Temmuz-Aralık 2012: Güney Kıbrıs Rum Yönetimi
1 Mayıs 2004 tarihinde Avrupa Birliği’ne Türkiye’nin tüm itirazlarına rağmen tüm Kıbrıs’ı temsilen üye olan Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) 1 Temmuz 2012 tarihinde Avrupa Birliği Dönem Başkanlığı’nı Danimarka’dan devraldı. Danimarka’nın AB Dönem Başkanlığı’nı GKRY’ye devretmesiyle en son 30 Haziran 2010 tarihinde Gıda Güvenliği, Veterinerlik ve Bitki Sağlığı başlığı açılmış olan Türkiye-AB müzakerelerinde herhangi bir başlık açılmayan dördüncü AB dönem başkanlığı da sona ermiş oldu.
Bilindiği gibi GKRY 25 Haziran 2012 tarihinde içinde bulunduğu ekonomik krizden çıkabilmek için Avrupa Birliği’nin destek mekanizmasına başvurmuş, alacağı mali desteğe karşılık başta merkez bankası olmak üzere tüm finansal kurumlarını AB denetimi altına sokmayı kabul etmişti. Böylelikle GKRY, aynı zamanda içinde bulunduğu ekonomik kriz nedeniyle başvurduğu AB destek mekanizmasının denetimi altında AB Dönem Başkanlığı’nı devralan ilk AB üyesi olarak da tarihe geçmiş oldu. AB’nin en küçük üçüncü ekonomisi konumunda olan GKRY’nin 8 ila 10 Milyar Avro tutarında yardıma ihtiyacı olduğu belirtiliyor. Bu da 17,3 Milyar Avro’luk GKRY ekonomisinin yarısını teşkil etmekte.
GKRY, Türkçe olarak da hazırlanan dönem başkanlığı resmi web sitesinde önceliklerini
- Daha etkin ve sürdürülebilir bir Avrupa;
- Gelişime önem veren, daha verimli bir ekonomiye sahip bir Avrupa;
- Dayanışma ve sosyal uyum ile vatandaşlarına daha çok anlam ifade eden bir Avrupa;
- Dünyaya ve komşularına daha yakın bir Avrupa olarak açıkladı.
GKRY’nin AB destek mekanizmasının denetimi altındayken dönem başkanlığı yapacak olması ve Türkiye'yle ilişkileri nedeniyle objektif bir dönem başkanlığı yapma kapasitesine yönelik tartışmalar da AB kurum ve çevrelerinde yoğunluk kazandı. GKRY Cumhurbaşkanı Dimitris Hristofyas ile Brüksel’de bir araya gelen Avrupa Komisyonu Başkanı José Manuel Barroso, GKRY Dönem Başkanlığı’nın Türkiye’yi AB’den uzaklaştıracağına ilişkin endişelerin giderilemediğini belirtti. GKRY’nin içinde bulunduğu ekonomik kriz ve siyasi belirsizliğin etkin bir dönem başkanlığı yürütme ihtimalini azalttığını da vurgulayan Barroso, GKRY’ye verilen siyasi ve mali desteğin sınırsız ve koşulsuz olmadığının da altını çizdi.
Hatırlanacağı gibi, gerek Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, gerek Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve gerekse AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Kıbrıs sorununun çözülmemesi halinde GKRY’nin tek taraflı olarak üstleneceği AB Konseyi Dönem Başkanlığı ile ilişkilerin dondurulacağı açıklamasında bulunmuşlar ve Türkiye’nin GKRY’nin başkanlık edeceği hiçbir toplantı ya da oturuma katılmayacağını beyan etmişlerdi. Başbakan Tayyip Erdoğan 12 Haziran 2012 tarihinde tüm bakanlıklar ve genel müdürlüklere gönderdiği bir genelgeyle GKRY’nin 1 Temmuz 2012 tarihinde başlayacağı dönem başkanlığını duyurmuş ve Türk siyasetçi ve bürokratların söz konusu ülkenin başkanlık edeceği hiçbir toplantıya katılmamasını tekrar hatırlatmıştı.
GKRY Cumhurbaşkanı Dimitris Hristofyas ise ülkesinin dönem başkanlığını ulusal çıkarları için kullanmayacakları taahhüdünde bulunmuş, AB’nin öncelik ve ihtiyaçlarına hizmet edeceklerini belirtmişti. Türkiye’nin AB üyeliğine koşullu olarak destek verdiğinin de altını çizen Hristofyas, ülkesinin dönem başkanlığının Kıbrıs sorununun çözümüne katkı sağlayacağını da öne sürmüştü.
Tüm bunlar, GKRY’nin 31 Aralık 2012 tarihine kadar sürecek olan AB Konseyi Dönem Başkanlığı süresinde, Türkiye’nin AB Konseyi Dönem Başkanlığı ile irtibat kurmayacağına işaret ediyor. Ancak, gerek Türk yetkililerin gerekse, Avrupa Birliği yetkililerinin yaptığı açıklamalar ışığında önümüzdeki altı aylık süreçte Türkiye-AB ilişkilerinde büyük bir değişiklik olmayacağını anlıyoruz. Bu süreçte, AB Konseyi Dönem Başkanlığı ile ilişki kurulmazken, diğer AB kurumlarıyla ilişkilerin normal seyrinde devam etmesi bekleniyor. Bu bağlamda, Türkiye-AB ilişkilerine yeni bir ivme kazandırmak amacıyla 17 Mayıs’ta resmen başlatılan ve enerjiden dış politikaya geniş bir yelpazede artırılmış işbirliğini öngören Pozitif Gündem kapsamındaki çalışmaların bu süreçte de devam etmesi bekleniyor.
AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış dönem başkanlığı ile bir araya gelmelerinin ancak iki koşulda olabileceğini belirtmişti: yeni bir başlığın müzakereye açılması ve Ortaklık Konseyi toplantıları. Hatırlanacağı gibi, 30 Haziran 2012 tarihinden bu yana Türkiye’nin AB ile yürüttüğü katılım müzakerelerinde yeni bir başlık açılmadı. Başlıkların yarıdan fazlası, AB Konseyi’nin ve bazı üye devletlerin tek yanlı vetoları sebebiyle bloke edilmiş durumda. Bu durumda açılabilecek üç başlık bulunuyor: Kamu Alımları, Sosyal Politika ve İstihdam ile Rekabet. Fransa’da Cumhurbaşkanlığı görevine Türkiye’nin AB üyeliğine selefi Sarkozy kadar karşı olmayan Hollande’ın gelmesi ile, Sarkozy döneminde bloklanan beş başlık üzerindeki vetonun kalkması gündeme geldi. Ancak, GKRY’nin dönem başkanlığı süresince yeni bir başlığın açılması olası görünmüyor. Şu ana kadar dört dönem başkanlığı, herhangi bir başlık açılmadan geçtiği için bu durum, durma noktasına gelmiş olan müzakere sürecinde büyük bir değişiklik teşkil etmiyor.
Ancak, GKRY dönem başkanlığı süresince Türkiye ile yeni bir başlık açılması söz konusu olması halinde, Türkiye’nin başlığın açılmasını bir sonraki dönem başkanlığına (İrlanda Dönem Başkanlığı) erteleyeceği belirtiliyor. En son Ortaklık Konseyi Toplantısı’nın ise, Haziran ayında Danimarka Dönem Başkanlığı sırasında gerçekleştiği için GKRY Dönem Başkanlığı sırasında bir Ortaklık Konseyi toplantısı yapılması olasılığı bulunmamakta.
Daha detaylı bilgi için buraya lütfen tıklayınız.