İKTİSADİ KALKINMA VAKFI

Türkiye’nin AB Uzmanı
ANA SAYFA » AVRUPA BİRLİĞİ » Avrupa Birliği » AB Dönem Başkanlığı » ESKİ AB DÖNEM BAŞKANLIKLARI » Temmuz-Aralık 2010: Belçika

Temmuz-Aralık 2010: Belçika

Belçika 1 Temmuz 2010 günü itibariyle Avrupa Birliği Konseyi Dönem Başkanlığı’nı geçtiğimiz 6 ay boyunca bu görevi yürüten İspanya’dan devraldı. Bilindiği üzere 2010 Ocak ayı ile 2011 Temmuz ayı arasındaki 18 aylık dönemde üçlü dönem başkanlığı İspanya, Belçika ve Macaristan tarafından yerine getirilecek. Belçika’nın bu görevi devralması pek çok açıdan önem taşıyor.

Durumu AB açısından incelediğimizde, 1 Aralık 2009 tarihinde yürürlüğe giren Lizbon Antlaşması’nın uygulanması açısından bu dönem ayrı bir öneme sahip. Zira 2007 yılı başından itibaren de facto olarak uygulansa da Üçlü Başkanlık Sistemi’nin AB antlaşmalarına girmesi Lizbon’la oldu. Lizbon Antlaşması’nın ilgili maddelerinde üye ülkeler tarafından oy birliğiyle 2,5 yıllık bir süre için bir AB Konseyi Başkanı’nın atanmasının yanı sıra, altı aylık dönem başkanlığı sisteminin, üç üye ülkenin 18 aylık bir başkanlık takımı oluşturması ile değiştirilmesi hükmü de yer alıyor.

Üçlü dönem başkanlığındaki kilit unsur 18 aylık zaman zarfında bu görevi yürütecek ülkelerin bu süre için hazırlanan ortak bir gündeme sahip olmaları. AB Konseyi Başkanı ve AB Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi makamlarının oluşturulmasıyla yetki ve görev çerçevesinde kurumsal mekanizmada önemli değişikliklere gidildiği gerçeği de göz önünde bulundurulduğunda, sistemin bu şekliyle istenildiği gibi işleyip işleyemeyeceği de içinde bulunduğumuz dönemde daha iyi anlaşılacak. İşte tam da bu sebeple bu dönem AB için kritik öneme sahip.

Durum dönem başkanlığını yürütecek ülke olan Belçika açısından değerlendirildiğinde ise karşımıza bambaşka bir tablo çıkıyor. Belçika Başbakanı Yves Leterme’in 22 Nisan’da üçüncü kez istifasını sunmasını takiben 13 Haziran’da bu ülkede genel seçimler gerçekleştirilmiş, ayrılıkçı Yeni Flaman İttifakı seçimlerde en çok oyu alan parti olmuştu. Seçimlerde ilk sırayı ayrılıkçı söylemine rağmen Yeni Flaman İttifakı’nın alması, ikinci sırada ise Sosyalistlerin yer alması belli başlı fikir uyuşmazlıkları sebebiyle muhtemel bir koalisyon hükümetinin ne kadarlık bir süre zarfında kurulabileceği olgusunu daha da belirsiz kılıyor.

Tam da böyle bir dönemde dönem başkanlığını devralan Belçika’nın bu görevi layıkıyla yerine getirip getiremeyeceği uzun süredir tartışılmaya devam ediyor. Eylül ayında kurulması beklenen yeni hükümetin göreve başlamasına kadar başbakanlık görevini yürütecek olan Yves Leterme her fırsatta Belçika’nın içinde bulunduğu şartların AB Konseyi Dönem Başkanlığı’na ve başkanlık programına halel getirmeyeceğini garanti ediyor. Buna ilaveten, Avrupa Komisyonu Başkanı José Manuel Barroso da Belçika’ya olan desteğini yineliyor fakat tüm bunlar zihinlerdeki soru işaretlerinin tamamıyla giderilmesini sağlayabilmiş değil.

16 Haziran’da Belçika’da kabul edilen Dönem Başkanlığı Programı 25 Haziran’da basına tanıtıldı. Dönem başkanlığının öncelikleri 6 ana başlık altında toplanıyor. İlk öncelik doğal olarak, krizden çıkışı ve yeniden ekonomik büyümenin sağlanmasını hedefliyor. Belçika, dönem başkanlığında, finans sektörünün denetimini güçlendirecek yasal düzenlemelere özel önem atfetmeye çalışacak. Öncelikler listesinde ikinci sırada sosyal gelişimin teşviki ile yoksulluk ve sosyal dışlanmayla mücadele geliyor. Belçika’nın AB Dışişlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Olivier Chastel ülkesinin dönem başkanlığı öncelikleri ile ilgili bir konuşma yaptığı COSAC’ta bu konuya ilişkin yaptığı açıklamada, Belçika Dönem Başkanlığı’nın, İstihdam ve Büyüme için Avrupa 2020 Stratejisi hedefleri çerçevesinde yeni Avrupa istihdam stratejisinin uygulanacağı ilk dönem olacağını belirtti. Üçüncü öncelik daha ziyade iklim ve çevre sorunlarına ilişkin müzakereleri ilgilendiriyor. Bu çerçevede özellikle Cancún ve Nagoya’da gerçekleştirilecek konferans hazırlıklarına atıfta bulunuluyor. Özgürlük, adalet ve güvenlik politikaları Belçika Dönem Başkanlığı’nın dördüncü öncelik alanı. Yargı alanında işbirliğine de özel önem atfedileceği belirtiliyor. Beşinci öncelik maddesi de Avrupa Birliği’nin dış ilişkilerdeki küresel etkinliğinin artırılmasına yönelik. Olivier Chastel özellikle Lizbon Antlaşması’nın bu alanda bir kırılma noktası teşkil edebileceğini belirtiyor.

Belçika’nın, dönem başkanlığı sırasındaki son öncelik maddesi de 1 Aralık 2009 tarihinde yürürlüğe giren Lizbon Antlaşması’nın tam olarak uygulanabilir kılınmasını sağlamak. Belçika’nın bu dönem içinde AB kurumları ile uyum içinde çalışma çabası içinde olacağı belirtiliyor. 25 Haziran’da gerçekleştirilen toplantıda Leterme, aday ülkelere tarih verilmesinden çok genişleme sürecinin niteliğine önem atfettiklerini vurguladı. Belçika Dışişleri Bakanı Vanackere de Türkiye’nin gerekli kriterleri karşılaması durumunda, yeni fasılların açılması suretiyle Türkiye ile müzakereleri ilerletmeye çalışacaklarının altını çizdi.

Daha detaylı bilgi için buraya lütfen tıklayınız.