İKTİSADİ KALKINMA VAKFI

Türkiye’nin AB Uzmanı
ANA SAYFA » TÜRKİYE-AB » TÜRKİYE-AB Güncel » 2014 » NİSAN

NİSAN

TÜRKİYE-AB GERİ KABUL ANLAŞMASI’NA İLİŞKİN GENELGE, RESMİ GAZETE’DE YAYIMLANDI

16 Aralık 2013 tarihinde imzalanan Türkiye-AB Geri Kabul Anlaşması’na ilişkin Başbakanlık tarafından bir genelge yayımlandı. Düzensiz göçle mücadele ve geri kabule ilişkin kuralların hayata geçirilmesi ile ilgili hazırlık ve uygulama aşamalarında, tüm kamu kurum ve kuruluşlarının İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’ne gerekli hukuki, mali, idari ve teknik her türlü katkı ve desteğin sağlanmasını içeren genelge, 16 Nisan 2014 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlandı.

Genelgede, düzensiz göçle mücadelenin, Türkiye’nin bulunduğu coğrafyada önemli sorunlar arasında yer aldığı ifade edilirken, bu süreçte geri kabul anlaşmalarının büyük rol oynadığı belirtildi. Türkiye tarafından düzensiz göçe kaynak veya transit ülkelerle geri kabul anlaşmaları yapıldığı, bu kapsamda AB ile imzalanan Geri Kabul Anlaşması’nın TBMM'nin onayına sunulduğu kaydedildi. Anlaşmanın uygulanabilmesi için, 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunuyla kurulan; göç alanına ilişkin politika ve stratejileri uygulamak ve bu konularla ilgili kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyonu sağlamakla görevli olan İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğünün idari kapasitesinin artırılacağının ifade edildiği genelge de, tüm kamu kurum ve kuruluşlarından, söz konusu Genel Müdürlüğe gerekli desteğin sağlanması istendi.

Resmi Gazete’de 16 Nisan 2014 tarihinde yayımlanan söz konusu Genelgeye http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2014/04/20140416-10.htm adresinden ulaşabilirsiniz.

ANAYASA MAHKEMESİ HSYK YASASINI KISMEN İPTAL ETTİ

Anayasa Mahkemesi, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) yapısını değiştiren Kanun'un, Adalet Bakanına verilen yetkilerini düzenleyen hükümlerinin büyük çoğunluğunu iptal etti, Adalet Akademisi ile ilgili bölümlerinin iptal istemini ise reddetti. CHP, 6524 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un bazı hükümlerinin iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemiyle Anayasa Mahkemesi’nde dava açmıştı. Davayı esastan görüşerek karara bağlayan Anayasa Mahkemesi heyeti, kanunun Adalet Bakanına verilen yetkilerini düzenleyen hükümlerinin büyük çoğunluğunu iptal etti.

Buna göre, HSYK’de kurul başkanı olarak Adalet Bakanı’na verilen “Teftiş Kurulu başkanını, Teftiş Kurulu başkan yardımcılarını ve genel sekreter yardımcılarını atamak” yetkisi iptal edildi. HSYK Genel Kurulu’nun görevleri arasında sayılan “Teftiş Kurulu başkanını, Teftiş Kurulu başkan yardımcılarını… (atamak)” ibaresinin madde metninden çıkarılmasının anayasaya aykırı olduğuna hükmeden mahkeme, bu düzenlemenin de iptaline karar verdi. Böylece, HSYK’de görev yapacak “Teftiş Kurulu başkanını, Teftiş Kurulu başkan yardımcılarını” atama yetkisi Adalet Bakanı’ndan alınıp tekrar Genel Kurul’a verildi. Yüksek Mahkeme, HSYK’de bulunan üç dairenin üyelerinin hangi dairede asıl ve tamamlayıcı üye olarak görev yapacağını Adalet Bakanı’nın belirlemesi maddesini de anayasaya aykırı buldu.

HSYK Genel Sekreteri’nin seçimi yöntemi ile ilgili madde, HSYK’ye tetkik hâkim ve müfettiş alımı için “hâkimlik ve savcılık mesleğinde fiilen en az beş yıl görev yapmış olmak ve üstün başarısı ile kurul hizmetlerinde yararlı olacağı anlaşılmış bulunmak” şartları da iptal edildi. Teftiş Kurulu Başkanı’nın kurul yerine HSYK Başkanı olarak Adalet Bakanı’na “karşı sorumlu” olduğuna ilişkin düzenleme de anayasaya aykırı bulunarak iptal edildi. Teftiş Kurulu, artık bakan yerine kurul ve daire başkanlarının verdiği görevleri yerine getirecek.

Adalet Bakanı olan HSYK Başkanı’nın gereken hallerde veya üye tam sayısının salt çoğunluğunun, görüşülecek konuyu da belirten yazılı talebi üzerine Genel Kurulu olağanüstü toplantıya çağırması yetkisi anayasaya aykırı bulundu. Anayasa Mahkemesi, kurul üyeliği seçimlerinde, adayların hâkimlik ve savcılık mesleğinde 20 yıl çalışmış olmaları şartını öngören maddeyi anayasaya aykırı buldu. Kurulun seçimle gelen üyelerinin, disiplin suçu oluşturan eylemleri sebebiyle, haklarında yürütülecek disiplin soruşturmasının başkan (Adalet Bakanı), disiplin kovuşturmasının Genel Kurul tarafından kanun hükümleri uyarınca yapılmasını düzenleyen hüküm ile başkanın (Bakan), ihbar veya şikâyetle ilgili olarak, doğrudan veya yaptırdığı inceleme sonucuna göre soruşturma açılmasına yer olmadığına ya da soruşturma açılmasına karar verebileceğine ilişkin hükümler de iptal edildi.

Kurulun seçimle gelen üyelerinin görevleriyle ilgili suçları ile kişisel suçları hakkındaki soruşturma izni işlemlerinin başkan, kovuşturma izni işlemlerinin Genel Kurulca, kovuşturma açılması kararı ve kovuşturma mercilerinin belirlenmesinin ise gösterilen yetkili mercilerce yapılmasına ilişkin düzenleme de anayasaya aykırı bulundu. Yasanın yürürlüğe girdiği tarihte kurulda görev yapan genel sekreter, genel sekreter yardımcıları, Teftiş Kurulu başkanı, Teftiş Kurulu başkan yardımcıları, kurul müfettişleri, tetkik hâkimleri ve idari personelin görevlerini sona erdiren hüküm ile bunların yerine yeni atama yapılmasına yönelik düzenleme iptal edildi.

İptal kararlarının birçoğu, kararın Resmi Gazete’de yayımlanmasının ardından yürürlüğe girecek. Yüksek Mahkeme, hâkim ve savcılar hakkında yapılan inceleme ve soruşturmalara olur verme yetkisi bulunan Adalet Bakanı’na soruşturma yapılmasına yer olmadığına ilişkin işlemlere olur verme yetkisi verilmesini de anayasaya aykırı bulmadı. HSYK Başkanı da olan Adalet Bakanı’na HSYK genel sekreter yardımcılarını atama yetkisi veren kanun hükmünün iptal istemi reddedildi. Yargıtay, Danıştay ve Türkiye Adalet Akademisi genel kurullarından seçilecek kurul üyeliği için her üyenin ancak bir aday için oy kullanabileceğine ilişkin yeni düzenleme de anayasaya uygun bulundu.

Adalet Bakanı’na, genel kurulun toplantı günlerini tespit etme yetkisi veren kanun hükmü de iptal edilmedi. Anayasa Mahkemesi, ayrıca Adalet Akademisi Başkanı’nın, Adalet Bakanı tarafından gösterilen üç aday arasından Bakanlar Kurulu’nca dört yıllığına seçilmesine ilişkin hüküm ile akademiye ilişkin diğer hükümlerin iptal istemlerini reddetti. Ayrıca Anayasa Mahkemesi, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumuna (BTK) elektronik haberleşme sektörüyle ilgili kişisel verilerin işlenmesi ve gizliliğinin korunmasına ilişkin usul ve esasları belirleme yetkisi veren kanun hükmünü iptal etti.

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu'nun söz konusu düzenlemeyi içeren 51. maddesinin iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemiyle Anayasa Mahkemesine başvurmuştu. Başvuruyu esastan inceleyen Yüksek Mahkeme, Kanun'un bu maddesinin Anayasa'ya aykırı olduğuna ve iptaline hükmetti. HSYK’nın yapısını değiştiren kanun, internete erişim düzenlemeleri ile birlikte AB yetkilileri tarafından kuvvetler ayrılığı ilkesine ters düştüğü gerekçesi ile eleştirilmişti. 

TÜRKİYE-AB KARMA PARLAMENTO KOMİSYONU TOPLANDI

74’üncü Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu (KPK) Toplantısı Eşbaşkanlar Afif Demirkıran ve Hélène Flautre’nin başkanlığında 10-11 Nisan 2014 tarihlerinde Brüksel’de yapıldı. Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Mevlüt Çavuşoğlu, Avrupa Komisyonunun Genişlemeden ve Komşuluk Politikasından Sorumlu Üyesi Štefan Füle ve Dönem Başkanlığını temsilen Yunanistan'ın AB Daimi Temsilcisi Büyükelçi Theodoros Sotiropoulos’un da katıldığı toplantıda  “Türkiye’deki Yargı Reformu, Demokratikleşme ve 23. ve 24. Fasılların Açılması Üzerine Beklentiler” ile “27. Çevre Faslında Mevcut Durum” konuları, üçüncü oturumda ise “Türkiye-AB Gümrük Birliği, Serbest Ticaret Anlaşmaları ve Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı” konuları ele alındı.

KPK tarafından yapılan ortak açıklamada, Mısır'da 528 kişiye verilen idam cezalarına tepki gösterilerek karardan derin endişe duyulduğu bildirildi. KPK adına eş başkanlar Helene Flautre ve Afif Demirkıran imzasını taşıyan yazılı açıklamada, Türkiye ve AB'nin idam cezasına her şart altında karşı çıktığı belirtildi. Açıklamada, "İdam cezası, zalim ve insanlık dışı olan, caydırıcı bir eylem olamayan, insan haysiyeti ve bütünlüğünün kabul edilemez inkarıdır" ifadesine yer verildi. Komisyon, Mısır yönetiminden, cezaları uygulamamasını ve uluslararası standartlara uygun şekilde sanıkların, net suçlamalara, düzgün ve bağımsız soruşturmalara dayalı adil ve zamanlı yargılama hakkını güvence altına almasını talep etti.

DÜNYA BANKASI’NIN HAZIRLADIĞI AB-TÜRKİYE GÜMRÜK BİRLİĞİ DEĞERLENDİRME RAPORU AÇIKLANDI

Avrupa Komisyonu’nun talebi üzerine Dünya Bankası’nın hazırladığı AB-Türkiye Gümrük Birliği Değerlendirme Raporu 8 Nisan’da İstanbul’da, 10 Nisan 2014 tarihinde ise Brüksel’de düzenlenen bir tanıtım toplantısı ile açıklandı. Söz konusu rapor Gümrük Birliği’nin kapsamının genişletilmesinin faydalarına değiniyor. Ayrıca rapor kapsamında, Gümrük Birliği günümüzdeki işleyişine ilişkin yaşanan sorunları ve ortaya çıkan asimetrileri (serbest ticaret anlaşmaları, vize sorunu ve ulaştırma kotaları) ele alınıyor.

İstanbul ayağında TOBB’un işbirliğinde düzenlenen tanıtım toplantısında, açılış konuşmaları Dünya Bankası Türkiye Direktörü Martin Raiser, AB Türkiye Delegasyonu Temsilci Yardımcısı Bela Szombati ve TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu tarafından gerçekleştirildi. Gümrük Birliği’ni bir başarı örneği olarak değerlendiren konuşmacılar, zamanla Gümrük Birliği’nin işleyişinde bazı sorunların ortaya çıktığına da dikkat çektiler. Dünya Bankası’nın hazırladığı raporunun tanıtımın hemen ardından, İKV Başkanı Ömer Cihad Vardan’in da yer aldığı bir panel ile söz konusu raporun tespitleri değerlendirildi. Konuşmacılar, Türkiye açısında yaşanan transit kota, vize ve serbest ticaret anlaşmalarına ilişkin yaşanan sorunlar ağırlıklı olarak değindirler. Bu bağlamda, Dünya Bankası’nın bu konulara ilişkin yaptığı tespitler ve öne getirdiği çözüm önerilerini genel anlamda olumlu karşılandı.

Brüksel ayağında Avrupa Politika Çalışmaları Merkezi (Centre for European Policy Studies - CEPS) tarafından düzenlenen tanıtım toplantısına Avrupa Komisyonu’nun Genişleme ve Komşuluk Politikası’ndan Sorumlu Üyesi Štefan Füle de katıldı. Füle konuşmasında ise Türkiye ve AB arasındaki stratejik ilişkilerini değerlendirdi. Bu kapsamda, Gümrük Birliği’ne de değinen Füle, Türkiye-AB arasındaki Gümrük Birliği’nin iki taraf için önemli kazançlar getirdiğine dikkat çekti.  Ancak tüm bu kazanlar bir yanan, Gümrük Birliği’nin bazı kusurları olduğu ve tamamlanmadığını da belirti. Türkiye ve uluslararası arenadaki gelişmeler göz önünde tutarak, Füle, Türkiye ve Avrupa Birliği arasında istikrarlı bir ekonomik ortaklığının korunması önemi üzerinde durdu. Bu bağlamada, Türkiye ve AB arasındaki ticari ilişkilerinin güçlendirilmesi her iki taraf için faydalı olacağını bir kez daha vurguladı.

Dünya Bankası’nın hazırladığı raporun ana tespitleri şu şekilde sıralamak mümkündür:

  • Türkiye ile AB arasındaki Gümrük Birliği öncü bir girişim olmakla beraber, günümüzde halen bir benzer bir yapı bulunmuyor.
  • Gümrük Birliği’nin oluşmasından bu yana, Türkiye ve AB arasındaki ticaret entegrasyonu önemli derecede artış gösterdi. Ancak değişen küresel ekonomi ortamıyla Türkiye-AB Gümrük Birliği’nde bazı tasarım kusurları ortaya çıktı. Bu nedenle, Türkiye ve AB arasında daha fazla entegrasyona ihtiyaç duyuluyor.
  • AB ve Türkiye arasında ticaret entegrasyonunu temel tarım ve hizmet sektörlerine genişletilmesi iki taraf için de faydalı olacağı tespit edildi.
  • Avrupa Birliği ile serbest ticaret anlaşması imzalayan üçüncü ülkelerin Türkiye ile bir ticaret anlaşması imzalamayı reddetmeleri sonucunda, Türkiye’nin aleyhine bir ticaret sapmasına yol açıyor.
  • Kurumsal işbirliği düzenlemelerinin doğru kullanılmadığı tespit edildi.

Raporda ayrıca bazı politika önerileri de yer verildi.  Bu öneriler arasında,

  • Karayolu taşımacılığı izinleri (özellikle transit için) en azından Gümrük Birliği kapsamında yer alan mallar için serbestleştirilmesi;
  • İş amacıyla AB Üye Devletleri’ne seyahat eden ve önceden yeterlilik almış Türk meslek sahipleri için uzun süreli ve çok girişli ve aynı zamanda belge gereklilikleri kolaylaştırılmış spesifik bir vize kategorisinin oluşturulması,
  • İyi işleyen bir İhtilaf Çözüm Mekanizması’nın kurulması,
  • Gümrük Birliği’nin temel tarımı ve hizmetleri kapsayacak şekilde genişletilmesi,
  • AB ile Türkiye’nin serbest ticaret anlaşma müzakerelerini aynı zamanda başlatılması ve tamlanması,
  • “Türkiye Maddesi”nin üçüncü ülkelerin belirlenen bir süre zarfında Türkiye ile serbest ticaret anlaşması imzalamalarını sağlayacak şekilde güçlendirilmesi.
  • İstişare ve bilgilendirme mekanizmaların geliştirilmesi ve “Türkiye’nin dostları” çalışma grubun oluşturulması yer alıyor.

Söz konusu rapora Dünya Bankası’nın http://www.worldbank.org/content/dam/Worldbank/document/eca/turkey/tr-eu-customs-union-eng.pdf internet adresinden ulaşılabilir.

BAĞIMSIZ TÜRKİYE KOMİSYONU, MÜZAKERE SÜRECİNİN YENİDEN CANLANDIRILMASI ÇAĞRISI YAPTI

Bağımsız Türkiye Komisyonu, üçüncü Türkiye raporunu “Avrupa’da Türkiye: Değişimin Kaçınılmazlığı” başlığıyla 7 Nisan 2014 tarihinde İstanbul’da açıkladı. Komisyon, Türkiye’de demokratikleşme sürecinin yeniden başlatılması ve Türkiye-AB arasında artan mesafenin giderilmesi için müzakere sürecinin canlandırılması gerektiğine dikkat çekti. Bağımsız Türkiye Komisyonu’nun son raporunda, AB tarafına da eleştiriler yöneltiliyor. Kendi iç krizleriyle meşgul olan AB’nin, Türkiye’nin katılım sürecini tümüyle göz ardı ettiği ve bunun Türkiye’nin AB’ye yönelik güvensizliğini arttırdığı ifade ediliyor. Komisyon’un üçüncü Türkiye raporu, esas olarak AB-Türkiye ilişkilerinde mevcut koşullar altında ilerleme sağlanması için atılması gereken adımları analiz ediyor. Rapor, ilgili dönemde Türkiye’nin AB müzakere sürecinde önemli kilometre taşlarının yanı sıra, AB ve Türkiye’de önemli olay ve gelişmelerin analizini kapsıyor.

Bağımsız Türkiye Komisyonu, Haziran 2010-Ekim 2013 tarihleri arasında Türkiye’nin müzakere sürecinde yeni bir başlık açılmadığına dikkat çekiyor ve katılım sürecinin duraklamasının sorumluluğunun AB’nin olduğu kadar Türkiye’nin de taşıdığı sonucuna varıyor. Rapor, mevcut koşullar altında bir değişimin gerekliliğine işaret ediyor ve Türkiye’nin AB üyelik sürecinin canlandırılması çağrısında bulunuyor. 2008 Nobel Barış Ödülü sahibi Eski Finlandiya Cumhurbaşkanı Martti Athisaari’nin başkanlığını yürüttüğü Bağımsız Türkiye Komisyonu, Türkiye’nin AB üyelik sürecini izlemek amacıyla Açık Toplum Vakfı’nın desteğiyle kuruldu.

Komisyon, AB ülkelerinde cumhurbaşkanlığı, başbakanlık, dışişleri bakanlığı ve Avrupa Komisyonu üyeliği gibi pozisyonlarda görev almış önde gelen devlet ve uluslararası kuruluş görevlileri ile aydınlardan oluşuyor. Kamuoyunda Akil Adamlar olarak da bilinen Komisyon, daha önce 2004 ve 2009 yıllarında iki Türkiye raporu yayımlamıştı. Brüksel’de yayımlanan ilk iki rapor, Türkiye’nin üyelik müzakerelerinde Avrupa’da olumlu bir iklim oluşturmayı başarmıştı. Komisyon, Türk hükümet yetkilileri ve kanaat önderlerinin görüşlerine yer vermek ve son olaylardan çıkardıkları dersleri paylaşamaya öncelik tanımak amacıyla, bu kez raporunu İstanbul’da açıklamayı tercih etti. Bağımsız Türkiye Komisyonu raporu “Avrupa’da Türkiye: Kısır Döngüyü Kırmak” başlığı altında 7 Nisan 2014 tarihinde İstanbul’da yapılan basın toplantısı ile açıklandı.

Toplantıya eski Hollanda Dışişleri Bakanı ve AB Komisyonu üyesi Hans van den Broek, eski İtalya Dışişleri Bakanı Emma Bonino, eski Avusturya Dışişleri Müsteşarı Albert Rohan ve Roma Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Direktörü Nathalie Tocci katıldı. Komisyon’un Raportörü olan Nathalie Tocci, raporun içeriği ile ilgili yaptığı sunumda, AB-Türkiye ilişkilerinde kısırdöngünün arttığına dikkat çekti ve 2010 yılından bu yana kendi iç krizine yoğunlaşan AB’nin gündeminde “genişleme” konusunun son sıralarda yer aldığına dikkat çekti. Tocci, Türkiye’de sivil-asker ilişkilerinde AB standartlarına yaklaşıldığını ve Kürtler konusunda tarihi adımlar atıldığını kaydetti. Tocci ayrıca, 10 yıl öncesi ile kıyaslandığında Türkiye’de önemli reformlar yapılmasına karşın, hükümet ve sivil toplum arasında kutuplaşmanın arttığını ve bu nedenle geriye doğru adımlar atıldığını savundu.

Söz konusu rapora http://www.independentcommissiononturkey.org/ adresinden ulaşılabilir.