OCAK

HOLLANDA AB DÖNEM BAŞKANLIĞINI DEVRALDI

1 Ocak 2016 tarihinde Hollanda, AB Dönem Başkanlığını Lüksemburg’dan devraldı. On ikinci kez dönem başkanlığını üstlenecek olan Hollanda’nın altı ay süreyle, Liderler Zirverleri ve AB Dışişleri Konseyi haricinde bütün Konsey toplantılarını yönetmesi ve Konsey gündemini belirlemesi öngörülüyor. Hollanda Dönem Başkanlığı, on sekiz ay sürecek olan Hollanda, Slovakya, Malta “Üçlü Programı”nın (Trio) ilk ayağını oluşturuyor. AB’nin bir anlamda önümüzdeki 18 aylık süreçteki gündemini yansıtan Hollanda, Slovakya Malta Üçlü Programı’nın (Trio) temel önceliklerini büyüme ve rekabet edebilirlik; istihdam; Enerji Birliği; özgürlük, güvenlik ve adalet; AB’nin küresel aktör olarak rolünün geliştirilmesi; vatandaşların salahiyeti ve güvenliği oluşturuyor.

Hollanda Dönem Başkanlığı’nın Öncelikleri

Avrupa entegrasyon projesinin temelini oluşturan Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu’nun kurucuları arasında yer alan Hollanda, AB’nin kurumsal tarihi boyunca, Birliğin hukuki temellerini oluşturan toplantılara ev sahipliği yaptı. 2016’nın Ocak ayında başlayan Dönem Başkanlığı boyunca da Hollanda, AB’nin temellerine vurgu yapmayı ve bu temellerin değerini ön plana çıkarmayı amaçlıyor.

Büyüme ve istihdam ile AB vatandaşlığını vurgulamak ve vatandaşların karar alma süreçlerine etkisini artırmak amacıyla sivil toplumun AB sistemine daha etkin şekilde dahil edilmesi, Hollanda Dönem Başkanlığı’nda büyük ölçüde gündemde olacak. Hollanda’nın dört önceliğini, Schengen sisteminin tartışmaya açıldığı bir dönemde:

  • Göç ve uluslararası güvenlik;
  • Büyüme ve istihdam için inovasyon;
  • İleriye dönük enerji ve iklim politikaları
  • Güçlü bir ekonomi birliği oluşturuyor.

Bu önceliklerin gündemde olduğu, müzakere ve istişare edileceği pek çok AB düzeyinde etkinliğin Brüksel ile birlikte, Amsterdam ve Lahey’de gerçekleşmesi planlandı. Hollanda Dönem Başkanlığı’nda bakanlar düzeyinde gerçekleşecek toplantıların bir bölümünün Amsterdam Denizcilik Müzesi’nde, diğer yetkililerin toplantılarının tarihi Amsterdam Limanında gerçekleşmesi bekleniyor. Sivil toplumun Dönem Başkanlığı sürecine katılımının artırılabilmesine yönelik olarak ise, Başkanlık yerleşkesinde bir ziyaretçi merkezi oluşturuldu.

İsveç ve Danimarka Sınır Kontrollerine Yeniden Başladı

İsveç ve Danimarka, 4 Ocak 2016 tarihinde Avrupa Komisyonuna iç sınır kontrollerinin geçici olarak yeniden uygulanmaya başladıklarını bildirdi. Söz konusu kontrollerin, belgesiz mülteci akınını durdurma amaçlı olduğu dile getiriliyor. Danimarka tarafından yürürlüğe koyulan kontrollerin 10 günlük bir süreyi kapsadığı ancak daha sonra uzatılabileceği belirtiliyor. İsveçli yetkililer ise Danimarka ve İsveç arasında bulunan Öresund Köprüsü üzerinde otobüs ve tren yolcularına kimlik kontrolü uyguluyor.

Buna karşın Almanya, söz konusu uygulamayı eleştiren bir açıklama yaptı. Almanya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Martin Schaefer tarafından yapılan açıklamada, Schengen uygulamasının sığınmacı akınından dolayı tehlikede olduğu hatırlatıldı.  AB’deki serbest dolaşımın önemli bir değer olduğunu ifade eden Shaefer, serbest dolaşımın Avrupa’nın son 60 yıldaki en önemli kazanımlarından birisini oluşturduğunu anımsattı. Komisyona göre hâlihazırda AB’de, Almanya, Avusturya, Danimarka, Fransa ve İsveç olmak üzere 5 ülke iç sınırlarında kontrol uyguluyor. AB üyesi olmayan, ancak Schengen Anlaşması’na tabi olan Norveç de sınır kontrolleri uygulamasını tekrar yürürlüğe koydu. 

Danimarka Entegrasyon Bakanı Inger Stojberg, İsveç Göçmen Bakanı Morgan Johansson ile Almanya İçişleri Bakanlığı Müsteşarı Ole Schröder, sınır kontrolleri uygulamalarını görüşmek üzere, 6 Ocak 2016 tarihinde Brüksel’de Avrupa Komisyonu’nun Göç, İçişleri ve Vatandaşlıktan Sorumlu Üyesi Dimitris Avramopulos ile bir araya geldi. Toplantının ardından düzenlenen basın toplantısında Avramopulos, söz konusu üç ülkenin dayanışma, misafirperverlik ve serbest dolaşım açısından iyi bir örnek oluşturduklarını açıkladı. Buna ek olarak Avramopulos, serbest dolaşım ve Schengen’in korunmasının ve devam ettirilmesinin önem arz ettiğinin altını çizdi. Danimarka Entegrasyon Bakanı Inger Stojberg ülkesi tarafından yürürlüğe koyulan uygulamanın Alman nakliyat firmalarını içermediğini açıklarken, İsveç Göçmen Bakanı Morgan Johansson ise, söz konusu uygulamaların gerekenden daha uzun süre sürdürülmeyeceğini belirtti ve 2015 yılında en çok sığınmacı kabul eden ülkelerin İsveç, Almanya ve Danimarka olduğunu hatırlattı. Bu hafta yayımlanan resmi verilere göre 2015 yılında İsveç, 163 bin sığınmacı başvurusu kabul ederken, Danimarka 18 bin başvuru kabul etti. Ocak ayı içerisinde Johansson ve Stojberg’in halen devam eden olan göç akınını ve Schengen konularını görüşmek üzere Kopenhag’da tekrar bir araya gelmesi bekleniyor.

 

AB-Ukrayna Ortaklık Anlaşması’nın Ticari Kısmı Yürürlüğe Girdi

AB ve Ukrayna arasında 27 Haziran 2014 tarihinde imzalanan Ortaklık Anlaşması’nın bir parçasını oluşturan Derin ve Kapsamlı Serbest Ticaret Alanı (Deep and Comprehensive Free Trade Area - DCFTA), 1 Ocak 2016 tarihinden itibaren yürürlüğe girdi. Bilindiği üzere, Ortaklık Anlaşması’nda siyasi alana ve işbirliği alanlarına ilişkin yer alan hükümler Kasım 2014 tarihinden beri yürürlükte bulunuyor.

AB ve Ukrayna arasındaki DCFTA’nın yürürlüğe girmesinin karşılıklı olarak mal ve hizmet pazarlarının açılmasını sağlayarak her iki tarafın işletmeleri, yatırımcıları ve tüketicileri için yeni imkânlar oluşturması bekleniyor. Ayrıca bu anlaşma ile Ukrayna’nın mevzuatını AB’nin müktesebatıyla (özellikle rekabet, kamu alımları, fikri mülkiyet hakları) uyumlaştırılarak, ürünler için daha yüksek kalite standartlarının uygulanmasının yanı sıra tüketicilerin güvenliği ve çevrenin korunmasının da geliştirilmesi amaçlanıyor. Bu anlaşma sayesinde Ukrayna’nın iş ortamını iyileştirmesi, daha fazla yabancı yatırım çekmesi ve küresel ekonomi ile entegrasyonunu güçlendirmesi bekleniyor.

2014 yılı verilerine göre, AB’nin Ukrayna’ya ihracatı 17 milyar avro iken, AB’nin Ukrayna’dan ithalatı 14 milyar avroya ulaşmış bulunuyor. Yapılan etki analizi çalışmalarında, bu anlaşmanın yürürlüğe girmesiyle beraber, orta vadede Ukrayna’nın GSYİH’sinin yüzde 6 ve ülkenin refahının ise yüzde 12 oranında artması öngörülüyor.

 

Tek Çözümleme Mekanizması Uygulamaya Girdi

Bankacılık Birliği’nin ikinci ayağını teşkil eden Tek Çözümleme Mekanizması 1 Ocak 2016 itibarıyla tamamen uygulamaya girdi.  Söz konusu mekanizma ile AB’de mali sorunlar yaşayan bankaların zamanında ve etkili bir şekilde kurtarılması ve çözümlenmesi için bir çerçeve oluşturularak finansal sistemin dayanıklılığının güçlendirilmesi ve yeni mali krizlerin meydana gelmesinin önlenmesine katkı sağlanması amaçlanıyor. Temel düzenlemelerinin Banka Kurtarma ve Çözümleme Yönergesi ile gerçekleştirildiği Tek Çözümleme Mekanizması, Tek Çözümleme Kurulu ve Tek Çözümleme Fonu ile işlerlik kazanıyor.

Tek Çözümleme Kurulu, mali sorunları bulunan bankaların çözümlenmesinin planlanması ve yürütülmesi amacıyla 1 Ocak 2016 tarihinden itibaren tam yetkiye sahip olarak faaliyet göstermeye başladı. Tek Çözümleme Fonu’nun ise Tek Çözümleme Mekanizması kapsamında sorunlu bankaların yeniden yapılandırılmasına mali destek sağlamak amacıyla, bütün katılan üye ülkelerin kredi kurumlarının sağlayacakları katkılarla sekiz yıllık bir dönemde oluşturulması öngörülüyor. Bilindiği üzere 21 Mayıs 2014 tarihinde Tek Çözümleme Mekanizması’na katılan üye ülkeler Tek Çözümleme Fonu’na katkılarına ilişkin bir hükümetlerarası anlaşma imzaladılar.

 

AB Sigorta Sektöründe Yeni İhtiyati Tedbirler Yürürlüğe Girdi

Sigorta sektörüne yönelik yeni ihtiyati tedbirlerin getirildiği “Solvency II” adıyla anılan yönerge 1 Ocak 2016 tarihinde tamamen uygulamaya girdi. 2009/138 sayılı Yönerge’de değişiklik getiren 2014/51/EU sayılı Solvency II Yönergesi,  Solvency I adıyla tanınan 14 yönergenin yerini alıyor. Bilindiği üzere Solvency II, AB’de sigorta şirketleri için ilk defa uyumlaştırılmış ve sağlam bir ihtiyati çerçeve getiriyor. Mali kriz sonrası ortaya koyulan “Solvency II” uygulaması, sigorta şirketlerinin yüklendikleri riskleri ve faaliyetlerinden kaynaklanan riskleri yönetebilmek için ayırmaları gereken sermaye tutarını belirleyerek sigorta sektöründe kalite artışını hedefliyor.
 

AB Kamu Alımı Usullerini Sadeleştiriyor

Avrupa Komisyonu, başta KOBİ’ler olmak üzere, işletmelerin kamu alımlarında daha adil şartlarda yer almalarını sağlamak amacıyla bu şirketler üzerindeki idari yüklerin azaltılmasını hedefleyen yeni bir online Avrupa Tek İhale Dokümanı’nı (European Single Procurement Document -ESPD) 5 Ocak 2016 tarihinde kabul etti.

ESPD ile tüm işletmelerin gerekli düzenlemeler ve ticari yeterlilik şartlarına uygunluklarını elektronik ortamda beyan etmeleri sağlanırken, sadece ihaleyi kazanan şirket, sözleşmenin koşullarını karşıladığına dair belgeleri sunmakla yükümlü olacak. ESPD, 18 Nisan 2016 tarihinde yürürlüğe girecek olan düzenlemelerin en önemli unsurlarından birini teşkil ediyor. Bilindiği üzere, söz konusu düzenleme ile kamu alımı süreçlerinin basitleştirilmesi ve daha esnek hale getirilmesi amaçlanıyor. Yeni düzenlemelerden başta KOBİ’ler olmak üzere AB iş dünyasının ve kamu otoritelerinin daha fazla fayda sağlaması bekleniyor.

 

Šefcovic Doğu Akdeniz’in Enerji Birliği Açısından Önemini Vurguladı

Avrupa Komisyonunun Enerji Birliğinden Sorumlu Başkan Yardımcısı Maroš Šefcovic Enerji Birliği turu kapsamında 11-12 Ocak 2016 tarihlerinde ziyaret ettiği GKRY’de önemli açıklamalarda bulundu. Doğu Akdeniz’i AB’nin enerji güvenliği açısından son derece önemli gördüklerini belirten Šefcovic, AB’nin Kıbrıs sorununun çözüme kavuşturulması için elinden gelen desteği vereceğini açıkladı. 2016 yılının Kıbrıs sorununun çözümünde pozitif gelişmelerle başlaması temennisini ileten Šefcovic çözümün hem Kıbrıs hem de bölge için son derece olumlu sonuçlar doğuracağını hatırlattı.

Doğu Akdeniz’de oldukça önemli bir doğalgaz potansiyeli bulunduğunu belirten Šefcovic, öncelikle bu kaynakların büyüklüğünün anlaşılması ve bölge için en ekonomik kullanım yollarının belirlenmesi gerektiğini dile getirdi. Bunun yanında Şubat ayında Avrupa Komisyonunun LNG stratejisini sunacağını söyleyen Šefcovic bu kapsamda Akdeniz’in öneminin de vurgulanacağını ifade etti.

Ziyaretle ilgili olarak GKRY Enerji Bakanı Yiorgos Lakkotrypis ise basına açıklamasında, Šefcovic ile bölgedeki doğal gaz keşifleri ışığında beklentilerle ilgili gelişmeleri görüştüklerini belirtti. Bunun yanında Lakkotrypis Komisyon Başkan Yardımcısı’na üç GKRY projesinin AB Ortak Fayda Projeleri listesine dâhil edilmesi için yapılan başvuruda desteğinden dolayı teşekkür etti.

 

Komisyon Tarihinde İlk Kez Hukukun Üstünlüğü Mekanizması’nı Harekete Geçirdi

Avrupa Komisyonu, 13 Ocak 2016 tarihindeki toplantısında, Polonya’da muhafazakâr hükümetin kabul ettiği reformlar ve yaşanan gelişmeler karşısında hukukun üstünlüğü mekanizmasını (Rule of Law Mechanism) harekete geçirme kararı aldı. Komisyon Birinci Başkan Yardımcısı Frans Timmermans, mekanizma ile Polonya Anayasa Mahkemesi işleyişine getirilen değişikliklerin AB’nin hukukun üstünlüğü standartlarına uyumunun gözden geçirilmesinin amaçlandığını açıkladı. Bilindiği gibi, Komisyon, AB’nin temel değerleri için tehdit oluşturacak her yasal değişikliği, üye ülkeden değiştirmesini talep edebiliyor.

 

Avusturya Schengen Anlaşması’nı Geçici Olarak Durdurdu

16 Ocak 2016 tarihinde Avusturya Schengen Anlaşması’nı geçici olarak askıya aldığını duyurdu. Avusturya Başbakanı Werner Faymann, Avrupa’ya yönelik sığınmacı akını nedeniyle bu kararı aldıklarını açıkladı. Faymann açıklamasında AB’nin Schengen Alanı’nın tehlikede olduğunu ve ülkesinde sınır kontrollerinin sıkılaştırılacağını belirtti.  

 

İran’a Yaptırımlar Resmi Olarak Kaldırıldı

Bilindiği gibi, BM’nin beş daimi üyesi olan Fransa, ABD, Çin, Rusya ve İngiltere ile Almanya’nın yer aldığı grupla (EU+3) İran arasında yürütülen İran’ın nükleer programına ilişkin görüşmeler 14 Temmuz 2015 tarihinde Ortak Kapsamlı Eylem Planı (JCPOA) üzerinde varılan anlaşma ile tarihi bir sürece girmişti. Bu anlaşmayı takiben İran’ın yükümlülüklerini yerine getirdiği açıklanarak ülkeye uygulanan uluslararası yaptırımlar 16 Ocak 2016 tarihinde resmi olarak kaldırıldı.

ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin de katıldığı ve Viyana’da gerçekleştirilen BM Güvenlik Konseyi’nin ardından İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif ile AB Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksel Temsilcisi Federica Mogherini ortak bir basın açıklaması düzenledi. Mogherini açıklamasında, 14 Temmuz 2015 tarihinde Viyana’da onaylanan Kapsamlı Ortak Eylem Planı’nın İran tarafından hayata geçirildiğini belirterek, AB ve ABD olarak, söz konusu planın etkili bir şekilde uygulanmasının devamı için konunun takipçisi olacaklarını açıkladı. Mogherini gelinen noktanın çok taraflı diplomasi ve siyasi iradenin ürünü olduğunu kaydetti ve bu tür bir başarının uluslararası topluma güçlü bir mesaj olarak yansıyacağını ifade etti. ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, nükleer silahın engellenmesiyle Ortadoğu ve tüm dünyanın artık güvende olduğunu kaydetti. İran Cumhurbaşkanı Hassan Rouhani ise varılan anlaşma ve yaptırımların kaldırılmasıyla İran’ın dünya ile yeni bir başlık açtığını belirtti.

Yaptırımların kaldırılmasıyla İran, uluslararası bankalarda bulunan varlıklarına erişebilecek. Ayrıca ülke ile yapılan tüm ticari faaliyetler tekrar başlatılabilecek. 

 

AB Yatırımcı-Devlet Uyuşmazlığının Çözümünde Şeffaflığı Artırıyor

AB, yatırımcı-devlet uyuşmazlığının çözümü mekanizmasına (ISDS) ilişkin davaları ve alınan kararları kamuoyuna açmak için bir kayıt sistemi oluşturmaya hazırlanıyor. Kamuoyunun erişimine açık olması öngörülen bu kayıt sisteminin kurulması için AB, 100 bin avro değerinde bir bütçe ayırdı. Söz konusu kayıt sistemi ile Nisan 2014’te yürürlüğe giren BM Uluslararası Ticaret Hukuku Komisyonu’nun (UNCITRAL) belirlediği ISDS şeffaflık kurallarının uygulanma sürecinin kolaylaştırılması bekleniyor.

Söz konusu kayıt sistemiyle belgelerin kamu erişimine açılması sonucunda şeffaflığın artırılması öngörülüyor. Bilindiği üzere, yatırım politikasında şeffaflık ilkesine büyük önem veren AB, hâlihazırda müzakere edilen tüm ticari ve yatırım anlaşmalarında UNCITRAL’in şeffaflık standartlarına ilişkin hükümlerine yer verilmesine özen gösteriyor.

Belgelerin kamuyla paylaşılmasının ve ISDS mahkemelerindeki duruşmaların sivil toplum kuruluşlarına açık hale getirilmesinin, meşruluğu ve hesap verebilirliği artırması bekleniyor. Ayrıca bu bilgilerin, yatırımcılar açısından öngörülebilirlik kapsamında önemli olduğu vurgulanıyor. 

 

AB Ekonomi ve Maliye Bakanları Toplantısı Gerçekleşti

15 Ocak 2016 tarihinde toplanan Ekonomi ve Maliye Bakanları, üye ülkelere ilişkin yıllık büyüme araştırması raporunu (YBA) ve 2016 yılı için uyarı mekanizması raporunu  (UMR) kabul etti. Bu iki rapor, AB’nin politika koordinasyon döngüsünü içeren Avrupa Sömestri’nin başlangıcını teşkil ediyor.

YBA, üye ülkelerin ekonomi politikası önceliklerini, UMR ise derinlemesine gözden geçirme gerektiren üye ülkeleri belirliyor. YBA yatırımlar, yapısal reformlar ve mali yükümlülüklere odaklanıyor. Avrupa Komisyonu üye ülkelerin ekonomik dengesizliklerine ilişkin olarak 18 ülkede derinlemesine gözden geçirme çalışmaları yürütecek.

Ekonomi ve Maliye Bakanları Konseyi ayrıca Hollanda Dönem Başkanlığı’nın ekonomik ve mali işlere ilişkin çalışma programını da açıklandı. Söz konusu öncelikler şu başlıklar altında sıralanıyor:

- AB’nin bankacılık birliğinin güçlendirilmesi;

- AB sermaye piyasaları birliğinin geliştirilmesi;

- Avrupa Sömestri politika koordinasyonu sürecinin güçlendirilmesi;

- Vergiden kaçınma ve vergi kaçakçılığı ile mücadelenin güçlendirilmesi.

İtalya: "Mülteci konusunda Türkiye'ye yönelik yardım sadece AB bütçesinden sağlansın"

Öte yandan, Ekonomi ve Maliye Bakanları Konseyi'nde İtalya, mülteci sorununun çözümünde Türkiye’ye yönelik karara bağlanan 3 milyar avroluk yardımın, tamamen AB bütçesi kapsamında ele alınması talebini sundu. Bilindiği gibi, 29 Kasım 2015 tarihinde Brüksel’de gerçekleştirilen Türkiye-AB Zirvesi’nde, söz konusu 3 milyar avronun 0,5 milyarlık kısmının AB bütçesinden, geriye kalan 2,5 milyarlık kısmının ise üye ülkelerden sağlanmasına karar verilmişti. İtalya'nın talebi üzerine, Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker açıklamasında, 3 milyar avronun temininin gerek Türkiye için gerekse AB’nin güvenilirliği için önemli olduğunu vurguladı.

Dünya Ekonomik Forumu Dördüncü Sanayi Devrimi Temasıyla Gerçekleşti

20-23 Ocak 2016 tarihlerinde İsviçre’nin Davos kasabasında düzenlenen 46’ncı Dünya Ekonomik Forumu 100'den fazla ülkeden devlet ve hükümet başkanları, bakanlar ve uluslararası kuruluş başkanlarının katılımıyla gerçekleşti. Zirve boyunca Davos’ta 300’ün üzerinde panel ve toplantı düzenlendi. Dört gün süren zirvede siyaset ve iş dünyası liderlerinin yanı sıra sivil toplum örgütü temsilcileri, kanaat önderleri de bir araya geldi.

Bu yılki teması “Dördüncü Sanayi Devrimi” olan zirvede 10 yıllar önce başlayan sanayi dönüşümünün, yapay zekâ ve robotlar ile birlikte dijital teknoloji sonucu ortaya çıkan yeni şekli ele alındı. Bu gelişmelerle birlikte dünya ekonomisini etkileyen acil sorunların ele alındığı zirvede mülteci krizi gündemin ön sıralarında yer aldı. Küresel büyüme beklentilerinin düşmesi, gelişen ülkeleri bekleyen ekonomik daralma tehlikesi, hammadde fiyatlarındaki gerilemenin doğurabileceği ekonomik tehlikeler ve dijital teknolojilerdeki ilerlemenin muhtemel sonuçları da Davos'ta ele alınan başlıca konular arasındaydı. Dördüncü sanayi devrimi'nin öncülerinden, Alibaba'nın kurucusu Jack Ma Yun, Facebook Genel Müdürü Sheryl Sandberg, Google'ın ana holdingi Alphabet'in Başkanı Eric Schmidt, Baidu arama motorunun Yönetim Kurulu Başkanı Ya-qin Zang, Japon makine ve elektronik devi Hitachi'nin Yönetim Kurulu Başkanı Hiroaki Nakanishi ve Microsoft'un Genel Müdürü Satya Nadella da Davos Zirvesi’ne katıldı. Davos'a katılan Devlet ve Hükümet Başkanları arasında İngiltere Başbakanı David Cameron ile Güney Afrika Cumhurbaşkanı Jacob Zuma da yer aldı.

Davos'un “Refah Umuduyla Avrupa'ya Göç” konulu açış konuşmasını yapan Almanya Cumhurbaşkanı Joachim Gauck'un geçen yıl Almanya'ya 1 milyondan fazla mültecinin geldiğini belirterek, savaş mağduru sığınmacıları ülkelerine kabul etmenin beşeri bir sorumluluk olduğunu, bunun elbette bir maddi boyutunun da bulunduğunu ifade etti. Göçün büyüme için fırsatlar yaratacağını belirten Gauck, diğer AB üye ülkelerine Almanya ile yardımlaşmada bulunmaları çağrısında bulundu. 

“Dördüncü sanayi devriminin dönüm noktasında mıyız?” sorusunu soran CEO Marc Benioff dünya toplumları olarak bilinmeyen bir bölgeye girdiklerini belirtti. Kanada Başbakanı Justin Trudeau, dördüncü sanayi devrinin bütün dünyaya ve toplumlara etkisinin olacağına işaret ederek, “bu iyi bir şey mi yoksa kötü mü, yeni imkânlar mı getirecek yoksa eşitsizliği artıracak mı?” sorularını yöneltti. Davos'ta sunulan raporlardan birinde 2020’de 5 milyon kişinin teknolojik değişimler nedeniyle işlerini kaybedeceği belirtildi. Microsoft CEO’su Satya Nadella da iyimserlik ve umutla başlayan dördüncü sanayi devriminin kurbanları da olacağına işaret etti.

ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden da aynı kaygıları paylaşarak, bütün potansiyeline rağmen dördüncü sanayi devriminin orta sınıfı ortadan kaldıracağı ve eşitsizlikleri artıracağı endişesini dile getirdi. Sanayi devriminin boyutlarının bireysel düzeyden çıkarak küresel boyutta yayıldığı ve sosyal medyanın da bunun önemli bir parçası olduğunun belirtildiği zirvede, kalbinde teknolojinin bulunduğu sanayi devriminin bir gün insanlığın çöküşüne de sebep olmasından endişe edildiğine dikkat çekildi. Zirvede sanayi devriminin işgücü boyutuna da değinilerek önümüzdeki yıllarda küresel işsiz sayısının 200 milyonu aşmasına yol açacağı tahmin edildiği de ortaya koyuldu.

Uluslararası Kurtarma Grubu CEO’su Davis Miliband Avrupa’da devam eden mülteci akınına atıf yaparak, dijital devrimin insanları bir araya getirmesi gerekirken bazen de kendi içlerine kapanmalarına yol açtığına işaret etti.

ABD Dışişleri Bakanı John Kerry ABD ile Ukrayna arasındaki anlaşmazlığa değinerek, Ukrayna’ya ilişkin Minsk Anlaşması’nın önümüzdeki dönemde uygulanabilir hale gelebileceğine ve böylelikle Rusya üzerindeki yaptırımların kalkabileceğine inandıklarını belirtti.

IMF Başkanı Christine Lagarde da dijital devrimin kadınların hayatını geliştirdiğini belirerek, dördüncü sanayi devriminde nesnelerin internetinden bahsedilirken “kadına ilişkin internet”ten de bahsedilmesi gerektiğine dikkat çekti.

Dünya Ekonomik Forumu kapsamında "Türkiye’nin Küresel Rolü" başlıklı özel oturumda konuşan Başbakan Prof Dr. Ahmet Davutoğlu, Türkiye'nin terörle mücadelesini değerlendirdi. Davutoğlu, IŞİD ve PKK terörünün Türkiye'yi tehdit ettiğine dikkati çekerek, Türkiye’nin bütün terörist gruplara karşı mücadele verdiğini kaydetti. Türkiye’nin IŞİD'i terörist ilan eden ve 2013'te sınıra yaklaştığında Suriye'de IŞİD'e saldıran ilk ülke olduğunu hatırlatan Davutoğlu, IŞİD ile mücadelede uluslararası uzlaşı, kararlılık ve işbirliği gerektiğini ifade etti. PKK terörüne de değinen Davutoğlu, uluslararası toplumun IŞİD ile mücadelede gösterdiği dayanışmayı, Türkiye'nin PKK ile mücadelesinde göremediklerini belirtti. Mülteci krizinden de bahseden Davutoğlu, Almanya Başbakanı Angela Merkel'in sığınmacılar konusunda farkındalık yarattığını belirterek teşekkürlerini ifade etti ve mültecilere para için değil insani bir görev olarak kapılarını açtıklarını belirtirken, sığınmacı krizinin küresel bir sorun olduğuna dikkat çekti.

Türkiye’nin son 10 yılda çok geliştiğini ve güven kazandığını belirten Davutoğlu, ülkenin bir enerji ve ticaret merkezi haline gelmekte olduğunu ve küresel sermaye açısından çok yoğun bir şekilde çalıştıklarını ifade etti.

 

AB Konseyi Başkanı Tusk’un Schengen Uyarısı

AB Konseyi Başkanı Donald Tusk, 19 Ocak 2016 tarihinde Schengen Anlaşması’na ve mülteci krizine yönelik önemli açıklamalarda bulundu. Aralık 2015’te gerçekleştirilen AB Liderler Zirvesi’nin sonuçları hakkında AP’ye yönelik 2016 yılı için sunduğu mesajlarında Konsey Başkanı Tusk, iki ay içinde mülteci krizine çözüm bulunmaması ve üye ülkelerin sınır kontrollerinde ortak bir tutum içinde davranmaması halinde Schengen Anlaşması'nın tehlikeye girebileceğini açıkladı.

 

AB Dışişleri Konseyi Toplantısı Gerçekleştirildi

AB Dışişleri Bakanları, 18 Ocak 2016 tarihinde AB Dışişleri Konseyi Toplantısında bir araya geldi. Suriye ve bölgedeki durumu ele alan AB Dışişleri Bakanları, Suriye’de çözüm sürecine ilişkin yol haritasını kabul eden ve görüşmeler için bir takvim sunan 2554 sayılı BM Güvenlik Konseyi Kararı’na destek verdiklerini dile getirdiler.

Suriye’ye ilişkin 4 Şubat 2016 tarihinde Londra’da toplanacak bağışçılar konferansı öncesinde AB’nin konuya ilişkin pozisyonunu gözden geçiren AB Dışişleri Bakanları, güven artırıcı önlemlerin önemine dikkat çektiler. Libya’da 17 Aralık 2015 tarihinde varılan siyasi uzlaşıya destek mesajı veren AB Dışişleri Bakanları, Devlet Başkanlığı Konseyi’nin oluşturulmasını memnuniyetle karşıladıklarını belirttiler. Orta Doğu Barış Sürecine ilişkin kararlar kabul eden AB Dışişleri Bakanları, Quartet’in taraflara güvenin yeniden tesisi yönünde önemli adımlar atmaları çağrısına verdikleri desteği yinelediler. AB Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini, Dışişleri Bakanlarına İran’ın nükleer programına ilişkin varılan anlaşmanın uygulanması konusunda bilgi verdi. Mogherini yaptığı açıklamada, AB Dışişleri Bakanlarının da nükleer anlaşmada uygulama safhasına geçilmesinin bölgenin güvenliği ve istikrarı açısından bir dönüm noktası olmanın yanında, AB ile İran arasında ikili işbirliği olanakları yarattığına dikkat çekti.

 

AB, Avrupa Mesleki Kartını Lanse Etti

Avrupa Komisyonu 18 Ocak 2016 tarihinde Avrupa Mesleki Kartı sistemini (European Professional Card, EPC) lanse etti. Söz konusu girişim Tek Pazar’ın işleyişinin ve AB içinde çalışanların hareketliliğinin kolaylaştırılmasını öngörüyor.

2013/55/EU sayılı AB Yönerge çerçevesinde yürütülen EPC, AB vatandaşlarının mesleki ve operasyonel becerilerinin tüm AB üye ülkelerinde eşit şartlarda tanınmasını içeriyor. Bu bağlamda bir AB vatandaşının diğer bir AB üye ülkede mesleki becerileri tanınabilecek. Hâlihazırda EPC’den sadece hemşireler, mühendisler, eczacılar, fizyoterapistler, emlakçılar ve dağ rehberlerinin faydalanması söz konusu. Ancak önümüzdeki dönemde EPC’nin daha fazla mesleği içermesi hedefleniyor.

Çalışanlar, mesleki ve akademik tecrübelerini sıralayıp EPC’nin internet sayfasından sisteme doğrudan kayıt olabilecek. Yetkililer tarafından incelenen dosyalar, bir ay içinde cevaplanacak. Söz konusu dosyanın yurtdışında bir projeyi kapsaması durumunda ise cevap süresi üç aya kadar çıkabilecek. 

 

Danimarka’nın yeni göçmen yasası AB’den tepki aldı

Kasım 2015’de sunulan ve Danimarka hükümeti tarafından göçmenlere yönelik yeni yasa teklifi (Aliens Act), 21 Ocak 2016 tarihinde Danimarka Parlamentosu tarafından onaylandı. Yasa ile göçmenlerin oturma izinleri, aile birleşimleri ve sığınmacı haklarına yönelik daha sıkı düzenlemelerin gündeme gelmesi bekleniyor.

Konuya ilişkin Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği tarafından yapılan açıklamada yasanın korku unsurunu ve İslam karşıtı söylem ve uygulamaları körükleyebileceği uyarısı yapıldı. Liberal merkez-sağ Parti lideri olan Danimarka Başbakanı Lars Løkke Rasmussen ise yasa için, ülke tarihinde en fazla yanlış anlaşılmaya neden olan taslak yorumunu getirdi.

1951 tarihli Cenevre Sözleşmesi’ni ilk imzalayan ülkelerden biri olan Danimarka’nın bu kararının, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Birleşmiş Milletler Mülteci Sözleşmesi ve Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin standartlarına uymadığı belirtiliyor. Nitekim 12 Ocak 2016 tarihinde Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Nils Muiznieks, Danimarka’nın Göç, Entegrasyon ve Barınma Bakanı Inger Støjberg’e ilettiği mektupta, ülkenin sığınmacı ve göçmenlere yönelik yeni yasanın gerek AB gerekse uluslararası insan hakları sözleşmelerine ve standartlarına aykırı olduğunu belirtti ve yasanın tekrar gözden geçirilmesi talep etti. Muiznieks yazılı mesajında, aile birleşimi konusunda yapılması planlanan değişikliğin, özellikle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin aile fertleri haklarına saygı gösterme kuralını düzenleyen 8’inci Maddesi’ne aykırı olduğunu belirtti.  

Yasa kapsamında, sığınmacılar için kalıcı oturma izinlerini alabilme koşulları sıkılaşacak. Aile birleşimleri zorlaşacak ve Danimarka polisine, göçmenlerin parasına el koyma yetkisi verilecek.

 

Portekiz Cumhurbaşkanlığı Seçiminde Kazanan Marcelo Rebelo De Sousa

Portekiz’de yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bağımsız aday Marcelo Rebero de Sousa ilk turda oyların yaklaşık yüzde 53’ünü alarak seçimin galibi oldu.1974 yılından bu yana üyesi ve kısa bir dönem lideri olduğu merkez sağ Sosyal Demokrat Parti (PSD) ile yine sağ görüşlü Demokratik Halk Partisi’nin (PP) desteğini alan Marcelo, ülke genelinde her bölgenin birincisi olarak çıktı.

Seçime 9 milyon seçmenin yalnızca yaklaşık yüzde 48’i katılırken, Portekiz halkının son yıllarda yapılan siyasi seçimlere ilgisizliğinin devam ettiği görüldü.

E-Bülten Kayıt

İKV KURUCU VE MÜTTEVELLİ KURUMLARI

© 2024 İKV Bütün Hakları Saklıdır.
Designed By: OrBiT