İKTİSADİ KALKINMA VAKFI

Türkiye’nin AB Uzmanı
ANA SAYFA » GÜNDEMDEN » 2025 » İKV'DEN MÜNİH GÜVENLİK RAPORU 2025'E İLİŞKİN BİLGİ NOTU
17 Şubat 2025

İKV’DEN MÜNİH GÜVENLİK RAPORU 2025’E İLİŞKİN BİLGİ NOTU

Münih Güvenlik Konferansı kapsamında yayımlanan Münih Güvenlik Raporu'na ilişkin İKV Bilgi Notu yayımlandı.
PDF

MÜNİH GÜVENLİK RAPORU 2025: ÇOK KUTUPLULAŞMA

Deniz Bal, İKV Uzman Yardımcısı

14-16 Şubat 2025 tarihlerinde düzenlenen Münih Güvenlik Konferansı kapsamında Münih Güvenlik Raporu 2025 yayımlandı.[1] Rapor, uluslararası düzende çok kutupluluğun geniş kapsamlı sonuçlarını incelerken aslında uluslararası düzen için önemli reformların gerekliliğine dikkat çekerek “kutuplaşmayı ortadan kaldırma (depolarization)” için öneriler paylaşıyor. Çoğu siyasetçi ve vatandaş için çok kutupluluk önemli bir vaat niteliği taşıyor fakat son zamanlarda çok kutupluluğun olumsuz yanları daha fazla görülüyor. Örneğin, büyük güçler arasında ortaya çıkan rekabet ortamı küresel krizler ve tehditler karşısında ortak karar alınmasına engel teşkil ediyor.

Çok kutupluluk için iki farklı görüş bulunuyor. İlk olarak, G7 ülkelerinin daha fazla çok kutupluluğa bakışının, “BICS ülkelerinin (Rusya hariç BRICS)” bakışından daha olumsuz olduğu tespit ediliyor. Bunun sebebinin de güncel uluslararası düzene ve arzu edilen geleceğe dair farklı düşünceler olduğu ifade ediliyor. Çok kutupluluğun arttığı bir dünyada mevcut düzeni barışçıl bir şekilde dönüştürmek, kapsayıcı ekonomik büyümeyi sağlamak, silahlanma yarışlarını engellemek ve iklim değişikliği gibi ortak problemlere değinmek zor olabilir. Bunlarla başa çıkmak için büyük güçler de dâhil bir iş birliği ortamına ihtiyaç bulunuyor. Dolayısıyla, çok kutupluluğun artmasındansa çok kutupluluğu ortadan kaldırmanın öne çıkması bir çözüm olabilir.

Raporu oluşturan sekiz bölümde her bölüm bir büyük gücü ele alıyor. Bunlardan ilki ABD ve Donald Trump’ın yeni dönemiyle ilgili. Bu dönem ABD’nin çıkarları için en iyi stratejinin ABD Soğuk Savaş sonrası dış politikada benimsediği liberal uluslararasıcılığın tersi olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla ABD, AB’nin güvenliğinin garantörü olma rolünden vazgeçebilir ve bu da Ukrayna için kötü sonuçlar doğurabilir. İleriki dönemde ABD dış politikası Pekin’le çift kutuplu bir yarış çerçevesinde şekillenebilir ve bu da uluslararası sistemde çok kutupluluğun ilerlemesine neden olabilir.

Çin “Küresel Güney” için savunuculuk yaptığını iddia ederek çok kutupluluğun dünyadaki önde gelen güçlü savunucusu olarak ortaya çıkıyor. Ancak Batı’daki pek çok kişi, Pekin’in çok kutupluluğu savunmasını, ABD ile büyük güç rekabetini sürdürmek için kullanılan retorik bir kılıf olarak görüyor. Başkan Trump döneminde ABD’nin Çin’i dizginleme çabaları muhtemelen yoğunlaşacak; ancak Pekin, ABD’nin uluslararası taahhütlerinden çekilmesinden ve uzun süredir devam eden ortaklarını yabancılaştırmasından da faydalanabilir.

Raporda liberal uluslararası düzeni benimseyen AB için var olan yarışın büyük bir zorluk ortaya koyduğu belirtiliyor. Rusya-Ukrayna savaşı ve milliyetçi popülizmin Avrupa ülkelerinde yükselişi AB’nin liberal görüşünü riske atıyor. Trump’ın yeniden seçilmesi bu zorlukları artırabilir ve AB’nin tek kutup olarak uluslararası siyasette yer alması gerektiği düşüncesini güçlendirebilir. Öte yandan, Avrupa’da bölünmelere sebebiyet verebilecek popülist hareketler güç kazanabilir.

Bu yüzyılda hiçbir devletin uluslararası düzeni istikrarsızlaştırmak için Moskova kadar çabalamadığını belirten rapora göre Rusya “uygar devletlerden” oluşan çok kutuplu bir dünya düzenini öngörüyor. Buna göre “küçük ülkeler”-Ukrayna’da bunlardan biri- bu uygar devletlerin etki alanına giriyor. Rusya’nın ortaya koyduğu görüntü ile gerçek gücü arasındaki farklılıklara rağmen şimdiye kadar uluslararası düzende istikrarı sağlama çabalarına ket vurmakta oldukça başarılı olduğu görülüyor. Rusya’nın vizyonunu gerçekleştirebilmesi, diğer ülkelerin karşı koyup koymamasına bağlı.

Hindistan tarafından mevcut uluslararası düzenin eleştirilmesi ve çok kutupluluğun savunulmasının asıl nedeni Hindistan’ın dünya güçleri arasında olma isteğinden kaynaklanıyor. Kendi pozisyonunu yükseltmeye çalışırken Çin’in oluşturduğu rekabet ve kendi sosyoekonomik zayıflıkları gibi zorluklarla yüzleşiyor.

Japonya ise statükocu bir güç olarak var oluyor. Liberal uluslararası düzene ve ABD’ye bağlılığı dolayısıyla tek kutuplu dönemin sona ermesi ve çok kutuplu yeni bir düzenin oluşması Japonya tarafından olumlu karşılanmıyor. Her ne kadar endişeli olsa da diğer aktörlerden daha uzun bir süredir bu jeopolitik değişimlere hazırlanıyor.

Brezilya da çok kutuplu düzeni eski güç yapılarını değiştirmek ve “Küresel Güney” ülkelerinin daha çok söz sahibi olmaları için çok kutupluluğu destekleyenler arasında yer alıyor. Önemli doğal kaynaklara sahip olan Brezilya, gıda, iklim ve enerji güvenliği konularını şekillendirme potansiyelini bulunduruyor. Fakat artan jeopolitik sorunlar ve yeni Trump dönemi ile benimsediği geleneksel tarafsızlık stratejisini sürdüremeyebilir.

Güney Afrika da çok kutupluluğu mevcut uluslararası düzene ve bunu yeterince temsil etmeyen kurumlara yönelik bir eleştiri olarak algılıyor. Ülkede artan Batı karşıtı söylemler ve insan hakları ihlalleri Güney Afrika’nın uluslararası durumuna zarar veriyor.

 

[1] MSC, “Munich Security Report 2025”, Şubat 2025, https://securityconference.org/en/publications/munich-security-report-2025/