Temmuz-Aralık 2020:Almanya
AB’nin altı kurucu ülkesinden biri ve bugün Birliğin lokomotifi konumunda olan Almanya, 1 Temmuz 2020 tarihinden itibaren altı ay boyunca yürüteceği AB Konseyi Dönem Başkanlığı’nı Hırvatistan’dan devraldı. Almanya, AB Dönem Başkanlığı boyunca aynı zamanda, 2021 yılından itibaren 6'şar ay süreyle bu görevi üstlenecek olan Portekiz ve Slovenya ile birlikte Trio-Üçlü Başkanlık Sistemi'nin de bir parçası olarak görev yapacak. Buna göre, dönem başkanlığı görev süresi resmi olarak 6 aylık bir dönemi kapsamakta, fakat fiilen 18 aylık bir sürece tekabül etmekte. Bu sistemde üç ülke yoğun iş yükünü ve sorumlulukları paylaşıyor.
Almanya Dönem Başkanlığı Öncelikleri
30 Haziran 2020 tarihinde resmi olarak dönem başkanlığının önceliklerini açıklayan Almanya programını ‘’Avrupa’nın İyileşmesi için Birlik’’ mottosu ile birlikte 6 temel ilke üzerine inşa etti:
- Uzun vadede koronavirüs krizini aşmak ve ekonominin toparlanmasını sağlamak
- Daha güçlü ve yenilikçi bir Avrupa
- Adil bir Avrupa
- Sürdürülebilir bir Avrupa
- Güvenlik ve ortak değerler Avrupası
- Dünyada güçlü bir Avrupa
Bu ilkelerin başında, kuşkusuz hem küresel gündemin hem de AB gündeminin birinci önceliği haline gelen koronavirüs salgınıyla mücadele geliyor. AB Dönem Başkanlığı’nı üstlenen Almanya, AB ülkelerinin koronavirüs krizinden birlikte, sahip olduğu kaynakları paylaşarak, dayanışma göstererek ve koordine olmuş bir biçimde çıkmasını hedefliyor. Almanya ayrıca, sürdürülebilir bir ekonomiye geçişin Avrupa Yeşil Anlaşması’na dayandırılmasını ve dijital dönüşümün bunda merkezi bir rol oynamasını taahhüt ediyor.
Almanya aynı zamanda, COVID-19 ile mücadelede iç pazarın güçlendirilmesini ekonomik olarak toparlanmanın anahtarı olarak görüyor. Bu amaçla, Çok Yıllı Mali Çerçeve ile Avrupa kıtasının geleceğine yatırım yapılarak, uzun vadeli bir iyileşme programının desteklenmesi isteniyor. AB yapısal fonları, COVID-19 salgınının ekonomik ve sosyal etkisini azaltmada önemli unsurlar olarak görülüyor ve salgından etkilenen bölgelerde kalkınmanın teşvik edilmesi hedefleniyor.
Avrupa'da ekonomik toparlanmanın ancak Avrupalı şirketlerin durumunun iyileştirilmesiyle mümkün olacağından yola çıkarak şirketlerin esnekliklerinin ve rekabet güçlerinin arttırılması amaçlanıyor. AB'nin gelecekteki zorluklara karşı daha iyi mücadele edebilmesi için birlikte çalışmasının önemi ve COVID-19 salgınından gerekli derslerin çıkarılması gerektiği vurgulanıyor. Almanya, AB kriz yönetiminin geliştirilmesi için gayret sarf edeceğini belirtiyor.
Almanya Dönem Başkanlığı'nın ikinci ilkesi olarak daha güçlü ve yenilikçi bir Avrupa hedefleniyor. Koronavirüs salgınının AB politikaları, ekonomisi ve toplumu üzerindeki olumsuz etkilerini azaltmak için tüm ülkelerin bu alanda birlikte çalışması gerekiyor. Almanya, dijital ve teknoloji egemenliğini ve rekabet gücünü şekillendirerek yenilikçi bir Avrupa'nın yaratılmasını amaçlıyor. Özellikle önde gelen dijital teknolojilerde uluslararası uzmanlığın AB’de hızla geliştirilmesinin üzerinde duruluyor.
Sosyal uyum, sosyal güvenlik ve dayanışma gibi konuların adil bir Avrupa'nın temel direkleri olduğu ve COVID-19 salgınının birçok Avrupalı için günlük yaşamda kalıcı kesintilere ve artan eşitsizliklere yol açtığı vurgulanıyor. Almanya, krizin sosyal etkisiyle başa çıkmaya, sosyal uyumu sürdürmeye ve Avrupa'daki gençlerin toplumsal yaşama ve işgücüne katılımını desteklemeyi ve güçlendirmeyi amaçlıyor. Buna ek olarak, kuşaklar arası dayanışmayı teşvik etmek ve özellikle kriz zamanlarında savunmasız olan çocukları ve yaşlıları korumanın önemine değiniliyor.
Adil bir Avrupa'yı şekillendirmenin uzun vadeli bir görev olduğu ve ekolojik, dijital ve demografik değişim sürecinde Avrupa’daki sosyal güvenlikle ilgili sorunların artacağı ifade ediliyor. Almanya, dönem başkanlığı süresinde cinsiyet eşitliğinin sağlamasında ilerleme kaydetmek, engelli insanların ihtiyaçlarını değerlendirmek ve aktif sivil toplumu teşvik etmek istiyor.
Almanya bir diğer öncelik olarak, COVID-19 salgınının ekonomik ve sosyal sonuçlarını sürdürülebilir ve kapsayıcı bir şekilde yönetmek ve yine sürdürülebilir bir ekonomiye geçişi şekillendirmeye yardımcı olmak istiyor. Bunun öncelikleri iddialı bir iklim, çevre ve biyolojik çeşitliliği koruma politikası, BM Sürdürülebilir Kalkınma 2030 Gündemi ve sürdürülebilir tarımdan oluşuyor. Almanya Dönem Başkanlığı ayrıca, AB ve üye ülkelerin iklim diplomasisi, sürdürülebilirlik ve Avrupa değerleri için uluslararası alanda iddialı ve aktif aktörler olarak hareket etmelerini sağlamaya çalışacak.
Avrupa’yı değerler topluluğu olarak güçlendirmeyi hedefleyen Almanya aynı zamanda, güvenlik ve göç konularındaki kilit sorulara Avrupa’nın bu konudaki ortaklarıyla yakın işbirliği içerisinde hareket ederek gerçekçi cevaplar bulmayı amaçlıyor. Asıl hedef ise Avrupa’nın, kökenleri veya inançları ne olursa olsun tüm insanların özgür ve güvenli hissedebilecekleri bir yer olarak kalmaya devam etmesini sağlamak. Bunun yanında, sığınma ve göç politikasında iddialı reformların yapılması planlanıyor.
Almanya Dönem Başkanlığı’nın altıncı hedefi ortaklığa ve kurallara dayalı uluslararası düzen için dünyada güçlü bir Avrupa oluşturulması. Birleşik, sorumlu ve güçlü bir Avrupa dış politikası için çalışmayı amaçlayan Almanya, Avrupalıların ancak birlikte oldukları takdirde uluslararası zorluklarla etkin bir şekilde mücadele edebileceğine ve ortak değerleri savunabileceğine inanıyor.
Almanya AB Dönem Başkanlığı ve Türkiye
Almanya dönem başkanlığı programında, halefi Hırvatistan’ın aksine Türkiye’nin bir aday ülke, Avrupa’nın önemli bir ortağı olduğu ifadesinin kullanılmasından kaçınıldığı görülüyor. Önce AB içerisindeki koronavirüs krizinin ve olumsuz etkilerinin yönetilmesi, dijital dönüşümün sağlanması ve aslında AB’nin giderek geriye düşen rekabet gücünün artırılması, küresel olarak daha güçlü bir aktör haline getirilmesine odaklanan program genişleme politikasına da oldukça sınırlı yer veriyor. Ancak Batı Balkan ülkelerine sürecinize ket vurmayacağız mesajı verilirken, bunun yanında küresel aktör olarak güçlenmeyi hedefleyen Avrupa’nın Çin, Rusya, ASEAN, Latin Amerika ilişkilerine yer verirken, öte yandan Türkiye’den bir kere bile bahsedilmemesi oldukça düşündürücü.
Türkiye açısından bakıldığında ise Türk kökenli Alman vatandaşları da dâhil olmak üzere toplam 3 milyonluk Türk toplumunun yaşadığı Almanya’nın dönem başkanlığı oldukça önemli. Kısaca özetlemek gerekirse Türkiye-AB ilişkileri Haziran 2016’dan beri katılım müzakereleri sürecinde yeni bir faslın açılmaması ve Gümrük Birliği’nin revize edilmesine ilişkin görüşmelerin başlatılmamasından dolayı fiilen donmuş halde. Ayrıca, Libya’daki durum ve Doğu Akdeniz’de enerji kaynaklarının aranması konusunda taraflar arasındaki görüş farklılıkları henüz giderilmiş değil. Türkiye ile AB arasındaki mülteci uzlaşının işleyişindeki görüş ayrılıkları da taraflar arasında gerilimi artıran hususlar arasında. Bu ortamda dönem başkanlığını devralan Almanya’dan beklenti en azından Gümrük Birliği’nin modernizasyonu müzakerelerinin başlatılması için adım atılmasıydı.
Almanya Dönem Başkanlığı sırasında Avrupa’nın Geleceği Konferansı da başlayacak. AB’nin geleceğinin Türkiye’nin katkılarıyla şekillendirilmesi gerektiği konusunda Türkiye’nin ısrarcı olması gerekiyor. Bunu Türkiye-AB ilişkilerinde aşılamayan sorunların, giderek sayısı artan kırılma noktalarının, gerginliklerin ve söz dalaşının yerine daha olumlu bir gündem ortaya koyma fırsatı olarak değerlendirmek, Türkiye’nin ve AB’nin birlikte hareket edip daha güçlü bir etki yaratabileceklerini göstermek hem ülkemiz hem de dönem başkanı Almanya açısından önemli.
Almanya'nın AB Konseyi Dönem Başkanlığı’na ilişkin daha ayrıntılı bilgiye buradan ulaşılabilir.