İKV ABBM, TİCARET VE YATIRIM İLİŞKİLERİ KONULU BİR PANEL DÜZENLEDİ
İKV İstanbul AB Bilgi Merkezi, 22 Mart 2019 tarihinde, "Ticaret ve Yatırım İlişkileri: Türkiye, AB ve Komşu Ülkeler" başlıklı bir panel düzenledi. Panelin açış konuşmasını gerçekleştiren İKV Başkanı Ayhan Zeytinoğlu, küresel sistemde gerçekleşen tektonik değişikliklerin karşısında Türkiye ve AB’nin iyi ilişkiler yürütmesinin, Türkiye ve AB için olduğu gibi, daha geniş bir coğrafya için de pozitif etkiler yaratacağını söyledi.
Moderatörlüğünü İKV Genel Sekreteri Doç. Dr. Çiğdem Nas’ın gerçekleştirdiği panelin ilk konuşmasını, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (BSEC) Genel Sekreter Yardımcısı Selim Yenel gerçekleştirdi. BSEC’in 20 milyon kilometre’lik bir coğrafi alan, 12 ülkeden yaklaşık 340 milyonu bir araya getiren bir pazardan oluştuğunu söyleyen Yenel, teşkilatın 1992 yılında Soğuk Savaş sonrası çok farklı konjonktürde umutlarla kurulduğunu belirtti. Zaman değişse de teşkilatın, üye ülkeleri çeşitli ekonomik meselelerde bir araya getirecek yolları bulmaya çalıştığını kaydetti ve teşkilatın ekonomik amaçlarla kurulduğunu söyleyerek, ellerinden geldikçe politik meselelerden kaçındıklarını ifade etti. Ancak bazen politik ihtilaflar nedeniyle ekonomik konularda bile sorunlar yaşadıklarını dile getirdi. Teşkilatın ticaret hacminin yıllık yaklaşık 167 milyar dolar olduğunu açıkladı. Çeşitli konular üzerine düzenli olarak toplanan çalışma gruplarına sahip olduklarını belirtti, fakat bu grupların her zaman verimli işler çıkaramadığını ifade etti. 2012 yılında üç hedeften oluşan bir ekonomik gündemi kabul ettiklerini söyledi. Bunlardan en önemlisinin ulaştırma olduğunu belirten Yenel, bu konuda Karadeniz Çevre Otoyolu ve Deniz Otoyolları gibi olumlu sonuçlar alınmış girişimlere imza atıldığını belirtti. Tarım alanında da daha fazla gelişme kaydedilmesi gerektiğini belirtti. Başka kurumlarla da işbirliği içerisinde olduklarını belirten Yenel, 18 Haziran 2019 tarihinde ilk defa AB ile bakanlar seviyesinde bir toplantı gerçekleştirileceğini açıkladı.
Panelin ikinci konuşmasını Avrupa Komisyonu Ticaret Genel Müdürlüğü Birim Başkanı Petros Sourmelis gerçekleştirdi. Toplantının Türkiye’de gerçekleştirilmesinin anlamlı olduğunu söyleyen Petros Sourmelis, ülkenin Batı Balkanlar, Orta Asya, Orta Doğu gibi tüm bölgelerle ilişkili olduğunu söyledi. Rusya’nın bölgede en büyük yüz ölçümüne sahip ülke ve AB’nin de en büyük ticaret ortağı olduğunu söyledi. Ardından, bölgedeki en önemli ortaklıklardan biri olan Doğu Ortaklığı’nın AB ile ilişkileri hakkında bilgiler verdi. Batı Balkan ülkelerinin de AB’ye ya katılım süreci içerisinde olduğunu ya da üyelik perspektifine sahip olduğunu belirtti. Orta Asya’da da AB’nin Kazakistan ve ile ikinci nesil anlaşmaya sahip olduğunu, Kırgızistan ile geçerli yetkilendirmeyi sonlandırmak üzere olduklarını söylerken, Özbekistan ile müzakerelere başlandığını belirtti. Tacikistan ve Türkmenistan ile de gelecek zamanlarda anlaşmalara varmayı planladıklarını ifade etti. İmzalanan tüm anlaşmaların bu geniş coğrafyadaki ülkelerin istikrar sağlamalarına katkıda bulunduğunu belirtti. AB’nin Gümrük Birliği sayesinde Türkiye ile eşsiz bir ilişkiye sahip olduğunu belirtti. Son yıllarda liranın değerinin düşüşü ve Türkiye’nin ihracatını artırıp, ithalatını azaltması nedeniyle daha dengeli bir ticari ilişkiye sahip olduğunu dile getirdi. Gümrük Birliği’nin güncellenmesinin yarar sağlayacak olsa da AB gündeminde olmamasına yönelik Konsey Kararının bunun önüne geçtiğini belirtti.
Bir sonraki konuşmayı Uluslararası Yatırımcılar Derneği (YASED) Genel Sekreteri Özlem Özyiğit gerçekleştirdi. YASED’in Türkiye’de faaliyet gösteren uluslararası firmaların yapmış oldukları doğrudan yatırımların yaklaşık yüzde 85’ini temsil etmekte olduğunu, bu firmaların sektörlerinde en büyükleri olduğunu ve Türkiye’de çok önemli mevcudiyete sahip olduklarını belirtti. Türkiye’nin ihracat konusunda iddialı bir büyüme oranı olduğunu söyleyen Özlem Özyiğit, ülkenin 2023 yılında dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olmayı ve bölgesel bir merkez haline gelmeyi hedeflediğini dile getirdi. Bulundurduğu genç ve kalifiye nüfusun fazla olmasının ve Avrupa ve Orta Doğu arasındaki stratejik konumunun Türkiye’nin bölgesel bir merkez hale gelmesinde önemli bir yere sahip olduğunu kaydetti. Doğu Avrupa, Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Orta Asya’daki işlerin kolayca Türkiye’den yönetilebilmesini bir avantaj olarak değerlendirdi. AB’nin Türkiye’nin en büyük ticaret ortağı, Türkiye’nin ise AB’nin en büyük 5’inci ticaret ortağı olduğunu söyleyen Özyiğit, Türkiye’ye yapılan doğrudan yabancı yatırımların yüzde 68-70 oranı ile AB ülkeleri tarafından yapıldığını açıkladı. Vize serbestisi, Gümrük Birliği’nin güncellenmesi ve en önemlisi Türkiye’nin AB’ye tam üyeliğinin önemini vurgulayarak, Türkiye’de faaliyet gösteren çok uluslu firmaların hepsinin Türkiye’nin AB’ye tam üyeliğine destek verdiğine dikkat çekti.
Daha sonra Orta Doğu Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Oktay Tanrısever sözü devraldı. Prof. Dr. Oktay Tanrısever Rusya, Kafkaslar ve Orta Asya’yı içerisine alan Sovyet sonrası Avrasya’sı olarak adlandırılan bölgenin Türkiye için büyük önem taşıdığını söylerken, bu ülkelerin AB için de önemli fırsatlar yaratabileceğini açıkladı. Türkiye ve AB ülkelerinin bu ülkelerde birlikte çalışmasının bölgenin potansiyelinin gerçekleştirilmesine ve Türkiye-AB ilişkilerine olumlu yansıyacağını belirtti. Ancak bu bölgelerde bazı jeopolitik riskler olduğunu ve bunların bu ülkelere yatırım ve ticaret yapılması konusunda akıllarda sorular yarattığını açıkladı. Bu pazarlara girmenin çok zor olduğunu, ancak girildiğinde de çok önemli getiriler sağladığını belirtti. Türkiye bölgede uzun zamandır mevcudiyet gösterdiğinden Rusya’nın Türkiye’yi Batı Balkanlar ve Doğu Avrupa’ya girmek için bölgesel bir merkez olarak kullandığını söyleyerek, TurkStream projesinin Türkiye ve Batı Balkanlar için önemine dikkat çekti. Bu projenin Türkiye’yi bir enerji merkezine çevireceğini, yatırım çekmek için fırsatlar yaratacağını ve AB’nin enerji tedariki güvenliğini sağlayacağını vurguladı. Türkiye’nin Rusya ile sahip olduğu ilişkinin AB ile sahip olduğu ilişkiye bir alternatif olmadığını, dengeleyici bir etkisi olduğunu açıkladı. Çin’in de bölgede iddialı bir güç olduğunu söyleyerek, bu ülkenin Rusya’nın bölgedeki nüfuzunu sınırlandırabileceğini ifade etti. Türkiye’nin AB sürecinin kazan-kazan durumu yaratacağını belirtti.
Panelin son konuşmasını gerçekleştiren Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Emirhan Göral, Doğu Ortaklığı’nı politik açıdan ele aldı. Doğu Ortaklığı ülkelerinin Batı Balkanlar aksine net bir AB üyeliği perspektifi olmadığını, ancak Ukrayna ve Gürcistan’ın bu potansiyele sahip olduğunu belirtti. Bölgede müşterek demokrasi, refah, istikrar ve güçlendirilmiş işbirliği sağlamayı amaçlayan bu ortaklığın 2015 Riga Zirvesi’nde bazı öncelik alanları belirlediğini aktardı. Üyeler arasından Belarus ve Ukrayna’nın enerji konusunda büyük zorluklar yaşadığını belirtti. 1960’lı yıllardan beri transit bölge olmalarından dolayı maddi kazançlar sağlayan bu iki ülkenin, NordStream 2 ve TurkishStream projelerinden sonra bu özelliklerini de kaybedeceklerini ifade etti. Uzun vadede yenilenebilir enerji kaynakları kullanmayı planlayan Ukrayna’nın, kısa vadede Türkiye ve Katar’ı İstanbul Boğazı üzerinden LNG taşınmasına yönelik bir işbirliği yapılmasına ikna etmeyi planladığını kaydetti. Türkiye ve Almanya’nın Ukrayna’daki, politik süreci çözmek için işbirliği yapması gerektiğini vurguladı.