profesyonel alanlarda yer almalarını ve karar alma mekanizmalarında etkin olmalarını sağlamaktır. Kadınların okuryazarlık seviyelerinin artırılması, yazılı ve görsel iletişim araçlarının kombinasyonu ve gayri resmî ve resmi eğitim yaklaşımlarıyla desteklenmesi amacıyla çeşitli girişimler oluşturulması hedeflenmiştir. İşsizlikle mücadele için özellikle gençler, kadınlar ve işsizlik riski taşıyan bireyler üzerine odaklanan aktif ve pasif istihdam politikalarıyla önleyici tedbirler gündeme getirilmiştir. Tarım sektöründeki ücret almayan aile işçileri ile kentsel ev hanımları ve gençlere yönelik fırsatlar yaratmayı amaçlayan katma değerli projelerin geliştirilmesi planlanmıştır. Ayrıca, kadınlar, çocuklar ve engelliler gibi hassas gruplara iş gücünde özel dikkat gösterilmesi ve bu grupların ihtiyaçlarının karşılanması gerektiği belirtilmiştir.[35]

9’uncu Beş Yıllık Kalkınma Planı (2007-2013) da benzer konuları içermiş ve sürekli büyüme, adil gelir dağılımı, küresel rekabetçilik, bilgi toplumuna geçiş ve AB üyeliği uyum sürecinin başarılı bir şekilde tamamlanmasıyla karakterize edilen bir Türkiye vizyonuna ve Uzun Vadeli Stratejiye (2001-2023) paralel olarak hazırlanmıştır. Ayrıca, bu plan dönemi boyunca, yargı sistemini AB normlarıyla uyumlu hâle getirmek için geniş kapsamlı anayasal ve hukuki reformlar gerçekleştirildiği belirtilmiş, temel haklar ve özgürlükler için evrensel standartlar sağlanmış ve Kopenhag Kriterleri’ne uyum sağlanarak toplumsal cinsiyet eşitliğine vurgu yapılmıştır. Belgede, Türkiye’nin gelişimini karşılaştırmak için AB kriterleri ve AB istatistikleri ve kadınlara yönelik şiddet gibi en önemli fark edici unsurlar belirtilmiştir. Kadınlara yönelik şiddet konusunda, toplumda farkındalık yaratmak ve kadınlara yönelik şiddet ve istismarı önlemek amacıyla eğitim ve farkındalık kampanyaları yürütülmüştür. Bazı uygulama planları, üretici örgütleri güçlendirerek, genç ve kadın çiftçilerin önceliklendirilmesi ve dahil edilmesi amacını taşımaktadır. Kadınların istihdamını ve iş gücüne katılımını kolaylaştırmak amacıyla çocuk bakımı ve bakım hizmetlerine daha iyi erişim sağlanarak, kadınlar, gençler, uzun süreli işsizler, engelliler ve iş gücü piyasasında zorluklarla karşılaşan eski mahkumlar için eşit fırsatlar sağlanması yönünde çabalar sarf edilmesi hedeflenmiştir. Kadınların ekonomik ve sosyal entegrasyonunu teşvik etmek için, profesyonel eğitim programlarının geliştirilmesiyle onların istihdam edilebilirliğini artırmaya yönelik çabalar gösterilmesi amaçlanmıştır. Ayrıca, kadına yönelik şiddeti önlemek amacıyla toplumda farkındalık yaratmak için önlemler alınması istenmiştir.[36] Önceki Beş Yıllık Kalkınma Planı’na benzer şekilde, yalnızca kadınlar ve cinsiyet eşitliği ile ilgili özel bir bölüm eklenmemiştir. Bu tür konular, istihdam ve mevzuat gibi diğer bölümlerde ele alınmıştır. AB üyelik hedefi, bu planlara daha iyi tanımlanmış hedeflerin dâhil edilmesine bir yol açmıştır.

Cinsiyet Eşitliği Ulusal Eylem Planı (2008-2013), 9’uncu Kalkınma Planı (2007-2013), Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi, AB Müktesebatı ve Milenyum Kalkınma Hedefleri gibi önemli politika belgelerinde cinsiyet eşitliğini teşvik eden düzenlemeler çerçevesinde, bağımsız bir politika olarak değil, bu düzenlemelerle uyumlu olarak hazırlanmıştır. Planda, genel cinsiyet eşitliği gelişimi, eğitim, ekonomi (istihdam ve iş gücüne katılım açısından), yoksulluk, yetki ve karar alma mekanizmaları, sağlık, medya ve çevre gibi çeşitli alanlar için somut stratejiler sunulmuştur. Türkiye-Avrupa Birliği Katılım Öncesi Mali İşbirliği Programı çerçevesinde 2005 yılında başlatılan ve 2007-2008 yıllarını kapsayan “Toplumsal Cinsiyet Eşitliğini Teşvik Etme” projesinde KSGM (Kadın Statüsü Genel Müdürlüğü) faydalanıcı kurum olarak yer almıştır. Söz konusu projede, tüm tarafların katılımıyla 2007-2010 dönemi için “Kadına Yönelik Aile İçi Şiddetle Mücadele Ulusal Eylem Planı” hazırlanmış ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı tarafından onaylanarak yürürlüğe girmiştir. Bu planda “hukuki düzenlemeler”, “toplumsal farkındalık ve zihniyet dönüşümü”, “kadınların sosyo-ekonomik konumunun güçlendirilmesi”, “koruyucu hizmetler”, “tedavi ve rehabilitasyon hizmetleri” ve “sektörler arası iş birliği” gibi başlıklar yer almıştır. Bu nedenle, şiddet konusu Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Ulusal Eylem Planı’nda ayrı bir başlık altında ele alınmamıştır.[37]

AB’nin mali yardımı ve Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu’nun teknik desteği ile Genel Müdürlük tarafından gerçekleştirilen “Kadına Yönelik Aile İçi Şiddetle Mücadele Projesi” çerçevesinde, kadınlara yönelik aile içi şiddetin ortadan kaldırılmasına yönelik kurumsal planlamanın güçlendirilmesi beklenmiştir. Bu çerçevede, “2007-2010 Kadına Yönelik Aile İçi Şiddetle Mücadele Ulusal Eylem Planı” ve üç dönemlik uygulama planı (2007-2008, 2007-2009, 2007-2010 ve sonrasını kapsayacak şekilde) olarak hazırlanmıştır. Kamu kurumları ve planın yanı sıra, altı ana alan öne çıkmıştır: yasal düzenlemeler, toplumsal farkındalık ve zihniyet dönüşümü, kadınların sosyo-ekonomik durumlarının güçlendirilmesi, koruma hizmetleri, tedavi ve rehabilitasyon hizmetleri ve sektörler arası iş birliği.[38] Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Ulusal Eylem Planı, açık hedefler ve faaliyetler sağlamıştır. AB’nin Türk siyasi elitleri üzerindeki baskısı ve kadın hareketinin ısrarı, kadına yönelik şiddet konusunda sıkı koşullar olmaksızın, yeni yasaların çıkarılmasını dolaylı olarak teşvik etmiştir. Bu etki, iç fırsatların düzenlenmesi ve iç beklentilerin uyumlu hâle getirilmesi ile sağlanmıştır. Yerel kadın örgütleri ve aktivistler, AB üyeliği sürecinden yararlanarak bu reformları teşvik etmiş ve AB’nin etkisinin içsel faktörler ve süreçler tarafından şekillendirildiği vurgulanmalıdır.[39] 2012 yılında, Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair 6284 sayılı Kanun’un onaylanmasıyla hukuki adımlar atılmıştır, çünkü bu yasa, aile içi şiddet faillerine karşı önleyici hapis cezaları öngörmektedir.[40] Şiddetle mücadelede çalışan organizasyonlar, yerel yönetimler, üniversiteler ve sivil toplum kuruluşları da bu plana katılmıştır.

Kadın hakları ve rollerinin önemini vurgulamak için, AB ve Türkiye, Türkiye’deki kadınların durumu ve sorunları ile AB’deki kadınların durumu arasındaki karşılaştırmayı içeren ortak bir rapor hazırlamıştır. Yönetişim, her düzeyde toplumsal cinsiyet eşitliği yaklaşımının benimsenmesi, AB ve Türkiye’de cinsiyet duyarlı bütçelemenin uygulanması, TBMM’nin yalnızca AB ile diyalog kurmakla kalmayıp, aynı zamanda daha fazla sorumluluk alması ve sivil toplum kuruluşlarıyla iş birliği içinde AB mevzuatına uyumlu bir cinsiyet eşitliği kurumunun kurulmasını öneren unsurlar içermektedir.[41] Bu rapordan önce, 2009 yılında Kadın ve Erkek Fırsat Eşitliği Komitesi (KEFEK) kurulmuştur. Bu komitenin amacı, kadın haklarını korumak ve geliştirmek, kadınlar ve erkekler arasında eşitliği sağlamak, bu gelişmeleri TBMM’ye bildirmek, komiteye atfedilen sorunları tartışmak ve gerektiğinde TBMM’ye sunulan yasaları tanıtmaktır. Bu gelişmeler, politikaların AB’nin toplumsal cinsiyet eşitliği politikası ile daha fazla uyum sağlamasına yardımcı olmuştur.

2000’lerin başında iyi bir çerçeve çizilse de AB Ülke Raporlarında bu alanda belirtilen bazı sorunlar mevcuttur. 2001’de, cinsiyet eşitliği konusu Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar bölümünde ele alınmıştır: Ülke, Anayasa’daki bazı maddelerin değiştirilmesi açısından ilerleme kaydetmiş olarak değerlendirilse de, “namus cinayetleri ve aile içi şiddet” ciddi bir sorun olarak vurgulanmıştır.[42] Bir önceki yılın raporunda olduğu gibi, ülkenin ilerleme kaydettiği reddedilmemiştir ancak kadınların bazı sektörlerdeki istihdamı ve devam eden namus cinayetleri problemi, endişeler arasında belirtilmiştir.[43] Ayrıca, İş Kanunu’ndaki ilerlemelerden, namus cinayetleri için verilen indirimli cezaların iptal edilmesinden bahsedilmiş, ancak kadınlara yönelik şiddet ve kadınların seçilmiş organlar ile hükümetteki düşük temsili devam etmiştir.[44] Yukarıda belirtilen iyileştirmelerin (değişiklikler ve yasama reformları) yanı sıra, kadınlara yönelik şiddet konusunda artan farkındalık ve kadınların güçlendirilmesi de, STK’lar ve devlet kurumlarının yardımıyla ele alınmıştır. Diğer yandan, Kadın Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü’nün kurulması bekleniyordu.[45] Sonrasında, Kasım 2004’te, Kadın Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü’nü kuran yasa onaylanmış ancak önceki raporlarda belirtilen temel sorunlar devam etmiştir.[46] Bir yıl önceki Ülke İlerleme Raporu, Kadın Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü’ne ilişkin yasanın henüz çıkarılmadığı sorununu dile getirmişken, sonraki rapor, yasanın onaylandığını doğrulamıştır. AB raporları ve önerileri, devlet kararları üzerinde etkili görünmektedir. Hukuki çerçeve yeterli olarak değerlendirilse de uygulamalarda hâlâ sorunlar devam etmiştir: Namus cinayetlerinin devam etmesi, aile içi şiddet ve aile baskılarıyla ilişkili intiharlar üzerine verilerin olmaması, kız çocuklarının doğum kaydının yapılmaması, barınma evlerinin eksikliği, Kadın Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü’nde personel eksikliği, düşük okuryazarlık oranı ve karar alma mekanizmalarına katılımın düşük seviyede olması.[47] Devam eden sorunlara rağmen, bazı iyileşmeler de gözlemlenmiştir: Kadın Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü’ndeki personel sayısının artması, karar alma mekanizmalarına katılım ve kadına yönelik şiddet konusunda farkındalığın genişlemesi.[48] Başbakanlık genelgesi ile, kamu kurumları arasındaki koordinasyon, namus cinayetleriyle mücadelede güçlendirilmiş ve halk arasında farkındalık oluşturmak amacıyla cinsiyet duyarlılığı eğitim programları gibi yeni uygulamalara başlanmıştır, ancak daha önce belirtilen sorunlar özellikle Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Kurumu ve Cinsiyet Eşitliği Parlamenter Komitesi’nin hâlâ kurulmamış olması gibi büyük bir engel teşkil etmiştir.[49] 2009’da, kadın ve erkekler için fırsat eşitliği konusunda cinsiyet eşitliği iyileşmelerini izlemek ve taslak yasalar hakkında önerilerde bulunmak amacıyla danışma niteliğinde bir parlamenter komite oluşturulmuştur. Ancak, devam eden sorunlar hâlâ çözülmeyi beklemektedir.[50] Olumsuz gelişmelerin yanı sıra, kadın istihdamını ve fırsat eşitliğini savunmak için Başbakanlık genelgesi, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu, Kadın Statüsü Genel Müdürlüğü ve Türk Ulusal Polisi arasında imzalanan üçlü protokol gibi gelişmeler, cinsiyet eşitliği açısından olumlu gelişmeler olarak değerlendirilmiştir.[51] Yaklaşık 10 yıllık raporlama, Türkiye’nin cinsiyet eşitliği ile ilgili AB norm ve kurallarını, diğerleriyle birlikte benimsemeye çalıştığını göstermektedir.

Toplumsal cinsiyet eşitliği politikaları açısından son büyük gelişme olarak, Türkiye 2011’de İstanbul Sözleşmesi’ni imzalamıştır ve 2012’de onaylayarak 2014’te yürürlüğe sokmuştur. Sözleşmenin onaylanmasının ardından, ülke 2012’de eski 4320 sayılı Kanunun, kapsamı genişletilmiş olan 6284 sayılı Kanunla değiştirilmiştir ve bunu, ikincil mevzuatlar ve ulusal eylem planlarıyla desteklemiştir.[52] Ancak daha sonrasında Türkiye’nin sözleşmeden geri çekildiğini de unutmamak gerekmektedir.

 Türkiye’nin Küresel Toplumsal Cinsiyet Farkı Raporları’ndaki sıralaması son yıllarda 120-130 aralığında sabit kalmıştır. Bu konuda bir iyileşme beklenirken, Türkiye'nin sıralaması, 2006 yılında yayınlanan ilk raporda 105[53] olarak görünürken zamanla gerilemiştir. 2024 yılında yayınlanan son raporda Türkiye 146 ülke arasından 127’nci sırada yer almıştır.[54] Toplumsal cinsiyet eşitliği politikasında yaşanan değişiklikler, sıralamadaki düşüşün ana açıklaması olarak düşünülebilmektedir.

Toplumsal cinsiyet eşitliği açısından yaşanan geri adımlardan biri, 2011 yılında Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı’nın Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile değiştirilmesi, ardından ise 2018’de Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı olarak yeniden organize edilmesi olarak kabul edilmektedir.[55] KSGM de 2011’de Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na dâhil edilmiştir.[56] Kadınların Statüsü Genel Müdürlüğü’nün (KSGM) bakanlığa bağlanması, kadının, ailenin, yaşlıların ve engellilerin yer aldığı birimlerle birleşmesiyle birlikte, müdürlüğün kamu politikaları üzerindeki etkisini ve rolünü azaltmış, bu birimlerin birleşmesi, toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda çelişkili ilkelerin doğmasını ve tutarlı bir gündemin oluşmasını engellemiştir.[57]

2011 yılından itibaren AB tarafından yayımlanan Ülke Raporları, Türkiye’nin toplumsal cinsiyet eşitliği politikalarının ters yönde nasıl ilerlediğinin açık bir örneğidir. Son 15 yılda bu alanda çoğunlukla olumsuz gelişmeler görülmüş ve toplumsal cinsiyet eşitliğine karşı daha fazla zıtlık ortaya çıkmıştır. 2011’de kadın hakları, toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadına yönelik şiddetle mücadele büyük zorluklar arasında yer almıştır ve yasal çerçeve mevcut olsa da uygulamanın yetersiz olduğu belirtilmiştir. Ek olarak, namus cinayetleri, zorla evlendirme ve aile içi şiddet gibi problemlerin devam ettiğine dikkat çekilmiştir.[58] Problemler olduğu gibi kalmaya devam etse de kadın hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği üzerine yapılan mevzuat -İstanbul Sözleşmesi’nin onaylanmasıyla beraber- bir sonraki yıl iyileştirilmiştir. Özellikle Aileyi Koruma ve Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Kanunu ile acil durum prosedürleri ve sivil toplumla yapılan istişareler gibi olumlu adımlar atılmıştır.[59] Geçen süre boyunca iyileşmelerle beraber benzer problem olmaya devam etmiştir. 2024 yılında yayımlanan Türkiye Raporu’nda da eksiklikler belirtilmiştir. Rapora göre, toplumsal cinsiyet eşitliği açısından Türkiye’nin mevcutta AB ve uluslararası standartlarla aynı düzeyde olmadığı ifade edilmiştir. Özellikle Türkiye’nin 2021 yılında İstanbul Sözleşmesi’nden ayrılması ve kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetle mücadele ile ilgili AB yönergesine uymamasının üzerinde durulmuştur. Öte yandan, 12’nci Kalkınma Planı, Kadının Güçlenmesi Strateji Belgesi ve Eylem Planı (2024-2028) ve Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Vizyon Belgesi ve Eylem Planı (2024-2028)’nın varlıkları benimsenmiş fakat somut sonuçlarının görülmesi gerektiğinin altı çizilmiştir.[60]

Değerlendirme

AB toplumsal cinsiyet eşitliğinde öncü olma arzusuna yönelik çalışmaları giderek artırmıştır ve bu konuda önemli derecede başarı elde etmiştir. Önce AB içerisinde yapılan çalışmalarla – AB yönerge ve düzenlemeleri, eylem planları ve fonları- toplumsal cinsiyet eşitliğinde ilerleme kazanmıştır. Bu ilerlemelerin en başı ise AB’nin temel anlaşmalarına dayanmaktadır. Her ne kadar toplumsal cinsiyet eşitliği çok güncel bir alanmış gibi gözükse de AB için bu durumun farklı olduğu anlaşılmaktadır. AB politika süreçlerinin her evresine kesişimsel bir şekilde toplumsal cinsiyet perspektifini dâhil etmeyi başarmış ve politika yapım süreci ve karar alma mekanizmalarının bu perspektifi göz önünde bulundurarak hareket etmelerini sağlamıştır.

GAP III gibi aday ülkeler ve üçüncü ülkeleri hedef alan planlarla, AB’nin toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesi sadece AB ile sınırlı kalmamıştır. Bu gibi planlar AB’nin üçüncü ülkelerle yaptığı anlaşmalar ve çalışmaların -ekonomik ve ticari ilişkiler dâhil- içerisine toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamaya yönelik maddelerin eklenmesinin yolunu açmıştır. Üçüncü ülkelerde somut sonuçların ortaya çıkması tartışılır durumda olsa da AB’nin bu yaklaşımının olumlu tarafları da göz önünde bulundurulmalıdır.

AB aday ülkelerinde de toplumsal cinsiyet eşitliği politikalarının iyileştirilmesine katkıda bulunmuştur. Türkiye örneği ele alındığında, AB müzakere süreçlerinin başlamasıyla beraber kadın hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği alanında birçok pozitif gelişmelerle karşılaşılmaktadır. Bunların en önemlileri arasında toplumsal cinsiyet temelli ayrımcılık ve şiddetle mücadele ve iş gücü pazarında kadınların ayrımcılığa uğramasıyla mücadele gibi alanlar gelmektedir.

Sonuç olarak, AB’nin bu alandaki lider tavrı toplumsal cinsiyet eşitliğinin hem üye ülkelerde hem de dünya genelinde ilerlemesine katkı sağlamaktadır. Eşitliğe ulaşmadaki bu zorlu yolda AB’nin çalışmalarına ve mücadelesine devam etmesi küresel gelecek açısından büyük bir önem taşımaktadır.

 

[2] Rosamund Shreeves, “Accelerating progress on Sustainable Development Goal 5 (SDG 5) Achieving gender equality and empowering women and girls”, European Parliamentary Research Service, 18.09.2024, https://www.europarl.europa.eu/thinktank/en/document/EPRS_BRI(2024)762403

 

[3] Değerlendirme Notu’nda geçen bilgilerin detaylı ve İngilizce haline buradan ulaşabilirsiniz: Deniz Bal, “Türkiye’s Gender Equality Policies: A Case of Europeanization or (De)-Europeanization?”, 2023, https://hdl.handle.net/20.500.12608/56401

[5] Sophie Jacquot, “Transformations in EU Gender Equality”, 11.08.2015, http://link.springer.com/10.1057/9781137436573

[6] A.g.e.

[7] Emanuela Lombardo ve Petra Meier, “European Union Gender Policy Since Beijing: Shifting Concepts and Agenda”, Ocak 2007, https://doi.org/10.1515/9786155211393-006

[8] EIGE, “The EU’s evolving legal and policy approaches to Gender Equality”, 25.10.2022, https://eige.europa.eu/publications-resources/publications/eus-evolving-legal-and-policy-approaches-gender-equality

[9] A.g.e.

[10] Sophie Jacquot, “Transformations in EU Gender Equality”, 11.08.2015, http://link.springer.com/10.1057/9781137436573

[11] EIGE, “The EU’s evolving legal and policy approaches to Gender Equality”, 25.10.2022, https://eige.europa.eu/publications-resources/publications/eus-evolving-legal-and-policy-approaches-gender-equality

[12] Sophie Jacquot, “Transformations in EU Gender Equality”, 11.08.2015, http://link.springer.com/10.1057/9781137436573

[13] A.g.e.

[15] Büke Boşnak, “Construction of a Gender Equality Regime? The Case of European Union Assistance in Turkey”, 30.09.2020, https://doi.org/10.1007/978-3-030-52770-9_5

[16] Sophie Jacquot, “Transformations in EU Gender Equality”, 11.08.2015, http://link.springer.com/10.1057/9781137436573

[17] M. Prpic ve diğerleri, “Promoting equality between women and men”, 2019, https://whateurope-does-for-me.eu/data/pdf/focus/focus10_en.pdf

[18] Dimitrios Anagnostakis, “EU Foreign Policy and Gender: How Does the EU Incorporate Gender in Its External Relations?”, 30.09.2020, https://link.springer.com/chapter/10.1007/978-3-030-52770-9_3

[19] M. Prpic ve diğerleri, “Promoting equality between women and men”, 2019, https://whateurope-does-for-me.eu/data/pdf/focus/focus10_en.pdf

[20] European Commission, “EU GENDER ACTION PLAN III”, 25.11.2020, https://international-partnerships.ec.europa.eu/system/files/2021-01/join-2020-17-final_en.pdf

[21] A.g.e.

[22] European Commission, “Factsheet - EU Gender Action Plan (GAP) 2021–2025”, 2020, http://ec.europa.eu/internationalpartnerships/documents/factsheet-eu-gender-action-plan-gap-2021-2025_en

[23] A.g.e.

[24] Anne Jenichen, “Europeanization from Below: The Formation of Gender Equality Policies in the Western Balkans”, 2011, https://www.jstor.org/stable/24233173

[25] European Commission, “BOSNIA AND HERZEGOVINA 2012 PROGRESS REPORT”, 10.10.2012, https://enlargement.ec.europa.eu/document/download/d8820041-1694-4a15-96ef-048eeb6eaf2c_en?filename=ba_rapport_2012_en.pdf

[26] Burcu Özdemir, “The Role of the EU in Turkey's Legislative Reforms for Eliminating Violence against Women: A Bottom-Up Approach”, 01.01.2014, https://doi.org/10.1080/19448953.2013.864187

[27] Marella Bodur Ün ve Harun Arıkan, “Europeanization and De-Europeanization of Turkey's Gender Equality Policy: The Case of the Istanbul Convention”, 08.12.2021,  https://doi.org/10.1111/jcms.13292

[28] KSGM, “TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİ ULUSAL EYLEM PLANI 2008–2013”, Eylül 2008, https://www.ceidizleme.org/ekutuphaneresim/dosya/502_1.pdf

[29] Saniye Dedeoğlu, “Equality, Protection or Discrimination: Gender Equality Policies in Turkey”, 03.05.2012, https://doi.org/10.1093/sp/jxs004

[30] Burcu Özdemir, “The Role of the EU in Turkey's Legislative Reforms for Eliminating Violence against Women: A Bottom-Up Approach”, 01.01.2014, https://doi.org/10.1080/19448953.2013.864187

[31] Tore Fougner ve Ayça Kurtoğlu, “Gender policy-A case of instrumental Europeanization?” 2015, http://dx.doi.org/10.4324/9781315733005

[32] Saniye Dedeoğlu, “Veiled Europeanisation of welfare state in Turkey: Gender and social policy in the 2000s”, 2013, https://doi.org/10.1016/j.wsif.2013.03.009

[33] Ayşe İdil Aybars ve diğerleri, “Europeanization without substance? EU–Turkey relations and gender equality in employment”, 19.04.2018,  https://doi.org/10.1057/s41295-018-0125-2

[34] Avrupa Birliği Bakanlığı, “AVRUPA BİRLİĞİ ve KADIN”, 2013, https://www.ab.gov.tr/files/Duyurular/abgiy/2013/ab_kadin.pdf

[35] DPT, “UZUN VADELİ STRATEJİ VE SEKİZİNCİ BEŞ YILLIK KALKINMA PLANI 2001 – 2005”, 2000, https://www.ceidizleme.org/ekutuphaneresim/dosya/525_1.pdf

[36] TBMM Kararı, “DOKUZUNCU KALKINMA PLANI (2007 – 2013)”, 2006, https://www.sbb.gov.tr/wp-content/uploads/2022/07/Dokuzuncu_Kalkinma_Plani-2007-2013.pdf

[37] KSGM, “TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİ ULUSAL EYLEM PLANI 2008–2013”, 2008, http://www.ceidizleme.org/ekutuphaneresim/dosya/502_1.pdf

[39] Burcu Özdemir, “The Role of the EU in Turkey's Legislative Reforms for Eliminating Violence against Women: A Bottom-Up Approach”, 01.01.2014, https://doi.org/10.1080/19448953.2013.864187

[40] Marella Bodur Ün ve Harun Arıkan, “Europeanization and De-Europeanization of Turkey's Gender Equality Policy: The Case of the Istanbul Convention”, 08.12.2021,  https://doi.org/10.1111/jcms.13292

[41] Jan Olsson ve Gülseren Onanç, “AB ve Türkiye’de Kadınların Hakları ve Rolü”, 13.07.2010, https://www.ceidizleme.org/ekutuphaneresim/dosya/360_1.pdf

[42] Commission of the European Communities, “2001 REGULAR REPORT ON TURKEY’S PROGRESS TOWARDS ACCESSION”, 2001, https://www.ab.gov.tr/siteimages/birimler/kpb/tr_rep_20061998/2001_tr_rap.pdf

[43] Commission of the European Communities, “2002 REGULAR REPORT

ON TURKEY’S PROGRESS TOWARDS ACCESSION”, 2002, https://www.ab.gov.tr/siteimages/birimler/kpb/tr_rep_20061998/2002_tr_rap.pdf

[44] Commission of the European Communities, “2003 REGULAR REPORT ON TURKEY’S PROGRESS TOWARDS ACCESSION”, 2003, https://www.ab.gov.tr/siteimages/birimler/kpb/tr_rep_20061998/2003_tr_rap.pdf

[45] Commission of the European Communities, “2004 REGULAR REPORT

ON TURKEY’S PROGRESS TOWARDS ACCESSION”, 2004, https://www.ab.gov.tr/siteimages/birimler/kpb/tr_rep_20061998/2004_tr_rap.pdf

[46] European Commission, “Turkey 2005 Progress Report”, 2005, https://www.ab.gov.tr/siteimages/birimler/kpb/tr_rep_20061998/2005_tr_rap.pdf

[47] Commission of the European Communities, “Turkey 2006 Progress Report”, 2006, https://www.ab.gov.tr/siteimages/birimler/kpb/tr_rep_20061998/2006_tr_rap.pdf

[48] Commission of the European Communities, “Turkey 2007 Progress Report”, 2007, https://www.ab.gov.tr/files/AB_Iliskileri/Tur_En_Realitons/Progress/turkey_progress_r eport_2007.pdf

[49] Commission of the European Communities, “Turkey 2008 Progress Report”, 2008 https://www.ab.gov.tr/files/AB_Iliskileri/Tur_En_Realitons/Progress/turkey_prog ress_report_2008.pdf

[50] Commission of the European Communities, “Turkey 2009 Progress Report”, 2009, https://www.ab.gov.tr/files/AB_Iliskileri/Tur_En_Realitons/Progress/turkey_prog ress_report_2009.pdf

[52] GREVIO, “Baseline Evaluation Report Turkey”, 2018, https://rm.coe.int/enggrevio-report-turquie/16808e5283

[53] World Economic Forum, “Global Gender Gap Report 2006”, 2006, https://www3.weforum.org/docs/WEF_GenderGap_Report_2006.pdf

[54] World Economic Forum, “Global Gender Gap Report 2024”, 11.06.2024, https://www.weforum.org/publications/global-gender-gap-report-2024/

[55] Yeşim Arat, “Democratic Backsliding and the Instrumentalization of Women’s Rights in Turkey”, 2021, Politics & Gender 18(4): 911–41.

[56] Tore Fougner ve Ayça Kurtoğlu, “Gender policy-A case of instrumental Europeanization?” 2015, http://dx.doi.org/10.4324/9781315733005

[57] Ayşe Güneş-Ayata ve Gökten Doğangün, “Gender Politics of the AKP: Restoration of a Religio-conservative Gender Climate”, 31.05.2017, https://doi.org/10.1080/19448953.2017.1328887

[59] European Commission, “Turkey 2012 Progress Report”, 2012, https://www.ab.gov.tr/files/tr_rapport_2012_en.pdf