OCAK
FRANÇOIS HOLLANDE TÜRKİYE’YE RESMİ BİR ZİYARET GERÇEKLEŞTİRDİ
Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande 27-28 Ocak 2014 tarihlerinde Türkiye’ye resmi bir ziyaret gerçekleştirdi. Söz konusu ziyaret, 22 yıl önce François Mitterand tarafından yapılan ziyaretin ardından bir Fransa Cumhurbaşkanı tarafından Türkiye’ye gerçekleştirilen ilk resmi ziyaret oldu. Eski Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy de Türkiye’ye gelmişti ancak bu ziyaret Fransa’nın G-20 dönem başkanlığı sıfatı ile yapılmıştı. Ziyarette Hollande’a, Fransa Dışişleri Bakanı Laurent Fabius, Dış Ticaret Bakanı Nicole Bricq, Savunma Bakanı Jean Yves le Drian, Sanayi ve Kalkınma Bakanı Arnaud Montebourg, Enerji Bakanı Philippe Martin, Yüksek Öğretimden Sorumlu Bakan Genevieve Fioraso ve Tarım Bakanı Stephane le Foll, Fransız Meclisi Türk Fransız Dostluk Grubu Başkanı Christophe Bouillon ve Senato Türk-Fransız Dostluk Grubu Başkanı Gerard Larcher eşlik etti. Hollande’ın, Sarkozy döneminde gerginleşen ilişkileri onarmayı ve daha ileri bir düzeye taşımayı hedefleyen ziyareti Ankara ve İstanbul’u içine alıyordu ve oldukça başarılı geçti.
Hollande, Ankara’da Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından Çankaya köşkünde ağırlandı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile de görüşen Hollande, daha sonra İstanbul’a geçti. Hollande Galatasaray Lisesi’nde bir konuşma yaptı. Ardından Cumhurbaşkanı Gül ile birlikte, Fransız Bakanlar ve 40’a yakın işadamının da katıldığı TOBB ve DEİK tarafından düzenlenen Türkiye-Fransa İş Forumu’na katıldı. Hollande, İstanbul’dan ayrılmadan önce, TÜSİAD heyeti ve merhum gazeteci Hrant Dink’in eşi Rakel Dink ile de birer görüşme gerçekleştirdi. Ziyaret kapsamında iki ülke heyetleri arasında gerçekleştirilen görüşmelerde, başta siyasi ve ekonomik konular olmak üzere, iki ülke arasındaki ilişkiler tüm yönleri ile ele alındı ve yeni işbirliği ve ortaklık imkânları üzerinde duruldu.
Ayrıca, Türkiye’nin AB katılım süreci, güncel bölgesel ve uluslararası meseleler hakkında fikir alışverişinde bulunuldu ve iki taraf arasında bilim, ulaştırma, çevre, enerji gibi alanlarda 9 farklı anlaşma imzalandı. İki liderin ortak basın toplantısında Cumhurbaşkanı Gül, Türk-Fransız ilişkilerinin 500 yıllık geçmişine değindi ve Fransa’nın Türkiye’nin Batıya açılan penceresi olduğunu belirtti. Gül ikili görüşmelerde bölgesel sorunların, Suriye meselesinin, Doğu Akdeniz güvenliği gibi konuların ve iki ülke arasında işbirliği imkânlarının ele alındığını ifade etti. Gül, Hollande ile birlikte iki ülke arasındaki ticari ilişkilerin 20 milyar avroya çıkartılması hedefini koyduklarını açıkladı. Türkiye’de yedi milyar doların üzerinde doğrudan Fransız yatırımının bulunduğunu, Türkiye’nin de Fransa’da 1.5 milyar dolar civarında yatırımı olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Gül, karşılıklı yatırımların artırılmasının hedeflendiğini ekledi. Türkiye’nin AB süreci de ziyaret kapsamında gündeme gelen en önemli konulardan birini oluşturdu.
Cumhurbaşkanı Gül, Fransa’dan sürecin önüne siyasi engel koyulmamasını ve ahde vefa ilkesine sadık kalınmasını talep etti. Gül, Türkiye’nin müzakere sürecini tamamlamasının ve Avrupa standartlarını yakalamasının herkesin yararına olduğunu belirtti. Bilindiği üzere, Nicolas Sarkozy döneminde Fransa Türkiye’nin katılım müzakerelerinde tam üyelik ile ilişkili olarak değerlendirilen 5 başlığın açılmasını bloke etmişti. François Hollande’ın Cumhurbaşkanlığına seçilmesinden sonra Fransa 22’nci başlığın önündeki siyasi engeli kaldırmış ve bölgesel politika ve yapısal araçların koordinasyonunu içeren 22’nci başlık 5 Kasım 2013 tarihinde resmen müzakereye açılmıştı. Fransa Cumhurbaşkanı Hollande’ın onuruna Çankaya Köşkü’nde verilen resmî akşam yemeğinde Cumhurbaşkanı Gül, “Bölgesel ve küresel meselelerle ilgili yakınlığımızın, ikili ilişkilerimize ve AB üyelik sürecimize pozitif biçimde yansıtılması gerekir.
Modern Türkiye için Avrupa; ortak bir maziyi, ortak ilke ve değerleri, bölgesel ve küresel meseleler karşısında müşterek çıkarları paylaştığımız bir ortaklık projesidir” dedi. Türkiye Avrupa Birliği’ne tam üye olmasa da aslında Avrupa’da olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Hollande, son 10 yılda Türkiye’nin gelişmesini sanayi gücüne bağladı ve Türkiye ve Fransa arasında yeni işbirliği olanaklarından ve özellikle enerji alanında ortak projelerden söz etti. Hollande, Türk iş adamları için Fransa’da büyük imkânlar olduğunu belirtirken, vize sorunu ile ilgili olarak “Şu anda vize sorununun yaşandığı tek ülke Fransa değil ama Dışişleri Bakanlığıma gerekli bütün talimatları verdim. Şirket temsilcileri, yöneticileri, aydınlar, sanayiciler, sanatçılar kolayca Fransa’ya gelebilsinler, işlerini görebilsinler. Kendilerine bütün kolaylıklar sağlanacaktır” dedi.
Türkiye’nin Avrupa Birliği müzakere sürecinin devam etmesini istediklerini belirten Cumhurbaşkanı Hollande, “Fransa yeni fasıl açmaya hazır. Özellikle erklerin ayrımı, temel haklar, hukuki güvenceler gibi konularda. Bu hem Türkiye hem de Avrupa için iyi olacaktır. Fransa'nın bu konuda sizlerden desteğini esirgemeyeceğine emin olabilirsiniz” dedi. Türk-Fransız İş Forumu’nda konuşan TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu, “Bizler, Türk iş dünyası olarak, gümrük birliği felsefesine ters bir şekilde vize ve taşıma kotası engelleriyle karşılaşıyoruz. Yani, mal satacağız, ama seyahat özgürlüğümüz yok. Sattığımız malı göndereceğiz, ama taşıma özgürlüğümüz yok. Bu doğal olarak ticaret hacmimizi de iş yapma hevesimizi de etkiliyor” dedi.
Türk iş dünyasının 2013 yılında 83 milyar dolarlık makine-teçhizat yatırımı yaptığını hatırlatan TOBB Başkanı, aşılamayan vize sorunları yüzünden Fransa’nın bu pastadan çok düşük pay aldığını söyledi. Hisarcıklıoğlu, 2001 yılında Türkiye’deki yabancı yatırımında yüzde 18’le lider olan Fransa’nın on sene içerisinde payının yüzde 5’e düşerek sıralamada da yedinci sıraya gerilemesinin, aslında iki ülke arasında yaşanan siyasi ve ticari soğukluğun bir başka önemli göstergesi olduğunu ve sorunların çözümü ve yeniden ortak olmak için Fransa Cumhurbaşkanının ziyaretinin tarihi bir fırsat sunduğunu belirtti.
François Hollande da sorunların çözülmesi için elinden geleni yapacağı taahhüdünde bulundu. Fransa Cumhurbaşkanı, “Şu anda vize sorununun yaşandığı tek ülke Fransa değil ama Dışişleri Bakanlığı’ma gerekli bütün talimatları verdim. Şirket temsilcileri, yöneticileri, aydınlar, sanayiciler, sanatçılar kolayca Fransa’ya gelebilsinler, işlerini görebilsinler. Kendilerine bütün kolaylıklar sağlanacaktır” dedi.
HSYK KANUNU HAKKINDA ÖNGÖRÜLEN DEĞİŞİKLİKLER AB İLE TÜRKİYE ARASINDA GERGİNLİK KONUSU OLDU
17 Aralık 2013 tarihinde bazı “Bakan ve yakınları ile işadamlarının rüşvet aldıkları ve yolsuzluk yaptıkları” iddialarıyla başlayan operasyonlar sonrası gelişmeler çerçevesinde emniyet ve savcılıklar arasında ortaya çıkan gerginliklerin ardından, geçtiğimiz haftaya Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) yapısını değiştirmeye yönelik getirilen yasa teklifi damgasını vurdu. Gerek muhalefet partilerinin, gerek AB ve Avrupa Konseyi’nin yargının bağımsızlığı ve kuvvetler ayrılığı ilkesine aykırı yönleri olduğu yönünde sert eleştirilerine neden olan yasa teklifiyle ilgili olarak Cumhurbaşkanı Abdullah Gül devreye girdi.
HSYK’nın yasa yerine anayasa ile değiştirilmesi konusunda muhalefet ile benzer görüşte olan Gül, CHP ve BDP uzlaşma için yeşil ışık yakınca Başbakan Erdoğan ile görüştü. Gül’ün girişimiyle iktidar ve muhalefet arasında uzlaşma sağlandı. Söz konusu yasa teklifini Köşk’ün hukukçularına inceleten Gül, teklifin anayasaya aykırı olduğu yönünde görüş alınca, geçtiğimiz hafta Perşembe günü Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Cuma günü de Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, İçişleri Bakanı Efkan Ala ve TBMM Başkanı Cemil Çiçek ile görüştü. Gül, hukukçularının verdiği brifing doğrultusunda bakanlara, “Krizden çıkış için anayasa değişikliği daha doğru olur. Yargının tarafsızlığını ve bağımsızlığını güvence altına alacak, AB normlarına uygun bir anayasa değişikliği yapılırsa iyi olur” mesajını verdi. Hükümet kanadı da “muhalefetle uzlaşırsak değişikliğe varız” karşılığını verdi.
Bu gelişme üzerine Gül, muhalefet liderlerini ayrı ayrı Köşk’e çağırdı ve HSYK’nın yapısı ile ilgili anayasal düzenleme için mutabakat arzu ettiğini söyledi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Gül’e, “Yasa teklifi anayasaya aykırı. HSYK teklifinin geri çekilmesi durumunda anayasa değişikliği için iktidar ile görüşmeye hazırız” dedi. Cumhurbaşkanı daha sonra MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ile görüştü. BDP de CHP gibi yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının güvence altına alınması şartıyla anayasa değişikliği için uzlaşma arayışına sıcak baktığını iletti. MHP, aynı tavrı göstermedi.
İki yeşil ışık üzerine Gül, Başbakan Erdoğan’ı köşke çağırdı ve yaptığı görüşmelerle ilgili bilgi verdi. Başbakan da Gül’ün önerisine olumlu yaklaştı ve muhalefetin desteği olması halinde anayasa yoluyla HSYK’nın yapısının değiştirilebileceği mesajını verdi. Buna göre, Adalet Bakanı Bozdağ bu hafta muhalefetle temasa geçerek HSYK’nın yapısını düzenleyen Anayasa’nın 159’uncu maddesinin değiştirilmesine ilişkin çağrı yapacak. Anayasa değişikliğine ilişkin görüşmelerin başlaması halinde hükümet, Adalet Komisyonu’ndan geçen yasa teklifini askıya almayı planlıyor. HSYK yasa teklifi ile ilgili Türkiye’de bu tartışma ve gelişmeler yaşanırken, AB ve Avrupa Konseyi’nden de ardı ardına açıklamalar geldi. Türkiye’nin kurucu üyesi olduğu Avrupa Konseyi’nden, HSYK’nın yapısını değiştirme girişimlerine sert tepki geldi. Konsey’in anayasa danışma organı olan Venedik Komisyonu, geçtiğimiz hafta başında yaptığı yazılı açıklamada, hükümeti HSYK hakkında ‘hızlı kararlar almaması için şiddetli şekilde’ ikaz etti. Yargı bağımsızlığının hayatî öneme sahip olduğunu ifade ederek, yargının adalet bakanının kontrolüne terk edilemeyeceğini vurgulayan Komisyon Başkanı Gianni Buquicchio, HSYK teklifinin milletlerarası standartlar ve Türkiye Anayasası’na aykırılığı konusunda soru işaretleri olduğunu ve birkaç yıl önce yapılan anayasa değişikliğini milletlerarası standartlara uygun gördüklerini söyledi. Bu şartlar altında hükümeti aceleyle karar almaması konusunda uyaran Buquicchio, yargı bağımsızlığına vurgu yaptığı açıklamasında, teklifin milletlerarası standartlara uyumluluğu tespit edilmeden adım atılmamasını istedi. ”Uluslararası standartlara ve Türkiye Anayasası’na uyumluluğu dikkatlice tetkik edilmeden ve teyit edilmeden bu alanda adımlar atılmamalı ve uygulamaya kesinlikle geçilmemelidir.” diyen Buquicchio, talep olması durumunda taslağa ilişkin bir değerlendirme yapabileceklerini de belirtti. Hükümetin hazırlıklarına ilişkin bir uyarı daha yapan Buquicchio, HSYK kanun tasarısının kabul edilip Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) iptali için müracaat edilmesi durumunda, Mahkeme’den karar çıkana kadar uygulamaya geçilmemesi gerektiğini vurguladı. 59 üyesi bulunan Venedik Komisyonu, demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü alanlarında Avrupa standartlarına ulaşmak isteyen ülkelere hukuki tavsiyelerde bulunuyor. AB’nin Genişlemeden Sorumlu Üyesi Štefan Füle de geçtiğimiz hafta başında Türk yetkililerden yasalarda yapılacak değişikliklerin AB mevzuatına uygun olduğundan emin olmak için istişarelerde bulunmalarını istediğini söylemişti. Ardından, Füle’nin Sözcüsü Peter Stano da Avrupa Komisyonu’nun günlük basın brifinginde konuyla ilgili bir soruyu yanıtlayan, “Türkiye AB'ye aday bir ülke, dolayısıyla bunun katılım süreci ve katılım kriterlerine uygunluğunu değerlendiriyoruz. HSYK ile ilgili taslağı Türkiye’de yargının bağımsız ve etkin kalması perspektifiyle inceliyoruz. Çünkü bu, katılım sürecinde Türkiye’nin bulunduğu taahhüttür ve biz de taslağı, Türk yargısında şeffaflık ve etkinliğin temin edilmesi ışığında inceliyoruz” ifadelerini kullanmıştı. Başbakan Erdoğan’ın 21 Ocak’ta Brüksel’e yapacağı ziyaret öncesinde Avrupa Parlamenterleri ve Avrupa Komisyonu ile temaslarda bulunmak üzere 14 Ocak’ta Strazburg’a giden AB Bakanı ve Başmüzakereci Mevlüt Çavuşoğlu da Štefan Füle ile bir görüşme gerçekleştirdi. Görüşme sonrası yapılan açıklamada çıpası katılım müzakereleri olan Türkiye ile AB’yi birleştiren stratejik bağlar konusunda mutabık olunduğu ifade edilirken, Füle “Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı konusundaki endişelerimizi açıkça belirtmemizin sebebi ilişkilerimize verdiğimiz önemdir ve beklentimiz yargı sisteminde yapılacak bir değişikliğin Türkiye’nin Kopenhag siyasi kriterlerine bağlılığının sorgulanmasına yol açmamasıdır” dedi. Mevlüt Çavuşoğlu da açıklamasında, “Tüm görüşmeler ve temaslar sürerken acele etmemelerini kendilerinden rica ettik. Olup biteni tam anlamadan yapılan açıklamalar bizi yanlış yerlere götürebilir. Ne olup bittiğini kendilerine doğrudan aktarıyoruz” dedi. AB Bakanlığı olarak görevlerinin “bütün çıplaklığıyla her şeyi aktarmak ve anlatmak” olduğunu söyleyen Çavuşoğlu, “Böylesine karmaşık bir ortamda dezenformasyon, manipülasyon çok oluyor. Yanlış bilgiler veriliyor. Herkes arzu ettiği gibi bilgi veriyor. Muhataplarımızdan ricamız tek taraflı bilgilere dayalı olarak değil her taraftan bilgi alarak olayları değerlendirmeleri” diye konuştu. Mevcut ortamın, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 21 Ocak’ta Brüksel’e yapacağı ziyareti olumsuz etkileme riski yaratmayacağını söyleyen Çavuşoğlu, “Sayın Başbakan çok açık sözlü bir liderdir. Bunu Avrupalılar da kabul ediyor. Sayın Başbakanımızın bu anlamda ciddi bir güvenilirliği var. Ne söylediyse odur. Bugüne kadar sadece Avrupa’da değil dünyada bıraktığı izlenim budur. Her şeyin konuşulduğu samimi bir ziyaret olacağını düşünüyoruz” dedi. Çavuşoğlu, şu anda ziyareti etkileyecek herhangi bir durumun söz konusu olmadığını hem Türk hem de AB tarafının dile getirdiğini ifade etti. Geçtiğimiz hafta AK Parti Grup Toplantısında konuşan Başbakan Erdoğan da, AB’den HSYK ile ilgili gelen eleştirilere cevap verdi. Erdoğan, “Yürütme organı millete hesap verir. Ama yargının hesap vereceği merci neresi?” diye sorarken, gelişmiş ülkelerde de seçilmişlerin HSYK benzeri yapılara yaptıkları atamalarda sahip oldukları yetkilere işaret etti ve “Yargının bir kısmı tarafsızlığını yitirmişse, siyasi mücadelenin tarafı olmuşsa, özellikle de vicdanı bir kenara bırakmış, adına karar verdiği milleti bir kenara bırakmış, bir örgüt adına faaliyet gösteren hale gelmişse, konuşacağımız mesele yargının bağımsızlığı meselesidir” diye konuştu. HSYK konusunda Türkiye ve AB arasında bu gelişmeler yaşanırken, Başbakan Erdoğan’ın beş yıl aradan sonra 21 Ocak’ta Brüksel’e yapacağı ziyarete Türkiye kadar AB kanadı da büyük önem veriyor. Erdoğan’ın, AB Konseyi Başkanı Herman Van Rompuy, AB Komisyonu Başkanı José Manuel Barroso ve AP Başkanı Martin Schulz ile ayrı ayrı görüşmesi öngörülüyor. Bu ikili görüşmelerle birlikte Brüksel'de yapılacak dörtlü zirvenin yanı sıra, Erdoğan’ın Van Rompuy, Barroso ve Schulz ile bir çalışma yemeğinde bir araya gelmesi bekleniyor. Devlet ya da hükümet başkanı düzeyinde yapılan ziyaretlerde, ilgili liderin AB kurumlarının liderlerinin her biriyle ikili görüşme yapması olağan olsa da üç kurumun başkanının da katıldığı mini zirve uygulamasına pek rastlanmıyor. Başbakan Erdoğan’ın AP’deki temasları da Schulz’la yapacağı ikili görüşmeyle sınırlı kalmayacak. Erdoğan, Schulz’un da katılacağı bir toplantıda AP çatısı altında temsil edilen siyasi grupların liderleriyle bir araya gelecek. Bu görüşmeye siyasi grup liderlerinin yanı sıra AP Dışişleri Komisyonu (AFET) Başkanı Elmar Brok, AB-Türkiye Karma Parlamento Komisyonu (KPK) Eş Başkanı Hélène Flautre, AP Türkiye raportörü Ria Oomen-Ruijten gibi isimlerin de katılması bekleniyor. AB yetkilileriyle yapılacak görüşmelerde, Türkiye-AB ilişkilerinde gelinen nokta ve geçen yıl yakalanan ivmeyi koruyarak ilişkileri bir ileri aşamaya taşımak için bundan sonra atılması gereken adımların masaya yatırılması planlanıyor. Müzakere sürecinde yaşanan zorluklar ve vize muafiyeti konularının temasların önemli gündem maddeleri arasında yer alması öngörülüyor.
TÜRKİYE TARAFINDAN HAZIRLANAN 2013 YILI İLERLEME RAPORU YAYIMLANDI “2013 Yılı Türkiye Tarafından Hazırlanan İlerleme Raporu” AB Bakanlığı tarafından 31 Aralık 2013 tarihinde yayımlandı. Ocak-Aralık 2013 tarihleri arasında kaydedilen gelişmelere yer veren İlerleme Raporu, AB Bakanlığı tarafından yayımlanan ikinci İlerleme Raporu olma özelliğini taşıyor. Raporda, “Siyasi Kriterler”, “Ekonomik Kriterler” ve “Üyelik Yükümlülüklerini Üstlenebilme Yeteneği” bölümlerine ek olarak, “Türkiye-AB Mali İşbirliği” ve “Sivil Toplum Diyaloğu ve İletişim” bölümleri de yer alıyor. Bu bölümlerde Sivil Toplum Diyaloğu Projeleri ve AB İletişim Stratejisi kapsamındaki etkinlikler ele alınırken, AB hibelerinin kullanımına ilişkin çalışmalara da yer veriliyor. Raporda, Kopenhag Siyasi ve Ekonomik Kriterleri ve Katılım Ortaklığı Belgesi bağlamında kabul edilen veya tasarı aşamasında olan mevzuat; AB’ye uyum alanında gerçekleştirilen çalışmalar ve faaliyetler geniş bir perspektiften sunuluyor. AB Bakanlığı’nın eşgüdümünde kamu kurum ve kuruluşlarının çalışmaları ve AB Bakanlığı koordinasyonunda gerçekleştirilen çalışmaların bulguları dikkate alınarak hazırlanan Rapor, siyasi kriterlere ek olarak AB üyelik sürecinin ekonomik ve mali konular, müktesebata uyum ve sivil toplum diyaloğu gibi birçok farklı yönden ele alarak kamuoyunu aydınlatma amacını taşıyor. AB Bakanı ve Başmüzakereci Mevlüt Çavuşoğlu, Rapora ilişkin yayımladığı basın açıklamasında, Türkiye Tarafından Hazırlanan İlerleme Raporu’nun Ankara’nın reform sürecindeki kararlığını ve 2013 yılı boyunca gerçekleştirilen çalışmaları somut örnekleriyle ortaya koyan en önemli belgeler arasında yer aldığını ifade etti. AB-Türkiye ilişkilerinin hukuki temelini oluşturan Ankara Anlaşması’nın 50’nci yıldönümü olan 2013 yılında, Türkiye’de birçok reformun gerçekleştirildiğini ve Türkiye-AB ilişkilerinde önemli gelişmelerin yaşandığını kaydeden AB Bakanı Çavuşoğlu, Avrupa Komisyonu tarafından yayımlanan İlerleme Raporu’nun da geçmiş yıllara kıyasla daha objektif ve yapıcı bir dille kaleme alınmasının ilişkileri de olumlu yönde etkilediğini belirtti. Çavuşoğlu, siyasi alanda gerçekleştirilen reformların, Türkiye ekonomisinin gösterdiği başarının ve AB müktesebatına uyum alanında kaydedilen ilerlemelerin Komisyon’un 2013 Yılı Türkiye İlerleme Raporu’nda karşılığını bulduğunu ifade etti. Çavuşoğlu, 3,5 yıl süren durağanlığın ardından 5 Kasım 2013 tarihinde Bölgesel Politika ve Yapısal Araçların Koordinasyonu Faslı’nın açılmasının, bu durağanlığın aşılmasında bir kırılma noktası olduğunu belirtti ve enerji ve ulaştırma gibi stratejik öneme sahip konularda Üst Düzey Diyalog Toplantılarının gerçekleştiğini ve farklı alanlarda işbirliği mekanizmalarının güçlendirildiğini kaydetti. Çavuşoğlu, 2013 yılında Türkiye-AB ilişkilerinde yaşanan en önemli gelişmenin 16 Aralık 2013 tarihinde Geri Kabul Anlaşması’nın imzalanmasına paralel olarak vize muafiyetine yönelik diyaloğun resmen başlatılması olduğunu kaydetti. Türkiye Tarafından Hazırlanan İlerleme Raporu’nun Avrupa Komisyonu tarafından hazırlanan İlerleme Raporu’na bir tepki niteliğinde olmadığının altını çizen Çavuşoğlu, Türkiye’nin karalılıkla sürdürmekte olduğu reformları en kapsamlı ve en objektif şekilde ilk elden kamuoyuyla paylaşmayı ve üyelik sürecinin, müzakere sürecinde yaşanan sorunlara rağmen, Türkiye’ye önemli kazanımlar sağladığını vurgulamayı amaçladıklarını ifade etti. AB üyelik sürecinin, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ifadeleri ile Cumhuriyetin ilanından sonraki en önemli çağdaşlaşma projesi olduğunu belirten Çavuşoğlu, Türkiye Tarafından Hazırlanan İlerleme Raporu’nun da ileriki dönemde atacakları adımların bir teminatı olarak görülmesi gerektiğini kaydetti. Türkiye Tarafından Hazırlanan 2013 Yılı İlerleme Raporu’na http://ab.gov.tr/files/2013TR%20IR/2013tthir_02_01.pdf internet adresinden ulaşılabilir.
AB BAKANLIĞI GÖREVİNİ MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU DEVRALDI
Aralık ayının son haftasında gerçekleşen kabine değişikliği çerçevesinde AB Bakanlığı ve Baş Müzakerecilik görevini 26 Aralık 2013 tarihinde Mevlüt Çavuşoğlu devraldı. AB Bakanlığı’nda yapılan devir teslim töreninde konuşan Çavuşoğlu, bugün bir AB Bakanlığı varsa bunda en büyük emeğin görevi devraldığı Sayın Egemen Bağış’a ait olduğunu belirterek, böylesine iyi bir noktaya getirilmiş bir bakanlığı daha iyi duruma getirmenin kendisine büyük bir sorumluluk yüklediğini ifade etti.
17 Aralık 2013 tarihinde Türkiye’de çeşitli iş ve işlemlerde yolsuzluk yapıldığı ve rüşvet alındığı iddiasıyla başlatılan yargısal süreç sonrasında, Avrupa Komisyonu’nun Genişlemeden ve Komşuluk Politikasından Sorumlu Üyesi Štefan Füle’nin yaptığı açıklamalara ilişkin olarak AB ile ilgili ilk demecini veren Çavuşoğlu, “Avrupalı dostlarımızı Türkiye’nin içişleriyle ilgili siyasi boyutları da olan gelişmeler konusunda yorum yaparken peşin hükümlerden kaçınmaya ve daha temkinli olmaya davet ediyorum” ifadesini kullandı. AB Bakanlığı’ndan yapılan yazılı açıklamada Çavuşoğlu, Türkiye’nin AB müktesebatından kaynaklanan yükümlülüklerine ve hukukun üstünlüğü ilkesine samimiyetle bağlı olduğunu belirtti. Türkiye’nin bu zorlu süreci demokrasinin ve hukukun temel ilkelerinin rehberliğinde aşacağından kimsenin endişe etmemesi gerektiğine işaret eden Çavuşoğlu, bu çerçevede, AB Komisyonu’nun 2013 Türkiye İlerleme Raporu’nda dile getirdiği 23’üncü ve 24’üncü fasılların ivedilikle müzakerelere açılmasının önemine vurgu yaptı. Bakan Mevlüt Çavuşoğlu, 2002 yılından beri Antalya milletvekili olarak görev yapıyor.
Ocak 2013 tarihinde AKP Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı görevine getirilen Çavuşoğlu, Şubat 2013’ten bu yana Türkiye-ABD Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanlığını sürdürmektedir. 2003 yılından bu yana Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) Türk Delegasyonu üyesidir. Bu süre zarfında, 2007-2010 yılları arasında Türk Delegasyonu Başkanlığını, 2010-2012 yılları arasında AKPM Başkanlığı görevini yürütmüştür. Aynı dönemde Avrupa Güvenlik ve Savunma Asamblesi (Batı Avrupa Birliği Asamblesi) Türk Delegasyonu Başkanlığı görevini de üstlenmiştir. 2003 yılından bu yana Avrupa Demokratlar Grubu üyesi olan Çavuşoğlu, 2009-2010 yılları arasında Avrupa Demokratlar Grubu Başkan Yardımcısı ve Sözcüsü olarak görev yapmıştır. AB Bakanı Çavuşoğlu, halen Avrupa Konseyi Venedik Komisyonu üyesi olup, Hukuk İşleri ve İnsan Hakları Komitesi, Siyasi İşler ve Demokrasi Komitesi ile Hukukun Üstünlüğü Alt Komitelerinde görev yapmaktadır.