İKV GENEL SEKRETERİ NAS, AB’DE POLONYA VE MACARİSTAN’IN DURUMU İLE İLGİLİ AÇIKLAMADA BULUNDU
İKV Genel Sekreteri Doç. Dr. Nas’ın AB’de Polonya ve Macaristan’ın durumu ile ilgili görüşleri Medyascope medya kanalında yer aldı. “Polonya ve Macaristan’da son yaşananlar: AB’nin ulus üstü niteliği aşınıyor mu?” adlı haberde İKV Genel Sekreteri Doç. Dr. Çiğdem Nas ve TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Sanem Baykal’ın görüşlerine yer verildi. İki ülkenin AB değerlerine karşı duruşu ve hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı, basın özgürlüğü, toplumsal cinsiyet eşitliği ve ayrımcılığın yasaklanması gibi ilke ve değerlerden uzaklaşan karar ve uygulamalarının ele alındığı haberde, Doç. Dr. Nas bu durumun AB için önemli bir meydan okuma oluşturduğunu belirtti. Polonya’da LGBTI+ birey haklarına karşı atılan adımlar konusunda Doç. Dr. Nas şunları söyledi:
“AB kurumları özellikle Komisyon ve Konsey başkanları LGBTİ+ hakları konusunda son derece netler. Bunu bir insan hakkı ve ayrımcılık yasağı çerçevesinde ele alıyorlar. AB içinde özellikle Batı Avrupa ülkelerinde de bu hakların geniş şekilde uygulandığını görüyoruz. Bu açıdan Polonya ve Macaristan’ın gerici ve kısıtlayıcı uygulamaları AB içinde bireysel haklar ve toplumsal cinsiyet ayrımcılığı üzerinden yeni bir fay hattının oluşmasına yol açıyor. Avrupa Komisyonu bu iki ülkeye karşı hukuki süreç başlatacağını ilan etti. Bu ülkelerin üzerindeki baskı artacak gibi gözüküyor. Ancak Adalet divanı bu ülkelerin ilgili kanun ve uygulamalarının AB hukukuna aykırı olduğu yönünde karar verse dahi, bu ülkelerde Adalet divanı kararlarına karşıt bir hava var. Anayasal sistemlerine müdahale olarak görüyorlar. Hâlbuki AB hukukunun önceliği ve üstünlüğü ilkesi geçerli. Yani bir üye devlette çıkarılan bir yasa maddesi AB hukuku ile çelişiyorsa AB hukuku üstündür. Ancak bu ülkelerde çeşitli odaklar AB hukukunun temelini oluşturan bu ilkeleri sorguluyor ve reddediyor. Bu da AB üyesi devletlerin sorumlulukları ve AB ile üye devletler arasında ilişkiler konusunda soru işaretlerine yol açıyor. AB’nin uluslarüstü niteliğinin aşındırılması olarak değerlendirebiliriz. Dolayısıyla bu ülkelerle ilgili sorun aslında çok temel ve AB’nin temel değerleri, doğası ve işleyiş biçimini tehlikeye atıyor. Bu şekilde devam edemez. AB’nin kendi bütünlüğünü koruması için mutlaka kararlı adım atması lazım”.
Polonya ve Macaristan’ı AB içinde nasıl bir geleceğin beklediği konusunda İKV Genel Sekreteri Doç. Dr. Nas şunları söyledi:
“Bu ülkeler AB’nin temel değerlerine meydan okumaya devam ediyor. Popülist hükümetler birbirlerini de destekliyor ve dayanışma ile AB’nin karar alma sürecini de sekteye uğratıyor. Onlara karşı en etkili yaptırım bütçeden aldıkları katkıları kesmek olabilir. Hali hazırda Komisyon Macaristan’ın kurtarma fonunda alacağı payın ödemesini geciktiriyor. Ancak bu ülkeler de bir nevi şantaj yaparak, karar alma sürecindeki yetkilerini pazarlık konusu ediyorlar. Siz bize şu konuda yaptırım uygularsanız biz de başka bir süreci engelleriz diyorlar. O yüzden mutlaka hukuki yaptırımlar ve Üye Devleterin uygulayacağı siyasi baskılar söz konusu olmalı. Sivil toplumun sesini çıkarması da çok önemli. Daha geniş tarihi perspektiften baktığımızda bu tür kısıtlayıcı önlemlerin çok uzun süre devam edemediğini de görüyoruz. Suyun akışına aykırı olduğu için mutlaka belirli bir süre sonra iktidarlar özgürlük alanını açmak durumunda kalacak. Ancak bu sonuca en kısa sürede erişilmesi AB’nin tutumuna bağlı”.
İKV Genel Sekreteri Doç. Dr. Nas bu ülkelere karşı nasıl yaptırımlar uygulanabileceğine ve AB’den çıkmalarının mümkün olup olmadığına ilişkin şunları belirtti:
“Bütçeden alacakları fonlara bazı şartlar getirilebilir. Örneğin yargı reformu yapılması şartına bağlanabilir. Son tahlilde AB değerlerini ciddi biçimde ve sürekli olarak ihlal ettikleri tespit edilen Üye Devletlerin karar almadaki yetkileri ve oy verme hakları AB Konseyinin oybirliği ile karar vermesi halinde askıya alınabilir. Nükleer seçenek da denilen bu yöntem bugüne kadar kullanılmamış. Üye devletlerin böyle kritik bir karar alırken oybirliğine ulaşması da zor olabilir. Aslında 7. madde prosedürü Polonya’ya karşı 2017’de Macaristan için de 2018’de başlatıldı. Ancak süreç oldukça karmaşık ve yavaş ilerliyor. Bu ülkeler de bu durumdan yararlanıyor ve hukuk, yargı bağımsızlığı, medya özgürlüğü gibi konulardaki ihlallerini sürdürüyor. AB’nin çok daha kararlı ve hızlı davranması gerekirdi. Ancak AB iç dengeleri ve üye devletler arasındaki çıkar ortaklıkları sebebiyle bu mümkün olamadı…
Bu ülkelerin kendi istekleri ile AB’den çıkacaklarını hiç sanmıyorum. Çünkü AB’nin nimetlerinden faydalanıyorlar. Bunu yaparken kendi popülist iktidarlarını da AB karşıtı söylem üzerinde inşa ediyorlar. Eğer bu popülist rejimler daha uzun süre iktidarda kalırsa ve onları alaşağı edebilecek demokrasi bloku oluşturulamazsa o zaman yukarıda bahsettiğim üyelik haklarının askıya alınması ve nihai olarak üyelikten çıkarılmaları söz konusu olabilir. AB geçen seneden beri Üye Devletlerdeki hukukun üstünlüğü durumunu ele alan raporlar hazırlamaya başladı. Aday ülkeler için hazırlanan yıllık raporlara benzer bir gözetim süreci Üye Devletler için de başlamış oldu. Bu durumun çözümsüz şekilde devam etmesi ve AB üyesi olan bu ülkelerin AB’yi içerden zayıflatmaları daha uzun süre devam ederse, AB’nin bütünlüğü tehlikeye girer. O yüzden ya bu ülkelerde rejimin değişmesi ve AB değerleri ile kavga etmeyen siyasi aktörlerin başa gelmesi gerekiyor ya da bir aşamada AB’nin bu gidişata dur demesi gerekecek. Çeşitli ekonomik ve siyasi çıkarlar bu tür zor kararların ertelenmesine yol açıyor. Ancak iş artık daha fazla göz yumulamayacak noktaya geldi”.