GÜMRÜK BİRLİĞİ

Türkiye-AB Gümrük Birliği, salt bir ekonomik entegrasyon modeli olmanın ötesinde, Türkiye’nin AB ile bütünleşme hedefine yönelik ortaklık ilişkisinin önemli bir aşamasını oluşturmaktadır. Türkiye ile AB arasında ortaklık ilişkisini kuran ve Gümrük Birliği’nin çerçevesini çizen 1963 tarihli Ankara Anlaşması’nın 28. maddesinde, ortaklığın nihai hedefi Türkiye’nin üyeliği olarak belirlenmiştir. Gümrük Birliği çerçevesi 1963 yılında Ankara Anlaşması ile çizilmiş ve 1973 yılında Katma Protokol ile ayrıntıları belirlenmiştir.

Ankara Anlaşması 12 Eylül 1963 tarihinde imzalandı ve 1 Aralık 1964 tarihinde de yürürlüğe girmiştir. Ankara Anlaşması, üç aşamalı bir bütünleşme modeli öngörmüştür.

 

  • Hazırlık Dönemi

Bu dönemde Türkiye’nin herhangi bir yükümlülüğü yoktur. Topluluk Türk ekonomisinin kalkınmasına katkıda bulunmuştur. Bu kapsamda, ticaret kolaylıkları sağlanmış, mali yardımlarda bulunulmuş ve krediler verilmiştir. AB, 1971 yılında bazı petrol ve tekstil ürünleri dışında Türkiye’den ithal ettiği tüm sanayi ürünlerine uyguladığı gümrük vergileri ve miktar kısıtlamalarını tek taraflı olarak sıfırlamıştır.

  • Geçiş Dönemi

1 Ocak 1973 tarihinde yürürlüğe giren Katma Protokol ile ikinci aşama olan geçiş döneminin koşulları, yöntemleri ve sürelerini belirlenmiştir. Türkiye, 12–22 yıllık bir takvim içinde, Birlik kaynaklı ürünlere uyguladığı gümrük vergilerini sıfırlamayı ve AB’nin üçüncü ülkelere uyguladığı ortak gümrük tarifeyi benimsemeyi üstlenmiştir.

  • Son Dönemi

Türkiye’nin yükümlüklerini yerine getirmesiyle ile gerekli koşullar oluşmuş ve 1/95 sayılı Ortaklı Konseyi Kararı (OKK) neticesinde Gümrük Birliği tamamlanarak 1 Ocak 1996 tarihinde işlerlik kazanmıştır.

Taraflar arasında sanayi malları ve işlenmiş tarım ürünlerinin serbest dolaşımını kapsayan Gümrük Birliği sürecinde, Türkiye, mevzuatını AB’nin gümrük ve ticaret politikalarının yanı sıra rekabet ve fikri sınaî mülkiyet haklarına ilişkin politikalarının da dâhil olduğu kapsamlı bir alanda uyumlaştırma yükümlülüğünü üstlenmiştir.

Türkiye ile AB arasındaki Gümrük Birliği ilişkisinin modalitelerini ortaya koyan 1/95 sayılı OKK; AB’nin İç Pazar mevzuatı doğrultusunda hazırlanmıştır. Diğer bir ifadeyle, Türkiye-AB Gümrük Birliği; gümrük vergilerinin, miktar kısıtlamalarının kaldırılmasını ve üçüncü ülkelere ilişkin gümrük tarifesinin uyumlaştırılmasını ifade eden geleneksel anlamdaki gümrük birliği ilişkisinden çok daha ileri bir bütünleşme çerçevesi belirlemiş ve bu tip bir ilişkinin ötesine geçen yükümlülükler içermiştir. Söz konusu yükümlülüklerin bir kısmı Gümrük Birliği’nin resmen tamamlandığı 1 Ocak 1996 tarihinde, bir kısmının ise belirlenen geçiş süresi içinde tamamlanması öngörülmüştür.

1/95 sayılı OKK’nın kapsadığı başlıca alanlar şu şekilde özetlenebilir:

• Malların serbest dolaşımı: Gümrük vergileri ve miktar kısıtlamalarının kaldırılması ve AB Gümrük Kodu’na uyum;
• Ortak Ticaret Politikası: Ortak Gümrük Tarifesi’ne (OGT) uyum, tercihli ticaret anlaşmaları, otonom rejimler;
• Ticarette teknik engellerin kaldırılması: Teknik mevzuat uyumu;
• Yasal düzenlemeler: Fikri ve sınaî mülkiyet hakları, rekabet kuralları, kamu alımları;
• Kurumsal işbirliği: Ortaklık kurumların oluşumu.

Gümrük Birliği, Aralık 1999’da Türkiye’nin AB üyeliğine adaylığının teyit edilmesinden ve özellikle Aralık 2004’te gerçekleşen Zirve’de alınan müzakerelere başlama kararından sonra ayrı bir boyut kazanmıştır. Aynı zamanda, Dünya Ticaret Örgütü’nün (DTÖ) uluslararası ticarete ilişkin kurallarını temel alan bir yapılanma olan Gümrük Birliği, Türkiye’nin DTÖ yükümlülüklerini yerine getirmesinde de büyük avantaj sağlamıştır. Dolayısıyla, Türkiye’nin Gümrük Birliği kapsamında gerçekleştirdiği yasal ve kurumsal uyum çalışmaları, üyelik hedefi doğrultusunda bir dönüşüm süreci olarak değerlendirilmelidir.

Gümrük Birliği kapsamında yürütülen uyum çalışmaları; malların serbest dolaşımı, gümrük birliği, rekabet ve dış ilişkiler gibi müktesebat konu başlıklarında Türkiye’nin önemli düzeyde ilerleme kaydetmesini sağlamıştır. Ekim 2005’te katılım müzakerelerinin başlaması ile, bu başlıkların çok kısa sürede kapanması söz konusu olacaktır. Ancak bilindiği gibi, Gümrük Birliği ile ilgili müktesebat başlıklarının açılabilmesi için, öncelikle Gümrük Birliği’nden kaynaklanan ve henüz yerine getirilmeyen ahdi yükümlülüklerin tamamlanmasına yönelik çalışmaların tamamlanması gerekmektedir.

Malların Serbest Dolaşımı

Malların serbest dolaşımı, AB müktesebatının temel bir parçasını oluşturmaktadır. Türkiye, 1 Ocak 1996 tarihi itibariyle, AB’den ithal ettiği sanayi ürünlerine uyguladığı mevcut tüm gümrük vergileri ve eş etkili tedbirleri kaldırmış, üçüncü ülkelere yönelik miktar kısıtlaması uygulamasını AB ile uyumlu hale getirmiştir. Ayrıca, beş yıllık geçiş dönemi tanınan hassas ürünler, haricinde üçüncü ülkelere karşı Birliğin OGT’sini uygulamaya başlamıştır. 1/95 sayılı OKK’nin Ek 1’inde yer alan işlenmiş tarım ürünlerinin de sanayi ve tarım payları hesaplanmış, bir kısmı için sanayi payı hemen sıfırlanmış, bir kısmının sanayi paylarının da aşamalı olarak sıfırlanması hükme bağlanmıştır.

Ortak Ticaret Politikası

Türkiye, AB’nin Ortak Ticaret Politikası’na uyum kapsamında, üçüncü ülkelerden sanayi ürünleri ithalatında AB’nin OGT'sini uygulamayı, ithalat üzerinden alınan diğer vergi ve fonları kaldırmayı, AB’nin tercihli ve otonom ticaret rejimlerini üstlenmeyi taahhüt etmiştir. Gümrük Birliği’nin tamamlandığı 1996 yılı itibariyle Türkiye, hassas ürünler dışında ortalama yüzde 85 düzeyinde OGT uyumunu benimsemiş, 2001 yılı başından itibaren söz konusu ürünlere ilişkin indirimler de tamamlanmıştır.

Tercihli ticaret anlaşmalarına ilişkin olarak, Türkiye’nin, EFTA, Arnavutluk, İsrail, Makedonya, Bosna-Hersek, Fas, Filistin, Gürcistan, Karadağ, Mısır, Sırbistan, Şili, Tunus, Ürdün, Morityus, Güney Kore ve Suriye ile Serbest Ticaret Anlaşmaları (STA) bulunmaktadır. Ancak, Suriye ile yapılan anlaşma Aralık 2011’ten beri askıya alınmıştır. Öte yandan, Merkezi ve Doğu Avrupa ülkeleriyle akdedilmiş olan STA’lar bu ülkelerin AB üyelikleri nedeniyle feshedilerek, söz konusu ülkelerle ticari ilişkilerin Gümrük Birliği temelinde yürütülmesine karar verilmiştir. Türkiye ayrıca Lübnan, Kosova ve Malezya ile de birer STA imzalamıştır ancak söz konusu anlaşmaların yürürlüğe girmesi için ülkelerin iç onay süreçlerinin tamamlanması beklenmektedir.

Türkiye ayrıca birçok ülke ve ülke grubuyla STA müzakereleri yürütmeye devam etmektedir. Bu ülke ve ülke grupları şunlardır: Ukrayna, Kolombiya, Ekvator, Malezya, Moldova, Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Gana, Kamerun, Seyşeller, Körfez İşbirliği Konseyi, Libya, Mercosur ve Faroe Adaları’dır. Tüm bunların yanı sıra, Türkiye; ABD, Japonya, Hindistan ve Meksika başta olmak üzere birçok ülkeye de STA müzakerelerinin başlatılmasına yönelik girişimlerde bulunmuştur.

Teknik Mevzuat

Türkiye, malların serbest dolaşımının tam olarak sağlanabilmesi için teknik mevzuat olarak adlandırılan, ticarete konu olan ürünlere ilişkin ortak düzenleyici çerçeveyi de üstlenmeyi taahhüt etmiştir. Uyum sağlanması gereken AB teknik mevzuatı listesi ile uygulama koşul ve kuralları 2/97 sayılı OKK ile belirlenmiştir ve Türkiye’nin uyum çalışmalarını 2000 yılı sonunda tamamlaması öngörülmüştür. Ancak, 1999 yılında gerçekleşen Helsinki Zirvesi’nde Türkiye’nin adaylığının tanınmasını takiben uyum sağlanması gereken teknik mevzuat sayısı artmıştır. AB’deki teknik mevzuatın gelişen dinamik yapısı göz önünde bulundurularak başlatılan 2/97 sayılı OKK’nin güncellenmesi yönünde bir gereksinim ortaya çıkmıştır.

Teknik mevzuat temel olarak klasik ve yeni yaklaşım direktiflerinden oluşmaktadır. “Klasik Yaklaşım”, piyasaya sürülecek ürünlere ilişkin çok ayrıntılı tanımlamaların yanı sıra tüm üye ülkelerin kabul etmesi gereken tip onayını içermektedir. "Yeni Yaklaşım1 ise, her bir ürüne ilişkin ayrıntılı kurallara uyum yerine benzer mallardan oluşan ürün gruplarına ilişkin temel gerekleri içermektedir. Temelde, kendi kendine belgelendirme ve uyumlaştırılmış standartlara uygunluk ilkesine dayanan yeni yaklaşımı, uygunluk değerlendirmesi, akreditasyon, standardizasyon ve piyasa gözetimi kurumlarını kapsamaktadır. Dolayısıyla, bu yaklaşımın gerektirdiği yatay idari yapılar, önemli değişiklik gerektirmektedir.

Teknik mevzuat uyumu çerçevesinde, ürünlerin asgari güvenlik koşullarına sahip olduğunu gösteren CE (European Conformity) işareti oluşturulmuştur. Bir başka deyişle CE işareti üzerine iliştirildiği ürünün insan, hayvan ve çevre açısından sağlıklı ve güvenli olduğunu gösteren bir işarettir. CE işaretini taşıyan ürünlerin AB’de serbestçe dolaşımı sağlanmaktadır. Türkiye’nin bu alanda uyum durumu ileri düzeydedir. "CE" işaretinin, 1 Ocak 2004 itibariyle Türkiye iç pazarında da kullanılması zorunlu hale getirilmiş, akreditasyon alanında da önemli gelişmeler kaydedilmiştir. Avrupa Komisyonu’nun yayımladığı 2013 Türkiye İlerleme Raporu’nda, yasal düzenlemelerde yapılan son değişikliklerle, Türk Akreditasyon Kurumu’nun yapısının Avrupa akreditasyon sistemi ile daha fazla uyumlu hale getirildiği ifade edilmiştir. Söz konusu raporda ayrıca, standardizasyon konusunda, Türkiye’nin Avrupa standartlarına genel uyum oranının yüzde 99 civarında olduğu vurgulanmıştır.

Fikri ve Sınaî Mülkiyet Hakları

Gümrük Birliği kapsamında tamamlanması gereken yasal düzenlemeler, malların serbest dolaşımının tam olarak sağlanmasını amaçlamaktadır. Bu düzenlemeler içinde önemli bir yer tutan fikri ve sınaî haklara ilişkin mevzuatın taraflar arasında farklı düzeylerde bulunması serbest dolaşıma tarife dışı engel teşkil etmektedir. Dolayısıyla, Gümrük Birliği’nin sağlıklı işleyebilmesi için Türk mevzuatının AB mevzuatı ve uluslararası sözleşmelere uyumlu hale gelmesi gerekmektedir.

1/95 sayılı OKK çerçevesinde yürütülen çalışmalar neticesinde Türkiye bu alandaki mevzuatını AB mevzuatına uyumlaştırmayı büyük oranda başarmıştır. Sınaî mülkiyet hakları konusunda gerekli mevzuatı, Gümrük Birliği öncesinde yürürlüğe koymuş ve Patent Enstitüsü’nü 1994 yılında kurmuştur. 1995 yılında, güncelliğini yitiren Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu güncellenmiş ve AB mevzuatına yakınlaştırılmıştır. Ayrıca, Türkiye, bu alandaki birçok uluslararası sözleşmeye taraf olmuş ve yürürlüğe koymuştur. Nitekim, Türkiye, Gümrük Birliği çerçevesinde fikri mülkiyet haklarına ilişkin uluslararası anlaşmalara, bu çerçevede, örneğin, Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları Anlaşması’na (TRIPs) taraf olarak, DTÖ yükümlülüklerini de yerine getirmektedir.

Rekabet

Türkiye, Gümrük Birliği’ni oluşturan 1/95 Sayılı OKK ile, rekabet kurallarına ilişkin mevzuatını AB müktesebatıyla uyumlu hale getirmeyi taahhüt etmiştir.

Uyum çalışmaları kapsamında, 7 Aralık 1994 tarihinde, 4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun kabul edilmiş ve 13 Aralık 1994 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Kanunu uygulamakla sorumlu Rekabet Kurumu’nun karar organı olan Rekabet Kurulu da, 5 Kasım 1997 tarihinden itibaren başvuruları değerlendirmeye başlamıştır.

Rekabet Kurulu, Kanun’un uygulanmasına ilişkin ikincil mevzuatı, AB düzenlemelerini esas alarak hazırlamaktadır. Özellikle, grup muafiyeti alanında, önemli ölçüde ikincil mevzuat kabul edilmiştir. Bu kapsamda, örneğin, dikey anlaşmalara, Ar-Ge anlaşmalarına, motorlu taşıtlar dağıtım, servis anlaşmalarına ve sigorta sektörüne ilişkin grup muafiyeti tebliğleri bulunmaktadır.

Türkiye’deki rekabet düzenlemelerinin, AB’ye uyum süreci içinde ele alması gereken en önemli konularından bir diğeri de devlet yardımlarıdır. Ancak, devlet yardımlarının denetimi alanında ilerleme çok sınırlıdır. 2010 yılında Devlet Desteklerinin İzlenmesi ve Denetlenmesi Hakkında Kanun 2010 yılında yürürlüğe girmiştir ancak devlet desteklerini izleyip denetleyen bir kurum henüz faaliyete geçmemiştir.

Kamu Alımları

1/95 sayılı OKK kapsamında, Türkiye’nin kamu alımları alanındaki AB mevzuatına uyum sağlaması hükme bağlanmış ve 1 Ocak 2003 tarihinde Kamu İhale Kanunu yürürlüğe konulmuştur. Kamu ihalelerine ilişkin uygulamaları yürütecek ve şikâyetleri çözüme bağlayacak hukuki ve idari düzeyde bağımsız Kamu İhale Kurumu ise Temmuz 2002’de yayımlanan yönetmelik ile çalışmalarına başlamıştır.

Ancak, kamu alımları alanında, Kamu İhale Kanunu’nun Türk teklif sahipleri lehine hükümler içermesi, kamu alımları için belirlenen eşik değerlerin AB’de öngörülen değerlerin üzerinde olması ve Kamu İhale Kanunu’nda muafiyetlerin sürmesi AB tarafından İlerleme Raporları’nda uyum eksiliği olarak değerlendirilmektedir.

Kurumsal İşbirliği

1/95 sayılı OKK, Gümrük Birliği’nin işleyişinin denetimi ve karşılaşılan sorunlara ortak çözümler oluşturulması hususunda etkin olacak kurumsal işbirliği modelleri oluşturulmasını hükme bağlamıştır. Bu amaca yönelik; Ortaklık Konseyi, Ortaklık Komitesi, Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu ve Gümrük İşbirliği Komitesi tesis edilmiştir. Bunlara ek olarak, 1/95 sayılı OKK uyarınca, bilgi ve görüş alışverişi sağlayarak Ortaklık Konseyi’ne tavsiyelerde bulunmak ve görüş bildirmekle yükümlü olan Gümrük Birliği Ortaklık Komitesi oluşturulmuştur.

Türkiye-AB Gümrük Birliği’nde Yaşanan Temel Sorunlar

Günümüzde Türkiye-AB Gümrük Birliği’nde gümrük birliğinin mantığına ters düşen bazı uygulamalar bulunmaktadır. Bu başlıca sorunlar şunlardır;

- Danışma ve ihtilafların çözümü mekanizması: Söz konusu mekanizma yeterince hızlı ve etkin bir şekilde işlememektedir

Serbest Ticaret Anlaşmaları:  Avrupa Komisyonu’nun üçüncü ülkeler ile yürüttüğü müzakere ve karar alma süreçlerine Türkiye dâhil edilmemektedir. Türkiye tercihli ticaret rejimine uyum çerçevesinde, AB’nin anlaşma imzaladığı üçüncü ülkelerle anlaşma imzalamakla yükümlüyken, bu ülkeler için böyle bir yükümlülük bulunmamaktadır.

- Vize Sorunu: Türkiye ile AB arasında mallar serbest dolaşımda olurken; Gümrük Birliği içinde mallarını tanıtmak için fuarlara gitmek, ihalelere veya iş görüşmelerine katılmak, iş anlaşması imzalamak isteyen iş adamlarına vize uygulanması gümrük birliğinin ilkelerine aykırıdır.

- Taşıma Kotaları: Bir yandan Türk taşımacılığına verilen kotalar ve diğer yandan taşıma faaliyetini yürüten TIR şoförlerine uygulanan vize, Gümrük Birliği’ne aykırı olarak Türkiye ile AB arasındaki malların serbest dolaşımında ciddi bir engel teşkil etmektedir.

Güncellenme Süreci

Gümrük Birliği, ülkemizin AB tam üyeliği öncesinde geçiş dönemi düzenlemesi olarak yürürlüğe koyulmuştur. Ancak Türkiye’nin AB’ye tam üyelik perspektifinin hala netleşmemiş olması sonucunda öngörülenden daha uzun süre yürürlükte kalması ülkemiz açısından birtakım sorunların ortaya çıkmasına yol açmaktadır. Gümrük Birliği ile ilgili alanlarda AB’nin karar alma süreçlerinde Türkiye’nin yer almaması, ülkemizin AB’nin akdettiği Serbest Ticaret Anlaşmalarının (STA) üstlenmesinde yaşanan güçlükler ve Gümrük Birliği’nden tam anlamıyla yararlanmasına engel olan karayolu kotaları konuları sistemik sorunlar haline gelmiştir. Söz konusu hususlara ilişkin olarak Gümrük Birliği Kararı’nda hiç hüküm bulunmaması veya mevcut hükümlerin ülkemiz açısından yetersiz kalması bu sorunlara kaynağını oluşturmaktadır.

Diğer taraftan, AB son yıllarda imzaladığı yeni nesil STA’lar kapsamında tarım, hizmetler, yatırımlar ve kamu alımları gibi alanlarda üçüncü ülkelerle Türkiye ile olan Gümrük Birliği’nden daha kapsamlı ticari ilişkiler yürütmektedir. Son dönemde, ülkemiz de üçüncü ülkelerle benzer şekilde Gümrük Birliği’nden daha geniş kapsamlı STA’lar müzakere etmeye başlamıştır. En önemli ortağımız olan AB ile ekonomik ve ticari ilişkilerimizi bu yeni akımlar çerçevesinde geliştirmemizde birçok açıdan önemli yararlar bulunduğu değerlendirilmektedir.

AB ile olan ticari ilişkilerimizdeki mevcut asimetriyi gidermek ve küresel ticaret dinamiklerine uyum sağlamak adına Türkiye-AB Gümrük Birliği’nin güncellenmesi ve derinleştirilmesi gerekmektedir.

Bu bağlamda Avrupa Komisyonu ile yürütülen teknik müzakerelerin 27 Nisan 2015 tarihinde tamamlanmasının ardından, müzakerelerin çerçevesini belirleyen rapor kamuoyuna sunulmuştur. 12 Mayıs 2015 tarihinde Avrupa Komisyonunun Ticaretten Sorumlu Üyesi Cecilia Malmström ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin yaptığı ortak açıklamada Türkiye ile AB arasındaki Gümrük Birliği’nin güncellenmesi için müzakerelerin başlayacağı ifade edilmiştir.

Bunun öncesinde 28 Mart 2014 tarihinde Avrupa Komisyonunun talebi doğrultusunda Dünya Bankası tarafından hazırlanan “AB-Türkiye Gümrük Birliği Değerlendirmesi” başlığını taşıyan rapor yayımlanmıştır. Raporda Türkiye’nin üzerinde durduğu taşıma kotaları, vizeler ve serbest ticaret anlaşmaları konularındaki sorunlar dikkate alınarak Gümrük Birliği’nin tarım, hizmetler ve kamu alımlarına genişletilmesi önerilmiştir. Aynı şekilde Avrupa Komisyonu da bu konuda bir çalışma yaparak hazırladığı detaylı araştırmayı 21 Aralık 2016 tarihinde kamuoyuna sunmuştur.

Gümrük Birliği'nin güncellenmesi ile Gümrük Birliği kapsamında karşılaşılan sistemik sorunlara çözüm bulunması ve AB ile tercihli ticari ve ekonomik ilişkilerin tarım, kamu alımları, hizmetler ve e-ticaret gibi yeni alanlara genişletilmesi amaçlanmaktadır.

Gümrük Birliği’nin güncellenmesine ilişkin resmi müzakerelere başlanmadan önce taraflarca etki analizi çalışması, iç istişare ve onay süreçlerinin tamamlanması gerekmektedir. Bu süre zarfında ülkemizce gerekli hazırlıklar kapsamında Ticaret Bakanlığı ile Kurumlar, Sivil Toplum Kuruluşları ve özel sektör temsilcileri arasında iç istişare süreci sürdürülmektedir. Bu kapsamda ilgili kamu kurumlarıyla konu bazlı gerçekleştirilen toplantılar için tıklayınız.

26 Haziran 2018 tarihinde gerçekleşen AB Genel İşler Konseyi toplantısının sonuç bildirisinde Türkiye ile ilişkilere de önemli bir yer ayrılmış, Türkiye’nin aday bir ülke ve ortak olarak AB için önemi vurgulanıp Suriyeli mülteciler konusundaki çabaları takdir edilmekle birlikte Türkiye’nin Avrupa Birliği’nden daha da uzaklaşmakta olduğu belirtilerek katılım müzakerelerinin, bundan dolayı, durma noktasına geldiği ve yeni fasılların açılması veya kapatılmasının düşünülmediği ifade edilmiştir. Bu kapsamda, AB-Türkiye Gümrük Birliği’nin modernizasyonuna yönelik başkaca bir çalışma öngörülmediği açıklanmıştır..

25-26 Mart 2021 tarihlerinde gerçekleşen AB Liderler Zirvesi sonrası alınan kararlar neticesinde Türkiye ile pozitif bir gündem oluşturulması üzerinde durulmuştur. Söz konusu pozitif gündemin en önemli unsurlarından birisini de Gümrük Birliği'nin güncellenmesi oluşturmaktadır. Zirve sonuç bildirisinde Gümrük Birliği’nin modernize edilmesi ve kapsamının genişletilmesi, Türkiye’nin ticari sıkıntıları ele alması kaydıyla Üye Devletlerin müzakere direktiflerini belirleyerek Komisyona bu alandaki müzakereleri başlatmak üzere yetki vermeleri istenmiştir. 

AB Konseyi Başkanı Charles Michel ile Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın daveti üzerine 6 Nisan 2021 Türkiye’ye çalışma ziyaretinde bulunmuştur. Türkiye- AB ilişkilerinin değerlendirildiği görüşmede Michel, AB’nin, ekonomik işbirliği, göç ve insanlar arası temas-mobilite olmak üzere üç temel ayağı olan somut ve pozitif bir gündemi masaya koymaya hazır olduklarını ifade etmiş, ilişkilerin kademeli, orantılı ve geri döndürülebilir olacağına işaret ederek, Türkiye’nin bu fırsat penceresinden yararlanmasını umduklarını belirtmiştir.  Avrupa Komisyonu Başkanı von der Leyen de Gümrük Birliği çerçevesini modernize etmek için çalışacaklarını açıklamıştır.Ticareti daha da canlandırmak için Gümrük Birliği’nin uygulanmasında ortaya çıkan zorlukların ele alınacağını ve Gümrük Birliği’nin çerçevesinin modernizasyonu üzerinde çalışacaklarının altını çizmiştir. Von der Leyen aynı zamanda, yeşil ve dijital dönüşüme odaklanılarak, kamu ve özel sektör işbirliğini arttıracak yolları da araştıracaklarını belirtmiştir.

 

 

E-Bülten Kayıt

İKV KURUCU VE MÜTTEVELLİ KURUMLARI

© 2023 İKV Bütün Hakları Saklıdır.
Designed By: OrBiT