AB GENİŞLEMESİ
ALTILAR
Roma Antlaşması’nın 1958 yılında yürürlüğe girmesinden sonra, gerek Avrupa Toplulukları’nın temellerini atması bakımından (Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu-AKÇT, EURATOM, Avrupa Ekonomik Topluluğu-AET) bakımından gerek Roma Antlaşması’nda yer alan politikaların uygulanması açısından başarılı bir dönem başlamıştır. Kurucu üye devletler (Fransa, Almanya, İtalya, Belçika, Hollanda ve Lüksemburg) arasındaki Gümrük Birliği, Roma Antlaşması’nda öngörülen tarihten bir buçuk yıl önce, 1 Temmuz 1968’de tamamlanmış, ulaştırma ve enerji alanlarındaki gecikmelere rağmen AET, “geçiş dönemi” adı verilen ilk uygulama devresinin sonunda 31 Aralık 1969 tarihinde Antlaşma ile saptanan hedeflerin çoğuna ulaşmayı başarmıştır.
Avrupa Topluluğu’nun elde ettiği başarılar diğer Avrupa devletlerinin dikkatini çekmiş, Birleşik Krallık, Danimarka ve Norveç bu oluşumlarda yer almak için AET’ye üyelik başvurusunda bulunmuşlardır. Birleşik Krallık’ın ilk başvurusu Fransa tarafından Roma Antlaşması’na uygun olmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir.
İLK GENİŞLEME
Birleşik Krallık, 2 Mayıs 1967 tarihinde ikinci başvurusunu yapmıştır. 1969 yılında Lahey’de yapılan zirvede, Topluluk'a katılma talebinde bulunan Birleşik Krallık, İrlanda, Danimarka ve Norveç ile konuya ilişkin müzakerelerin başlatılması kabul edilmiştir. İki yıl süren müzakerelerden sonra Birleşik Krallık, İrlanda ve Danimarka, 22 Ocak 1972 tarihinde Topluluk’a katılmışlar, bu ülkelerin Topluluk'a katılmasıyla ilk genişleme gerçekleşmiş ve üye sayısı altıdan dokuza yükselmiştir. 1973 yılında iki EFTA kurucu üyesi ülkenin - Birleşik Krallık ve Danimarka - Topluluk'a katılımı sonucunda Topluluk EFTA ülkeleri ile ilişkilerini yeniden düzenlemiştir. Norveç'in Katılım Antlaşması ise, ülkede yapılan bir referandum ile reddedilmiştir.
İKİNCİ VE ÜÇÜNCÜ GENİŞLEME - GÜNEY ÜLKELERİ TOPLULUK’A GİRİYOR
Yunanistan 8 Haziran 1959 tarihinde AT’ye ortaklık için başvuruda bulunmuştur. İki taraf arasında yapılan müzakereler sonucunda, Yunanistan 9 Temmuz 1961 tarihinde Avrupa Toplulukları ile Ortaklık Anlaşması’nı (Atina Anlaşması) imzalamıştır. Bu anlaşmayla Yunanistan’ın nihai hedefinin ABye tam üyelik olduğu ifade edilmiştir. Ancak 1967 yılında Yunanistan'da meydana gelen askeri darbeden ötürü ilişkiler dondurulmuştur.
Yunanistan, demokratik rejimin yeniden tesisini takiben Roma Antlaşması’nın 237’nci, AKÇT Antlaşması’nın 98’inci ve EURATOM Antlaşması’nın 205’inci maddelerine dayanarak 12 Haziran 1975’te Birlik’e tam üyelik başvurusunda bulunmuştur. Bu başvuru üzerine Komisyon, konuyla ilgili bir rapor hazırlamış ve bu raporu 29 Ocak 1976 tarihinde yayımlamıştır. Raporda, Yunanistan’ın ekonomik sıkıntılardan dolayı Birlik’e katılımının uygun olmadığı ifade edilmiştir. Bu görüşe rağmen, AB-Yunanistan ilişkileri ivme kazanmış ve 27 Temmuz 1976 yılında katılım müzakereleri başlatılmıştır. Yunanistan’ın Birlik’e katılımının demokrasinin gelişimini olumlu yönde etkileyeceği düşünülmüş ve katılım süreci üye ülkeler tarafından da desteklenmiştir. 3 yıl süren görüşmeler sonucunda Yunanistan ile Topluluk arasında 28 Mayıs 1979 tarihinde Katılım Antlaşması imzalanmış; Antlaşma, onaylandıktan sonra 1 Ocak 1981 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Yunanistan’ın da Topluluk’a katılmasıyla üye sayısı 10’a çıkmıştır.
İspanya ve Portekiz, Topluluk’a ilk başvurularını 1962 yılında gerçekleştirmiş ancak her iki ülkenin de diktatörlükle yönetilmesi sonucu başvuruları kabul edilmemiştir. Bu iki Güney Avrupa ülkesinin az gelişmiş ekonomileri ve demokrasiye geçişlerinde karşılaştıkları sıkıntılar, Topluluk’un bu ülkeler ile ilişkilerinin yavaş ilerlemesine yol açmıştır. 29 Haziran 1970 tarihinde İspanya ile Topluluk arasında imzalanan Tercihli Ticaret Anlaşması’nın ardından, Haziran 1977’de İspanya’da demokratik seçimler yapılmış ve demokrasiye geçtikten bir ay sonra da İspanya, üyelik başvurusunu yinelemiştir. Başvuru Komisyon tarafından değerlendirilmiş ve olumlu görüş Konseye bildirilmiştir. Bunun üzerine, bu iki ülke ile müzakerelerin başlatılması yönünde karar alınmıştır. 1970’li yılların ortalarına doğru diktatörlükten demokrasiye geçiş süreci yaşayan Portekiz’e, demokrasinin kalıcı olmasını desteklemek amacıyla AB tarafından, 150 milyon avro tutarında mali yardım sağlanmış, işçilerinin Topluluk içinde dolaşımı kolaylaştırılmış ve tarım alanında bazı imtiyazlar tanınmıştır. Portekiz, Topluluk’a üyelik başvurusunu 28 Mart 1977 tarihinde yapmıştır. Bu başvuruya karşılık Komisyonun görüşü olumlu olmuş ve katılım müzakerelerinin başlatılması kararı alınmıştır. İspanya ve Portekiz ile 1978-1979 yıllarında başlatılan müzakereler, 1986 yılında bu ülkelerin Topluluk’a katılmalarıyla sonuçlanmış, böylece üye ülkelerin sayısı 12’ye yükselmiştir.
KUZEY ÜLKELERİNİN AB ÜYELİĞİ
Topluluk dördüncü genişleme sürecini Güney Avrupa ülkelerine kıyasla ekonomik olarak daha gelişmiş ve demokrasinin tüm kurumları ile daha iyi işlediği Kuzey ülkeleri (Avusturya, İsveç, Finlandiya) ile gerçekleştirmiştir. Aynı zamanda EFTA üyesi olan bu ülkelerden Avusturya 17 Temmuz 1989’da, İsveç 1 Temmuz 1991’de, Finlandiya ise 18 Mart 1992 tarihinde Topluluğa üyelik başvurusunda bulunmuşlardır. Birlik, üç ülke için müzakereleri eş zamanlı olarak 1 Şubat 1993 tarihinde başlatmış ve bu ülkelerin Birlik’e üye devletlerle ortak değerleri taşıması ve refah seviyelerinin yüksek olması nedeniyle, katılım müzakereleri Birlik tarihindeki en kısa sürede (13 ay) tamamlanmıştır. Ancak Avusturya’ya malların, kişilerin, hizmetlerin ve sermayenin serbest dolaşımı, dış ilişkiler ve Gümrük Birliği, mali ve bütçesel hükümler ve rekabet politikası konularında, İsveç’e aynı konulara ek olarak tarım ve balıkçılık politikası konusunda ve Finlandiya’ya da her iki ülke için de ortak olan konularda ve yine balıkçılık politikası konusunda geçiş süresi tanınmıştır. Bu ülkelerin 1995 yılında katılımları ile Avrupa Birliği, Orta ve Kuzey Avrupa’ya doğru genişleyerek üye sayısını 15’e çıkarmıştır.
DUVAR YIKILIYOR
Soğuk Savaş düzeninin sona ermesi ile AB öncelikle bağımsızlığını yeni kazanan Merkez ve Doğu Avrupa Ülkeleri’ne (MDAÜ), planlı ekonomiden serbest piyasa ekonomisine ve komünist rejimden çoğulcu demokrasiye geçişlerini sağlayabilme yönünde destek olmuştur. MDAÜ’lere yönelik ilk önemli karar 14-15 Aralık 1990 tarihinde Roma Zirvesi’nde alınmıştır. AB Konseyi bu zirvede, MDAÜ’lere ilişkin bir mali yardım paketini yürürlüğe koymuştur. MDAÜ’lerin talepleri ekonomik yardım ve kolaylaştırılmış ticaret imkânlarının ötesinde olmuştur. MDAÜ’ler AB dışında bir üçüncü yola yönelmenin bölgede daha büyük istikrarsızlıklar yaratabileceğini belirterek, AB’nin bu ülkelerle daha sıkı bir işbirliği geliştirmesi gerektiğinin altını çizmiştir. AB-MDAÜ ilişkileri, 21-22 Haziran 1993 tarihlerinde Danimarka Dönem Başkanlığı sonunda yapılan Kopenhag Zirvesi ile yeni bir döneme girmiştir. Bu zirvede MDAÜ’lerin AB üyeliğine aday olabilecekleri ilk kez ve en üst düzeyde vurgulanmış, AB üyesi olmak isteyen Merkez ve Doğu Avrupa ülkelerinin, gerekli ekonomik ve siyasi koşulları yerine getirerek üyelik sorumluluklarını karşılamaları durumunda AB’ye katılabilecekleri ifade edilmiştir. Üye olabilmek için de bazı kriterler belirlenmiştir. Kopenhag Zirvesi’nde tanımlanan ve ekonomik, siyasi ve Topluluk müktesebatının kabulü ile ilgili Kopenhag Kriterleri olarak bilinen ölçütler, aday ülkelerin AB’ye üye olmak için yerine getirmeleri gereken koşullardır. Kopenhag Kriterleri üç başlık altında toplanmıştır.
•Siyasi kriterler: Aday ülke, demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları, azınlıkların korunması ve kabul görmesinin güvence altına alındığı istikrarlı bir kurumsal yapıya kavuşmuş olmalıdır.
•Ekonomik kriterler: Aday ülkede iyi işleyen bir pazar ekonomisi ve AB içindeki piyasa güçlerine ve rekabet baskısına karşı koyabilme kapasitesi bulunmalıdır.
•Topluluk müktesebatının kabulü: Aday ülke, siyasi, iktisadi ve parasal birliklerin amaçlarına uyulması dâhil olmak üzere, Avrupa Birliği mevzuatını üstlenebilme ve uygulayabilme kapasitesine sahip olmalıdır. Bunlar arasında siyasi kriterler, yani demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları ve azınlıklara saygı ABye üyelik görüşmelerinin başlaması için ön koşuldur. Bu kriterleri yerine getirmeyen bir ülke ile müzakere süreci başlatılmamaktadır.
AB’ye katılım sürecinde Komisyon, aday ülkelerin Kopenhag Kriterleri’ni karşılama yönünde kaydettikleri ilerlemeleri düzenli olarak izlemekte ve İlerleme Raporu ile ortaya koymaktadır. Katılım Ortaklığı Belgesi ise aday ülkelerin üyelik yönünde gerçekleştirmeleri gereken tüm çalışmaları önceliklerine göre bir takvim çerçevesinde ortaya koymaktadır. Her aday ülke, Katılım Ortaklığı Belgesi’nde belirtilen önceliklerin yerine getirilmesi ve AB müktesebatına uyum sağlanması için detaylı bir Ulusal Program hazırlamaktadır.
AB’nin genişleme süreci çerçevesinde önem taşıyan belgelerden biri de Gündem 2000’dir. Gündem 2000, genişleme perspektifi ile Topluluk politikalarını güçlendirmek ve AB’ye 2000-2006 dönemi için yeni bir mali çerçeve sağlamak amacıyla 1995 tarihli Madrid Zirvesi’nde, Konseyin talebi üzerine Komisyon tarafından hazırlanarak Mart 1999 Berlin Zirvesi’nde kabul edilmiştir. 1999’da başlatılan bu sürecin amacı, genişlemenin gereksinimleri doğrultusunda Birlik’in yeniden şekillendirilmesidir. Topluluk politikalarının reformu, genişleme ve AB’nin 2000-2006 dönemine ilişkin mali perspektifleri olmak üzere 3 ana başlık altında toplanan öncelik alanlarına ilişkin öngörüler:
•Tarım reformunun, rekabet gücünü artırma, çevresel faktörleri gözetme, çiftçiler için adil bir gelir temin etme, yasal düzenlemeleri basitleştirme ve uygulamanın adem-i merkeziyetçi bir hale getirilmesi perspektifi ile devam ettirilmesi;
•Yapısal fonların ve uyum fonunun etkinliğinin, projelerin tematik ve coğrafi olarak spesifik amaçlara ve bölgelere yoğunlaşması yoluyla artırılması ve böylece idarenin geliştirilmesi;
•Aday ülkeler için katılım öncesi stratejinin iki mali mekanizma oluşturmak yoluyla güçlendirilmesi: Gelişmiş ulaşım ve çevresel koruma altyapılarını desteklemek amacıyla katılım öncesi yapısal bir aracın (Instrument Structurel de pré-adhésion- ISPA) ve aday ülkelerdeki tarımın ve kırsal alanların uzun vadeli uyumunu kolaylaştırmak amacıyla katılım öncesi tarımsal bir aracın (Special Accession Programme for Agriculture and Rural Development - SAPARD) oluşturulması;
•Bütçe disiplinini temin ederken, Birlik’in 21. yüzyılın getirdiği, başta genişleme olmak üzere, tehdit ve fırsatlara hazırlıklı olması için, 2000-2006 dönemine ilişkin yeni bir mali çerçeve kabul edilmesi şeklinde düzenlenmiştir.
Beşinci genişleme sürecinde, siyasi kriterleri yerine getirmiş olan 10 ülkeden İlk Dalga Ülkeler ya da Lüksemburg Grubu olarak adlandırılan Çek Cumhuriyeti, Estonya, GKRY, Macaristan, Polonya ve Slovenya ile müzakerelere başlama kararı Aralık 1997 tarihli Lüksemburg Zirvesi’nde alınmıştır. İkinci dalga ülkeler ya da Helsinki Grubu olarak adlandırılan Bulgaristan, Romanya, Malta, Letonya, Litvanya ve Slovakya için Aralık 1999 tarihli Helsinki Zirvesi’nde oybirliği ile karar verilmiştir.
Aralık 1997 tarihli Lüksemburg ve Aralık 1999 tarihli Helsinki Zirveleri, 5’inci genişlemenin sistematiğini ve katılım öncesi süreç ile müzakere sürecine ilişkin çerçeveyi de ortaya koymuştur. Lüksemburg Zirvesi’nde, 5’inci genişlemenin, geçmişin bölünmüş Avrupası’na son verecek yeni bir dönemin başlangıcı olacağı, Avrupa bütünleşme modelinin bütün Avrupa kıtasını kapsayacak şekilde genişlemesinin gelecekteki istikrar ve ilerlemenin teminatı olacağı ifadeleriyle Birlik’in bu sürece verdiği önem vurgulanmıştır. Zirvede, genişlemenin kapsamlı, kapsayıcı ve devamlılık arz eden bir süreç olduğu, bu sürecin, her aday ülkenin hazırlanma derecesine göre aşamalar halinde ilerleyeceği belirtilmiş, 10 MDAÜ, Malta ve GKRY için başlatılan katılım müzakerelerinde bütün bu ülkelerin aynı kriterler temelinde ve eşit şartlar altında AB’ye üye olmaya teşvik edildiği ifade edilmiştir.
22 Haziran 1995 tarihinde Romanya, Birlik’e üyelik başvurusunda bulunmuş ve 15 Şubat 2000 tarihinde müzakerelere başlamıştır. Bulgaristan ise üyelik başvurusunu 14 Aralık 1995 tarihinde yapmış; 15 Şubat 2000 tarihinde müzakerelere başlamıştır.
12-13 Aralık 2002 tarihlerinde gerçekleştirilen Kopenhag Zirvesi Avrupa Birliği’nin genişleme sürecinde bir diğer önemli dönüm noktası olmuştur. Zirvede, Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Polonya, Slovakya, Estonya, Letonya, Litvanya, Slovenya, GKRY ve Malta ile yürütülen müzakereler sonuçlandırılmıştır. 16 Nisan 2003 tarihinde Atina’da Katılım Antlaşması’nın imzalanmasının ardından 10 aday ülke, 1 Mayıs 2004 tarihinde Birlik üyesi olmuşlardır.
5’inci genişlemenin ardından 16-17 Aralık 2004 tarihinde gerçekleştirilen AB Devlet Ve Hükümet Başkanları Zirvesi’nde aday ülke statüsünde bulunan Türkiye’nin siyasi kriterleri yeterli ölçüde yerine getirdiği belirtilmiş ve katılım müzakerelerine 3 Ekim 2005 tarihinde başlanması kararlaştırılmıştır.
Avrupa Komisyonu, Bulgaristan ve Romanya için 13 Kasım 2002 tarihinde, 2007 yılında Birlik’e tam üye olabilmelerine ilişkin yol haritasını sunmuş, 25 Nisan 2005 tarihinde de Katılım Antlaşması’nı Lüksemburg’da imzalamıştır. Her iki ülke ile 2000 yılında açılan üyelik müzakereleri Aralık 2004’te tamamlanmıştır. Üyelikleri ise 1 Ocak 2007 tarihinde gerçekleşmiştir.
Avrupa Komisyonu, 16 Mart 2005 tarihinde ise “Hırvatistan Üyelik Müzakereleri Çerçevesi”ni kabul etmiştir. Ancak, Hırvatistan Hükümeti ile müzakereler, General Ante Gotovina’yı tutuklayarak Lahey’deki Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi’ne teslim etmediği ve Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi (International Criminal Tribunal for the Former Yugoslavia- ICTY) ile tam işbirliği yapmadığı gerekçesiyle, tarih verilmeksizin ertelenmiştir.
Komisyon 29 Haziran 2005 tarihinde “Türkiye İçin Katılım Müzakereleri Çerçevesi Taslağı”nı ve “Sivil Toplumlar Arasındaki Diyaloga İlişkin Tebliğ”i açıklamıştır. 3 Ekim 2005 tarihinde ise, Müzakere Çerçeve Belgesi AB Genel İşler Konseyi’nde kabul edilmiştir. Aynı tarihte Hırvatistan ile de müzakerelere yeniden başlanması kararlaştırılmıştır. Türkiye ve Hırvatistan tarama sürecine 20 Ekim 2005 tarihinde başlamıştır. Türkiye ile tarama toplantıları 13 Ekim 2006 tarihinde tamamlanmıştır. Her iki aday ülke ile fiili müzakerelere başlanmıştır.
BEŞİNCİ GENİŞLEME TAMAMLANIYOR
1995 yılında AB üyeliği için başvuruda bulunan Bulgaristan ve Romanya ile katılım müzakereleri Şubat 2000 tarihinde başlamıştır. 2004 yılındaki genişleme dalgasının bir devamı niteliğindeki 2007 genişleme dalgasına dâhil olan Bulgaristan ve Romanya, komünist rejimin düşüşünün on yedinci yılında 1 Ocak 2007 tarihinde AB üyesi olmuşlardır. Böylece AB üye sayısı 27’ye, Birlik’te kullanılan resmi dillerin sayısı da 23’e yükselmiştir.
Örgütlü suçlar ve yolsuzlukla ilgili meselelerle ilişkili olarak Bulgaristan ve Romanya, Birlik’e üye olmalarından bu yana İşbirliği ve Tetkik Mekanizması (Cooperation and Verification Mechanism-CVM) aracılığıyla Avrupa Komisyonu tarafından izlenmiştir. 15 Eylül 2023 tarihinde Avrupa Komisyonu, ilgili mekanizmanın çalışmalarının resmen sonlandığını açıklamıştır.
AB-27’DEN AB-28’E : AB’NİN YENİ ÜYESİ HIRVATİSTAN
Hırvatistan, 1 Temmuz 2013 tarihinde resmen AB’nin 28’inci üyesi olmuştur. Böylece Hırvatistan, Yugoslavya’nın dağılmasıyla bağımsızlığını ilan eden ülkelerden AB üyesi olan ikinci ülke olmuştur. Hırvatistan’ın üyeliğiyle AB’nin resmi dillerinin sayısı 24’e; AB nüfusu ise 508 milyona ulaşmıştır.
17 Haziran 2004’te aday ülke ilan edilen Hırvatistan, AB ile katılım müzakerelerine Türkiye ile aynı tarihte, 3 Ekim 2005’te, başlamıştır. Hırvatistan’ın AB ile bütünleşme sürecinde Lahey’deki Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi (ICTY) ile yeterli düzeyde işbirliği yapmadığı gerekçesiyle ve AB üyesi olan komşusu Slovenya ile arasındaki sınır anlaşmazlığı nedeniyle sorunlar yaşanmış; ancak bu sorunların üstesinden gelinerek, Hırvatistan, Avrupa Birliği ile yürüttüğü katılım müzakerelerini 30 Haziran 2011 tarihinde tamamlamıştır.
Avrupa Komisyonu, 12 Ekim 2011’de Hırvatistan’ın üyelik koşullarını yerine getirdiğine kanaat getirerek Birlik’e katılmasına ilişkin olumlu görüş bildirmiştir. Hırvatistan’ın 1 Temmuz 2013’te AB’ye katılımı, 1 Aralık 2011’de Avrupa Parlamentosunda ve 5 Aralık 2011’de AB Genel İşler Konseyi’nde onaylanmış, Hırvat yetkililer, 9 Aralık 2011 tarihinde AB’ye Katılım Antlaşması’nı imzalamışlardır. Ülkenin AB’ye katılımı, 22 Ocak 2012 tarihinde gerçekleştirilen referandum ile Hırvat halkı tarafından da onaylanmıştır. Katılım Antlaşması, 9 Mart 2012 tarihinde Hırvatistan Parlamentosu tarafından da onaylanmıştır. Avrupa Komisyonu, 10 Ekim 2012 tarihinde açıkladığı Genişleme Stratejisi ve Kapsamlı İzleme Raporu’nda Hırvatistan’ın üyelikten önce rekabet politikası, adalet, özgürlük ve güvenlik ve yargı ve temel haklar alanlarında yerine getirmesi gereken 10 önceliğe dikkat çekmiştir. Hırvatistan tarafından bu öncelikli eylemlerin yerine getirilmesiyle, Avrupa Komisyonu, yayımladığı son İzleme Raporu’nda Hırvatistan’ın AB üyeliği için hazır olduğunu açıklamış ve Temmuz 2013’te AB’nin 28’inci üyesi olmasına yeşil ışık yakmıştır.
Hırvatistan, AB’ye Katılım Antlaşması’nın onay sürecinde, artık faaliyette olmayan Ljubljanska Banka’nın Hırvat mudilerine olan borcunun ödenmesine ilişkin anlaşmazlık nedeniyle AB üyesi komşusu Slovenya ile karşı karşıya gelmiştir. Ancak, 11 Mart 2013 tarihinde Sloven ve Hırvat yetkililer arasında Ljubljanska Banka sorununun çözümüne yönelik mutabakat zaptının imzalanması ve Sloven Parlamentosu’nun nihayet 2 Nisan 2013 tarihinde Hırvatistan’ın Katılım Antlaşması’nı onaylaması ile bu engel de ortadan kalkmıştır. 7 Haziran 2013 tarihinde, Alman Parlamentosu’nun üst kanadı Bundesrat’ın Hırvatistan’ın Katılım Antlaşması’nı onaylaması ile, Katılım Antlaşması’nın onay süreci tamamlanmıştır. Hırvatistan 1 Temmuz 2013 tarihinde Avrupa Birliği’ne üye olmuştur.
GENİŞLEME POLİTİKASI’NIN BUGÜNÜ
AB genişlemesi, AB’nin iç dinamikleri, önceki genişleme dalgalarından edinilen deneyimler ve AB’ye katılmayı bekleyen ülkelerin özel durumları temelinde evrilmeye devam etmektedir. Bu bağlamda, 2007 yılında Bulgaristan ve Romanya’nın yolsuzluk ve örgütlü suçlar alanlarındaki sorunlara rağmen Birliğe üye olması ve GKRY’nin Kıbrıs meselesi çözüme kavuşturulmadan gerçekleşen üyeliği belirleyici olmuştur. Buna ek olarak, 2004 ve 2007 yıllarındaki genişleme dalgasından sonra AB kamuoyunda kendini hissettiren genişleme yorgunluğu ve 2010 yılında AB’yi etkisi altına alan Avro Alanı borç krizi genişlemenin AB’nin öncelikleri arasında alt sıralara gerilemesine neden olmuştur. Tüm bu faktörlerin AB’ye katılım şartlarını daha da zorlaştırdığı söylenebilir. AB Konseyi, genişleme politikasında daha fazla söz sahibi olmuş, genellikle genişleme yanlısı bir tutum izleyen Komisyon ise genişleme politikasında her ülkenin özel durumu ve karşılaştığı zorlukları göz önünde bulundurarak özel girişimler uygulama yoluna gitmiştir. Türkiye ile müzakerelerin ivme kazandırılması için 2012de başlatılan Pozitif Gündem; Makedonya ile reform ivmesinin canlı tutulması için Yüksek Düzey Katılım Diyaloğu gibi girişimler bu doğrultuda hayata geçirilmiştir.
Avrupa Komisyonu, Ekim 2011’de sunduğu 2011-2012 Genişleme Strateji Belgesi’nde hukukun üstünlüğünü AB üyelik sürecinin merkezine oturtan yeni yaklaşımı kabul etmiştir. Yeni yaklaşıma göre, hukukun üstünlüğü ile doğrudan ilişkili iki fasıl olan “Yargı ve Temel Haklar” ile “Adalet, Özgürlük ve Güvenlik” fasılları katılım müzakerelerinde öncelikli olarak ele alınarak, müzakereler boyunca yakından takip edilecek ve en son kapatılan fasıllar olacaktır.
2013-2014 Genişleme Stratejisi’nde ise Komisyon, “önce temel konuların ele alınması” (fundamentals first) teması ışığında hukukun üstünlüğü, ekonomik yönetişim, demokratik kurumların güçlendirilmesi, temel haklar, kamu yönetimi reformu ve komşularla iyi ilişkiler konularına özel önem atfedeceğini açıklamıştır.
Kasım 2014’te göreve gelen Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker, görev süresi boyunca AB’nin yeni bir genişlemeye tanıklık etmeyeceğini açıkça telaffuz etmiş ve bu doğrultuda, genişleme dosyasını Komisyon’un organizasyon şemasında "Avrupa Komşuluk Politikası ve Genişleme Müzakereleri" adı altında ele alma yoluna gitmiştir.
Önce temel konuların ele alınmasına yaptığı vurguyu sürdüren Avrupa Komisyonu, 2015 yılında orta vadeli bir strateji belgesi kabul etmiş ve işlevselliği sorgulanır hale gelen ilerleme raporlarının metodolojisinde bir dizi değişikliğe gitmiştir. Komisyon, bu gözden geçirme ile genişleme politikası kapsamındaki ülkelerin üyelik yükümlülüklerini üstlenebilmedeki hazırlık düzeyi ile her politika alanında son bir yıl içerisinde kaydettikleri ilerlemeyi ölçülebilir ve mukayese edilebilir kılmayı amaçlamıştır. Bunun yanında, Avrupa Komisyonu’nun beklentileri ve söz konusu ülkelerin bir sonraki yıl odaklanmaları beklenen öncelikler açıkça telaffuz edilmiştir. Ek olarak, ilerleme raporları ülke raporu adını alırken, raporların açıklanma takvimi sonbahardan ilkbahar aylarına alınmıştır.
23 Haziran 2016 tarihinde Birleşik Krallık’ta düzenlenen referandumda, kullanılan oyların %48,1’i AB’de kalınması; %51,9’u ise Birleşik Krallık’ın AB’den ayrılması yönünde tercih belirtmiştir. BREXIT olarak adlandırılan referandum ve ardından ülkenin AB’den ayrılma şartlarının müzakere edildiği sürecin ardından Birleşik Krallık'ın AB üyeliği, 31 Ocak 2020’de resmen sonlanmıştır. Bu gelişmeyle birlikte Birlik’in üye sayısı 28’den 27’ye düşmüştür.
2018 yılında Batı Balkan ülkelerinin AB perspektifine yönelik bir strateji belgesi kabul eden Avrupa Komisyonu, bölgede reform ivmesini canlandırmak üzere bir dizi eylem açıklamış ve müzakere sürecinde en ileride bulunan iki Batı Balkan ülkesi Karadağ ve Sırbistan için gerekli reformların ve üyelik koşullarının yerine getirilmesine bağlı olarak 2025’i olası üyelik tarihi olarak telaffuz etmiştir. Buna karşın, bu yaklaşım bazı Üye Devletler tarafından şüpheyle karşılanmıştır.
Ursula von der Leyen başkanlığındaki Avrupa Komisyonu, 5 Şubat 2020 tarihinde genişleme politikasının metodolojisinde reforma giderek “Katılım Sürecinin Güçlendirilmesi - Batı Balkanlar için İnandırıcı Bir AB Perspektifi” başlığı altında yeni bir genişleme metodolojisi sunmuştur. Yeni metodolojinin kabul edilmesinde, Ekim 2019’da genişleme politikası reformunu önkoşul olarak belirleyerek Kuzey Makedonya ve Arnavutluk ile müzakerelere başlanmasını veto eden Fransa’nın çekincelerinin giderilmesi gereksinimi etkili olmuştur. Yeni metodoloji kapsamında 35 müzakere faslı, altı temel politika kümesi altında yeniden düzenlenmiştir: Temel konular, İç Pazar; Rekabetçilik ve Kapsayıcı Büyüme; Yeşil Gündem ve Sürdürülebilir Bağlantılar; Kaynaklar, Tarım ve Uyum ile Dış İlişkiler olarak belirlenmiştir. Ayrıca, genişleme sürecindeki ülkelerin reform performansının izlenmesinde Üye Devletlerin ağırlığı artırılmış; yüksek reform performansının getireceği kazanımlar ile reformlar ve temel konularda geri gidişin yol açacağı olumsuz sonuçlar vurgulanmıştır. Mart 2020’de AB Konseyi tarafından kabul edilen yeni metodolojinin Kuzey Makedonya ve Arnavutluk’un müzakere sürecinde uygulanması öngörülmüştür.
2020 yılında baş gösteren COVID-19 salgını, tüm dünyada olduğu gibi AB’de de esas ilginin salgınla mücadeleye verilmesine sebep oldu. Ancak salgın devam ederken de AB, Batı Balkan ülkeleri ile dayanışmayı sürdürdü. 6 Mayıs 2020 tarihinde yayımlanan Zagreb Deklarasyonu ile AB ülkelerinin liderleri, COVID-19 salgınıyla mücadelede ve salgın sonrası toparlanma sürecinde kullanılmak üzere 3,3 milyar avroluk bir yardım paketi açıkladılar. Bunun yanı sıra, 2003 Selanik ve 2018 Sofya Zirvesi’nde de belirtildiği üzere, Batı Balkan ülkeleri için Avrupa perspektifine desteklerini yinelediler.
6 Ekim 2020 tarihinde Avrupa Komisyonu tarafından yayımlanan “Batı Balkanlar için Yeşil Gündemin Uygulanmasına Yönelik Kılavuz”a ek olarak yine aynı tarihli “Batı Balkanlar için Ekonomik ve Yatırım Planı” ile AB, Batı Balkanlar’a verdiği önemi ifade etmiştir. Batı Balkanlar Avrupa’nın ayrılmaz bir parçası olarak tanımlanmış, bölgenin salgından sonraki uzun vadeli toparlanma sürecine destek verilerek AB Tek Pazarı’na daha da yakınlaşmasının ve AB’ye üyelik yolunda gerekli adımların atılmasının önemi vurgulanmıştır.
6 Ekim 2021 tarihli Brdo Deklarasyonu’nda AB’nin Batı Balkanlar’a sunulan Avrupa perspektifine desteği yeniden belirtilirken genişleme sürecine ve bu yönde alınan kararlara bağlılığı da vurgulanmıştır. Bunun yanında Batı Balkan ülkelerinin liderleri ise Avrupa değerleri ve ilkelerine olan bağlılıklarını ve gerekli reformları yapma konusundaki yüksek iradeyi dile getirmişlerdir. 23 Haziran 2022 tarihinde AB-Batı Balkanlar Liderler Zirvesi düzenlenmiştir ve Batı Balkanlar’ın üyelik perspektifinin altı çizilmiştir. 6 Aralık 2022 tarihli Tiran Deklarasyonu’nda, AB’nin genişlemeye bağlı olduğu ve aday ülkelerce sıkı bir reform aşamasına girilmesi koşuluyla sürecin hız kazanmasına yönelik bir çağrı yapılmıştır.
Rusya-Ukrayna savaşının başlamasının ardından genişleme, AB gündeminde tekrardan üst sıralara yerleşmiştir. 28 Şubat 2022’de Ukrayna, 3 Mart 2022’de Moldova AB üyeliği için başvuruda bulunmuştur. Her iki ülkenin de adaylık statüleri 23 Haziran 2022’de onaylanmıştır. 15 Aralık 2022’de ise Bosna-Hersek’e adaylık statüsü verilmiştir. Gürcistan’a ise “Komisyon görüşünde belirlenen öncelikler ele alındıktan sonra” adaylık statüsünün verileceği AB Konseyi tarafından bildirilmiştir.
Ukrayna, Moldova ve Gürcistan için sürecin nasıl ilerleyeceğine ilişkin sorular cevap bulmayı beklemektedir. Ukrayna için savaşın devam ediyor olması belirsizlikleri çok ciddi ölçüde artırmaktadır. Bunun dışında üyelik süreçlerinde yaşanacak bir ilerlemenin, ilgili ülkelerde yargı reformundan insan haklarına; insan haklarından kamu yönetimine dek pek çok konuda yaşanacak gelişmelere bağlı olduğu belirtilmektedir. AB Konseyi Başkanı Charles Michel, 2023 yılının ağustos ayında katıldığı Bled Stratejik Forumu’nda, 2030 yılının genişleme için hedef olması gerektiğini ifade etmişti. Ancak bu hedefin hem AB içindeki farklı yetkililerce hem de aday ülkelerce gerçekçiliği sorgulanmaktadır.
AB GENİŞLEME POLİTİKASI
HAKKIMIZDA
ARAŞTIRMA MERKEZİ
PROJELER
İLETİŞİM
Designed By: OrBiT